Kesişen Hayatlarımız

Gamze Şimşek

5 Haziran 2020
Kesişen Hayatlarımız

Bugünden geçmişe bakınca ne denli acıyor içim bir kadın olarak; Antik Yunan’da vatandaş sayılmayan kadınlar, Roma’da kuluçka makinasından başka işlevi olmayan, yasal işlemleri için vasi tayin edilen kadınlar. Ortaçağ’da  acımasızca yakılan kadınlar...

 Virginia Woolf “ erkeklerin kadınların özgürleşmesine itirazının tarihi, kadının özgürleşme tarihinden daha enteresandır”  derken nasıl aynı sızıyı hissettiyse Nezihe  Muhittin de; Davamızın zaferi için ölünceye kadar çalışmaya kararlıyız. Bizim ömrümüz buna yetmezse, hiç olmazsa bizden sonra gelenler için ortalığı temizlemiş oluruz” derken  bu kuvvetli  inanca eşlik eden o sızıyı hissediyordu zihninde muhtemelen ...

Aristofanes Kadınlar savaşı adlı eserinde; 27 yıl süren Peleponnes savaşlarının ülkeye ve insanlara getirdiği yıkıma karşı olan öfkesini, Antik Yunan’da yapılacak en son şeyi yaparak eleştirir. Ülkeye barışı kadınlar eliyle getirir. Barış olmadan asla erkekleriyle cinsel ilişkiye girmeme üzerine anlaşan kadınlar, bir nevi seks grevine giderler. Ayrıca Akropolis’i, Parthenon’da saklanan devlet yedek akçesini ele geçirerek, Atina’yı savaşları finanse etme gücünden  mahrum bırakırlar. Eseri okurken, dilinin ne denli cinsiyetçi olduğunu düşünmek,  Antik Yunan’da  kadın olmanın aslında bir köleye eş değer sayılarak  yok sayılmak olduğunu ve bu anlamda kitaplardaki dilin o dönem için ne  denli normal olduğunu görmemek anlamına gelir zannımca. Zira, antik çağ tragedyalarının hemen hemen hepsinde kadının toplumdaki konumlanışına dair  kadını yoksayan ve onu küçülten benzer cümlelere rastlamak çok olasıdır. Çünkü sınıfsal konum olarak; babası, erkek kardeşleri ve çocukları mülkiyet hakkına sahipken, kendisine  mülkiyet hakkı verilmeyen kadınlar, bize Marx ve Engels’in “Mülkiyetin çekirdeği, ilk biçimi, kadın ve çocukların kocanın kölesi olduğu ailede yatar. Ailedeki bu gizil kölelik, ne kadar kaba da olsa, mülkiyetin ilk biçimidir “sözünü anımsatıyor. Bu durum  mülkiyet hakkına sahip olmamanın vermiş olduğu güçsüzlükle aynı zamanda üretim araçları üzerinde  kullanım hakkı olmayan kadını kocaya bağımlı kılmıştır.

Antik Yunan halkları Pagandılar. Çok tanrılı bir dinler sistemi olan Paganizmde, Tanrılar ve Tanrıçalar vardı. Bu Tanrı ve Tanrıçalardan hareketle mitolojik kahramanlara baktığımda; karşıma sadakat kavramı ile ilişkilendirilmiş bir Peneloppe çıkıyor. Homeros'un Odysseia destanında Odysseus'un eşi olan Peneloppe, Odysseus'un yokluğunda saraya yerleşen erkekler arasından yapacağı eş seçimini ertelemek için gündüz ördüğü örgüyü gece sökmesi ile bilinir ve bu davranışı sonucu sadakat imgesi olarak tanımlanırdı. Sonra hemen ardından Truva savaşının çıkmasına sebep olarak gösterilen güzelliği ile Tanrıçaları kıskandıran Helen’i anımsıyorum. Sanki bu yasak aşkta  Truva Prensi Paris’in hiç  bir payı yokmuşçasına savaşın ve Truva’nın yıkımının tüm suçu Helen’in üzerine atılıverir.

August Babel, Kadın ve Sosyalizm adlı eserinde İncil'deki on emrin tümüyle erkeğe seslendiğini yazar. Emirlerin dokuzunda, kadın evin hizmetçileri ve hayvanlarıyla bir arada sayılır. Erkeğin komşusunun karısına, erkek ve kız hizmetçilerine, öküzüne, eşeğine, komşusunun malı olan herşeye göz koyması yasaklanır. Kadın erkeğin malı olan eşyadan birşey, mülkiyetinden bir parçadır. Kimse başkasına ait olan bu mala yan bakamaz.

Sonuçta Paris, savaşta hayatını kaybetmiştir. Ülkesi için savaşmış şanlı bir askerdir o artık, Peki ya Helen? Tutkunun ve aşkın sarhoşluğu ile bir ülkenin feda olmasına neden olan tehlikeli ve bir o kadar kötü... Yeryüzüne bilumum kötülükleri getirdiğine inanılan güzeller güzeli Pandora’nın soyundan lanet edilesi bir kadın...

İlkçağ toplumlarının bilboardları olarak düşünebiliriz o dönem yazılan  eserleri, ya da çanak, çömleklerin üzerindeki resimleri. Kadının nerede durması, nasıl davranması gerektiğini vazoların üzerindeki resimlerden okuyoruz ya da  toplumun zihnine kazınmış bu mitolojik hikayeler  aracılığıyla. İffetli, sadık, az konuşan, ortalıkta az görünen kadınlar ... Eril dünyanın “saygıdeğer” zevceleri kısaca...

Roma Medeniyeti’nde soy erkek üzerinden yürüyordu. Evlenen bir kız kendi gensinden çıkarak evlendiği kişinin ailesinin gensine girerdi. Roma hukukundan esinlenerek gelen bu kabul,  günümüz toplumunda da soyun erkekten geçtiğini kabul eder. Hey gidi yıllar, hey... demek istiyor insan. Ama maalesef  konu  kadının kendi varlığını gerçekleştirmesi olunca, zaman denen mevhum hiç de hızlı ilerlemiyor.Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden muaf, kadınları  hiçe sayan  eril düşünce yapısından örülü sistem, buna izin vermiyor.  Türkiyeli kadınlar daha henüz 2015 tarihinde açıklanan bir kararla, o da ancak “çocuğun üstün yararı” söz konusu ise boşanmış ve  velayetini almış çocuklarına soy isimlerini verebilecekler artık...

Hristiyanlığın ilk yıllarında, Paganlara açılan savaşta “cadı”  ilan edilerek  acımasızca öldürülen bilimin neferi Hypathia’nın yerlerde sürüklenen bedeni ile Pagan Roma döneminde, Hristiyanlığa inandığı için gladyatörlerin savaştırıldığı Collesiumda aslanların önüne atılan Perpetua’nın kaderleri nerede kesişir dersiniz?

Ben bu kesişim noktasının anerkil sistemden ataerkil sisteme geçildikten sonra  kuralları sistematik olarak belirlenmiş olan eril düzenin aktörleri eliyle çizilmiş olduğunu düşünüyorum. Simon de Beauvoir’in “Hristiyan ideolojisinin kadınların ezilmesine katkısı az değidir”, demesine ithafen; her dönem olduğu gibi din soslu hikayeler ve kutsal annelik mavralarıyla birlikte...

Kadınların içler acıtan hikayeleri sadece Antik dönemlerle mi sınırlı, tabi ki hayır?  Ünlü heykeltıraş Rodin’le yaşadığı aşk yüzünden tam 30 yılını akıl hastahanesinde geçiren heykeltıraş  Camille Claudel “bu kadar sene sessiz kalmak için ben ne yaptım” diye  sormuştu. Sen sadece bir adamı sevdin Camille ama o adam bu eril düzenin aktörlerindendi ve yaşadığın dönemde sevdiğin bir adamla evlilik dışı bir ilişki yaşaman toplumdan ve hatta ailenden dışlanman için yeter ve artardı da... 

Geçtiğimiz günlerde üniversiteyi yeni bitirmiş bir kadın, Zeynep Şenpınar, milli boksör Selim Ahmet Kaboğlu tarafından katledildi. Bu katliamın hemen ardından AKP’nin İBB ve Esenyurt Belediye Meclis Üyesi Hamdullah Arvas'ın “dikkat edin son yıllarda sosyal medyada özellikle Zeynep Şenpınar benzeri kadın ölümleri gündeme getiriliyor. Hikaye aynı; özgürlük düşkünü bir kadın ve gayrimeşru yaşantısı içinde geçen bir ölüm hikayesi. Sizce bu tesadüf mü, yoksa maksatlı yapılan bir algı yönetimi mi? Edep yahu” sözleriyle bu cinayeti nasıl mesruşlaştırdığını gördük.

Truvalı Helen ile  Türkiye’li Zeynep Şenpınar ve Fransız Camille Claudel’in  hayatları nerede kesişir sizce...?

Evet yüzyıllar geçecek üzerinden, bizlerin artık hayatta olmadığımız o yıllarda bugünler tarih olarak anılacak, kadın mücadelesi her zaman olduğu gibi gene olacak. Kadın çalışmaları, kadın hak mücadelelerini anlatırken, bunun  yanısıra kadınların hayatta kalma mücadelelerini de anlatacaklar..

Bir zamanlar bir yerlerde kadınlar satırlarla doğranarak öldürülürlermiş, kıyafetleri üzerinden ahlakları belirlenir, gülmeleri, çalışmaları istenmezmiş, sokak ortalarında yakılırmış, yüzlerine asit atılırmış o  kadınların diyecekler. O dönemki iktidarlar kadın hak mücadelesi için çabalayanları tutuklarken, kadın katillerinin cezalarını siler, suçluları toplumun içine salarmış diyecekler. İçinde bir dolu kötülüğün olduğu  bir masal gibi anlatacaklar, bugünkü kadınlar da tarihin içindeki nice diğerleri gibi gözlerini artık çoktan yumduklarında...

Kahramanları da anlatacaklar elbet. Kahramanın adı olmayacak bazen, ama kırmızlı kadın dendiğinde herkes anlayacak kim olduğunu.  “Kadının yeri devrimdir” diyen  Sudan’lı Ala Salah’ın adını hatırlayamazlarsa beyazlı kadın diyecekler ona da. Tüm kadınların kurtuluşu için polis copuna, biberine, gazına, diyerek kadınların haklı mücadeleleri için çalışan mora boyanmış kadınlar anlatılacak ...

Belki de yukarıdaki soruyu  daha da genişleterek şöyle sormak lazım. Geçmiş dönem kadınları ile günümüz kadınlarının evrensel ve tarihsel düzlemde kesiştikleri yer neresidir sizce?

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
    ''Bir yer düşünün; cep telefonu, bilgisayar, cüzdan gibi eşyaların çadırların önündeki masalara bırakıldığı, masanızdaki bir tava menemene gelen geçenlerin ekmek bandırıp yollarına devam ettikleri, bir yer düşünün herkesin tanısın tanımasın…
  2. Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
    Depremlerde, cinsiyetlerinin savunmasızlığından ötürü kadınların karşılaşabileceği sorunlar çok daha fazladır ve unutmayalım ki bu deprem, küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 156 ülke arasında 133. sırada yer alan Türkiye’de gerçekleşti. Afetler ayrımcılık…
  3. Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
    “15 Ağustos 2021 sonrasında her şey gözlerimin önünde oldu: 20 yıldır uğruna çalıştığımız bir demokrasi 24 saat içinde yerle bir oldu. Açıklığa kavuşturmak istediğim bir nokta var: Afganistanlı kadınların başına gelenler her…
  4. Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
    “Ey insanlık dinle ve anla. On ikiye beş kaldı, aç gözünü tetikte ol, hırsız çaldı zamanı. Gel Pazar günü saat üçte, öğren de kurtar canını.” Michael Ende’nin, dinlemeyi bilen küçük…
  5. Kafeslere sığmayan bedenler
    Dürüst olalım, bir gün zayıflarım diye sakladığın o elbisenin içine on yıldır giremiyorsan, ne olur biraz gerçekçi ol ve içine girebileceğin başka bir elbise al da, ruhun da, gardırobunda ferahlasın.…
  6. Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
    Dün Sırbistan, Japonya, bugün Rusya ya da yarın herhangi başka bir yer. Ülkeler değişir ama asla değişmeyense eril zihniyetin savaş meydanlarındaki tezahürüdür. Bir bakmışsınız bugün kurban gibi görünen bir ulus,…
  7. Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
    Kadınları namus, ahlak ve sadakat kemerleriyle eve bağlayan Nazilerin erkeklerinin lugatlarında sadakat, sadece birer propaganda aracıymış tabi ki. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin liderlerinden Heinrich Himmler’in sekreteri Hedwig Potthast ile…
  8. Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
    Hey sen, oradaki… Ne yapıyorsun ellerinle? Tıkış pıkış bindirildikleri arabada Corona önlemlerine uyulmayıp, maske takılmamasına itiraz ettiği ve bu olayı görüntülemeye çalıştığı için gözünün kör olmasına neden olduğun 60 yasındaki…
  9. Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
    Gece dışarı çıkma, kalabalıklara karışma, onu bunu giyme derken şimdi de sanal âlemde kimliğini gizle. Peki, ama neden? Kadınlar bin yıllardan beri kendilerine reva görülen sessizlik ve toplumun dışında tutulmayla…
  10. Sen Ne Çektin Be Havva
    Sen ne çektin be Havva… Canın çekti bir elma yedin. Sonra Âdem’e de ikram ettin. Âdem de hayır demeyip yedi. Üstüne kovuldun cennetten ama ikramiye sana kaldı, o gün bir…
  11. Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
    Tamer Karadağlı Türkiyeli izleyiciler tarafından kültürel kodlarımızın bir tezahürü olan taş fırın erkeği tiplemesi ile akıllarda kalmış bir sanatçıdır.  Yaşanan böylesi bir olayda,  taş fırın erkek kimliğinden soyunup sanatçı kimliğine…
  12. Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
    Sufrajetlerin önemli ismi Susan Anthony: “Bisikleti yönetmeyi başaran bir kadın, hayatı da yönetmeyi başaracaktır” sözü ile kadınların bisiklet mücadelelerine verdiği destek ile güç katmış ve  “Dünyadaki kadınların eşit haklara ulaşması…
  13. Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
    Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü, kadın katillerinin korunduğu, kadınların yaşam haklarını savunmak için kuş misali çırpındıkları bir ülkede yukarıdaki sözleri söyleyenin bir kadın olmamasını çok isterdim ama gene…
  14. Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
    Son zamanlarda tüm dünya kadınlarını da içine alarak belki, ama en çok da kendi ülkemin kadınlarını düşününce görüyorum ki, hep kanlı oyunların başrolünü oynamak biz kadınlara düşüyor. Ve maalesef ki,…
  15. Makbul Analık Sorgusu
    Makbul Analık Sorgusu
    9 Şubat 2021
    Aile yapısının sağlamlığının göstergesi, AKP hükümetinin 2012-2019 yılları arasında %1400 artış göstermiş olan kadın cinayetleri midir? Evlenme oranları azalırken, boşanma sayılarının her geçen gün hızla artış göstermesi midir? Yoksa, aile…
  16. Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
    Evet, bir sonrakinin sen olma olasılığı çok yüksek, senin olası katilinin de bir kravat, iki pişmanlıkla davasının en kısa sürede kapanması da çok olası. Velev ki, katledilen sen olmasan dahi,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…