Öncelikli mücadele, özgürlük mücadelesi olduğunda bu mücadelenin birleşenleriye ortak bir paydayı fiilen oluşturmaktan öte bir yol yoktur. "Cumhuriyetin kazanımları"na, özgürlükçü laikliğe sahip çıkacak güçler de başka bir yerde değildir.
CHP'nin yönetiminin Kılıçdaroğlu ve kadrosunda olduğu şimdi söylenebilir. İki gün art arda yapılan kurultaylarda eski kadro net bir yenilgi aldı. Muhalefetin tüzük bahanesiyle giriştiği deneme, Kılıçdaroğlu'nun hanesine yazıldı.Baykal ve Sav ekiplerinin temsil ettiği devletçi-ulusalcı ve muhafazakar kanadın bu yenilginin ardından parti içinde varlığını sürdürmesi artık zor görünüyor. Parti Meclisi'nin MYK'yı seçmesi dolayısıyla 17 genel başkan yardımcısının atama ile değil seçimle gelmesi yönündeki muhalefetin son hamlesi de kurultayda reddedildi. Bu, ideolojik ayrışmayı güçlendirecek ve dolayısıyla yol ayrımını gündeme getirebilecek bir sonuçtur.
Kılıçdaroğlu "Yeni CHP" yi şöyle tanımlıyor:
"1)Tüzüğü yeni ve demokratik..2) Güç merkezi, Genel Merkez'den örgüte kaydı.3) Kadınların ve gençlerin kotası yükseldi.4) Avrupa'ya ve dünyaya açıldık. 5) İnsan haklarını, demokrasi ve özgürlükleri öne aldık."CHP'dek "değişim"in ideolojik özü de bu sonuncusunda saklı. Yeterince dikkat çekmeyen de bu. Çünkü birsiyasal partinin tüzüğündeki en önemli madde "amaç" maddesidir. Eski tüzükte CHP'nin bir numaralı amacı, öncelikle "ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü koruyup güçlendirmek"ti. Yeni tüzükte "Amaç, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne, laik, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye dayanan hakça bir düzen oluşturmaktır" denildi. Bir anlamda partinin anayasası, "güvenlikçi"likten "özgürlükçü"lüğe doğru değiştirildi. Özellikle kadın kotasının yüzde-33'e cikartılması, gençlik kotasının yüzde-10 olması, milletvekili adaylarının önseçimle belirlenmesi bu özgürlükçülüğün içinin boş olmadığını gösteriyor. Ve bütün bunlar ideolojik değişimi zorlayacak öğelerdir.
Değişim radikal olur
Kılıçdaroğlu "Halkın değerleriyle barışma", "siyasete bulaşmayan dini inançlara ve ayrıştırıcı olmayan etnik kimliğe saygı" gibi söylemlere vurgu yapıyor. "Evrensel anlamda bir sosyal demokrat parti olacağız" hedefini bu söylemlere dayandırıyor.
Ancak bilinmelidir ki, değişim radikal olur. Hem değişimden yana olup hem de parti içindeki staukocuları memnun etmek, herkesi kucaklamak mümkün değildir. Değişime direnenlerle birlikte değişim gerçekleşmez. Değişimde kararlı oluncaksa, ona direnenlerin de kopması doğaldır ve bunu göze almak gerekir.
Kılıçdaroğlu'nun parti disiplini üzerine söyledikleri değişimde kararlı bir iradeye sahip olduğunu gösteriyor: "Disiplin örgütlerin işidir. Örgüt demek disiplinli ses çıkarmak demektir. Örgüt demek kendi içinde kavgalı bir görüntü vermemek demektir. Böyle bir görüntüye artık izin verilmeyecektir. Herkes söyleyeceğini söyledi. Onlar geride kaldı. Yeni bir anlayışla yola çıkıyoruz artık. Halka umut vermemiz lazım, güven vermemiz lazım. Bunun yolu ortak söylem geliştirmek. Ortak söylem geliştireceğiz."
Politik doğrultu
Şimdi CHP lideri açısından iki önemli evre söz konusu olacak. İlk evre, Haziran'da gerçekleştirilecek "seçimli" kurultaya kadar geçecek süreyi kapsıyor. Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi şimdiki başarıyı arkasına alarak, ilçe ve il kongrelerinde delege yapısını değiştirecek sonuçlar edecektir. Böylece olağan kurultayda kendi kadrosunu kurma imkanını elde edecektir. Baykal ve Sav ekiplerinin bu sürede yapabilecekleri şeyler önceki gün (27 Şubat) itibariyle minimuma inmiş görünüyor.Kılıçdaroğlu açısından ikinci ve en önemli evre ise önümüzdeki yerel seçimler olacaktır. Baykal'ı devirdiği kurultaylardan sonra son genel seçimden istediği sonuçla çıkamayan Kılıçdaroğlu için yerel seçimlerde partiye bir sıçratma yaşatmak temel hedefi olmalıdır. Bunu yapamadığı takdirde, liderliğinin sorgulanması kaçınılmaz olacaktır.Tabii bu noktada politiik doğrultu önem arzediyor. Kılıçdaroğlu AKP iktidarını postmodern diktatörlük kurmakla elştiriyor. Ama bu diktatörlüğe karşı nasıl bir mücadele hattı geliştireceklerinin cevabı henüz ortada yok. Demokrasi ve özgürlükleri "öne almak", en kısa sürede diktatörlüğe karşı mücadelenin anahatlarını belirlemek demektir. Kürt sorununun çözümünde artık daha net konuşmak, BDP ile, sol, sosyalist güçlerle ortak bir bir hatta yürümek demek.. Öncelikli mücadele, özgürlük mücadelesi olduğunda bu mücadelenin birleşenleriye ortak bir paydayı fiilen oluşturmaktan öte bir yol yoktur çünkü. "Cumhuriyetin kazanımları"na, özgürlükçü laikliğe sahip çıkacak güçler de başka bir yerde değildir.
Endişeli.org
Yazarın Dİğer Yazıları
İkinci grup: Gelişimizde asker ve korucu muhalefeti vardı
15 Mayıs 2013'Ölü sayısı bildiğimiz rakamın çok çok üstünde. Umarım bu rakam doğru değildir'
15 Mayıs 2013Gürsel Tekin: 'Cihadçı terör örgütleri sınırda cirit atıyor'
15 Mayıs 2013Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: 'El Kaide'yi Suriye'ye sen soktun'
14 Mayıs 2013Mihraç Ural BBC’nin sorularını yanıtladı
14 Mayıs 2013Erdoğan: Muhaliflerin ilgisi yok (!)
13 Mayıs 2013II. Büyük Alevi Kurultayı: Haklar eşitse halklar kardeştir, haklar eşitse yaşananın adı barıştır
13 Mayıs 2013Reyhanlı sonrası TSK'dan ilginç açıklama: Hudut kapılarından sorumlu değiliz
13 Mayıs 2013Amanoslar'da F-16 uçağı düştü!
13 Mayıs 2013Mihrac Ural iddiaları yanıtladı..
13 Mayıs 2013Reyhanlı'daki O arabaya bağlı ceset nerde?
12 Mayıs 2013Bölgesel Savaşa bir adım daha
20 Temmuz 2012Mesut Yılmaz 'Çiller Özel Örgütü'nü işaret ediyor!
24 Aralık 2011Arap Baharı’ndan Türkiye Yazı’na
29 Haziran 2011Kennedy Suikastinden Bin Ladin’e
29 Mayıs 2011