Hayal gücünün iktidari, Kavafis'in "ithaka"sı gibidir. "Her yürek devrimci bir hücre gibidir" ve önemli olan İthaka'ya varmak değil, o yolda olmaktır. Hayal gücünün iktidarının yolunda. Bazen bu yol kobane'den geçer. Bazen Validebağ'dan, bazen Karaman'da bir maden ocağından. Yeşili seçmekten...
Yerin bilmem kaç metre altı. Alabiliğince karanlıktır. Lambalar işe yaramaz. Yerin bilmem kaç metre altı, su soğuktur galiba. Ciğerlerine suyun gıdım gıdım dolması. Ölmek. Ölüm o kadar kötü birşey değil aslında ama bu hali. Bu hali yeterince kötü, yeterince acı. Namlusuna mermi sürülmüş bir silahla ateş etmek gibi kendine... Hayır hayır, o silahı başkasının tutması- mesela maden sahibinin, devletin, taşeronun...- ve sana doğrultması. Seninde o metalin gölgesi altında çalışman.
Ve bir kural vardır; ilk perdede tabanca görünüyorsa, o ikinci perdede mutlaka patlar. Patladı. Öldün. Cinayet mahalinde ki buna "trafik kazası" der onlar, cinayet silahında bir sürü tanıdık parmak izi. Ve ne acıdır ki yürekleri az da olsa "adaletle" hafifletecek bir şey yok. Ölen, öldüğü ile kalıyor. 301 sadece pis bir yasanın adı değil bu ülkede maalesef. Ve benzer sözler, benzer timsahların benzer göz yaşları. Birkaç ay sonra öleceklere antreman niteliğinde...
Ve Mari Samulsen kemanını konuşturuyor, "yaz" diyor ama mevsim yaz değil. Hüzün veriyor işte, nedense hüzün yaza yakıştırılmaz ama... Bir konser kaydı dinlediğim. Bir adam var ki, 3 kere öksürüyor bu kayıtta. Boğuk bir öksürük. Hayır Vivaldi bu öksürüğü dahil etmemiştir esere. 5. Dakika'dan hemen önce bir kere, sonra 6. Dakika'ya varmadan bir kere daha. Ve 7. Dakika'dan sonra. 3 kez öksürmüş müdür onlar? Vakit kalmış mıdır?
Şimdi Validebağ'da öksürenler varmış ama. Ee kolay değil kaç gündür soğukta nöbet tutmak. Ne için? Bir ağaç. Bu günleri de gördük ya. Abdestli kapitalizm en iyi silahıyla saldırıyor rant için. Ne kadar camii o kadar iyi. Cemaate gerek yok. "Öbür dünyada cennet için bu dünyayı cehenneme çevirenlerdeniz" aa bu cennet için değil ama değil mi? Rant için. Ağaçların gölgesi para etmiyor. Önce camii yap ki halk tepki göstermesin. Tepki gösterenleri de "din düşmanı" ilan et, taraftar topla. Sonra camiyi yap. Yanına bir otopark. Sonra yanına ufak bir lojman. Yavaş yavaş tüm ağaçları sök. Ev yap. Taş verecek sana oksijeni. Çocuğun taşta oynayacak. Paraları pişirip yiyecek, altınları... Dünya malına tamah ettirip, dilinden düşmeyen ahiret inancını çöpe attıran "abdestli beyaz adam"? Sende öksüreceksin. 5'inci, 6'ıncı ve 7'inci dakikada. Ama hoş bir sada da olmayacak öksürüğün ne de ciğerlerine dolan sudan. Evet oksijen almakta sorun çekecek ciğerlerin. Ama sanırım kestiğin ağaçlardan. Yeşile açtığın "yeşil" savaştan. Nasıl bir ironidir; yeşili, yeşille dövmek. Yeşili, yeşil için kesmek. Yeşil; bazen türbede bazen para da. Herşey "yeşil" için. O madene inenlere "yeşil" lazım, aç karnı için. O yeşili kesenlere yeşil lazım, yok ahiret için değil, dünya için. Yanlış "yeşilin" tarafındasın. Gazın, copun, plastik merminin, kalkanın, miğferin...yanlış tarafta. Kaybetmek için dövüşüyorsun. Kaybedeceksin...
Yeşil... Amerikan doları. Ama kimileri minnet etmez ona. Mesela canından canı bir asansörün altında bırakan. Canının, cesedini teşhis edemeyecek halde gören. Canıyla beraber 9 daha Can'ın aynı "kazada" öldüğü ve kanının bedelini biçtirmeyen. Diğer 8 kişiden farklı. Zor... Yiyecek yemeği yok ama tamah etmiyor "yeşile"... Aklını çelmiyor bile. Anlıyorum ama diğer 8 aileyi, adalete inanç yok ki. Ve paranın yüzü sıcak. Kuru soğan ve kuru ekmekten bıkmış mide. Elektrik faturası, su, odun, bakkal veresiye açmaz olmuş. İnsanlığını bırakır ve "yeşili" seçer. Yanlış yeşili. Bu onun suçu değil. Ama bunu kabul etmeyen o iki ailenin tamamen gururu. Insanlık gururu. Tüm aksiliğe rağmen, bir ağaca sarılabilme gururu. Hala kirlenmemiş yanlarımız var. Hala bitmeyen insanlığımız. Ne zaman insanlığımdan tereddüt etsem, o babanın kelimelerini okumalı. Bir de "Paramaz Kızılbaş"ın babasının kelimelerini. Ne zaman insanlık uzaklaşsa bize, o kelimeler tazeler insanlığımızı. İşte o zaman yaylı çalgılar girer hayatımıza tüm güzelliği ile. Bir alçalır, bir yükselir. Varsın öksürelim. Boğazımız kurumuştur. Ve Vivaldi baştan yazar belki eserini. Birkaç öksürük, birkaç seyirci sesi ekler. Yaylılar. Ve belki o gün hayal gücü iktidara gelir. "Iklim değişir, Akdeniz olur. Gülümse..."
Hayal gücünün iktidari, Kavafis'in "ithaka" sı gibidir. "Her yürek devrimci bir hücre gibidir" ve önemli olan İthaka'ya varmak değil, o yolda olmaktır. Hayal gücünün iktidarının yolunda. Bazen bu yol kobane'den geçer. Bazen Validebağ'dan, bazen Karaman'da bir maden ocağından. Yeşili seçmekten...
Öksürüyorsunuz, ölmeyin. Geçmiş olsun.
Yazarın Dİğer Yazıları
AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!
16 Nisan 2017Cinnet, III. Paylaşım Savaşı, Cennet!
26 Aralık 2016'Çok acı var, dayanamıyorum'
20 Mayıs 2016Ankara’da, Silvan’da, Reyhanlı’da.. hep bizim parmağımız var. Paris’teki katliamda da, Fransızların.
16 Kasım 2015Sıkıldım bu tekrarlardan.. Bu sistem yıkılmalı artık..
9 Ağustos 2015İç savaşın ayak sesleri
25 Temmuz 2015AKP'nin ölüm korkusu..
12 Haziran 2015Ben, benim 8 Haziran’ımı biliyorum. Ya siz?
26 Mayıs 2015Yaşasın 1 Mayıs! Her Yer Taksim!
30 Nisan 2015Hepimiz çok öldük bu topraklarda…
22 Nisan 2015Ağrı, HDP, Seçimler ve anlamsızlık
14 Nisan 2015Suriyeli aç çocuktan, Cizre'deki çocuklardan bahsetmeyeceğim..
25 Ocak 2015'bat dünya bat, iki gözün kör olsun da piyango bileti sat!'
8 Ocak 2015Bir insanlık tragedyası: yaşamak veya ölmek
19 Ekim 2014Efendiler! Adalet hissiyatı yaralanmış halklardan korkun!
28 Mayıs 2014Henüz vakit varken.. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce
12 Mayıs 2014Bir kapak, Üç aday; Tek 'oyun'...
7 Aralık 2013Diktatatörler için aşk biter, nefret başlar
30 Kasım 2013Kan..kan.. sokaklardan akan..
15 Ekim 2013