‘3 bin kişilik şerefsiz listesi var’ mı demiştiniz.. Ulan sizin şerefsizlik listelerinizi sığdırmak için 3 bin çanta bile yetmez.. Oturun oturduğunuz yerde..!
Devlet Bahçeli “İzmir’de Marmaris’te yazlıklarında yatıp, AKP’nin olmasın diye oyunu MHP’ye vermeyen; ama HDP’yi Meclis’e taşıyan zavallılar, Türkiye’nin kaymağını yiyenler, Boğaz’da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler” diye konuştu. Aslında HDP’ye oy verenlerin tümünü şerefsizlikle suçladı.. Yani 6 milyonu..
Yoksulların temsilcisi edası takınarak sermaye kesimini hedef alıyormuş gibi konuşması, klasik faşist demagoji örneği.. Tv.lerde gazeteci kisveli danışmanının ellerinde 3 bin kişilik ‘şerefsizler listesi’ olduğunu telafüz etmesi de öyle. Çünkü şerefsizlikle suçladığı şey, HDP’ye oy verme eylemi. 3 bin kişilik listeye gelince.. 90’lı yıllarda, Alpaslan Türkeş’in, sermayenin çıkarları açısından Kürt sorununun siyasal çözümünden yana tutum alan Sakıp Sabancı’yı tehdit etmesine benziyor bu da.. TÜSİAD çevresine gözdağı veriyorlar..
Bahçeli belli ki büyük bir korku içinde.. O korkuyla Erdoğan’ın etrafında sahibine havlayan hırçın bir terrier gibi* dolanmakta..
Bu saldırıyı kimse hafife almamalıdır.. Çünkü bu saldırı, sadece Bahçeli’nin 7 Haziran’da peydahladığı korkuyu ifade etmiyor.. Silsile-i meratip içinde başka güçlerin tavrını da ifade ediyor...
Kısacası bu tavır, stratejik bir yaklaşımın dışavurum hallerinden biridir..
Eğer, hukuksuzluğun yanısıra, yaşın yanında kurunun da yakıldığı Ergenekon davası gibi davaların sona erdirilmesi Erdoğan’la derin devlet güçleri arasında bir stratejik ortaklık’ın sonucuysa, bunun siyasete stratejik işbirliği olarak yansıması da doğaldır. Seçim öncesinde bu işbirliğinin CHP ve HDP’yi hedef alan örneklerini gördük.. HDP’ye yüzlerce saldırı olarak, ulusalcı eğilimleri manipüle etmek suretiyle CHP’yi bölmek planlarıyla.. Bu planlar ve onun için kullanılan Perinçek gibi, zavallı Tarhan gibi piyonlar etkisiz kalınca, tam da ‘Bir meclis başkanı seçilecekse bu Erdoğan’ın kontrolünde olmayan bir kişi olmalıdır’ dediği esnada, kendisini tekzip edercesine, ‘iç ve dış mihraklar’ın yönlendirmesiyle, Bahçeli oyunu daha açık oynamak üzere sahneye sürüldü..
Bahçeli’nin, dolayısıyla, derin devletin, kurulu düzenin korkusu ne?
‘7 haziran seçimlerinde sadece baraj yıkılmadı.. Şovenizm üzerine inşa edilmiş, 12 Eylül’den sonra da İslamcılık üzerine oturtulan o ‘millet’ barajını yıktı halk.. Kendi içine itilmiş, kendi gerçekleşmesinden koparılıp millet’te sıkıştırılmış insanların başkaldırmış halidir halk.. Hangi surete bürünürse bürünsün, ister sultan, ister şef, isterse seçilmiş kral ve de beyefendi.. Bütün efendileri reddiyede var olur halk.. Egemenleriyle eşitlenmesine itirazında. ‘Ayaklar baş olup’ yürüyüp akan tarihtir, her bir renginde kendisi olan.. Kurulan ‘’hayali cemaat’’ değil, kendi içine itilmiş bilincinin özgürleşmesinde bütün egemen ideoloji çitlerini yıkarak kendini kurandır halk..’ (8 haziran notu’m)
İşte bunu gördü Bahçeli.. Bin yıllık kardeşlikten bahsedip, kardeşinin doğuştan gelen haklarını dahi yok sayan, hak mücadelesini, çözüm sürecini, ‘çözülme’ olarak gören bir zihniyetin sahibi olarak..
7 haziran sabahı inşa edilen diktatörlüğün bir halk devrimiyle yıkılmasından büyük bir korku içinde uyanarak.. Bu korkuyla, seçim sürecinde yolsuzluk ve rüşvetin hesabını soran AKP ve Erdoğan karşıtı politika ve vaadlerle oy aldığı seçmene ihanet ederek TBMM başkanlığını AKP’ye hediye etti..
Tabii sorulabilir, ‘şeref bunun neresinde?’ diye. Ama durun.. Bu hafif bir durum..
Egemen sınıfların temsilcisi olarak böyle bir korku duyması anlaşılırdır.. Çünkü tarih boyunca egemen sınıflar halkın kendisine dikilen, ‘millet’ gibi dar, sınıfları bir kalıpta eriten, yekpare, somut bir gerçekliği olmayan hayali yapıları yıkmasından ve kendi iradesini gerçekleştirmesinden ‘’it gibi’’ titremişlerdir.. Millet’e döndürmek için, bin türlü alçaklıklıktan ve katliam yapmaktan kaçınmamışlardır..
Bu korkuya itirazımız yok.. Çünkü, zillet, ihanet, inkar, zulüm, soygun ve sömürü üzerine kurulu da olsa, her düzenin kendini koruma refleksi vardır..
Ama böyle bir düzenin ayakta kalması için, meşru olmayan yollara başvuranlar, Osmanlı’nın entrika geleneğinden beslenenler, zulmün, katliamın, işkencenin, pusunun koçbaşı, maşası olanlar, kalleşçe arkadan vuranlar, şeref sözünü ağızlarına alamazlar.
46 yıllık bir siyasi hareketin lideri olarak, bir partiye, HDP'ye oy verenleri şerefsizlikle suçlamak için, Bahçeli’nin konumundaki bir insanın kendi geçmişi için hafıza kaybına uğramış olması gerekir.. Ya da kendi öznel tarihini, çocukluk dışında kalan esas bölümünü unutmuş olması, yani Alzheimer hastalığına yakalanmış olması gerekir.. Bazı Alzheimer hastalarının geçmişinden kaçmak için bu hastalığa yakalandığı bir vakıadır..
Böyle olsa, 'bu kaçışta bir vicdan var der', psiko-patolojik, klinik, rehabilitativ hiç bir desteğin esirgenmemesini dilerdik. Ancak 6 milyon kişiye hakaret eden –ki içinde ben de varım, yani hakarete uğramış durumdayım- Bahçeli’nin kendi geçmişinden kaçan bir Alzheimer hastası olduğunu sanmıyoruz..
O ''ŞEREFLİ'' GEÇMİŞ'E KISA BİR YOLCULUK
Bahçeli ve kurmayları geçmişlerini anarken şeref kavramını sıkça kullanmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.. ‘Ülkücü hareketin şerefli geçmişi’ gibi..
Ancak bu şan ve şeref, halkın bildiği, adalet, doğruluk, mertlik, dürüstlük, kahramanlık, namusluluk gibi değerleri içermez.. Yalnızca sermaye bekçiliği ve derin devletin nezdinde, onun kirli işleri çerçevesinde anlamı olan bir şeydir.. O da halk ve emekçi düşmanlığı, özgürlük ve demokrasi düşmanlığıdır. Bunun da adı bellidir. Bu adı belli olan kavram, ‘ülkücü mafya’ gibi sermayeye ve düzene bir başka alanda ‘üstün hizmeti’ de içermektedir. İşte bu gerçeği görünmez kılmak için, imaj değişikliği çabalarıyla birlikte, kendilerini çok şerefli, başkalarını şerefsiz gösterme gayreti içindedirler.
Onların dilinde şeref’in tekrarlana tekrarlana ağırlığını kaybeden, içi boş bir söz olduğu şurdan da bellidir:
Seçim meydanlarında Erdoğan’a ‘alçaksın, şerefsizsin’ diye bağıran Bahçeli, seçim sonrasında Meclis başkanlığı, savaş politikaları gibi konularda Erdoğan’la de facto ittifaka girmiştir. Saray muhafızlığına Davutoğlu’ndan daha yakın durmaktadır..
80 sonrası kuşaklar 80 öncesi tarihi iyi bilmelidirler. Özellikle, yurt sevgisini, yurtseverliği, milliyetçilikle karıştıran gençler, milliyetçilik örtüsü altında nasıl bir barbarlık, vahşet yapıldığını iyi öğrenmelidirler. IŞİD'in öncülerinin, dayılarının kimler olduğunu göreceklerdir.
1980 öncesi yıllarda, işçilerin grevlerine, sendikalara, servis otobüslerine, direniş çadırlarına otomatik silahlarla saldıranlar onlardı.. İşçileri faşist sendikalara öldürme tehditi ile üye yapanlar; İsdemir, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Cevizli Tekel, Tariş, Ataş ve Aliağa rafinerileri, Erdemir ve Ant-Birlik gibi büyük işletmelerin hepsinde devrimci-solcu işçilere saldıranlar onlardı..
Grev kırıcılığında yaygın bir şekilde kullanılan ülkücüler işadamlarından ciddi yardımlar görüyorlardı. DİSK’le giriştiği amansız mücadelede patronlar örgütü MESS için ülkücülerin özel bir yeri vardı. Bu ilişkileri sağlayan kişi ise MESS başkanı Turgut Özal’dı. Özal, MESS üyesi işadamlarından (Halit Narin, Vehbi Koç, vb.) para toplayarak bunları Türkeş’e bizzat iletiyor, siyasi açıdan da MHP’ye yakın duruyordu..
MHP’nin çok önemli finasörlerinden birini zikretmeden geçmeyelim.. Sancak Tül, Sancak Air şirketlerinin sahibi, fabrikasının arazisinde ülkücülere komanda eğitimi yaptıran, Türkeş’in yakın arkadaşı Murat Bayrak.. Yugoslavyada müslüman-SS üyesi iken (aralarında masum müslümanların da bulunduğu) pek çok insanın kurşunlanmasından ötürü hakkında idam kararı verilmesi üzerine Gestaponun Odessa örgütü aracılığı ile Türkiye'ye kaçırıldığı iddia edilen bir zattır..
Özellikle Milliyetçi Cephe hükümetleri (Demirel- Erbakan-Türkeş-Feyzioğlu) dönemlerinde okullarda, sokaklarda devrimci, demokrat, solcu avına çıkan onlardı.. Ellerinde binlerce, devrimcinin, ilericinin, sosyalistin, sosyal-demokratın, Kürdün, Alevinin kanı var.. Sivas’ta, Çorum’da, 1 Mayıs 77’de.. 7 TİP’li genci kahpece iple boğdukları Bahçelievler’de..
Bugün bebek katili diye başkasına yafta vuranlar, tertipçileri oldukları Maraş katliamında hamile kadınların karnındaki bebekleri dahi katledenlerdi.. MHP, ÜGD kadroları, bu katliamı teşvik eden, örgütleyen kişiler olarak tarihin en alçak ve en şerefsiz portrelerine mahsus galerisindeki yerlerinden karşımıza çıkmaktadırlar. MHP Maraş Milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş, Ökkeş Kenger (Şendiller), Muhsin Yazıcıoğlu, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve daha birçok kişi.. Kentte yangınlar sürerken Alevi ve solcuların cesetleri kokuştuğu sokaklarda faşistler ‘’yaşasın Başbuğ Türkeş’’ sloganları atarak dolaşıyorlardı.. ‘Öyle bir katliamdır ki bu; sırf alevi ve solcu oldukları için hamile kadınların karınları deşilip içerisindeki ceninler duvarlara yapıştırılıyor; çocuklar bile kafalarından ağaçlara çakılıyordu.’..
GLADİO / KONTRGERİLLA VE MHP
1990 yılı sonlarında İtalya’da patlayan Gladio skandalını hatırlayalım,. Gladio, komünist ve genel olarak sol harekete karşı sistemin istikrarını sağlamak için devlet içinde oluşturulmuş bir “resmi yeraltı" örgütlenmesiydi. “Tehdit" saydığı kişilere, gruplara karşı provokasyonlar ve suikastler tertipleyen bu hücrelerin kadroları, ordu içindeki anti-komünist unsurlardan ve “vatansever’’ partilerin taraftarlarından devşiriliyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin hemen her ülkedeki ırkçı ve faşist gruplara dayanan anti-Sovyet destek ve istihbarat ağı da CIA tarafından devralınarak bu hizmete koşulmuştu. Gladio soruşturmasında, böylesi örgütlerin bütün NATO ülkelerinde varolduğu resmen açığa çıktı. Bu bağlamda MHP’nin ve Türkeş’in “Türkiye Gladiosu”, nam-ı diğer Kontrgerilla ile ilişkisi yeniden tartışılacak; bu iddiaları reddeden Türkeş, Gladio’nun Türkiye’deki şubesi olduğu ileri sürülen Özel Harp Dairesi ile geçmişte bir ilişkisinin olup olmadığına dair sorulara ise “yorum yok” cevabını verecekti…
6-7 Eylül olayları diye anılan 1955’te azınlıklara yönelik başlatılan saldırılar için ‘6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı’ diyen Özel Harp Dairesi’nin eski komutanlarından emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, 1974’de başbakan Ecevit’e ÖHD konusunda birifing verir.. Ecevit, örtülü ödenekten para istenince bu örgütün varlığından haberdar olmuştur.. Başbakan olarak 1978’de gittiği Sarıkamış’ta kendisini Orduevine davet eden yine Yirmibeşoğlu’dur. Ecevit yemek sırasında Yirmibeşoğlu’ndan ÖHD’nin sivil örgütlenmesinde yer alanlarla ilgili bilgi edinmeye çalıştı. Yirmibeşoğlu ile aralarında geçen diyalog şöyleydi:
‘Ecevit: Farzımuhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?
Yirmibeşoğlu: Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.’**
O yıllarda Erzurum’da MHP’nin il başkanı olan kişi, daha sonra Abdi İpekçi suikastında ve suikastı düzenleyen Mehmet Ali Ağca’nın Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırılmasında adı geçen ve ‘Doğu’nun başbuğu’ olarak bilinen Yılma Durak’tan başkası değildi.
***
‘3 bin kişilik şerefsiz listesi var’ mı demiştiniz..
Ulan sizin şerefsizlik listelerinizi sığdırmak için 3 bin çanta bile yetmez..
Oturun oturduğunuz yerde..!
----------------
* ABD'de New jersey eyaletinde köpekler, nesnelerin çağrıldığı gibi çağrılmaz. Yani onlara, zamirlerle ilgili olarak bize öğretildiği gibi, ‘it’ denmez.. İnsan cinsiyetlerinde olduğu gibi ‘he’ ve ‘she’ olarak çağrılır.. Aksine bir tutum, hakaret sayılır ve cezai bir yaptırımı vardır.
** https://tr.boell.org/tr/2014/06/16/devletlesen-kontrgerilla-kontrgerillalasan-devlet
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019