Saray zorbası siyaset kovasını “şehit” ve “ölü ele geçirilen” kanıyla doldururken, suç ortağı siyaset aktörlerinin ve kanaat önderlerinin gündelik dili hızla şiddet diline evriliyor. Milliyetçi faşistler Türk/Kürt savaşından, ümmetçi faşistler Müslüman/Kâfir savaşından söz ediyorlar..
Bir yanda Saray zorbası, öte yanda KCK/PKK. İkisi arasında sıkışan memleket iç savaşın eşiğine geldi. Tabutlar peş peşe diziliyor. Bir yanda “şehit” cenazeleri öte yanda “ölü ele geçirilen” gençlerin tabutları. Tabutların başında Türkçe Kürtçe ağıtlar ve gözyaşları birbirine karışıyor. Arada cem evlerinde devlet görevlilerinin cüzzamlı gibi uzak durdukları tabutlar. Cem evinde acılı aileye başsağlığı dileseler, dua etseler Türklükleri Müslümanlıkları eksilir sanki! Olmaz olsun böyle Türklük, böyle Müslümanlık!
Çok daha beteri “şehit” veya “ölü ele geçirilen” gençlerin tabutları, insan hayatı üzerinden siyaset yapan savaş ve siyaset bezirgânlarının gözünde istatistik rakamı olmanın ötesinde bir değer taşımıyor. Her defasında olduğu gibi ateş düştüğü yeri yakıyor.
***
Seçimden bu yana geçen iki buçuk ayda memleket toplu bir akıl tutulmasının habercisi şiddet girdabına yuvarlandı. Bu girdapta artık iç savaş olasılığı konuşuluyor. Oysa seçimden önce taraflar barıştan, çözümden, silahların gömüleceğinden söz ediyorlardı. Öyle ki, IŞİD ile mücadele Batı dünyasının gözüne girmek için kıymete bindiğinde, hükümet ve AKP medyasında IŞİD ile mücadele için Türkiye’nin PKK’yi bizzat silahlandırması bile önerilebiliyordu.
Aleyhteki tüm çabaya karşın barışçı çözüm beklentisini halk da benimsedi. Barış ve çözüm iradesi, 12 Eylül faşizminin barajını yıktı, HDP olarak TBMM’ye taşındı. Aynı zamanda dinci faşist kişi diktatörlüğüne gidiş süreci kesintiye uğradı. Ne yazık ki barış ve çözüm iradesi Meclis’e taşındıktan hemen sonra tüfekler ateşlendi. Saray’ın akbabaları HDP’nin barış güvercinlerine çullandılar, peşlerinden 7 Haziran’ın siyasi önemini kavramayan PKK’nin şahinleri...
Aslında Saray zorbası tetiğe asılmak için seçimi beklememiş, iki yıl süren çatışmasızlık halini seçim öncesinde sona erdirmişti. Ağrı’da ağaç dikme şenliğine yapılan saldırı. Ardından HDP il ve ilçe örgütlerine bombalı saldırılar. Seçime iki gün kala zorbanın din kardeşi IŞİD’in bombalı saldırısıyla provoke edilen Diyarbakır mitingi. Nihayet Suruç’ta IŞİD bombacısının 34 kişiyi katletmesi. Onca provokasyonu karşılıksız bırakan PKK’nin şuursuz intikam eylemleri, peşinden özerklik ilanı... Karşılığında devlet şiddeti, cezalandırılan sivil halk; öldürdükleri kadın gerillayı çırılçıplak soyarak cesedi başında zafer fotoğrafı çektirecek derecede insanlıktan çıkan, zorbaya layık katiller olduklarını fazlasıyla kanıtlayan resmi savaşçılar...
Tüm bu vahşet tablosunun sonucu olarak da unutulan IŞİD terörü...
***
Kaçıncısı olduğu artık önemsizleşen şiddet girdabında bir kez daha evlatlar feda ediliyor; kendi evladını askere göndermeyen zorba “şehit” tabutu başında “Ne mutlu ki Allah yolunda hilal uğruna şahadet şerbeti içti. Bu memleket şehit kanlarıyla sulandı, bundan sonra da şehit kanlarıyla sulanacak” diye nutuk atıyor.
Ne yazık ki, Kürt meselesinde 1990’larda bile telaffuz edilmeyen iç savaş senaryoları bugün rahatlıkla telaffuz edilebiliyor. Saray zorbası siyaset kovasını “şehit” ve “ölü ele geçirilen” kanıyla doldururken, suç ortağı siyaset aktörlerinin ve kanaat önderlerinin gündelik dili hızla şiddet diline evriliyor. Milliyetçi faşistler Türk/Kürt savaşından, ümmetçi faşistler Müslüman/Kâfir savaşından söz ediyorlar. Gözlerini kan bürüyen ümmetçi milliyetçi medya bezirgânları, belli etnik ve inanç topluluklarını, daha açık ifadeyle Kürtleri Alevileri ve sosyalistleri “kökü kazınacak hain veya kâfir” diye ötekileştiriyorlar, benzerine rastlanmayacak bir utanmazlıkla son kez İstiklal Savaşı verileceğini yazıyorlar. Asıl tehlikelisi de ümmetçi milliyetçi hezeyan, toplumun çok geniş bir kesimince paylaşılıyor.
***
Artık iç savaşın konuşulduğu atmosfere nasıl gelindiği, uzun uzadıya analiz gerektirmiyor. İlk itiraf Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’dan gelmişti: “ ‘Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ lafı çok tahrik edici oldu.” Sağlık Bakanı sıfatını taşıyan zatın itirafı çok daha açık sözlüydü: “Başkan seçilseydi bu kaos olmazdı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetteyken, yani RP İstanbul İl Başkanı iken, Kürt sorununda alışılmış devlet siyasetini “intihar cellatlığı” olarak eleştiriyordu. Ne acıdır ki, din ticareti yaparak Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen Erdoğan için Kürt meselesi, Alevi sorunu, azınlıklar sorunu, hatta demokratikleşme sorunu, takiyye ve külliye entrikaları uğruna istismar edilecek sorunlar olmanın ötesinde değer taşımadılar. Bugün bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan intihar cellatlığına soyundu.
***
Uzun uzadıya analizlere girişmeden söylemeli ki, zorbalığı sürdürmek, hırsızlık dosyalarında hesap vermemek için iç savaşı bile göze almışlardır.
İç savaş, topyekûn intihar demektir. İç savaşın, Türk/Kürt boğazlaşmasının kazananı olmaz. Saray zorbasının ülkeyi topluca intihara sürüklemesine seyirci kalınamaz. Ümmetçi milliyetçi çoğunluk ne yazık ki, toplu intihara gidildiğini fark edecek bilinç ve olgunlukta görünmüyor. İntihar celladını durdurma görevi CHP, HDP, sosyalistler başta olmak üzere tüm demokrasi ve barış güçlerinindir. En zor görev ise HDP’nindir. HDP ne yapıp edip, Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Tayyip Erdoğan’ın intihar cellatlığına asker ve polis öldürerek karşılık verilmemesi gerektiğine Kandil’in şahinlerini ikna etmelidir.
Yazarın Dİğer Yazıları
Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Ankara'da hakimler yokmuş!
6 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Erdoğan: Fetullah'ın din kardeşi Bahçeli'nin ülküdaşı!
6 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017Genelkurmay Başkanı için çok üzülüyorum!
8 Şubat 2017Otobüste linç provası: Kuran Okumak
5 Şubat 2017Referandum Hayırlı olur mu?
30 Ocak 2017Anayasa değişikliği intihar cellatlığıdır!!!
18 Ocak 2017Erdoğan diktasına direnmek yurttaşlık görevidir
11 Ocak 2017Kayseri katliamı
19 Aralık 2016Tayyip istanbul katliamına sahiden üzülmüştür!
13 Aralık 2016Kürdistan Özerk Cumhuriyeti!
9 Aralık 2016Ergenekon'dan 15 Temmuz'a medya
4 Ekim 2016Türbanla özgürleşmek veya tembelliğin güzelliği
16 Eylül 2016Devlet yönetimi Erdoğan'a bırakılamaz!
28 Ağustos 2016Che Guevera'nın şehrinde hüzün
13 Temmuz 2016Küba'nın karasabanı
21 Haziran 2016Küba'nın yollarında..
17 Haziran 2016Havana'nın keşfi
8 Haziran 2016Türkiye'nin memuru işini bilir de Küba'nın işçisi bilmez mi?
3 Haziran 2016Havana'da güne uyanmak
25 Mayıs 2016Yoklar Ülkesi Küba!
15 Mayıs 2016Kabataş Kıyametinden Ensar sükütuna
10 Nisan 2016Emine ve Tayyip'in Harem Hayatı
16 Mart 2016Müslümanları niçin öldürmeliyiz?
7 Mart 2016Devletin temelindeki dinamit
15 Şubat 2016Mağrur olma padişahım!
31 Ocak 2016Oy Trabzon Trabzon
21 Ocak 2016Fetva ve ayet mühendisliği
17 Ocak 2016Yeter artık! Edi Bes e!
19 Aralık 2015Çilingir Sofrasına Sabotaj
15 Aralık 2015AkFaşizmin hapishanelerindeki gazeteciler
3 Aralık 2015Tekbir katliam sloganı mıdır?
23 Kasım 2015AK Faşizminin sansürüne, şiddetine teslim olmayalım
13 Kasım 2015Çetin Altan nasıl biriydi?
26 Ekim 2015Müslümanlar hangi partiye oy vermeli?
24 Ekim 2015Davutoğlu ile IŞİD arasındaki derece farkı
17 Ekim 2015Öldürmeyi iyi biliyor.. Sesi de çok yüksek çıkıyor..
9 Ekim 2015Ne mutlu Şeytan taşlama şehitlerine!
5 Ekim 2015Haydi Bismillah!
1 Ekim 2015Yurtta din istismarı Cihanda din istismarı
10 Ağustos 2015'Türkiye PKK'ye silah temin etmeli!'
4 Ağustos 2015Halklara açılan savaşa hayır!
28 Temmuz 2015'Satılmış Gazeteciler'
18 Temmuz 2015