Bugün ülkemize baktığımızda devrim koşullarının olmadığını, aksine darbe koşullarının hızla olgunlaştığını görüyoruz. Bana göre darbe durumu şöyle bir şey: YÖNETENLERİN ESKİSİ GİBİ YÖNETEMEDİKLERİ, YÖNETİLENLERİN DE BUGÜNKÜ GİBİ YAŞAMAK İSTEMEMELERİ HALİ. Bu tanımın içinde de görüldüğü gibi halk sadece bugünkü gibi yaşamak istememektedir.
V.İ.U.Lenin, devrim durumunu şöyle tanımlıyor: YÖNETENLERİN ESKİSİ GİBİ YÖNETEMEDİKLERİ, YÖNETİLENENLERİN DE ESKİSİ GİBİ YAŞAMAK İSTEMEMELERİ HALİ. Çok açık ki eskisi gibi yaşamak istemeyenlerin varlığı rejimi tümden değiştirecek insan malzemesinin bulunduğunu gösterir. Akıllı ve doğru politika yürütenler bu olumlu koşullardan eskiyi yıkıp yerine yenisini koyabilecekleri mekanizmayı yaratabileceklerdir.
Bugün ülkemize baktığımızda devrim koşullarının olmadığını, aksine darbe koşullarının hızla olgunlaştığını görüyoruz. Bana göre darbe durumu şöyle bir şey: YÖNETENLERİN ESKİSİ GİBİ YÖNETEMEDİKLERİ, YÖNETİLENLERİN DE BUGÜNKÜ GİBİ YAŞAMAK İSTEMEMELERİ HALİ. Bu tanımın içinde de görüldüğü gibi halk sadece bugünkü gibi yaşamak istememektedir.
(Kaldı ki bu halkın genele oranı tartışmalı bir durumdur. Benim tahminim bugünkü tarih itibariyle %65'e, % 35 denge hükümetin aleyhine gözükmektedir.) Halkın kahir bir çoğunluğunu temsil etmeyen BUGÜNKÜ GİBİ YAŞAMAK İSTEMEYENLER arasında da ortak bir nokta yok. Kimisi Atatürk dönemini arzularken kimisi yeni bir toplum arzuluyor. Dahası bugünkü gibi yaşamak istemeyenlerin önemli bir kesimi de etniksel, inançsal, kültürel hatta sportif dönüşüm arzulayan reformculardan oluşuyor. Dolayısıyla bugünün değişmesini isteyenler arasında hem uyum yok hem de eskiyi tümden ret edip yeni bir toplum arzulayanlar azınlıkta.
Bu açıdan birinci duruma DEVRİM, ikinci duruma da DARBE koşullarının hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir anlatımla, birincisi rejimin, ikincisi hükümetin değişimini öngörmektedir.
Ayrıca ülkemizde darbe koşullarının hızla olgunlaştığını görüyoruz. Eğer seçim sisteminin anti demokratik işleyişiyle son mahalli seçimlerde, hükümet oy çoğunluğunu korur veya mevcut meclisteki çoğunlukla yasa veya anayasa değişikleri, atamalar ve baskılar yaparak ipleri( HSYK, İnternet vb. yasa değişimleri)elinde toplamaya devam ederse bu koşulların daha da olgunlaştığına şahit olacağız gibi geliyor. Bu durumda darbenin yeni koşullarda iç dinamik olarak zemini olgunlaşmış ve dış dinamiklere (ABD, AB vb. güçler.) de b.. yemek düşecek. Tıpkı Mısır'daki gibi gelip Cuntayı yönetme telaşı içine girecekler.
Emekten, çalışanlardan yana olanlar, ötekileştirilen ve aşağılanıp maymun gibi oynatılan ve tarihsel on bin yıllık kültürel birikime sahip olanlarla birlikte darbelerin çözüm olmadığını bilerek yeni ittifaklarla Cuntaya karşı yine ön saflarda olacağız. AKP'liler ne mi yapacak? Demirel 12 Mart'ta ve 12 Eylül'de ne yaptıysa onu.
Yoksa siz hala devlete güvenenlerden misiniz?
Bakın aşağıdaki maddeleri okuyarak nerde durduğunuzu anlayabilirsiniz:
1-) Ülkemizde devletin içinde örgütlenmiş kendilerine ERGENEKONCU diyen Türk-İslam Sentezciler (yani Kontr-Gerillacılar-Özel Harpçiler ve Atatürkçü Cuntacılar), yine kendilerine Milli Görüşçü diyen NAKŞİBENDİCİLER ile Cemaatçi denen NURCULAR'dan oluşan üç güç. Bunlardan herhangi biriyle eğer ciddi bir ilişkiniz varsa;
2-) Milli Görüşçüler: Devlet malı ırmak girmeyen ahmak,
Ergenekoncular: Devlet malı deniz yemeyen domuz,
Cemaat ve Tarikatlar: Devlet malı, Yat yemede yanında yat,
Türk Sosyal-Demokratlar: Devlet malı göl ganimetleri kendine böl.
Diyenlerle eğer çıkar ilişkisine girmişseniz;
3-) Ak Parti'ye oy vermişseniz, yandaş medyada çalışansanız, Anayasa referandumunda ‘yetmez ama evet' demişseniz, Cemaatin dershanelerine çocuğunuzu göndermişseniz, hükümetle çözüm süreçlerine katılmışsanız vb. vb. tavırlar içinde bulunmuşsanız tüm bunlarin sizin bilinçsizliğinizin veya alternatifsizliğinizin yani çaresizliğinizin bir sonucu olduğu aşikâr. Daha iyi-güzel ve barış içinde bir ülke özlemiyle yapılanların ‘cennetin yolları da iyi niyet taşlarıyla döşeli' özdeyişiyle özdeştir bana göre. Bunlar sizin ve bizim takıntılarımız olmamalıdır. Eğer buralarda kalmayıp daha yukarılara tırmanarak askeri, sivil ve de yargı-polis vesayeti içinde taraf olmuşsanız;
4-) Bugünkü ve eski hükümet veya yerel iktidarlar da rantçı-yolsuzluk içinde- hortumcu vb. olmuş veya bunların çıkar çevresinde bulunmuş dahası bunları bile bile aynı ve yeni görevlere atamış daha da önemlisi aydınlarımızı öldürenleri, Alevi katliamlarını yapanları, Kürt vatandaşları katledip köylerini hem yakıp hem onlara bok yedirenleri, gemiler batırıp kültür saray ve sinemaları yakanları, Atatürk'ün evine bomba koyup sonra da bunu neden göstererek Ermeni ve Rum kökenli insanlarımızın canına ve malına kast edenleri vb. vb. vb. lerini hala ayırt edemeyip bunları savunuyorsanız,
Sizler,
Evet, evet yukardaki üç güçten birinin potansiyel gücüsünüz.
Daha da hazini tarihin çöplüğünde en lüks yerinizin hazır olduğunu bilmelisiniz.
NOT: Bir önceki ‘İslami Cumhuriyet yolunda olmazsa olmaz adım: Dershanelerin kapatılması' yazım da Milli Görüşçülerle Cemaatciler arasındaki çatışma ve onların hedeflerine ilişkin yorumlarımı korumakla birlikte bu iki gücün erken bir çatışmaya girişeceklerini öngörememiş olduğumu okuyucu arkadaşlarla paylaşmak isterim.
Yazarın Dİğer Yazıları
2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
19 Şubat 2020Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
23 Ocak 2020Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
26 Kasım 2019Aydınların Sefaleti
22 Ekim 2019Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
19 Eylül 2019Erdoğan nereye koşuyor?
24 Temmuz 2019Devrimci hareketin can alıcı sorunu
13 Temmuz 2019İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
20 Mayıs 2019CHP: umut mu yoksa çaresizlik mi?
24 Mart 2019Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
12 Mart 2019Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
27 Şubat 2019Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
14 Şubat 2019Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
21 Haziran 2018Normal ve anormal insan profili
15 Kasım 2017Adalet Yürüyüşü ve Ortak Mücadele Anlayışı Üzerine
8 Temmuz 2017Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
4 Ağustos 2016R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
7 Temmuz 2016Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
9 Mart 2016Enseyi karartmak yok!
5 Kasım 2015AKP'nin düşüş eğrisi
26 Ekim 2015