'Satılmış Gazeteciler'

Rahmi Yıldırım

18 Temmuz 2015
'Satılmış Gazeteciler'

Kitabın Önsöz’ünden: “bir ajanlar ordusu Alman medyasında para kazanmaktadır. Onların bir görevi de siyasetteki ve medyadaki elitlerin Rusya ile düşünsel blok oluşturmalarına engel olmak ve Amerikan yanlısı rotayı muhafaza etmektir.. Sadece Amerikan Savunma Bakanlığı uzun yıllardan beri medya haberciliğini propaganda yoluyla ve dünya çapında etkilemek için milyarlar harcamaktadır.”

Üç yıldır, yeni bir kitap yazmak yerine sürekli okuyorum. Planlı programlı bir okuma değil. Elime ne geçerse, hangi kitap dikkatimi çekerse okuyorum. Serbest okumak ne güzelmiş meğer.

Son haftalarda okuduğum kitaplardan biri de Satılmış Gazeteciler*. Almanca adıyla Gekaufte Journalisten. Alman gazeteci Udo Ulfkotte yazmış. Türkçe çevirisi geçen Nisan ayında basılmış. İmge Kitabevi, çeviriyi, “kamuoyunu aydınlatma uğruna özgürlükleri hep tehdit altında olan özgür gazetecilere” adamış. Satılmış Gazeteciler’i çıkar çıkmaz okudum. Medya konusunda iki kitap yazmış biri olarak bana hiç yabancı gelmedi. Anlatılanlar öylesine tanıdık.

Kitap her ne kadar Alman medyasındaki kaymak tabakanın yani medya seçkinlerinin şirketler, gizli servisler, siyasetçiler, üçüncü dünya diktatörleri, kısacası kapitalizmin iktidar aktörleri ve kurumlarıyla ilişkilerini anlatıyorsa da genelde bütün ülkelerde ve Türkiye’de siyaset/sermaye/medya ilişkilerini anlamada kılavuz niteliğinde.

Kitabın yazarı Udo Ulfkotte Almanya’nın en etkili gazetelerinden Frankfurter Allgemenie Zeitung’ta 17 yıl süreyle savaş muhabirliği ve dış politika editörlüğü yapmış. Alman ve Amerikan gizli servislerini yakından tanımış. Luneburg Üniversitesi’nde güvenlik yönetimi üzerine ders vermiş.

Yazar, Önsöz’de kitabın ana fikrini şöyle ifade ediyor: “Yabancıların ‘transatlantik dostluk kuruluşları’nda verdikleri görevi güya kamu yararına etkilemek için ciddiye alınması gereken bir ajanlar ordusu Alman medyasında para kazanmaktadır. Onların bir görevi de siyasetteki ve medyadaki elitlerin Rusya ile düşünsel blok oluşturmalarına engel olmak ve Amerikan yanlısı rotayı muhafaza etmektir. Sonuçta Washington Avrupa’da net amaçlar güdüyor; bunların içinde yeni bir soğuk savaş da var. Bunun için işbirlikçi olarak bizim saygın medyamıza ihtiyaç duyulmaktadır. Sadece Amerikan Savunma Bakanlığı uzun yıllardan beri medya haberciliğini propaganda yoluyla ve dünya çapında etkilemek için milyarlar harcamaktadır.”

***

Satılmış Gazeteciler kitabının yazarı Ulfkotte, kapaktaki alt başlıkta “Politikacılar, Gizli Servisler, Büyük Sermaye, Kitle İletişim Araçlarını Nasıl Kullanıyor?” diye soruyor; soruyu kişisel mesleki deneyimlerini anlatarak yanıtlıyor.

Kitabın her bir bölüm başlığı okumayı tahrik eden çarpıcılıkta:

Bir Petrol Holdingi Beni Nasıl Yağladı?

Gazeteciler Toskana’daki Villalarını Nasıl Ödüyorlar?

Hatır Söyleşileri, PR Seyahatleri, Vergi Aldatmacası.

Bizim Medya: Uyum İçinde, Hükümete Bağımlı, Araştırmaya İsteksiz.

Gizli Servislerin Kıskacında İsimler, Tartışmalı İlişkiler, Nahoş Şakşakçılıklar.

Obama’nın Trolleri, ABD’nin Beşinci Kolu.

Gazetecilerin Üçte İkisi Rüşvetçidir.

Hatırşinaslıklardan Hoşlanmak: Medya Böyle İtaatkâr Hale Getiriliyor?

***

SATILMIŞ GAZETECİLER NE YAPARLAR?

Yazar bu ve benzeri soruların yanıtı olarak onlarca olay anlatıyor, yüzlerce isim sıralıyor. Gazeteci, politikacı, sermaye şirketleri, gizli servisler, think thank kuruluşları ve vakıflar arasındaki ortakyaşarlık ilişkisini tablolar halinde gözler önüne seriyor.

Ulfkotte’nin de anlattığı, daha doğrusu itiraf ettiği üzere satılmış gazeteciler leyleği havada görmüşlerdir, sürekli seyahat ederler. Piyasa tanrısının emrindeki think thank kuruluşlarının ve vakıfların –ki gizli servislerin uzantılarıdırlar– düzenlediği konferansların açıkoturumların, televizyonlardaki tartışma programlarının gedikli konuklarıdırlar. Lüks otellerde ağırlanırlar, hediyelere ödüllere boğulurlar. İstihdam edildikleri medya organlarında astronomik ücretle çalışırlar, düşük bedelle villa sahibi olurlar. İlişkili oldukları şirketlerin, think thank kuruluşlarının ve vakıfların dergilerinde yazarak ekstra ücret alırlar…

Bu tatlı hayat karşılığında kendilerinden beklenen, yaşadıklarını, tanık olduklarını ters yüz etmek, haber ve yorumunda kendisini besleyen kişi ve kuruluşu güzellemektir.

Mesela, Körfez İşbirliği Konseyi’nin yıllık olağan toplantısını izlemek üzere Umman Sultanı Kâbus’un konuğudur. Havaalanında emre amade mihmandar tarafından karşılanır, klimalı bir limuzinle alınır; Umman’ın beş yıldızlı lüks oteli El Bustan Palace’a yerleştirilir. Sultan’ın misafiri olarak, otelde her türlü konfor ve hizmetten yararlanır. Toplantı dışındaki serbest saatlerde de tercüman ve emre amade mihmandar canlı cüzdan gibidir; konuğun her arzusunu gözlerinden okur, hiçbir ödeme yaptırmaz. Aslında sıkıcı bir toplantıdır, haber değeri yoktur. Toplantının sıkıcılığı altın Rolex, altın dolmakalem, değerli sikkelerden hediye paketi odaya bırakılarak telafi edilir. İkram ve ağırlama faslında gazetecinin cinsel istekleri de karşılanır. Toplantının haber ve yorumunda ise, Umman’daki diktatörlük rejimi, insan hakları ihlalleri görmezlikten gelinir. Ülkesindeki herkesin sevgilisi Umman Sultanı güleryüzlü hayırsever biridir…

Mesela 2008 yılında kapitalizmin küresel krizi Alman ekonomisini de sarsar. Şansölye Merkel belli başlı medya temsilcilerini ve yayın müdürlerini 8 Ekim’de akşam yemeğine çağırır. Gazetecilerle sanki Şansölyeliğin bir dairesinin çalışanlarıymış gibi konuşur; ekonomi ve finans krizinde sorumlu davranmalarını ister. Aksi halde ülke ekonomisi kontrolden çıkabilir. Gazeteciler sorumlu davranırlar, ekranlarında ve sayfalarında tasarrufçulara yatırımlarının güvende olduğunu telkin ederler…

Mesela 1980’li yıllarda İran-Irak savaşını izler, Halepçe’de Kürtlerin cephede İran askerlerinin zehirli gazla katledilmelerini haberleştirir; ancak zehirli gazın Alman şirketlerince üretildiğini yazmaz.

Udo Ulfkotte, kitapta buna benzer nice “satın alınmış gazetecilik” deneyimini anlatıyor, yoksul veya orta halli ailelerden gelen gazetecilerin siyaset/sermaye dünyasınca nasıl devşirildiğini, yeterli kıdeme eriştikten sonra nasıl yönetici yapıldıklarını betimliyor. Savaş ve diplomasi alanında “alfa gazetecilerin NATO basın bürosunun uzatılmış kollarından başka bir şey olmadıklarını” vurguluyor. Satın alınmış gazetecilik pratiğinin sayfalara ve ekranlara nasıl yansıdığını da ünlü iletişim kuramcısı Elisabeth Noelle-Neumann’ı tanık göstererek ifade ediyor: “Bugün insanların kafasında bulduğunuz şey, gerçek değildir. Tersine, medyanın uydurduğu, ürettiği gerçektir.”

Kitap Almanya’da geçen yıl yayımlanmış. Türkçe çevirisi ise geçen Nisan ayında çıkmış. Udo Ulfkotte’nin Alman medyası için anlattıkları, Türkiye için bire bir denecek ölçüde hakikat. Türk medyasını anlatıyormuşçasına hakikat olmasına karşın Türkiye’de sessizlikle karşılanması son derece anlamlı. Sahi, Türk medyasında satılmış gazeteciler yok mudur?

*Satılmış Gazeteciler, Udo Ulfkotte, Çev. Hüseyin Salihoğlu, İmge Kitapevi, Nisan 2015 Ankara.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…