Göç eden insanlar varoşların aynı mahallerinde toplanırlar, aynı kahvehaneye giderler, ortak mekanlar üretirler. Bellek kaybolmasını en aza indirmek içindir. Beraber kutlarlar bayramları, ateşler yakıp halaylar çekerek, yoksa nasıl ayakta kalır insan geleceğe giden yolda?
Çiçero tarafından milattan önce 90 yılında yazıldığı inanılan "Rhetorica ad Herennium" bilinen en eski belagat, yazı yazma, tartışma ve savunma usulünü anlatan kitaptir. Kitabın yaklaşık on sayfalık "method of loci" bölümü ise bellek geliştirme, hafıza güçlendirme tekniklerini anlatır.
Method of loci, hayali veya gerçek bir mekanı düşünüp içine hatırlamak istediklerinizi yerleştirerek geliştirilir. Bu mekan ister hayal ettiğiniz bir saray isterse şu an yaşadığınız ev, iş yeri, evinizin önündeki park veya hergün gittiğiniz bir mekan olabilir. Hatırlamak istediğiniz şeyleri bu mekanların içlerine yerleştirirsiniz, mekan ne kadar tanıdıksa o mekana koyduklarınız o kadar kolay hatırlarsınız.
O yüzden doğup büyüdüğümüz yerlerden konu açılınca yüzlerce anı gözümüzün önüne gelir. Büyüdüğünüz sokağın ismi aklınıza geldiğinde iyi veya kötü bir çok anıyı hatırlarsınız.
Yazılı tarihi olmayan toplumlar bu yöntem ile geçmişlerini ve mitolojilerini ayakta tutarlar. Bir köylü için köyün etrafındaki dağlar onun anılarını yerleştirdiği birer saray gibidir. Dağlara baktığında bütün yaşadıklarını hatırlayabilir. Bozkırın ortasındaki bir ağaç sadece bir ağaç değildir, bütün gün tarlada çalıştıkdan sonra altında oturulup aş yenip şu içilen bir yerdir. Boş meydan rüzgar estiği zaman ortada kalkan toz değil, o meydanda yapılan düğünler, kutlanan bayramlar, askere gönderilen gençlerdir. Aşık Veysel'in dediği gibi köyün yakınından akan bir su dertlerin anlatıldığı ve akıp götürdüğü bir akarsudur. Kadınlar halılara dokurlar duygularını, sererler yerlere, her gördüklerinde hatırlarlar geçmişlerini. İnce ince dokurlar iğne oyasını, başlarını koyarlar her akşam uykuya dalmadan önce. Öyle hatırlarlar geçmişlerini. Ucu oyalı mendili verirler sevdiklerine askere gitmeden önce. Kimi zaman köy meydanında elinde sallar oyalı mendili halay başı olduğunda.
Yerlerinden yurtlarından edilen insanlar geçmişlerini ve mitolojilerini kaybederler. Ne meydan aynı meydandır, ne de ağaç aynı ağaç. Ne kadar dağılırlarsa o kadar uzaklaşırlar birbirlerinden ve geçmişlerinden. Ağır ağır yok olur bellekler.
Ya zavalı olurlar oyun parkında eli bırakılmış bir çocuk gibi, korkak gözlerle etrafta tanıdık aşina bir yüz ararlar, ya da hırçın olurlar kafese kapatılmış yırtıcı bir kuş gibi. Dindirmekte zorlandıkları fırtına kopar içlerinde.
Onun içindir göç eden insanlar varoşların aynı mahallerinde toplanırlar, aynı kahvehaneye giderler, ortak mekanlar üretirler. Bellek kaybolmasını en aza indirmek içindir. Beraber kutlarlar bayramları, ateşler yakıp halaylar çekerek, yoksa nasıl ayakta kalır insan geleceğe giden yolda?
Geçmişi hatırlamadan, kutlamadan nasıl geleceğe doğru yürünür ki?
Hasan Yalçınkaya
Yazarın Dİğer Yazıları
Finans kapitalin büyük hırsızlığı
31 Temmuz 2012Fitch Oğlu Fitchler
17 Mayıs 2012Tükürerek kutlandı!
31 Mart 2012Tutucuyum Elimde Degil!
27 Mayıs 2011