"BİZ DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN YOLA ÇIKTIK, OLMADI, DÜNYAYI DEĞİŞTİREMEDİK, AMA DÜNYA DA BİZİ DEĞİŞTİREMEDİ --Tuncel Kurtiz
,Ölüm... Tarih boyunca çözülemeyen gizem. Bir tabu. Ölüm öyle bir zamanda gelir ki, eli kolu bağlıdır insanın. İnsanların. Kah bir kahve içiminde, kah bir barikatta, kah küflü bir işkence hücresinde... Ölüm, ölümdür. Teknik olarak kimyasal bir olay, bedenimizde ki mikroorganizmaların yitimi. Artık yenilenmeyen hücrelerin, görevinin bitmesi. Yalnız o kadar kolay olmuyor işte.
Ölüm, kendinden ağır. ‘ölüm, yaşamın en büyük icadıdır' demiş biri, ‘yenilere yer açmak için' sanırım haklı. Ama acıtıyor işte. Kimi bir kurşunla öldürüldü, kimi bıçakla, kimi toprağından uzakta -mesela Fransa da, Moskova da, Karadeniz de... Kimi sokak arasında dövülerek, kimi bir kapsül marifetiyle damdan düşerek. Bir insan ölünce tüm insanlık ölüyor sanırım. O insanın ölümünün empatisi, bize bizim ölümümüzü düşündürüyor. Ve acıyor... Sadece bencilce sebeplerden değil, elbet bizim de bir yanımız ölüyor sevdiğimizin ölümüyle.
Ama acı bundan değil sadece. Acı, erken ölümden belki; ‘her ölüm erken ölümdür... üstü kalsın'*. Ama ‘ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin'**; Tuncel Kurtiz... Hafif adımlarla, gülümseyerek, gülümseterek, düşünerek, düşündürerek... geçtin dünyadan.Tuncel Kurtiz, o kısa ömrüne neler sığdırdığını yazmayacağım. Hepsini bilmiyorum bile. Bir çoğunu bilmiyorum bile. Bildiklerim seni sevmeye yeter. O hapishane bahçesinde, o tren kompartımanında, o eylem anında sahnede bizlere hitap ederken, o ilerici bir bildiriye imza atarken. O cesarette, o azimde. O tevazu da. O bilg
elikte. Bildiklerim seni sevmeye yeter be Abi. İşte tesadüf bu ya, daha dün bir şiir dinliyordum senin dilinden. Güzel bir şiiri, yine güzelce yorumluyordun. O tok, davudi sesinle. Mevlana yazmış, sen söylüyorsun: duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme... bunu neden dinlemedin demeyeceğim sana. ‘ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı''*** Ayrıldık mı be Abi? Yok henüz vakit erken.
Ölüm öyle bir anda yakalar ki bizi. Gerçi ölüm ne zaman gelse, kötü bir anda yakalamış olur bizi. Her ölüm, bizim ölümümüzdür. Bir arkadaşınız olur, çok seversiniz ve ya sadece seversin, onunla birlikte ölen anılardır belki. O yaşanmışlıktık. Babanız ölür, ‘sizin hiç babanız öldü mü?'* der de tarif edem
ezsiniz. Akrabanızdır ölen, ölüm kaplar tüm ailenizi. Veya hiç tanımazsınız, yüzünü dahi görmemişsindir. İlk etapta sadece
birkaç kelimedir ölümü, ama için yanar. Titrersin, ağlamak istersin, isyan edersin. Çünkü insansın. Çünkü bir ölüm, tüm insanlığın ölümüdür. Çünkü okuduğun ölüm, senin de başına gelecek, senin gibi düşünen biri öldü. Düşüncenin bir kısmı öldü. Birileri üzülecek çok, annesi yok mu? Seveni? Başkasının acısını hissetmek ne güzel. Hissedem
ez mi insan? Hissediyor, insan oldukça. Arkadaşındır, hastanede bağlıdır kablolarla, damarlarında serum. Görürsün ölümünü gözünle... Bir şey yapmak istersin. Yapamazsın. Yaşatmak istersin, yaşatamazsın. Yok yaşatırsın. Şimdi Tuncel Abi öldü diye, yaşamıyor mu artık? İda dağının eteğindeki projeleri sustu mu? Kelamı, imzaları, oyunları, bildirileri, düşünceleri gitti mi hepten? Yaşarsın be Tuncel Abi, yaşarsın. Nefes alıp-vermekten ibaret değil yaşamak, anısını yaşatmak, düşüncesini yaşatmaktır insanın.
Üzülmeyin Tuncel Abi'nin ölümüne, kimsenin ölümüne üzülmeyin. Daha iyi bir şey var; hadi buy'run sahneye üzülenler. Haydi... kim varsa ölümüne üzüldüğünüz,işte duruyor orada düşünceleri, işte duruyor orada kelamları, işte duruyor orada... Haydi yaşatalım. Hayat bir varoluş çabasıdır, yaşamak ise sadece bir varolma meselesidir. Varlığımızla yaşarız, var ettikçe yaşatırız. Ölüm bir yalan.
Ölüm de yıkılır. Ölüm de devrilir. Ölüme devrim gerek, hayata devrim gerek. Ölümün de kuralı yıkılır, kuralları ölümden de almak lazım. Hafif adımlarla ve gülümseyerek dünyadan geçerken ki hoşluğu zevkle kabul etmek gerek, yaşadık diyebilmek için. Ölünce, ölmemek için... (kalender.nc@gmail.com
)
Yazarın Dİğer Yazıları
AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!
16 Nisan 2017Cinnet, III. Paylaşım Savaşı, Cennet!
26 Aralık 2016'Çok acı var, dayanamıyorum'
20 Mayıs 2016Ankara’da, Silvan’da, Reyhanlı’da.. hep bizim parmağımız var. Paris’teki katliamda da, Fransızların.
16 Kasım 2015Sıkıldım bu tekrarlardan.. Bu sistem yıkılmalı artık..
9 Ağustos 2015İç savaşın ayak sesleri
25 Temmuz 2015AKP'nin ölüm korkusu..
12 Haziran 2015Ben, benim 8 Haziran’ımı biliyorum. Ya siz?
26 Mayıs 2015Yaşasın 1 Mayıs! Her Yer Taksim!
30 Nisan 2015Hepimiz çok öldük bu topraklarda…
22 Nisan 2015Ağrı, HDP, Seçimler ve anlamsızlık
14 Nisan 2015Suriyeli aç çocuktan, Cizre'deki çocuklardan bahsetmeyeceğim..
25 Ocak 2015'bat dünya bat, iki gözün kör olsun da piyango bileti sat!'
8 Ocak 2015Vivaldi'nin ithaka'ya yeşil yolculuğu..
29 Ekim 2014Bir insanlık tragedyası: yaşamak veya ölmek
19 Ekim 2014Efendiler! Adalet hissiyatı yaralanmış halklardan korkun!
28 Mayıs 2014Henüz vakit varken.. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce
12 Mayıs 2014Bir kapak, Üç aday; Tek 'oyun'...
7 Aralık 2013Diktatatörler için aşk biter, nefret başlar
30 Kasım 2013Kan..kan.. sokaklardan akan..
15 Ekim 2013