'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır

Mehmet Özgen

3 Aralık 2012
'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır

Asıl dert, çocuklara dini eğitim vermek değil, halkın bütün kesimlerini ilköğretimden başlayarak dinle "ehlileştirmek" ve sermayenin hizmetine "ucuz iş gücü" olarak sunmaktır; yani dini "halkın afyonu" olarak kullanmak. Eğer bunlar sermayenin çıkarlarına ve siyasi iktidarlarının güvence altına aldığı egemenliğine değil de inanca değer veriyor olsalardı, inancı ve bilimi aynı kefeye koyan bir uygulamaya gitmezlerdi.

AKP-C eğitim sisteminin ideolojik dönüşümünü sürdürüyor. 4+4+4'ün ardından okullara türbanı getiren düzenlemeye imza atan AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, kılık kıyafet değişikliğinin çocukları psikolojik olarak rahatlatacağını öne sürdü.

Bu bakan kimdi, hatırlatalım: ‘‘Türkiye cumhuriyeti'nin başlangıçta ortaya koyduğu laiklik, cumhuriyet gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğunun ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.'' diyen zat-ı muhterem. Bakanlığa getirildiğinden beri bu sözünü icraata dökmekle meşgul.

13.cü "CeBIT Eurasıa 2012 Bilişim Fuarı"nda "Eğitim, İletişim, Medya Zirvesi"nin açılışına katılan Bakan Dinçer, öğrencilerin kılık kıyafetlerinin 'serbestleştirilmesi' kararına ilişkin soruları yanıtlaken "Tek tip kıyafet çocuklara otoriter bir tavırla karar alma kabiliyetini körelten kendi yeteneklerinden çok kendisine verilen bilgiyi öne çıkaran bir tavır koymalarını sağlıyordu" iddiasında bulundu.

İnsan aklı ve zekası ile alay eden bir tavır bu. Önce "Kuran" ve "Peygamberin hayatı" derslerini devreye soktunuz. Peygamberlerin de değil, üstelik. Ve "laik" bir cumhuriyetin Meclisi, sayenizde ilk kez kendisine bir peygamber seçmiş oldu. Şimdide kıyafet serbestliği ile türbanı okula sokuyorsunuz sonra türbanlı olmayı hakim kıyafet haline getireceksiniz. Amaç bu. Bu amacı gizlemek, çok fazla görünür kılmamak için de özgürlük yalanına başvuruyorsunuz.

Bütün bunlar Başbakanın 'dindar nesil yetiştireceğiz' sözüyle başlamadı mı?

Dinçer, bilimi de kendi yalanlarının aracı olarak kullanıyor. Kılık kıyafet değişikliğinin çocukları psikolojik olarak rahatlatacağını kendilerine bir özgüven geleceğini ve onların potansiyellerini açığa çıkartacağını söylüyor. Uzmanlar ise, gelir uçurumunun çok yüksek olduğuna dikkat çekerek, üniformanın bu eşitsizliğin görünürlüğünü azalttığını, çocuklarda göreli bir eşitlik bilinci yarattığını vurguluyor. Dinçer'in açıklamasının aksine çocukların kıyafetlerinin inançlarını belirtir şekilde serbestleşmesi çocukların baskıya maruz kalmasının da önünü açabilir diyorlar. Görünen köy klavuz istemez. Böyle olacağı kesin.

Dini "halkın afyonu" olarak kullanıyorlar

Eğitimciler 4+4+4 gündeme geldiğinde de, okul öncesi eğitimin kaldırılarak ilköğretime başlama yaşının 5'e indirilmesinin sağlık sorunlarına yol açacağını, pedagojik açıdan, motor-mental gelişim sürecini tamamlamamış bir çocuğun, düzeyinin üstünde bir programa tabi tutulmasının, o çocuğun bütün özgün yetilerini körelteceğini, bunun da, bireyi, tamamen "edilgin birey" haline getireceğini söylemişlerdi. Bütün bunlar dile getirilirken çocukların psikolojisini hatırlamayan Dinçer şimdi yapılan uyarılara da ilginç bir yanıt veriyor: "Okullarımızda aslında çok zengin olanla çok fakir olanın aynı okula gittiğini mi düşünüyorsunuz? Bütün bu sorunları tekrar gözden geçirin lütfen." Yalnışlıkla eğitimde neoliberal politikalarla derinleştirdikleri eşitsizliğin varolduğunu doğrulamış oldu.

Böylece dini neden ilköğretime dek indirdikleri de yanıtını buluyor. Asıl dert, çocuklara dini eğitim vermek değil, halkın bütün kesimlerini ilköğretimden başlayarak dinle "ehlileştirmek" ve sermayenin hizmetine "ucuz iş gücü" olarak sunmaktır; yani dini "halkın afyonu" olarak kullanmak. Eğer bunlar sermayenin çıkarlarına ve siyasi iktidarlarının güvence altına aldığı egemenliğine değil de inanca değer veriyor olsalardı, inancı ve bilimi aynı kefeye koyan bir uygulamaya gitmezlerdi. Çünkü inancı ve bilimi aynı kefeye koymakla ikisini çatıştırarak hem inancın hem bilimin zarar göreceğini, her ikisinin de yozlaşacağını öngörmek için, Dinçer gibi intihal yoluyla ya da meşru yoldan akademik kariyer yapmaya ihtiyaç yoktur.

Yine de psikoloji üzerinden konuşan bakana soralım:Tek bir dinin simgelerinin (türban vs) okul ortamına sokulması farkli inançlar üzerinde psikolojik baskı oluşturmayacak mı? Böylece bir yandan farklı inançları asimile edici sonuçlar yaratacak, sonuçta da nefret, kin ve düşmanlık duygularının gelişmesine yol açmayacak mı? Öte yandan, Kuran" ve "Peygamberin hayatı" dersleri sadece bir dinin sadece bir mezhebinin yorumu ya da DEVLETİN RESMİ yorumu olacağından devletin inançlar arasında ayrımcılık yapması anlamına gelecek ve devlet mezhep ayrımcılığı yapıyor olmayacak mı? Olmuyor mu?

"Toplumun farklı kesimlerinin farklı istek ve ihtiyaçlarının olduğu kabul edilmiyor" diyen Dinçer, sadece muhafazakar ve İslamcı kesimin taleplerini bütün topluma dayattıklarını, on yıllık iktidarları döneminde yaşam tarzlarına, farklı inançlara müdahale eden tutum ve uygulama içinde olduklarını, böylece toplumu kendi süretlerinde biçimlendirmekte olduklarını bu toplumun aydınlık insanlarının anlamadığını sanıyor. Herkesi kendilerine dalkavukluk eden, kalemlerini kiralayan liberal ahmak sanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kaldırılması yönündeki kararına rağmen Alevi çocukları için psikolojik işkenceye dönüşen "zorunlu din dersi"nde neden ısrar ediyorsunuz? Alevilerin farklı bir inanç kesimi olarak bu taleplerini neden kabul etmiyorsunuz?

"Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz demek", laikliğin tasfiye ilanıdır

Dinçer, takkiyenin sınırlarında zorlanarak nihayet niyetlerini daha somut kılan bir ifade kullandı: "Türkiye'de eğitim sisteminin paradigmasını değiştirmeye", "talep odaklı eğitim sistemini kurmaya çalışıyoruz." Dünyadaki gelişmeler de böyleymiş. Dünyadan kastı, Ortadoğu, Müslüman Kardeşlerin iktidara geldiği Kuzey Afrika ülkeleri olsa gerek.

Bu, laikliği eğitim sisteminden tasfiye ediyoruz demektir. Dinçer'in konuşması laikliği tasfiye ilanından başka bir şey değildir. Eğitim sisteminin paradigmasını değiştirmek ne demek diye sorabilecek bir gazeteci de kalmadı ne yazık ki. Paradigmanın ana tanımlarından birisinin model ya da kuramsal çerçeve olduğu bilinir. Herhalde bundan da, bu somut durumda, laik eğitim sisteminden başka bir şey anlaşılmaz. Besbelli ki, niyetlerini, statükoyu kırma, serbestlik, özgürlük, demokratikleşme, paradigma değişimi gibi kavram ve söylemlerle maskeliyorlar.

Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Demagoji yetersiz kalıyor, takkiye tıknefes. Siyasetin demokratikleştiğini öne süren Dinçer, eğitimde de aynı 'demokratikleşmenin' yaşanması gerektiğini söylerken, ardından bütün 20-25 yıllık ideoljik-siyasi serüvenin sürekli inkar edilen sırrını açığa vurdu: "Aslında kıyafet meselesini ekonomik ve hatta sosyo kültürel olmaktan önce siyasi olarak düşünmek zorundayız"

Yıllarca türbanın ideolojik simge olduğu eleştirisini yapanların karşısına inanç özgürlüğünü çıkardılar. Demek ki neymiş mesele türbana özgürlük değilimiş. Türbanı, dolayısıyla kadınları kullanarak, samimi Müslümanları aldatarak tüm toplumu, farklı olanı İslam-Türk sentezinde eritip tek-tipleştirmekmiş. Ötesi takkiyenin keskin kokusundan başka bir şey değilidir.

"Kıyafet meselesini siyasi olarak düşünmenin" başka anlamı var mı?



Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Fareler, Muktedirler ve Seçim
    ''Ancak halk iradesinden, tarihin kenefine süpürülmekten korkan bu gasp ve soygun çetesi her şeyi yapabilir. Çünkü Nazım'ın dediği gibi 'hiç bir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.' Satmanın dışında, cinayetlerle, katliamlarla…
  2.  TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
    TİP’in seçimlere İttifak içinde, Yeşil-Sol Partiden ayrı olarak kendi logosuyla girme kararı, buna karşılık HDP’nin Hasan Cemal’i ve özellikle Cengiz Çandar’ı aday göstermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalar, yakın…
  3. Faşizm ve İç Savaş
    Faşizm ve İç Savaş
    30 Haziran 2022
    Erdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze alan bir politika izledikleri bugün daha net görünüyor. Emareler, eğilimler daha belirgin. Elbette ki iç savaş iki karşıt…
  4. Devrimci durum ve Emek Cephesi
    Devrimci siyaset kurulu düzen içinde ‘’daha iyi bir toplum’’ mücadelesi yürütmek değildir. Böyle görüldüğünde mücadele ve siyaset rutin bir prosedüre ya da protestoculuğa indirgenmiş olur. Devrimci siyaset verili olanı daha…
  5. Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
    Bugün bizde 2001’in Arjantin durumu yok; mafyala?m?? fa?ist bir rejim var. Bu nedenle, böyle bir otokratik rejimin cenderesindeki bir ülkede Kurucu Meclis, sadece bir anayasa yap?m yöntemi olamaz. Ülkenin ve…
  6. Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
    ''Geçmişin devrimcilerini, sosyalist eylemcilerini, sadece yaşamlarını devrime adadıkları için değil, örnek mücadeleleri ve harekete düşünsel ve pratik katkıları ile de değerlendirmeli ve anmalıyız. Bu, öncelikle, onların pratiklerini eleştirel süzgeçten geçirerek…
  7. Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
    Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti. Onu ilkin TRT…
  8. Faşist MHP Kapatılmalıdır!
    Bu partinin mafya liderleri ile, eski kontrgerilla artıkları ve Susurluk çetesi ile iç içe geçtiği, dolayısıyla, hem insanlığa karşı, hem de mafyatik suçların ODAĞI olduğu görünen bir gerçek. Peki, bunlar…
  9. Finale  Doğru
    Finale Doğru
    26 Nisan 2021
    Biliyorsunuz iktidarın, içeriği artık ayan beyan olan 2023 hedefi var.. Cumhuriyeti 100. cü yılında ilga edip onun yerine otokratik islamcı bir devletin ilan edilmesi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ya da tek-adam…
  10. Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
    Kainatın efendisine naçizane teklifimiz şudur ki, Aya gidecek ilk kafile, Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için ‘’cep telefonu ile görüştüğünü’’ ortaya koyan İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi…
  11. Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
    Pensilvanya’daki seçimleri önde bitirmesiyle 20 delege daha kazanması kesinleşen Biden, 46. ABD başkanı olarak anılmaya başlandı bile. Şimdiki tartışma, Trump’ın White House’tan nasıl çıkartılacağı üzerine. Bilindiği gibi, 65 milyonu aşkın…
  12. Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
    Öznel müdahalenin öncelikle yönelmesi gereken hedeflerden biri, bütün hareketlerde, ama özellikle emek hareketinde emekçi demokrasisini (proleter demokrasiyi) örgütlemek yerine kendi grupsal iktidarını örgütleme anlayışıdır. Bunun devrimci Marksizmle bir alakası yoktur.…
  13. Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
    Krizin görüngülerinden biri ABD hegemonyas?n?n çökmekte olu?u. Büyük ihtimalle hegemonya krizi çoklu seçeneklerle uzun süre devam edecek. Bu seçenekler ?imdilik Çin, Rusya, Hindistan olarak görünüyor. Bölgesel hegemonya mücadelesi içinde olanlar…
  14. Dayanışma
    Dayanışma
    21 Mayıs 2020
    Sosyalist politika, geleceği bugüne izdüşüren bir yaklaşımla hareket eder. Bir başka deyişle onun temeli, alternatif bir toplumsal ilişki biçimini geliştirmektir. Bu ilişki biçimi, egemen ilişki tarzına karşıt alternatif nüve olarak…
  15. AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
    Bu iktidara kar?? direni? anayasal bir hakt?r ve me?rudur. Ait oldu?u yere, tarihin çöplü?üne gönderilmesi ya?amsal oldu?u kadar art?k ahlaki bir sorundur. Fezlekesini yazman?n zaman? çoktan geçti bile.. ?nfaz yasas? koronavirüse…
  16. Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
    Zira Cumhuriyetin ilkeleri, başta laik sistem, onun birincil uygulama alanı eğitimin akla ve bilime dayalı temelleri yok edilmiş durumda. Devlet aygıtları islamileştirilmiş, cumhuriyet ordusu, Son Suriye harekatının da gösterdiği gibi,…
  17. Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
    16 Ağustos 2011'de aramızdan ayrılan Mihri Belli'yi, devrimci eylemin önde gelen simalarından ve önderlerinden biri olarak anıyoruz.. Aşağıdaki yazı O'nun yoldaşlarından Mehmet Özgen'e ait. Özgen, bu yazıyı Mihri Belli'nin ardından 2012…
  18. Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
    Demokrasiye, özgürle?meye en çok ihtiyac? olanlar, elbetteki emekçi s?n?f ve katmanlard?r, kad?nlard?r.. Bu nedenle, Emek ve Kad?n Cephesi, anti-fa?ist mücadelenin, kürt halk?n?n da taleplerini kapsayan demokratik cumhuriyet mücadelesinin itici gücü olarak…
  19. İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
    Ortada giderek gerçekli?i su yüzüne ç?kmakta olan bir iktisadi kriz olmas?na, bunun da diktatörlü?ü beka endi?esine sürüklemesine ve toplumun her türlü hile ve bask?ya ra?men direncini sürdürüyor olmas?na kar??n, muhalefet…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…