Zor bir dönem bekliyor bizi. Burada denge unsuru HDP olacak muhtemelen ve HDP’nin izleyeceği akılcı siyaset, onu parlamenter sistemde iktidara bile taşıyabilir. kendini ifade etmeli ..PKK savaştan kaçınmalı mağrur bir şekilde.. Sosyalist örgütler belki biraz daha sabretmeli.. Ve sokaklara çıkmalıyız.. Savaşa karşı barış için..
Seçim öncesi…
Mart ayından itibaren –ki daha öncesi de var ama Dolmabahçe Mutabakatı bu tarihte yapıldı- RTE, sistemli olarak Kürt Hareketini, şiddetle Tahrik etmeye başladı. Her seçim öncesi olduğu gibi milliyetçi söylemler tuturdu ama bu sefer daha sertti söylemleri. Sanki, 90’lı yıllardaki siyasi parti liderlerinin miting konuşmalarını konu alan bir siyaset belgeseli izliyormuşuz gibi oldu.
İlkin dedik; seçime kadar, geçer. Ama bu sefer hiç öyle olmadı. Önce masa devrildi, sonra Kürt sorunu yoktur dendi, sonra aslında Kürt yoktur deneceğini beklemeye başladık. Şükür ki henüz öyle bir şey demediler ama korkum baki bu konuda. Gerçi ‘neden HDP milletvekilleri Suruç’ta patlamadı?’ dediler. İçgüdün dışavurumu olsa gerek bu soru refleksi. Neyse, bu konu seçim sonrasına kalıyor.
Tepelerde söylenen bu milliyetçi sözler, ırksal ve dinsel sapmalar, aşağılara inmeye başladı sonra. HDP bürolarına saldırılar, işgüzar savcıların tutuklamaları, işgüzar iddianameleri, patlayan bombalar, ki seçimden hemen önce HDP- Amed mitinginde bir faciadan kılpayı kurtululdu, tahrikler, saldırılar, silahlı kuvvetlerin saldırıları… Bu süreçte hem PKK hem de HDP kızılcık şerbeti içti ve kan kustu ama olası bir çatışmaya mahal vermedi vermemeye çalıştı. Ki başardı da bu durumu. Bu da HDP’ye seçim zaferi getirdi. RTE, başkan olamadı. Ama tabii ki bu durum egemenlerin hiç hoşuna gitmedi.
Seçim sonrası…
Ama’lı, -se, -sa’lı konuşmalar. HDP barajı geçti ama… Terörden uzaklaşırsa.. Şunu yaparsa.. Şunu ederse.. Milli irade diye gerim gerim ortada gezinenler yüzde 13’ü şarta bağlamaya başladılar. Eski Kemalist devlet gibi, tehdit gördüğü her organı şarta bağlayarak gayri meşru görmesi gibi bir refleks. Ee devlet geleneği, artık İslamcılar kendilerini devletin sahibi sanıyorlar. Tabii ki nasyonel sosyalist refleksleri yoğun olan Kemalistler de halen devletin sahibi sanıyorlar kendilerini. Elbet tekrar devlet ellerine geçecek, ordu var, bayrak var falan… Tabii ki seçim sonrası HDP’ye, PKK’ya karşı tahrikler arttı. Öte yandan selefi örgütlere destek devam etti..
Suriye’de Tel Abyad’ı ele geçirmişti YPG. Bu tehlikeydi, selefiler yeniliyordu. Sınırın öte yakasında kendine İslam Devleti diyen bir örgüt, Suriyeli Kürtler’e vuruyor, sınırın beri yakasında da hükümet Kürtler’e vurmaya çalışıyordu. Çatışma çıkarmalar, tacizler, tahrikler, keyfi tutuklamalar ve bunların yanında HDP’yi ötekileştirici söylemler. HDP’yi radikal bir noktaya çekmek için ellerlinden geleni ardına koymamalar. Bu plan seçim öncesinde olduğu gibi tutmadı, HDP sukunetini korudu, PKK sukunetini korumaya çalıştı. Ve sonra o elim olay meydana geldi: Suruç…
Suruç…
Birilerine sözler, mermiler, ufak bombalar, orman yakmalar yetmemiş olmalı ki; büyük bir bomba buldular. Şehirde kaç kişinin ishal olduğuna dair bilgisi olan istihbarat birimleri, bir canlı bombayı göremediler (!) ve o bomba, ülkenin dört bir yanından gelmiş, öldürmeye karşın yaşamı savunan insanların, canların tam ortasında patladı. En az 32 dünya yıkıldı, en az!
İstiklal’deki yürüyüş, Gezi’den sonraki en kalabalık yürüyüştü. Ki eylem sonlanana kadar, grupların çoğu dağılana kadar polis müdahale edemedi eyleme. Acı çok büyüktü, her insan yüreği hisseti. Ama bu bize başka bir şeyi de gösterdi: ne kadar çokmuş başkasının acısından zevk alanlar. İnsanlık dışı sevinçler sergilendi, 32 yetmez 320 dendi, patlamada havaya savrulan gencecik bedenlerle dalga geçildi, neden HDP milletvekili orada ölmedi bile dendi hükümet tarafından..
İnsanlık, hızla terk etmişti insanlarımızı. Çoğu Kürt bile değildi oradakilerin, ülkemizin devrimci-sosyalist canlarıydı. Onlara karşı Selefi örgütü tuttular. Kimi nasyonel sosyalist Kemalistler, kimi İslamcılar, kimi ülkücüler… ve bunlar, otobüste yan yana oturduğumuz, aynı lokantada yemek yediğimiz insanlardı. Ve hiç azımsanacak kadar az değiller. Ve bu ateş, yukarıdan ve yandaş medyadan körüklendi. Siyasi liderler körükledi bu ateşi. Yas bile çok görüldü…
Ve sabrın taştığı noktaydı, PKK sahaya indi, misillemeler yapmaya başladı. Sukunet sona erdi. PKK bu yangına kendi benziniyle gidiyordu. Birilerinin istediği Suruç’ta olmuş, olacak gibiydi. Belki de PKK yönetiminin bile kendi milislerini engelleyemeyeceği bir ‘şey’di bu.
TSK, Suriye..
Zaman çok hızlı. Suruç patlamasından birkaç gün sonra, Suruç patlamasına sevinen, bunu belirgin ve abartılı bir neşeyle karşılayan grupların karşısına tam anlamıyla dumur oldukları bir olay çıktı: Suriye tarafından, Selefi örgütçe (IŞİD) devriye gezen araca ateş açıldı, 1 astsubay öldü, iki uzman çavuş yaralandı ve akabinde TSK Suriye’ye girdi. Suruç bombasının ruhuna rahmet dileyenler, şimdi de aynı rahmeti diliyor mu? Ülkücüler? Nasyonel Sosyalistler? Yoksa demogojilerine devam mı ediyorlar?
Bu operasyon beklenmedik bir şey değildi, zaten her şey hazırlanmıştı, YPG Tel Abyad’ı aldığından beri. Türkiye’nin amacı orada bir tampon bölge oluşturarak Kürtler’in üçüncü kantonu da birleştirmesini engellemek. Selefi örgütle mücadele bunun sosu.. Bir nevi dost ateşi gibi. Ki astsubayın vücudandan çıkan mermi, Türk mermisi olduğu çıktı otopside. Yıllarca bu örgüte destek veren AKP, bu şekilde kendini aklayabilir mi? Gerçekten arası mı bozuldu kendilerine İslam Devleti diyen örgütle yoksa büyük oyunun bir parçası mı? Fark etmez; arası bozulmuş olsa da o bölgeye girmek, İslam Devletiyle mücadele etmekten daha anlamlı.
İç savaş
Nasyonel sosyalisteleri ayrıştırdı egemen zihniyet, ülküceleri aynı cephede topladı, İslamcılar zaten aynı cephedeydi… geriye sol-sosyalist ve Kürtçü gruplar kaldı, bu gruplar uzun süren sessizliğin ardından ses çıkarmaya başladı. Silahlı eylemler, bombalar. Bunun için tüm tahrikler hazırdı. Tutuklama ve sorgusuz infaz olayı çıktı bir de. Bilmem kaç ilde, bilmem kaç bin polisle baskınlar. Sözde İslam devleti ve PKK'ya yapıldı bu baskınlar. Ama hedefte daha çok sosyalist örgütler vardı. Liberaller itidal telkin ediyor, HDP’nin omuzlarına daha fazla yük yüklüyor, Sosyalist örgütler ve PKK son dönemde hiç olmadığı kadar hırslı ve gergin. Bunun yanında cihatçı tipler de zaten hazır. TSK ve polis tetikte.. ve her gün yeni bir olaya uyanıyoruz. Her uyandığımız gün, yeni bir kan görüyoruz. HDP’nin baraj altına itilme hayali kan çektiriyor devlete. En zor durumda kalanlar PKK ve HDP bu durumda. Ama adım adım kan sesleri geliyor, iç savaşın.
Bu süreçte kimseye şunu yapma, bunu yapma diyemeyiz. Bir şey yapmaması gereken sadece devlettir, onun da bir şey yapmadan durmayacağı aşikar. Zor bir dönem bekliyor bizi. Burada denge unsuru HDP olacak muhtemelen ve HDP’nin izleyeceği akılcı siyaset, onu parlamenter sistemde iktidara bile taşıyabilir. Yalnız daha büyük oyuncular var işin içinde, küresel oyuncular. Bunu unutmamak lazım. HDP daha çok kendini ifade etmeli. PKK savaştan kaçınmalı mağrur bir şekilde, gururunu koruyarak. Sosyalist örgütler belki biraz daha sabretmeli.. ve biz sokaklara çıkmalı, bu durumları protesto etmeliyiz. Savaşa karşı barış tutumumuzu perçinlemeliyiz. Denemeliyiz en azından…
Yazarın Dİğer Yazıları
AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!
16 Nisan 2017Cinnet, III. Paylaşım Savaşı, Cennet!
26 Aralık 2016'Çok acı var, dayanamıyorum'
20 Mayıs 2016Ankara’da, Silvan’da, Reyhanlı’da.. hep bizim parmağımız var. Paris’teki katliamda da, Fransızların.
16 Kasım 2015Sıkıldım bu tekrarlardan.. Bu sistem yıkılmalı artık..
9 Ağustos 2015AKP'nin ölüm korkusu..
12 Haziran 2015Ben, benim 8 Haziran’ımı biliyorum. Ya siz?
26 Mayıs 2015Yaşasın 1 Mayıs! Her Yer Taksim!
30 Nisan 2015Hepimiz çok öldük bu topraklarda…
22 Nisan 2015Ağrı, HDP, Seçimler ve anlamsızlık
14 Nisan 2015Suriyeli aç çocuktan, Cizre'deki çocuklardan bahsetmeyeceğim..
25 Ocak 2015'bat dünya bat, iki gözün kör olsun da piyango bileti sat!'
8 Ocak 2015Vivaldi'nin ithaka'ya yeşil yolculuğu..
29 Ekim 2014Bir insanlık tragedyası: yaşamak veya ölmek
19 Ekim 2014Efendiler! Adalet hissiyatı yaralanmış halklardan korkun!
28 Mayıs 2014Henüz vakit varken.. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce
12 Mayıs 2014Bir kapak, Üç aday; Tek 'oyun'...
7 Aralık 2013Diktatatörler için aşk biter, nefret başlar
30 Kasım 2013Kan..kan.. sokaklardan akan..
15 Ekim 2013