Artık Suriye'de emperyalist müdahale ile yaratılan-tırmandırılan iç savaşın uluslararası düzeyde yeni bir soğuk savaşı geliştirdiği söylenebilir. Türkiye devleti, Suriye'de akan kanın ve emperyalist müdahalenin önemli bir parçasıdır
Türk jetinin nasıl düşürüldüğü sorusu mizah boyutu kazanarak yanıt ararken Erdoğan'ın Moşkava'da Putin'le görüştüğü bir sırada gözler keskin bir şekilde Şam'a çevrildi.
Başkent Şam'da Milli Güvenlik Binası'na yönelik, Savunma Bakanın öldürüldüğü ve diğer üst yönetcilerin yaralandığı bombalı saldırı bölgedeki gergin havayı iyice artırdı. Askeri angajman kuralları yenileniyor, sınırlara birlikler yığılıyor. Kısacası bölge teyakkuzda.
Bu arada BMGK'nde Suriye'ye yaptırımları öngören, özünde Batılı ülkelerin Suriye'ye askeri müdahaesine kapı açmak amacı taşıyan yeni tasarıyla ilgili olarak yapılan oylamada, Rusya ve Çin'in tasarıyı veto etmesi gerilimi uluslararası düzeye taşımış bulunuyor. Büyük devletler arasında karşılıklı restleşmeler gündeme gelmiş durumda. Çünkü bu son oylama ile birlikte ilk defa bir tasarı üç defa veto edilmiş oldu.
Artık Suriye'de emperyalist müdahale ile yaratılan-tırmandırılan iç savaşın uluslararası düzeyde yeni bir soğuk savaşı geliştirdiği söylenebilir.
BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırımlarını içeren 7. madde gereğince BM, ekonomik ve siyasi yaptırımlardan deniz, kara ve hava yoluyla askeri müdahaleye kadar yetki kullanabiliyor. Bu yüzden Güvenlik Konseyi'nin batılı üyeleri, Rusya ve Çin'in vetosunu, ''Anlamsız ve barış sürecine balta vurmak'' olarak değerlendirirken, Rusya BM temsilcisi Vitaly Curkin, tasarıyı, ''Kendilerince kabul edilemeyecek olan bir askeri müdahaleye dönüşebileceği'' düşüncesiyle reddettiklerini açıkladı. Daha sonra eleştirilere verdiği yanıtta ise, barış sürecine katkıda bulunmak konusunda bir değişiklik olmadığını, ülkesinin Suriye'deki BM misyonunun Annan Planı çerçevesinde devem etmesi gerektiğini düşündüğünü aktardı.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Susan Rice, ''Bu veto öncekilerden daha tehlikeli olmuştur. Konsey'den bugün çıkan karar utanç vericidir. Tarih bir tasarının üç defa veto edilişini kaydedecektir'' diye konuştu. İngiltere ve Fransa'nın BM temsilcileri de 9 ayda üç defa Suriye konusunda veto hakkını kullanan Rusya ve Çin'i sert bir dille eleştirdi. İngiliz ve Fransız temsilciler, özellikle önceki gün Şam'da yaşanan şiddet olaylarının Suriye'de bundan sonra neler olacağına dair işaret verdiğinin altını çizdi. Almanya'nın BM'deki temsicisi ise artık Esad'ın Suriye'nin geleceğinde bir yerinin olmadığını öne sürdü. Batı medyası bu havada yayın yapıyor.
ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve İngiltere'nin başını çektiği blok ya da diğer adıyla "Suriye'nin Dostları", Esad'ın devrilmesi için başından beri BM'nin askeri müdahale seçeneğini zorluyorlar. Bu yüzden Annan planını sabote etmek için herşeyi yaptılar. Rusya, İran ve Çin'in yer aldığı blok ise, askeri müdahaleye karşı Annan Planı'nı işaret ediyor. İran ise, Suriye'nin düşürülmesinin asıl olarak kendini bölgede tecrit etmeye yönelik olduğunu bildiğinden daha açık destek veriyor. Tansiyonun yükseldiği coğrafyada, bugün her zamankinden daha fazla "bögesel savaş" konuşuluyor.
Bu arada Batının ikiyüzlülüğü de bir kez daha ortaya çıktı. Hiç biri Şamdaki saldırıyı kınamadı. Oysa Milli Güvenlik binasına yapılan saldırı da onların ölçülerine göre terörist bir saldırıydı.
Bu iki yüzlülüğü ise İran Meclis Başkanı Ali Larıcanı dikkat çekti. Larıcanı, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın saldırılara hiçbir tepki
göstermediğini, kınama mesajı bile yayımlamadığını söyledi. Larıcanı, Batılıların ''iyi terörizm'', ''kötü terörizm'' anlayışına sahip olduğunu dile getirdi. Gerçi Türkiye'yi diplomasi gereği zikretmedi,ama AKP iktidarının tutumunun da efendileriye aynı olduğunu biliyoruz. Suriye'ye insan hakları konusunda esip gürleyen Erdoğan'ın, ülkesinde yaptığı katliamlar ve insanlık suçları nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nce hakkında yakalama kararı çıkarılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i Türkiye'de ağırladığı herkesin malumu.
İngiliz Başbakanı Cameron, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın bir an önce çekilmesi gerektiğini, aksi durumda iç savaşın kaçınılmaz olacağını söyledi. Bu söz, Suriye muhalefeti tarfından söylense şaşırtıcı olmaz. Ama başka bir ülkenin başbakanı söylüyorsa, kendi çıkarları gereği iç savaş çıkmasını arzuluyor demektir. Benzer sözleri Hilary Clinton da etmişti. Annan planı karşısında, ‘yapabileceğimiz tek şey, muhalefeti birleştirmek, Suriye'ye Ürdün ve Türkiye' üzerinden silah sokmak' öldüğünü ifade etmişti. Söyledikleri o günden beri gerçekleşiyor.
Öyle görünüyor ki, emperyalistlerin ve bölgedeki işbirlikçilerinin taktiği Suriye'de iç savaşı derinleştirmek olacak. Bunun için CIA, MOSSAD ve MİT elemanları bölgede ve Suriye'de yoğun faaliyet içinde olmalı. Bu işbirliği olmaksızın Suriye'deki saldırıyı izah etmek zor. Nitekim Suriye Enformayon bakanı son suikast saldırısından Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve İsrail'İ sorumlu tutu. Belki bundan sonra bu denli büyük çaplı operasyonlar düzenleyemeyebilirler, ama iç savaşı derinleştirmek için başka yöntemler deneyecekleri kesin. Eğer Milli Güvenlik binasına girilip Savunma bakanının odasına bomba yerleştirilebiliyorsa, Suriye ordusu üniforması giyip katliam yapmak çok daha mümkün.
Ramazan ayı boyunca bu katliamların artması beklenmelidir. Çünkü dini ve vicdani duyarlılıkların daha yoğun yaşandığı bu ayda, Türkiye'deki ve bölgedeki Sünnilerin savaşa ikna edilmesi, dini duyguları sömürülerek daha mümkün hale gelecektir. Ve çünkü Türkiye'nin emperyalizmle uyumlu-İslamcılarının, Suriye'ye karşı savaş çığırtkanlarının, Osmanli ruyasi görenlerin temel iddiası, Suriye'deki savaşın bir mezhep savaşı olduğu, Alevi (Nusayri) azınlığın rejiminin Sünni çoğunluğu katlettiğidir. Bu iddianın ideolojik amacı ise belli, Türkiye'nin Sünni çoğunluğunu savaşa ikna edebilmek.
Suriye yönetimi için de başka seçenek kalmadı. Ya çoğunluğunu Müslüman Kardeşler'in oluşturduğu, Suriye'de bir çok katliamın sorumlusu olan El Kaide'den Libyalı militanlara kadar bir çok radikal İslamcı grupla ilişkili olan Özgür Suriye Ordusu denen emperyalizmin masası güçleri temizleyecek, ya da kendisi yok olacak.
Öte yandan İç savaşın derinleştirilmesi demek, Türkiyenin de bu iç savaş ortamına eklemlenmesi demektir. Hatay'daki kamplarda barınan Özgür Suriye Ordusu militanlarının Suriye'de eylem yapıp kamplara geri döndüğü biliniyor. Nitekim bu silahlı örgütün lideri Riyad Esed, Türkiye'deki karargahından Associeted Press haber ajansına telefonla yaptığı açıklamada Suriye Ulusal Güvenlik binasındaki odaya bombayı kendilerinin yerleştirdiklerini söyledi. Önemli olan bunun doğru olup olmadığı değil, açıklamayı Türkiye'deki karargahından yapıyor olmasıdır. Bu durum açıkça Türkiye Cumhuriyetini tarihinde ilk defa bir iç meseleye ya da iç savaşa taraf olma konumuna getirdi. Türkiye, Suriye'deki kontra faaliyetlerinin bir üssü oldu. Bu nedenle, Türkiye devleti, Suriye'de akan kanın ve emperyalist müdahalenin önemli bir parçasıdır, "terör" destekçisi bir ülke konumuna resmen düşürülmüştür. Bunun ötesinde Suriye bölgenin mezhepsel bir fay hattıdır da. Suriyede'ki mezhepsel ve etnik dağılım, hemen hemen Lübnan'da, Ürdün'de, Irak'da, İran'da ve Türkiye'de de mevcut. Oradaki yangının bütün bu ülkeleri de içine çekmesi ve bölgesel bir savaşa yol açması kuvvetle muhtemeldir.
Türkiye'deki ilerici, demokrat kamuoyunun, savaşa karşı sesini daha gür ve daha kitlesel bir şekilde yükseltmesi kaçınılmaz oldu. Savaşa karşı mücadele gerici rejime karşı mücadelenin temel bir bileşenidir artık.
Yazarın Dİğer Yazıları
İkinci grup: Gelişimizde asker ve korucu muhalefeti vardı
15 Mayıs 2013'Ölü sayısı bildiğimiz rakamın çok çok üstünde. Umarım bu rakam doğru değildir'
15 Mayıs 2013Gürsel Tekin: 'Cihadçı terör örgütleri sınırda cirit atıyor'
15 Mayıs 2013Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: 'El Kaide'yi Suriye'ye sen soktun'
14 Mayıs 2013Mihraç Ural BBC’nin sorularını yanıtladı
14 Mayıs 2013Erdoğan: Muhaliflerin ilgisi yok (!)
13 Mayıs 2013II. Büyük Alevi Kurultayı: Haklar eşitse halklar kardeştir, haklar eşitse yaşananın adı barıştır
13 Mayıs 2013Reyhanlı sonrası TSK'dan ilginç açıklama: Hudut kapılarından sorumlu değiliz
13 Mayıs 2013Amanoslar'da F-16 uçağı düştü!
13 Mayıs 2013Mihrac Ural iddiaları yanıtladı..
13 Mayıs 2013Reyhanlı'daki O arabaya bağlı ceset nerde?
12 Mayıs 2013CHP: Tüzüğün demokrtikleştirilmesi ve ideolojik değişim
29 Şubat 2012Mesut Yılmaz 'Çiller Özel Örgütü'nü işaret ediyor!
24 Aralık 2011Arap Baharı’ndan Türkiye Yazı’na
29 Haziran 2011Kennedy Suikastinden Bin Ladin’e
29 Mayıs 2011