Sosyal demokrasinin ayak sesleri...

Selçuk Ş. POLAT

3 Haziran 2014
Sosyal demokrasinin ayak sesleri...

31 Mayıs Cumartesi saat 14.00 de Mersin Sanayi ve Ticaret Odası büyük salonunda KÜLTÜRLER ARASI DİYALOG ve BARIŞ İÇİNDE YAŞAMA "Farklı ama Eşit" başlığı altında bir panel düzenlendi. Paneli Başkan Ahmet Yıldız ve Bşk. Yrd. Ali Özveren öncülüğünde Mersin Sosyal Demokrasi Derneği düzenlemişti. Sanırım konunun ve katılan panelistlerin doğru seçimi nedeniyle katılım oldukça kalabalıktı diyebilirim. Öyle ki BDP'li arkadaşların Kürt sorunu temalı panellerinde topladıklarına eş bir kitle vardı. Dernek yöneticilerini kutlamak gerekir.

Panelistlerden Yrd. Doçent Dr. Meltem Yılmaz Şener ve Prof. Ahmet Özer konuya oldukça hâkim ve eğitici birer konuşma yapan iki akademisyendi. Üçüncü panelist ise artık herkesin tanıdığı kendilerini Anti-kapitalist Müslümanlar olarak tanımlayan bir grubun lideri İhsan Eliaçık'dı. Dikkatle dinlediğim kadarıyla geldiği çevreye ve dünyaya meydan okuyan bir içerik ve üslupla sorunları ele alıyordu. Öyle ki Alevilerle birlikte cem törenlerinde semah çekebilmiş ve empati kurmakta zirve yapmıştı. Fakat hem panelist hem de moderatör olan Prof. Burhan Şenatalar ise gerçekten herkese örnek olacak bir orkestra şefliği ve bilgisiyle izleyici-panelist uyumunu sergilerken konuşmasıyla da tüm konuşmacıların eksik kalan yanlarını tamamlıyordu. Tüm panelistleri kutlamak gerekiyor.

Emekçiler açısından tabi ki benim için de önemli olan; Türkiye'nin en temel ve acil çözümlenmesi gereken sorununu ele alan panele, CHP'nin bir Genel Başkan Yardımcısının hem yöneticilik yapması hem de konuşmasıyla (bu yönüyle) çözüm ipuçlarını vermiş olmasıydı. Örneğin sözüne başlamadan önce Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinde kurucu Dekanlık görevi yapan Onur Bilge Kula'dan bahsetmiş olması oldukça anlamlıydı. Panelin konusuyla birebir uyumlu bir kişi gösterin dense sanırım o kişi O. Bilge Kula olurdu. Yazmış olduğu 634 sayfalık ANADOLU'DA ÇOĞULCULUK VE TOLERANS kitabı sanırım buna en büyük kanıt oluşturuyordu. Fakat daha da önemli olan, 1998 yılında Mersin Üniversitesi Rektörlüğü için yapılan seçimde en fazla oyu (81) almasına rağmen Cumhurbaşkanına sunulan üç aday arasında ismine bile yer vermeyen YÖK Başkanı Gürüz, Demirel'le birlikte Türk-İslam Sentezine uygun olarak Üniversitenin başına, önceden planlı olarak üniversiteye soktukları kadroların tercihiyle ancak 47 oy almış olan bir askeri getirmiş olmalarıydı. Burada sadece 120 yıllık Türk-İslam Sentezinin bir uygulamasını görmüyor aynı zamanda Anadolu Demokrasi Sentezinin yetiştirdiği Prof. O. Bilge Kula gibi bir bilge kişinin İslamcıların devlet kadroları arasında görev alması için sanki kasıtlı bir itilmişliğin varlığına şahit oluyorduk. Tıpkı Zafer Üskül, Ertuğrul Günay vb. gibi. Aslında bu, Emperyal sistemin Nazizm'in tekliği taktiği karşısında geliştirdiği YANLIŞLAR ARASINDA SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ aldatmacasıydı. Tıpkı ABD'de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında başka bir alternatifin olmaması gibi. Böylece geleceği kurtarabilecek kadrolar hiçbir zaman kendi çizgilerini oluşturamayacaktı vs.

İşte böylesine önemli bir konuya belki benim vurguladığım biçimiyle değil ama Türkiye Cumhuriyetinin siyasi dizaynında liyakatin değil partizanlığın (Ben ise bu konunun genel anlamda Türkçü veya İslamcı olmakla çerçevelendiğini düşünüyorum.) ne kadar önemli olduğu gerçeğine dolaylı da olsa değinmiş olması Sayın Burhan Şenatalar'ın önemli bir önsözüydü.

Panelistlerden Meltem Yılmaz Şener, kültür kavramını tarif ederek farklılıkların altını çizip bunlar arasındaki en büyük sorunun ön yargı oluşumu olduğunu örneklerle izah etmeye çalıştı. Etnik, cinsel, inanç vb. yapılar arasındaki ön yargıların, aşağılama, karşısındakini yok sayma ve nefret söylemi şeklinde kendini gösterdiğini belirtip bir sonraki adımın da şiddet olduğunu ve bunun kaçınılmazlığına işaret etti. Sayın Şener'i dinlerken içimdeki son milliyetçi kırıntılarının da ruhumu terk ettiğini fark ettim. Bir ‘eğer' kıyaslaması yapıp öngörüde bulunayım isterseniz. Eğer milliyetçi veya ulusalcı olsaydım sanırım içimdeki bu şeytandan kurtulmak için bu panelden sonra devrimci mücadelemdekine eş bir çaba içinde olurdum. Sanırım bu anlatımı tamamlayan Sayın Özer'in sunduğu tarihsel ve küresel anlatımlı düşünceleri de bana büyük destek sunardı. Fakat Sayın Şenatalar'ın anlattıkları ve yönetim biçiminin ise içimden kovulan milliyetçi ve büyüklük şeytanının geri dönme yollarını tümüyle tıkayacağını da itiraf etmeliyim. Bir panel gerçekten böylesine bir etki uyandırabilir mi? Eğer iyi niyetli ve kendinize karşı dürüstseniz ve anlatılanları can kulağıyla dinlemişseniz ister milliyetçi-ulusalcı isterse ırkçı olun bu anlatımlardan ve yönetim biçiminden etkilenirsiniz. İnsanlığı elbette ki sadece panellerle eğitemezsiniz. Özellikle ekonomik, sosyal ve kültürel açmaz ve geri yaşam biçimlerine sıkıştırılmış insanlar, esas olarak, alt-üst olan siyasi mücadeleler içinde gerçeklere biraz daha yaklaşacaklardır. Fakat bu tür toplantı, konuşma, seminer, panel vb. tartışma biçimleri olmadan da insanlığın yol haritasının asla çizilemeyeceğini de belirtmiş olayım.

Sonuç olarak yazının başlığının arka planını izah etmek istiyorum. Ne yazık ki ülkemizde gerçek anlamda bir Sosyal demokrasi hareketi oluşmuş değil. (Avrupa'dakilerin anti-faşizm üzerinden prim yaptıklarını ve çok az ülkede sosyal içerik kazandığını söyleyebilirim.) Bu yönde geçmişte çok büyük çabaların olduğunu biliyoruz. Aslında bana göre ülkemizdeki halkın %80'i demokrat ve sosyal bir yaşama evrilebilecek bir potansiyeli barındırıyor. Fakat 120 yıllık Türk-İslam Sentezinin ensemizde boza pişirmesi, 1919-23 Devriminin geliştirilip demokratik bir içerik kazandırılamamış olması, daha da önemlisi sağın 1950'lerden itibaren kesintisiz bir şekilde eğreti sosyal-demokrat bir görüntüyle siyasi sahnede yer alması hem ülkedeki bugünkü anti modern geri dönüşü hem de gerçek sosyal demokrat bir gelenekten yoksun kalış öyküsünü bize veriyor. Ve ilk defa CHP Genel Başkan Yardımcısının yukarıdaki başlık altında bir toplantıyı yönetmesi ve de umut veren konuşma yapmış olması bana göre ülkemizde gerçek bir sosyal-demokrasinin cılız da olsa ayak sesleridir. Öncelikle işçiler, emekçiler, aydınlar ve Kürt yurtseverler bu ve benzeri gelişmeleri izlemeli ve desteklemelidir. Mevcut İslami Cumhuriyet planlarının sonunu hazırlayacak ve bir daha geri dönmeyeceğinin garantisini verecek olan da işte bu demokrat ve sosyal olan etkinlik ve hareketlerin bir siyasi otoriteye ve eyleme dönüşmesinden başka bir şey değildir.

Sanırım gezinin yıl dönümünde bu ve benzeri tüm etkinlik ve mücadeleler bize şu mesajıveriyor olsa gerek: YÜZÜMÜZÜ, KENDİ DÜNYALIKLARI İÇİN ÇABALAYANLARA DEĞİL BAŞKALARININ DÜNYASI İÇİN KENDİLERİNİ FEDA EDENLERE ÇEVİRMELİYİZ.

Özgürlük, barış ve huzuru bunun dışında arayanlar için gerçekten acı çekiyorum...

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  12. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  13. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  14. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  15. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  16. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  17. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  18. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  19. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…