BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?

Mehmet Özgen

6 Nisan 2014
BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?

"KOŞULLU DESTEK" DÜŞÜNÜLEBİLİR BİR ŞEY MİDİR?  --BDP ve HDP, fiilen yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık zanlısı olan, bunların ortaya çıkması ve soruşturulmasının önüne türlü engeller çıkaran, kısacası kendisini ve iktidarını aklamayı reddeden, ayrıca savaş suçlusu olan bir kişiyi, hangi vaadleri verecek olursa olsun desteklemeyeceğini, onun seçilmesini sağlayacak bir karar (boykot, boş oy, vb.) almayacağını kamuoyuna peşinen açıklamalıdır.

BDP Grup başkanvekili Pervin Buldan Reuters'ın Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması durumunda destek verip vermeyeceklerine ilişkin sorusuna verdiği yanıtta henüz karar vermediklerini ancak kararlarında çözüm sürecindeki adımların etkili olacağını belirterek şöyle demiş:

"Bizim alacağımız kararın barış ve müzakere süreci ile bağlantılı olduğunu, hükümetin atacağı adımlarla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yani hükümet, bakalım sürece ilişkin nasıl adımlar atacak? Kürtleri tatmin edecek ve taleplerini karşılayacak adımlar olursa BDP ve HDP de buna ilişkin önemli kararlar alabilir. Ama şu aşamada destekleriz ya da desteklemeyiz diye bir şey söylemek pek doğru değil."*

Pervin Buldan, cumhurbaşkanlığı seçiminde koşullara göre AKP'yi destekleyebilecekleri yönündeki 4 Nisan günü ulusal başında da yer alan bu haber üzerine twitter hesabından "Cumhurbaşkanlığında Erdoğan'ı destekleriz diye bir açıklamam olmamıştır. Roboskiyi, Berkin Elvan'ı, Gever'i, Lice'yi unutmadık" açıklamasını geçti.

Ne var ki Buldan'ın bu açıklaması Reuters'te yayımlanan ve Erdoğan'a koşullu olarak destek verilebileceğini ifade eden açıklamaları tekzip etmiyor.

Böyle olsa da insan olarak Pervin Buldan'ın twitter açıklamasını samimi buluyorum. Ancak tekzip edilmeyen Reuters'taki açıklamayı düşüncelerimi ifade etmekte bir vesile olarak değerlendirmekte bir sakınca görmüyorum. Çünkü bu mesele, insanların politikacı kimliği ile bireysel kimliği arasında bir karşıtlık veya bölünme yaratıyorsa, ya da bir "dil sürçmesi"ne yol açabiliyorsa bir an önce netleşmelidir.

Lafı dolandırmadan ilk sözüm şudur:
Böyle bir şeyi yapmak, yalnızca Kürt sorununun Türk toplumuna anlatılmasında elde edilen kazanımları dinamitlemekle kalmaz, bu ilkesizlikle değerler erozyonuna da yol açar. Çünkü bu, hükümet ya da devletle müzakere yürütmekle aynı şey değildir. 2011 seçimlerinden beri "yetmez ama evet" denecek bir durum da yoktur ortada.

HDP yakın zamanda ırkçı-faşist saldırılara maruz kaldı ve bunlara göğüs gerdi.. HDK ve HDP'nin Türk toplumunda şovenizmin geriletilmesinde önemli rol oynadığı seçim sonuçlarına da yansıyan bir olgudur.. Bunu, birleşik mücadelenin imkanlarının çoğaltıldığı bir zemin olarak da okuyabiliriz. Şimdi bu tutumla ortaya çıkmak, yalnızca HDP'nin çökmesine, dolayısıyla birleşik mücadele zemininin de berhava olmasına değil, sosyalist solun da dalga dalga güvenirliğini yitirmesine yol açar. Tabii HDP içindeki sosyalistlerin böyle bir ilkesizliğe evet diyebileceğini varsayarsak..

Kişisel görüşüm, şu noktada böyle bir hükümetle masa başında yapılan pazarlıkların kağıt üzerindeki getirisi ne olursa olsun, ne Kürt halkına ne de Türk halkına özgürlük getirmeyeceğidir. Ülkenin bütününde diktatörlük uygulayan bir iktidarın Doğusuna özgürlük getireceğini ummak eşyanın tabiatına aykırıdır. Bir yıl boyunca arpa boyu kadar bile adım atmaması bir yana, Ağrı'da 15 kez seçimlere itiraz eden, devletin bütün zor aygıtlarını yigarak yeniden sayım yaptıran: Ceylanpınar'da silah zoruyla yönetimi gaspeden, Ankara'da, Antalya'da halkın iradesini hiçe sayan: Urfa'da 5 saat boyunca elektrik kısıntısı altında sayım yaptıran bir iktidarın, "halkın kendi oylarına sahip çıkmasını dahi reddeden, buna halk üzerine kurşunlar yağdırarak cevap veren bir zihniyetin" bundan sonra ne yapacağı bellidir. HDP eş başkani Kürkçü'nün söyledigi gibi 'AKP'nin toplumu yönetmek için elinde kaba güçten başka bir şey kalmamıştır.' Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması demek, onun şaibeli durumunu bir tarafa koysak bile, fiilen başkanlık sistemine geçiş anlamı taşıdığı malum. Bunun da sultanlık demek olduğunu, sadece biz değil, dünya söylüyor. Bu yüzden, koşullu da olsa Erdoğan'ı desteklemek, faşist bir diktatörlüğe geçit vermek değil, onun yerleşmesine katkıda bulunmak olur.

Zaten Gezi direnişi karşısında Kürt hareketinin tavrının kimi tutarsızlıklar nedeniyle tartsımalı olduğunu biliyoruz. BDP içinde direnişi darbecilerle ilşkilendirmek gibi yalpalamalardan sonra KCK'nın özeleştirisi ile durumun düzeldiğini de.

Ancak sonradan düzetilen bu tavırların ulusalcı çevrelerde Kürt hareketine karşı daha da sert tutumların gelişmesinde rolü olduğu da bir vakadır. Bu çevrelerin barış sürecinden dolayı "AKP-BDP/HDP işbirliği" lafını çokça vurguladıkları biliniyor. Şimdi böyle bir tavır alınırsa, sandıkta kusurat bile olamıyan keskin ulusalcılara gün doğacaktır. Demokratik özerklik talebinin toplumun duyarlı kesimleri tarafından anlaşılması ve benimsenmesinin yolunu kapayacaktır.

Kaldı ki, olası böyle bir destek tavrı, demokratik özerklik-demokratik cumhuriyet formülasyonunu da anlamsız kılacaktır. Evet, demokratik özerklik için mücadele demokratik cumhuriyeti mümkün kılar. Ancak demokratik özerklik mücadelesinin demokratik cumhuriyet mücadelesinin temel bir parçası olduğu anlayışına düşüncede ve pratikte sahip olunduğu ölçüde.

Bu nedenlerle, BDP ve HDP, fiilen yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık zanlısı olan, bu olayların ortaya çıkması ve soruşturulmasının önüne türlü engeller çıkaran, kısacası kendisini ve iktidarını aklamayı reddeden bir kişiyi, hangi vaadleri verecek olursa olsun desteklemeyeceğini, onun seçilmesini sağlayacak bir karar (boykot, boş oy, vb.) almayacağını kamuoyuna peşinen açıklamalıdır.

Sadece hırsızlık da değildir sözkonusu olan.. Suriye halklarına, Rojova halkına karşı acımasız ve vahşi saldırıların baş destekçisi, kışkırtıcısı olmanın yanısıra, doğrudan çatışmalarda taraf olan bir iktidarın başını, hangi ödünler karşılığında olursa olsun, cumhurbaşkanlığına taşımak çok büyük vebaldır. Dolayısıyla ortada yalnızca hırsızlık, talan, soygun suçu değil, savaş suçu da vardır.. RTE'ye destek vermek, iki suça birden ortak olmak demektir ki, bunu sadece sosyalizm iddiasını taşıyanlar değil, demokrat olmak iddiasındakiler de ömürleri boyunca sırtlarında taşıyamazlar..

BDP yöneticilerinin böyle bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesine katkıda bulunacak bir siyasi hareketle sosyalistlerin birlikte yürümelerinin mümkün olamayacağını dikkate almaları gerekir. Sosyalistler, ne halklar arasındaki köprünün tahrip edilmesini, ne de hiç bir gerekçenin haklı gösteremiyeceği böylesi bir ilkesizliği içine sindiremez! Çünkü bu, onların varlık koşulunu ortadan kaldırır. Bunu bildikleri gibi, "amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu" şeklindeki -sosyalist etiği tahrip eden- makyavelizmin reel sosyalizmi çözüştüren enstürmanlardan biri olduğunun da bilincindedirler.

Böyle bir tavrın, dalga dalga toplumun diri kesimlerine nihilizmi yayacağını: muhalif olmaklığın, direnişin anlamını, her türlü değeri değersizleştireceğini öngörmek zor değildir. Faşizmin arayıp da bulamıyacağı şey böyle bir ortamdır.

Daha lafı uzatmaya gerek var mı?

Ne istenecek bizden?

Roboski'deki, Gezi'deki gençlerin katiline, evlat acısı ile yüreği yanan Berkin'in anasını yuhalatan, meydanlarda ölü çocukları yarıştıran birine oy vermek..!

İçinde eğer onur, vicdan, etik yoksa özgürlükten bahsedilemeyeceğini anlatmaya gerek var mı?

---------

* https://www.reuters.com/article/2014/04/03/us-turkey-election-kurds-idUSBREA3218L20140403

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Fareler, Muktedirler ve Seçim
    ''Ancak halk iradesinden, tarihin kenefine süpürülmekten korkan bu gasp ve soygun çetesi her şeyi yapabilir. Çünkü Nazım'ın dediği gibi 'hiç bir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.' Satmanın dışında, cinayetlerle, katliamlarla…
  2.  TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
    TİP’in seçimlere İttifak içinde, Yeşil-Sol Partiden ayrı olarak kendi logosuyla girme kararı, buna karşılık HDP’nin Hasan Cemal’i ve özellikle Cengiz Çandar’ı aday göstermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalar, yakın…
  3. Faşizm ve İç Savaş
    Faşizm ve İç Savaş
    30 Haziran 2022
    Erdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze alan bir politika izledikleri bugün daha net görünüyor. Emareler, eğilimler daha belirgin. Elbette ki iç savaş iki karşıt…
  4. Devrimci durum ve Emek Cephesi
    Devrimci siyaset kurulu düzen içinde ‘’daha iyi bir toplum’’ mücadelesi yürütmek değildir. Böyle görüldüğünde mücadele ve siyaset rutin bir prosedüre ya da protestoculuğa indirgenmiş olur. Devrimci siyaset verili olanı daha…
  5. Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
    Bugün bizde 2001’in Arjantin durumu yok; mafyala?m?? fa?ist bir rejim var. Bu nedenle, böyle bir otokratik rejimin cenderesindeki bir ülkede Kurucu Meclis, sadece bir anayasa yap?m yöntemi olamaz. Ülkenin ve…
  6. Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
    ''Geçmişin devrimcilerini, sosyalist eylemcilerini, sadece yaşamlarını devrime adadıkları için değil, örnek mücadeleleri ve harekete düşünsel ve pratik katkıları ile de değerlendirmeli ve anmalıyız. Bu, öncelikle, onların pratiklerini eleştirel süzgeçten geçirerek…
  7. Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
    Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti. Onu ilkin TRT…
  8. Faşist MHP Kapatılmalıdır!
    Bu partinin mafya liderleri ile, eski kontrgerilla artıkları ve Susurluk çetesi ile iç içe geçtiği, dolayısıyla, hem insanlığa karşı, hem de mafyatik suçların ODAĞI olduğu görünen bir gerçek. Peki, bunlar…
  9. Finale  Doğru
    Finale Doğru
    26 Nisan 2021
    Biliyorsunuz iktidarın, içeriği artık ayan beyan olan 2023 hedefi var.. Cumhuriyeti 100. cü yılında ilga edip onun yerine otokratik islamcı bir devletin ilan edilmesi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ya da tek-adam…
  10. Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
    Kainatın efendisine naçizane teklifimiz şudur ki, Aya gidecek ilk kafile, Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için ‘’cep telefonu ile görüştüğünü’’ ortaya koyan İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi…
  11. Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
    Pensilvanya’daki seçimleri önde bitirmesiyle 20 delege daha kazanması kesinleşen Biden, 46. ABD başkanı olarak anılmaya başlandı bile. Şimdiki tartışma, Trump’ın White House’tan nasıl çıkartılacağı üzerine. Bilindiği gibi, 65 milyonu aşkın…
  12. Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
    Öznel müdahalenin öncelikle yönelmesi gereken hedeflerden biri, bütün hareketlerde, ama özellikle emek hareketinde emekçi demokrasisini (proleter demokrasiyi) örgütlemek yerine kendi grupsal iktidarını örgütleme anlayışıdır. Bunun devrimci Marksizmle bir alakası yoktur.…
  13. Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
    Krizin görüngülerinden biri ABD hegemonyas?n?n çökmekte olu?u. Büyük ihtimalle hegemonya krizi çoklu seçeneklerle uzun süre devam edecek. Bu seçenekler ?imdilik Çin, Rusya, Hindistan olarak görünüyor. Bölgesel hegemonya mücadelesi içinde olanlar…
  14. Dayanışma
    Dayanışma
    21 Mayıs 2020
    Sosyalist politika, geleceği bugüne izdüşüren bir yaklaşımla hareket eder. Bir başka deyişle onun temeli, alternatif bir toplumsal ilişki biçimini geliştirmektir. Bu ilişki biçimi, egemen ilişki tarzına karşıt alternatif nüve olarak…
  15. AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
    Bu iktidara kar?? direni? anayasal bir hakt?r ve me?rudur. Ait oldu?u yere, tarihin çöplü?üne gönderilmesi ya?amsal oldu?u kadar art?k ahlaki bir sorundur. Fezlekesini yazman?n zaman? çoktan geçti bile.. ?nfaz yasas? koronavirüse…
  16. Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
    Zira Cumhuriyetin ilkeleri, başta laik sistem, onun birincil uygulama alanı eğitimin akla ve bilime dayalı temelleri yok edilmiş durumda. Devlet aygıtları islamileştirilmiş, cumhuriyet ordusu, Son Suriye harekatının da gösterdiği gibi,…
  17. Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
    16 Ağustos 2011'de aramızdan ayrılan Mihri Belli'yi, devrimci eylemin önde gelen simalarından ve önderlerinden biri olarak anıyoruz.. Aşağıdaki yazı O'nun yoldaşlarından Mehmet Özgen'e ait. Özgen, bu yazıyı Mihri Belli'nin ardından 2012…
  18. Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
    Demokrasiye, özgürle?meye en çok ihtiyac? olanlar, elbetteki emekçi s?n?f ve katmanlard?r, kad?nlard?r.. Bu nedenle, Emek ve Kad?n Cephesi, anti-fa?ist mücadelenin, kürt halk?n?n da taleplerini kapsayan demokratik cumhuriyet mücadelesinin itici gücü olarak…
  19. İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
    Ortada giderek gerçekli?i su yüzüne ç?kmakta olan bir iktisadi kriz olmas?na, bunun da diktatörlü?ü beka endi?esine sürüklemesine ve toplumun her türlü hile ve bask?ya ra?men direncini sürdürüyor olmas?na kar??n, muhalefet…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…