Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor

Mehmet Özgen

Mehmet ÖZGEN

17 Nisan 2012
Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor

Halkın inaçlarını kullanarak onun sırtına binenler, ona takla attıranlar değil; onuruna, değerlerine sahip çıkan, çıkarlarının bilincinde bir halk hareketi ve onun temsilcileri bizzat yargılayan olmadığı sürece, bu tiyatronun yeni sahnelerini görmeye devam edeceğiz. 

Faşizm yargılıyor!

Ve "postmodern darbe" olarak tarihe geçen 28 Şubat müdahalesi de yargı önünde. Demokrasi ve özgürlükler adına hesap sormak için mi? Hiç öyle görünmüyor..

Çünkü devlet iktidarının tümünü ele geçirmesine karşın AKP iktidarının darbecilerden hesap sormadığını, sorar gibi yaptığını geçen beş yıl içinde yürütülen Ergenekon davaları göstermiştir. 90'li yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin, katliamların birinin bile hesabı sorulmamıştır. Resmi raporlara rağmen, Kürt halkına karşı bir cinayet ve katliam makinesi olarak iş gören Çiller Özel Örgütü dava konusu bile değil.

TSK davaları: İkinci "Çuval" vakası 

Darbe girişimlerine yönelik yürütülen davaların tayin edici niteliği, girişimleri açığa çıkarmak değil, fiilen TSK'yı baskı altında tutmak. Ortaya çıkan gerçek budur. Orduyu bu davalarla rehin tutup, polisin gücü artırıldı bu süreçte. Yeni rejimin, tek-parti diktatörlüğünün temel kuvveti polis gücü olacak.. Bu kuvvetin, aynı zamanda, bir iç-savaş ordusu gibi kurgulandığını düşündüren bir çok emareden sözetmek mümkündür..

Askeri vesayeti tasfiye etme, sivilleşme-demokratikleşme diye yutturulan bu oyunun perde arkası, ne yazık ki, h

ala yeterince algılanmış değil. Öyle bir atmosfer yaratıldı ki, nesnel gerçeklere işaret etmek, onların üstündeki örtüyü kaldırmak bir suç kategorisi haline getirildi..

Oysa, ABD'nin Irak'I işgaline karşı mücadele ederken, tavır alırken, bunu asla Saddam diktasını savunmak için yapmamıştık. Şimdi de kendi ülkemizdeki gizli işgali ortaya çıkarmak, bugüne dek emperyalizme bağımlılıktan şikayet etmemiş, 12 Eylül faşizmine tavır almamış, aralarında Kürt halkına karşı suç ilşlemiş olanların bulunduğu generalleri savunmak değildir. Amerikan çıkarlarlarına ters düşmeleri onları yurtsever yapmıyor. Ama yurtsever olmak için ellerinde fırsat var. Mahkeme kürsülerine çıkıp ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerinin tezgahlarını bir bir açıklası

nlar. Başlarına geçirilen çuvalı yırtıp atsınlar. "Mustafa Kemal'in askeri" olmak bundan başka ne olabilir?. Bu davalar bir bütün olarak ‘ikinci çuval geçirme vakası'ndan başka bir şey değildir çünkü. Bir gün tarih ABD emperyalizminin bu çuvalı nasıl geçirdiğini yazacaktır. İşbirlicilerinin, ki kendi ölçülerine göre vatan hainliğidir bu, bunu nasıl kahramanlık öyküsü olarak halkı kandırmakta, rejimi değiştirmekte kullandığına tanıklık edecektir. Ama kimin, nerede, nasıl durduğunu, halkın onuruna kimlerin sahip çıktığını da yazacaktır.

Cemaatin devlet içindeki yapılanmasını araştıran muhalif gazeteci ve yazarlar, varolan değil üretilen "delil"lerle darbe girişimleriyle ilişkilendirilerek tutuklanıp bu davaların sanığı haline getirildi.. 

KCK davalarında 5 bin civarında tutuklu var. Bu davalarda da yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar çeşitli bahanelerle içerde tutuluyor. İddianamelerde kapitalizmi eleştirmek, evrim teorisini savunmak suç delili muamelesi görüyor. Şiiri ve sanatı bile "terör aracı" olarak gören bir zihniyeti var iktidarda.

İşte bu zihniyet, Kenan Evren'le Tahsin Şahinkaya'ya indirgenmiş bir davayla ‘12 Eylül faşizmine hesap soruyoruz

' diye karşımıza çıkıyor şimdi! 12 Eylül'ün hükümet üyeleri, sıkıyönetim komutanları, emniyet müdürleri, valileri .. nerede? Üstelik, insanlığa karşı işlenmiş suçlardan dolayı değil, "devlet aleyhinde cürümlere' dair 146. maddeye göre dava açılmış. Bu nedenle Evren, avukatı araçlığı ile ‘benim yaptığım anayasa ile beni yargılayamazsınız" demekte haksız değildir. İnsanlığa karşı işledikleri suçlardan yargılansaydı ne diyecekti?

Ballandıra ballandıra yazıp çizdiler. Evren yargı önündeymiş! İyi de 8 milletvekili niye içerde? 5 bin BDP'li, yönetici-üye, 31 belediye başkanı, demokratik üniversite kavgası veren 500 öğrenci, HES'lere karşı mücadele eden köylüler, Devrimci Karargah adlı komplo davasıyla sosyalistler neden tutuklu?

Darbecileri yargılamak, özgürlüklerin genişlemesine, barışa, Kürt sorununun çözümüne mi yol açıyor; yoksa halkın özgürlüklerini daraltan, savaşı tırmandıran ve Kürt sorununda çözümsüzlüğü katmerleştiren iktidarın bu suçlarını aklamaya mı? Daha da önemli bir soru.. Anti-demokratik yasalarla, DGM'lerin eşkal değiştirmiş hali olan özel yetkili mahkemelerle yapılan yargılamalar demokratik sonuçlar doğurur mu, doğurmakta mıdır?

Birileri "yetmez ama evet" dedikçe, AKP iktidarı ne yapıyor? Alın size Uludere-roboski katliamı. Alın size daha fazla tutuklama, daha fazla kan..Alın size.. "Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsınız"..

27 Nisan muhtırası neden istisna?

Ama 28 Şubat'çılardan hesap soracaklar. Çünkü Batı Çalışma grubunun esas olarak kimleri hedef aldığı, 28 Şubat kararlarının içeriği belli. Evet bu davada, 28 Şubat sürecinde kapatılan Refah Partisi'nin içinden gelen AKP muhattaptır. Eğitim sistemini değışıtiren 4+4+4 olarak bilinen yasanın Cumhurbaşkanınca onaylanmasının hemen akabinde yaşanıyor bu göz altılar. Böylece bu köklü değişime karşı muhalefetin onu de kesilmek isteniyor. Tam rövanşist bir mantık var devrede..

Peki 27 Nisan muhtırası‘na ne oldu? Mesele demokratik sisteme müdahale ise, o neden istisna? 28 Şubat'ın bir yasallığı olduğunu söylemek mümkün. Sonuçta kararlar MGK da alınmış. Başbakan imzalamış.. Hükümet uygulama sözü vermiş. falan filan. Daha da ilginci, Çevik Bir, "Batı Çalışma Grubu MGK kararı ve Bakanlar Kurulu kararları muvacehesinde kurulmuştur" "BÇG'ce yapılan tüm çalışmalar ve hazırlanan belge ve raporlar belli bir silsileyi takiben Genelkurmay Başkanına ve o kanalla Başbakana ve hükümete sunulmuştur. Hükümetin bilgisi ve talimatı dışında yasal olmayan hiçbir iş ve işlem yapılmamıştır." Yani ne demek oluyor bu? İrticai faaliyetleri izleyen BÇG'yi Erbakan onaylamış oluyor! Başka bir anlamı var mı? Gelin çıkın işin içinden.

Bu mudur halk adına darbecilerden hesap sormak?

27 Nisan muhtırası ise doğrudan tehdit: "Gül'ü cumhurbaşkanı seçtirmeyiz' demiş özcesi. Bir hafta sonra Başbakan ve muhtırayı yazan Genelkurmay Başkanı (Büyükanıt) Dolmabahçe'de iki saat başbaşa konuşuyorlar.. Ünlü Dolmabahçe mütbaaktı.. Ama içeriğini kimse bilmiyor. Mezara kadar götüreceklermiş. Daha sonra ortaya çıkan belgeler sis perdesini dağıtıyor. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'un, 22 Mart 2003'te Washington'a geçtiği gizli bir kriptoda 4 Mayıs 2007 tarihli Tayyip Erdoğan-Yaşar Büyükanıt görüşmesinin kodları yer alıyordu.  Pearson, dönemin 1'inci Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında CIA görevlilerine hazırlattığı dosyayı, Tayyip Erdoğan'a vermek için izin istiyor. Dosya Büyükanıt'a ait özel bilgiler içeriyordu.. İşte Erdoğan'nın elinde bu dosya varmış Dolmabahçe görüşmesinde. Yani şantaj vaziyeti.!! Sonra gelsin Ergenekon davaları.. 

Bu nedir peki? Başbakan Erdoğan'la Genelkurmay başkanı, hem darbe girişimi suçunu örtbas etmek, hem de ordunun başına çuval geçirmek için işbirliği yapmış olmuyorlar mı? Bu mudur halk adına darbecilerden hesap sormak?

Postmdern-faşizm böyle bir şey işte. İdeolojik olarak o kadar zayıf ki, demokrasi ve özgürlük söylemlerine, kısacası takkiyeye, yalana, riyaya, başvurmadan; "Zübük"vari bir tarzla inançları sömürmeden, başkalarının acılarını istismar etmeden yol alamıyor. Çirkin yüzünü maskelerle örtüyor.

Bu yüzden, 28 şubat yargılamalarının postmoderm faşizmin kendisini meşrulaştırmakta çok daha yaygın bir demogojik propaganda vesilesi yapılacağını düşünüyorum. Buradan, 28 Şubat günlerinde "Ne Refahyol Ne Hazırol" diyen sosyalistlere de saldırılacaktır. Onların öncülük ettiği ‘Aydınlık için iki dakika karanlık' eylemleri de soruşturma konusu çünkü. Fetullah Gülen'nin Erbakana'a ihaneti ve 28 Şubat'ı desteklemesi başka türlü nasıl perdelenebilir.

Ve diyorum ki, halkın inaçlarını kullanarak onun sırtına binenler, hatta İçişleri bakanı gibi, ona takla attıranlar değil; onuruna, değerlerine sahip çıkan, çıkarlarının bilincinde bir halk hareketi ve onun temsilcileri bizzat yargılayan olmadığı sürece, bu tiyatronun yeni sahnelerini görmeye devam edeceğiz. Aslolan, darbecileri, darbeleri mağdur edebiyatı ile kendi çıkarları için kullananları; 12 Eylül faşizminin, darbelerin, muhtıraların bu gayri-meşru evlatlarını halkın vicdanında mahkum etmek, bu bilinci yaygınlaştırmak, güçlü kılmak ve asıl hesabın sorulacağı halkın iktidarını kurma umudunu çoğaltmaktır. Kürt halkıyla el ele vererek emperyalizmin ve işbirlikçilerinin, din tacirlerinin oyununu bozmak. Bu mümkündür ve başka da yol yoktur.

*
Yandaki sütunda yer alan "Postmdern darbeden Postmodern Faşizme" başlıklı yazım tam üç yıl önce yayınlandı. O günün koşulları içinde yazılan bu yazının içerdiği öngörüler şimdi daha yaygın bir şekilde kabul görüyor. Bugün kimi liberallerin yaşadığı şaşkınlık, itilip-kakılma somut bir örnektir. O gün nesnel gerçeği dile getirmek, yazının muhtevasından anlaşılacağı gibi, kimi saldırıları da göze almayı gerektiriyordu.. Ben de düşük dozda da olsa muhattap oldum.. Ama aslolan, gerçekleri görmek ve ona göre inatla tutum almaktır.

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Fareler, Muktedirler ve Seçim
    ''Ancak halk iradesinden, tarihin kenefine süpürülmekten korkan bu gasp ve soygun çetesi her şeyi yapabilir. Çünkü Nazım'ın dediği gibi 'hiç bir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.' Satmanın dışında, cinayetlerle, katliamlarla…
  2.  TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
    TİP’in seçimlere İttifak içinde, Yeşil-Sol Partiden ayrı olarak kendi logosuyla girme kararı, buna karşılık HDP’nin Hasan Cemal’i ve özellikle Cengiz Çandar’ı aday göstermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalar, yakın…
  3. Faşizm ve İç Savaş
    Faşizm ve İç Savaş
    30 Haziran 2022
    Erdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze alan bir politika izledikleri bugün daha net görünüyor. Emareler, eğilimler daha belirgin. Elbette ki iç savaş iki karşıt…
  4. Devrimci durum ve Emek Cephesi
    Devrimci siyaset kurulu düzen içinde ‘’daha iyi bir toplum’’ mücadelesi yürütmek değildir. Böyle görüldüğünde mücadele ve siyaset rutin bir prosedüre ya da protestoculuğa indirgenmiş olur. Devrimci siyaset verili olanı daha…
  5. Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
    Bugün bizde 2001’in Arjantin durumu yok; mafyala?m?? fa?ist bir rejim var. Bu nedenle, böyle bir otokratik rejimin cenderesindeki bir ülkede Kurucu Meclis, sadece bir anayasa yap?m yöntemi olamaz. Ülkenin ve…
  6. Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
    ''Geçmişin devrimcilerini, sosyalist eylemcilerini, sadece yaşamlarını devrime adadıkları için değil, örnek mücadeleleri ve harekete düşünsel ve pratik katkıları ile de değerlendirmeli ve anmalıyız. Bu, öncelikle, onların pratiklerini eleştirel süzgeçten geçirerek…
  7. Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
    Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti. Onu ilkin TRT…
  8. Faşist MHP Kapatılmalıdır!
    Bu partinin mafya liderleri ile, eski kontrgerilla artıkları ve Susurluk çetesi ile iç içe geçtiği, dolayısıyla, hem insanlığa karşı, hem de mafyatik suçların ODAĞI olduğu görünen bir gerçek. Peki, bunlar…
  9. Finale  Doğru
    Finale Doğru
    26 Nisan 2021
    Biliyorsunuz iktidarın, içeriği artık ayan beyan olan 2023 hedefi var.. Cumhuriyeti 100. cü yılında ilga edip onun yerine otokratik islamcı bir devletin ilan edilmesi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ya da tek-adam…
  10. Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
    Kainatın efendisine naçizane teklifimiz şudur ki, Aya gidecek ilk kafile, Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için ‘’cep telefonu ile görüştüğünü’’ ortaya koyan İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi…
  11. Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
    Pensilvanya’daki seçimleri önde bitirmesiyle 20 delege daha kazanması kesinleşen Biden, 46. ABD başkanı olarak anılmaya başlandı bile. Şimdiki tartışma, Trump’ın White House’tan nasıl çıkartılacağı üzerine. Bilindiği gibi, 65 milyonu aşkın…
  12. Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
    Öznel müdahalenin öncelikle yönelmesi gereken hedeflerden biri, bütün hareketlerde, ama özellikle emek hareketinde emekçi demokrasisini (proleter demokrasiyi) örgütlemek yerine kendi grupsal iktidarını örgütleme anlayışıdır. Bunun devrimci Marksizmle bir alakası yoktur.…
  13. Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
    Krizin görüngülerinden biri ABD hegemonyas?n?n çökmekte olu?u. Büyük ihtimalle hegemonya krizi çoklu seçeneklerle uzun süre devam edecek. Bu seçenekler ?imdilik Çin, Rusya, Hindistan olarak görünüyor. Bölgesel hegemonya mücadelesi içinde olanlar…
  14. Dayanışma
    Dayanışma
    21 Mayıs 2020
    Sosyalist politika, geleceği bugüne izdüşüren bir yaklaşımla hareket eder. Bir başka deyişle onun temeli, alternatif bir toplumsal ilişki biçimini geliştirmektir. Bu ilişki biçimi, egemen ilişki tarzına karşıt alternatif nüve olarak…
  15. AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
    Bu iktidara kar?? direni? anayasal bir hakt?r ve me?rudur. Ait oldu?u yere, tarihin çöplü?üne gönderilmesi ya?amsal oldu?u kadar art?k ahlaki bir sorundur. Fezlekesini yazman?n zaman? çoktan geçti bile.. ?nfaz yasas? koronavirüse…
  16. Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
    Zira Cumhuriyetin ilkeleri, başta laik sistem, onun birincil uygulama alanı eğitimin akla ve bilime dayalı temelleri yok edilmiş durumda. Devlet aygıtları islamileştirilmiş, cumhuriyet ordusu, Son Suriye harekatının da gösterdiği gibi,…
  17. Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
    16 Ağustos 2011'de aramızdan ayrılan Mihri Belli'yi, devrimci eylemin önde gelen simalarından ve önderlerinden biri olarak anıyoruz.. Aşağıdaki yazı O'nun yoldaşlarından Mehmet Özgen'e ait. Özgen, bu yazıyı Mihri Belli'nin ardından 2012…
  18. Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
    Demokrasiye, özgürle?meye en çok ihtiyac? olanlar, elbetteki emekçi s?n?f ve katmanlard?r, kad?nlard?r.. Bu nedenle, Emek ve Kad?n Cephesi, anti-fa?ist mücadelenin, kürt halk?n?n da taleplerini kapsayan demokratik cumhuriyet mücadelesinin itici gücü olarak…
  19. İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
    Ortada giderek gerçekli?i su yüzüne ç?kmakta olan bir iktisadi kriz olmas?na, bunun da diktatörlü?ü beka endi?esine sürüklemesine ve toplumun her türlü hile ve bask?ya ra?men direncini sürdürüyor olmas?na kar??n, muhalefet…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…