Kabul edelim ki, 'sözlü saldırı' var. Ortada konuşan bir "kız" öğrenci var! Cumhurbaşkanı, Başbakan, YÖK başkanı, bakanlar, taraf sendikalar, televizyonda açık oturumlar, proflar. Noluyoruz? Bu nedir? Bu açıkça, bir ya da bir kaç öğrenciye yönelik bir linç kampanyası değil mi?
Başta Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere, başbakan Erdoğan, AKP'li bakanlar, video görüntüleri ortada olduğu halde ÖDTÜ'lü öğrencilerin Cemaat üyelerine gösterdiği tepkiyi, 'türbana karşı tavır' olarak niteledilir. Böyle olunca istedikleri şekilde demogoji ve yalanla halkı aldatacaklar, afyonlayacaklar.. Video görüntülerini izleyen çocuklar bile ortada türbana karşı bir tavır olmadığını, lafının dahi geçmediğini anlayabiliceği halde..
Oysa türbanlı öğrencilerle tartışan İlknur Özcan, Hürriyet gazetesinde yer alan anlatımında şunları söylüyordu:
Cemaat üyeleri, ODTÜ'yü yeni kazanan öğrencilerin ailelerinin telefonlarını bulup ODTÜ yurtları hakkında aslı astarı olmayan şeyler söylüyorlar. Fuhuş, alkol kullanımı ile ilgili yalan söylüyorlar, kötülüyorlar. Onların öğrenci olup olmadıklarını da bilmiyoruz. Çünkü kayıtlarda güvenlik kimlik sorduğunda gösteren olmadı. Biz onların ODTÜ'ye stand açmalarına izin vermiyoruz. Bu bir türban olayı değil. ODTÜ yurdunu kötüledikleri ve aileleri yanlış bilgilendirdikleri için bu eylemi yaptık. Hatta o grubun içinde erkeklerde vardı aynı şeyleri onlara da söyledik. Oradaki kadınların türbanlı olmasıyla ilgili bir durum yok. Video da zaten türbanla ilgili bir şeyden söz etmiyoruz. Erkekleri de çıkarttık, güvenlikçiler uzaklaştırdı. Bu çok kötü kullanıldı, bizim yurtlarımızı kötüleyerek öğrencileri cemaat yurtlarına çağırıyorlar. Yeni kazanan arkadaşları telefonla arayıp, ‘gelin hazırlık aşamasında bizim yurdumuzda ücretsiz kalın' diyorlar. Olayı çarpıtıyorlar."
Bu anlatımla video görüntüleri ve diyaloglar örtüşüyor. Olayın niteliği belli.. Cemaatin öğrenci avında kullandığı 'karşı tarafı' kötüleme ve iftira kampanyası.
Hal bu iken koca cumhurbaşkanı meseleyi eğitim hakkının engellemesi olarak değerlendiriyor! Oysa gelenlerin öğrenci olup olmadıkları bile belli değil. Aralarında kır saçlı, 40 yaşlarında bir adam var! Üstelik ortada herhangi bir şekilde zor kullanma olayı da yok!
Bir cumhurbaşkanı olayın gerçek yüzünü bütün ayrıntıları ile kısa sürede öğrenme imkanına sahipken bu acelecilik niye? Gezi'de çok net görütülerle polisin kurşunuyla öldürüldüğü aşıkar olan Ethem Sarısülük için bir açıklamanız oldu mu? Daha önce, İstanbul üniversitesinde, dışardan gelip satırlarla saldıran 'Müslüman Gençlik yaftalı, eğitim hakkını engelleyen zorbalar için ne dediniz? Benzer olaylar için bir beyanatınız olmuş mu?
Cumhurbaşkanını kimler takip ediyor, o da ilginç.. Üniversite eğitimiyle ilgisi olmayan bir zat.. Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, sözkonusu kişileri 'ODTÜ'de kayıt yaptırmaya gelen başörtülü öğrenciler ' olarak niteleyip 'sözlü saldırıya' ilişkin, "İlim yuvası olması gereken üniversitelerimizde hala başkasının özgürlüğüne, inancına tahammül edemeyen insanların bulunması bizleri derinden üzmektedir. Bu olay insan haklarına, kadın haklarına, inanç özgürlüğüne, eğitim hakkına yapılan bir saldırıdır" ifadesini kullanıyor.
Ya bu haklar neden başka zaman aklınıza gelmiyor? Yoksa bu haklar sadece sizin için mi?
Sormak bile anlamsız ya.. Neyse geçelim..
Gelelim başbakana.. Muhterem G-20 zirvesine Suriye'ye savaş açmakta taraftar sayısını artırmak için gidiyor.. Ama çok daha mühim bir memeleket meselesine anında adrenal verip Moskova'dan derhal duruma müdahale ediyor.. Pardon durumdan vazife ve talimat çıkarıyor. Söyledikleri önemli.. Çünkü ilk kez 'sol' diyor, solu işaret ediyor.. Sözleri aynen şöyle:
"Bu tabii kimin nerede durduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Ötekileştirme kavramı son zamanlarda çok moda bir kavram. Kimin kimi ötekileştirdiği ortada. Danıştay'ın verdiği karara rağmen, diğer tarafta bakıyorsunuz başörtülü kimlik kartını vermekten bile kaçıyorlar. Ötekileştirmeyi kimlerin yaptığı çok önemli. Sol her zaman ötekileştirilmiştir.
Bu ülkenin evlatlarına karşı ötekileştirme kampanyası yürütülüyor. YÖK gereğini yapacaktır. Biz de gereğini yapacağız. Ben niçin polisimizin üniversitelerde neden görev almasını istediğimi bu olay ispatlamıştır. Orada sivil polis var hiçbir şey yapmıyor. Aksine destek verici bir çaba içerisine giriyor O üniversite herkesin sadece senin değil. Bahçe bekçisi gibi ellerinde pankartlar dolaşıyorlar bu nedir. Buna kimse mani olmaz, başörütlü kızlarımız da orada eğitim göreceklerdir."
Birincisi, sol, ki bunu televizyona çıkardıkları geçmişte mağdur olmuş türbanlı öğrenciler de teslim etti, türbanlı öğrencilerin özgürlüğünü savundu, destek oldu. 28 Şubat öncesinde ve sonrasında.. Bay Erdoğan'ın iddia ettiğinin tam aksine.. Bunu kendisi de bilir ya.. Yine de söyleyelim.. Özgürlükçü laikliği savunan sosyalistlerdi o günlerde.. Şimdi solu bir ötekileştiren olarak suçlu ilan ediyor! Demek ki 'yetmez ama evet'çi solcularımıza ihtiyacı kalmadı artık.. Bu onun ilanı..Çünkü artık demokrat görünmenin de lüzumu yok.. Nasıl Suriye'de kafa kesen, Rojava'da çocukları katleden vahşileri desteklerken insanlığın luzumu yoksa!!
Bununla da kalmıyor Erdoğan.. Herşeyin başı sultan olduğu için 'YÖK gereğini yapacaktır' diyor. Tabi kendileri de.
Sonra da 'bana diktatör diyorlar' diye yakınıyor..Bir diktatör daha nasıl olur? YÖK doğrudan hükümetin emrindemidir ki talimat veriyorsun?
Tabi bu olayı serimlerken dikkat çekmek istediğimiz başka bir şey.. Çünkü olayın çapı küçük ama anlamı çok büyük ve ne yazık ki dikkatten kaçan da bu..
Diyanet-Sen başkanının kullandığı ifadede yansıdığı gibi, ortada bir tartışma var.. 'Sözlü saldırı' demesi başka bir anlama gelmez. Kabul edelim ki, video görüntüleri yok ve 'sözlü saldırı' var.. Ortada konuşan bir "kız" öğrenci var! Cumhurbaşkanı, başbakan, YÖK başkanı, bakanlar, taraf sendikalar, televizyonda açık oturumlar, proflar. Noluyoruz? Bu nedir? Bu açıkça, bir ya da bir kaç öğrenciye yönelik bir linç kampanyası değil mi? Mal bulmuş mağribi gibi nasıl da sarılıyorsunuz.. Bu kadar mı acizsiniz? Bir ya da bir kaç kişi üzerine nerdeyse ordu gönderceksiniz..
Yok Cemaatle AKP arasında çatışma varmış, Erdoğan'la Gül kavga içindeymiş.. Bu çelişkileri hiç de abartmaya, onlar için 'beklenti satınalmaya' gerek yok.. Açıktır ki, karşımızda belirli bir ideolojiye, siyasal islama göre davranan bir devlet yönetimi var.. Ortak ideolojik amaçlar sözkonusu olduğunda kenetlenen bir blok var.. Bunu böyle okumak gerekiyor. En küçük bir olayı bile bir ideolojik saldırı vesilesi haline getiriyorlar.. Bu linç kampanayasının ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünmek ve tartışmak da ayrı bir konu..
Durum şu ki, iktidar gözünü karartmıştır. Her türlü provokasyonu yapmaya meyilli olduğunu ortaya koymuştur.. Şimdiden söyleyebileceğim şey şu:
Gezi direnişinin, onun gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermiş olması, İktidar blokunu, elde ettiklerini savunma pozisyonuna sürüklüyor.. Bu çerçevede bir psiko-siyasal belirlenmişlik içinde. 'Bir yandan 'yoldaş'ları Sisi'nin akibeti, öte yandan Suriye'de katliamcıları, insanlık düşmanlarını desteklemesi ve bölgesel savaşı kışkırtmada emperyalist efendilerini bile sollaması.. İktidarı krtik bir eşiğe getiriyor.. Savaş çıksın ya da çıkmasın.. Kürt sorununu sömürme politikası da tükendi.. Bu durumda provokasyonların, iktidar için temel yöntemlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir.. Sürekli yalan söyleyen, gerçekleri bile bile çarpıtan, faşist demogojiye daha çok ihtiyaç duyar hale gelen bir liderlikten başka ne beklenir?
Bunu bileliim..
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019