"KOŞULLU DESTEK" DÜŞÜNÜLEBİLİR BİR ŞEY MİDİR? --BDP ve HDP, fiilen yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık zanlısı olan, bunların ortaya çıkması ve soruşturulmasının önüne türlü engeller çıkaran, kısacası kendisini ve iktidarını aklamayı reddeden, ayrıca savaş suçlusu olan bir kişiyi, hangi vaadleri verecek olursa olsun desteklemeyeceğini, onun seçilmesini sağlayacak bir karar (boykot, boş oy, vb.) almayacağını kamuoyuna peşinen açıklamalıdır.
BDP Grup başkanvekili Pervin Buldan Reuters'ın Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması durumunda destek verip vermeyeceklerine ilişkin sorusuna verdiği yanıtta henüz karar vermediklerini ancak kararlarında çözüm sürecindeki adımların etkili olacağını belirterek şöyle demiş: "Bizim alacağımız kararın barış ve müzakere süreci ile bağlantılı olduğunu, hükümetin atacağı adımlarla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yani hükümet, bakalım sürece ilişkin nasıl adımlar atacak? Kürtleri tatmin edecek ve taleplerini karşılayacak adımlar olursa BDP ve HDP de buna ilişkin önemli kararlar alabilir. Ama şu aşamada destekleriz ya da desteklemeyiz diye bir şey söylemek pek doğru değil."*
Pervin Buldan, cumhurbaşkanlığı seçiminde koşullara göre AKP'yi destekleyebilecekleri yönündeki 4 Nisan günü ulusal başında da yer alan bu haber üzerine twitter hesabından "Cumhurbaşkanlığında Erdoğan'ı destekleriz diye bir açıklamam olmamıştır. Roboskiyi, Berkin Elvan'ı, Gever'i, Lice'yi unutmadık" açıklamasını geçti.
Ne var ki Buldan'ın bu açıklaması Reuters'te yayımlanan ve Erdoğan'a koşullu olarak destek verilebileceğini ifade eden açıklamaları tekzip etmiyor.
Böyle olsa da insan olarak Pervin Buldan'ın twitter açıklamasını samimi buluyorum. Ancak tekzip edilmeyen Reuters'taki açıklamayı düşüncelerimi ifade etmekte bir vesile olarak değerlendirmekte bir sakınca görmüyorum. Çünkü bu mesele, insanların politikacı kimliği ile bireysel kimliği arasında bir karşıtlık veya bölünme yaratıyorsa, ya da bir "dil sürçmesi"ne yol açabiliyorsa bir an önce netleşmelidir.
Lafı dolandırmadan ilk sözüm şudur:
Böyle bir şeyi yapmak, yalnızca Kürt sorununun Türk toplumuna anlatılmasında elde edilen kazanımları dinamitlemekle kalmaz, bu ilkesizlikle değerler erozyonuna da yol açar. Çünkü bu, hükümet ya da devletle müzakere yürütmekle aynı şey değildir. 2011 seçimlerinden beri "yetmez ama evet" denecek bir durum da yoktur ortada.
HDP yakın zamanda ırkçı-faşist saldırılara maruz kaldı ve bunlara göğüs gerdi.. HDK ve HDP'nin Türk toplumunda şovenizmin geriletilmesinde önemli rol oynadığı seçim sonuçlarına da yansıyan bir olgudur.. Bunu, birleşik mücadelenin imkanlarının çoğaltıldığı bir zemin olarak da okuyabiliriz. Şimdi bu tutumla ortaya çıkmak, yalnızca HDP'nin çökmesine, dolayısıyla birleşik mücadele zemininin de berhava olmasına değil, sosyalist solun da dalga dalga güvenirliğini yitirmesine yol açar. Tabii HDP içindeki sosyalistlerin böyle bir ilkesizliğe evet diyebileceğini varsayarsak..
Kişisel görüşüm, şu noktada böyle bir hükümetle masa başında yapılan pazarlıkların kağıt üzerindeki getirisi ne olursa olsun, ne Kürt halkına ne de Türk halkına özgürlük getirmeyeceğidir. Ülkenin bütününde diktatörlük uygulayan bir iktidarın Doğusuna özgürlük getireceğini ummak eşyanın tabiatına aykırıdır. Bir yıl boyunca arpa boyu kadar bile adım atmaması bir yana, Ağrı'da 15 kez seçimlere itiraz eden, devletin bütün zor aygıtlarını yigarak yeniden sayım yaptıran: Ceylanpınar'da silah zoruyla yönetimi gaspeden, Ankara'da, Antalya'da halkın iradesini hiçe sayan: Urfa'da 5 saat boyunca elektrik kısıntısı altında sayım yaptıran bir iktidarın, "halkın kendi oylarına sahip çıkmasını dahi reddeden, buna halk üzerine kurşunlar yağdırarak cevap veren bir zihniyetin" bundan sonra ne yapacağı bellidir. HDP eş başkani Kürkçü'nün söyledigi gibi 'AKP'nin toplumu yönetmek için elinde kaba güçten başka bir şey kalmamıştır.' Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması demek, onun şaibeli durumunu bir tarafa koysak bile, fiilen başkanlık sistemine geçiş anlamı taşıdığı malum. Bunun da sultanlık demek olduğunu, sadece biz değil, dünya söylüyor. Bu yüzden, koşullu da olsa Erdoğan'ı desteklemek, faşist bir diktatörlüğe geçit vermek değil, onun yerleşmesine katkıda bulunmak olur.
Zaten Gezi direnişi karşısında Kürt hareketinin tavrının kimi tutarsızlıklar nedeniyle tartsımalı olduğunu biliyoruz. BDP içinde direnişi darbecilerle ilşkilendirmek gibi yalpalamalardan sonra KCK'nın özeleştirisi ile durumun düzeldiğini de.
Ancak sonradan düzetilen bu tavırların ulusalcı çevrelerde Kürt hareketine karşı daha da sert tutumların gelişmesinde rolü olduğu da bir vakadır. Bu çevrelerin barış sürecinden dolayı "AKP-BDP/HDP işbirliği" lafını çokça vurguladıkları biliniyor. Şimdi böyle bir tavır alınırsa, sandıkta kusurat bile olamıyan keskin ulusalcılara gün doğacaktır. Demokratik özerklik talebinin toplumun duyarlı kesimleri tarafından anlaşılması ve benimsenmesinin yolunu kapayacaktır.
Kaldı ki, olası böyle bir destek tavrı, demokratik özerklik-demokratik cumhuriyet formülasyonunu da anlamsız kılacaktır. Evet, demokratik özerklik için mücadele demokratik cumhuriyeti mümkün kılar. Ancak demokratik özerklik mücadelesinin demokratik cumhuriyet mücadelesinin temel bir parçası olduğu anlayışına düşüncede ve pratikte sahip olunduğu ölçüde.
Bu nedenlerle, BDP ve HDP, fiilen yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık zanlısı olan, bu olayların ortaya çıkması ve soruşturulmasının önüne türlü engeller çıkaran, kısacası kendisini ve iktidarını aklamayı reddeden bir kişiyi, hangi vaadleri verecek olursa olsun desteklemeyeceğini, onun seçilmesini sağlayacak bir karar (boykot, boş oy, vb.) almayacağını kamuoyuna peşinen açıklamalıdır.
Sadece hırsızlık da değildir sözkonusu olan.. Suriye halklarına, Rojova halkına karşı acımasız ve vahşi saldırıların baş destekçisi, kışkırtıcısı olmanın yanısıra, doğrudan çatışmalarda taraf olan bir iktidarın başını, hangi ödünler karşılığında olursa olsun, cumhurbaşkanlığına taşımak çok büyük vebaldır. Dolayısıyla ortada yalnızca hırsızlık, talan, soygun suçu değil, savaş suçu da vardır.. RTE'ye destek vermek, iki suça birden ortak olmak demektir ki, bunu sadece sosyalizm iddiasını taşıyanlar değil, demokrat olmak iddiasındakiler de ömürleri boyunca sırtlarında taşıyamazlar..
BDP yöneticilerinin böyle bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesine katkıda bulunacak bir siyasi hareketle sosyalistlerin birlikte yürümelerinin mümkün olamayacağını dikkate almaları gerekir. Sosyalistler, ne halklar arasındaki köprünün tahrip edilmesini, ne de hiç bir gerekçenin haklı gösteremiyeceği böylesi bir ilkesizliği içine sindiremez! Çünkü bu, onların varlık koşulunu ortadan kaldırır. Bunu bildikleri gibi, "amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu" şeklindeki -sosyalist etiği tahrip eden- makyavelizmin reel sosyalizmi çözüştüren enstürmanlardan biri olduğunun da bilincindedirler.
Böyle bir tavrın, dalga dalga toplumun diri kesimlerine nihilizmi yayacağını: muhalif olmaklığın, direnişin anlamını, her türlü değeri değersizleştireceğini öngörmek zor değildir. Faşizmin arayıp da bulamıyacağı şey böyle bir ortamdır.
Daha lafı uzatmaya gerek var mı?
Ne istenecek bizden?
Roboski'deki, Gezi'deki gençlerin katiline, evlat acısı ile yüreği yanan Berkin'in anasını yuhalatan, meydanlarda ölü çocukları yarıştıran birine oy vermek..!
İçinde eğer onur, vicdan, etik yoksa özgürlükten bahsedilemeyeceğini anlatmaya gerek var mı?
---------
* https://www.reuters.com/article/2014/04/03/us-turkey-election-kurds-idUSBREA3218L20140403
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019