Zordur ülkemde işçi kadın olmak

Gamze Şimşek

1 Mayıs 2020
Zordur ülkemde işçi kadın olmak

Siz hiç yangından kurtulmak için 8. Kattan atlayan  kadınların yere çarpan  bedenlerinin sesini duydunuz mu?

Siz hiç parmağınızı kaptırmamak için makineden elinizi çektiğinizde ücret kesintisine uğradınız mı?

Siz hiç, kibrit yapımında kullanılan fosfora uzun süre temas ettiği için, çene kemikleri çürümüş kadınları gördünüz mü?

Sizin hamileliğiniz işyerinizde hiç takvimle kayıt altına alındı mı,?

Bereçteki Münevver, Triangle gömlek fabrikasındaki Marry, ekmek ve gül diyen Saşha, Flormarda ki Hatice, Bryant and May, kibrit fabrikasındaki Nina, Novamed’deki Ayşe...

Dünyanın her yerinde erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı direnen kadınlar...

Yıllarca sömürülmüş, eşitsiz şartlarda çalıştırılmış, yok sayılmış, hor görülmüş, insan yerine konulmamış, mobinge uğramış, evdeki emeği görünmez kılınmış dünyanın tüm kadın işçileri 1 Mayıs İşçi bayramınız kutlu olsun...

Siz hiç ben evlenirsem evimize kim bakar diye düşünüp, ekmek parasına yaşamınızı ipotek ettiniz mi insan yerine konmadığınız atölyeler de?

“Emeğini Bereç’e satan 1100 işçinin hemen hepsi Taşlıtarla gecekondularında kirada oturur, her biri 5-7 nüfusa bakardı. Büyük çoğunluğu kadındı...  Çocuk denecek kadar genç kadınlar ve de genç erkekler; 10 yıldır çalışıp dururlardı bu fabrikada.” Bu satırlar Özkal Yici’nin,  Bereç Pil Fabrikası’ndaki işçilerin efsane grevini anlatan Kırkbir Uzun Gün-Bereç Grevi adlı kitabından alınmıştır.

Kadın işçilerin bu derece büyük ölçüde katıldığı ve grev gözcülüğü yaptığı ilk grev olmuştur Bereç grevi.

 

“Kibritçiler yürüyor. Greve. Karanlığın meşale taşıyan perileri Işığı yakalayanlar. Kıvılcımlar uçuyor Kibritçiler greve.” Lemn Sissay

Ve 1400 kadın işçi,çalışmayı bırakarak greve çıkarlar. O kadınlar ki, çok düşük ücret ve kötü koşullardan muzdarip olan saatler boyu çalışan, kirli ayaklarla işe geldikleri için ücretleri kesilen kibritçi kadınlardır... Bryant and May kibrit fabrikası’nda greve çıktıklarındaysa sene 1888’ dir.

Bryant and May kibrit fabrikasında çalışan kız çocuğu ve kadın işçiler, 10-11 saat çalışmalarına rağmen çok düşük ücretler alıyorlardı. Her bahaneyle sürekli ücretlerinden kesinti yapılan kibritçi kızlar parmaklarını kaptırmamak için makineden ellerini çektiklerinde bile ücretleri kesilirdi. Saatler boyu durmadan çalışan, Kibrit yapımında kullanılan fosfora uzun süre temas ettikleri için, çene kemikleri çürüyen bu kadınlar çalışamaz duruma geldiklerinde de yerlerine genç kadınlar alınırdı. Dönemin başbakanı W. E. Gladstone’nun heykelini diktirmek için haftada en fazla birkaç şilin kazanan kibritçi kızlardan 1’er şilin kesinti yapan Bryant and May fabrikası’nın patronu, heykel açılışına çalışanlarını da götürür ama “yarım gün zorunlu tatil” ilan ederek.  

A photograph of the Gladstone Statue at Bow Church.

İşçiler bu durum karşısında dehsete kapılsalar da gitmek zorunda kalırlar açılışa, ama ceplerinde taş ve tuğlalarla giderler. “Bunu biz ödedik” diye kızgınlıktan ağlayıp, bileklerini kesererek heykeli kana bulayanların olduğu söylenir. Bugün elleri hala kırmızı olan bu heykel Londra’dadır.

Kibritçi Kızların grevi, sendikacılık anlayışının dünyadaki ilk başarılı örneklerindendir. Kurdukları komiteyi ‘Kibritçi Kızların Sendikası’na dönüştürürler, ardından da bugün İngiltere’nin en büyük sendikası olan Unite the Union sendikasına dönüşürler.

Kibritçi kızlardan bahsetmişken, onların çalışma koşullarını gündem yapan gazeteci ve sendikal örgütlenmenin öncülerinden Annie Besant’tan bahsetmemek olmaz tabi ki, Besant’ın Kibritçi kızların insanlık dışı bir çalışmayla karşı karşıya kaldıklarını gazeteye haber yapması olayların fitilini ateşleyen hamle olmuşur.

Ülkeler genelinde baktığımızda işçi hareketlerinin ve işçilerin isimleri değişiyor, ama işçilerin karşı karşıya bırakıldıkları acımasız koşullar hiç değişmiyor. Patron/Sermaye kafası ona keza ters orantılı olarak sürekli gelişirken, toplumun en çok ezilenleri işçiler oluyor. Siyasetin sağ düşünce yapısına sahip iktidarlarca adeta kuşatılması en çok patron sınıfını sevindiriyor çünkü emeği daha kolaylıkla ve acımasızca sömürebilmenin yollarını da yaratmış oluyor bu düzen.

Uluslararası Sendikalar Birliği’nin 2019 yılında yayınlamış olduğu Evrensel Haklar Endeksine göre; çalışan insanlar için dünyada en kötü durumdaki 10 ülkeden biri de Türkiye. Cezayir, Bangladeş, Brezilya, Kolombiya, Filipinler, Suudi Arabistan, Kazakistan ve Guatemala gibi ülkelerle aynı listede yer alan Türkiye’de işçilerin hak arama mücadelelerinde en sık karşılaştıkları sorunların, cinayetler, grev ve grev hakkına yönelik sıkı ve engelleyici uygulamalar, toplu işten çıkarmalar ve ayrımcılık olduğu sıralanıyor.

İşte bu ayrımcılık kısmı en çok da kadın işçileri ilgilendiriyor diye düşünüyorum. Çünkü daha işe alım sürecinden başlayan ötekileştirme, evde kendisine “kutsal görevler” yüklenen kadının erkeklere oranla daha az tercih edilmesini sağlıyor. İşe kabul edildiğinde ise kariyer yolculuğunda, cam tavan sendromu olarak da adlandırılan, iş yerindeki eril düzenin temsilcilerine karşı mücadele etmesi gerekiyor. Yıllardır “eşit işe, eşit ücret” savunuculuğu yapan kadınlar, maalesef ki erkeklerle aynı işi yapsalar dahi onlardan daha az ücret alıyorlar. Hamile kaldıklarında rahatlıkla işten çıkarılıyor ya da esnek zamanlı çalışma önerisiyle karşılaşabiliyorlar. Bununla birlikte işyerlerinde mobbing ve her türlü tacize uğrayanlar da kadınlar oluyorlar.

Ücretsiz emek ise çalışsın, çalışmasın tüm kadınların ortak derdi... Çünkü ücretsiz emeğin en vahşice yaşandığı yerlerden biri Türkiye, dünyada yapılan bir araştırmaya göre kadınlar evde erkeklere göre üç kat daha fazla işle meşgul olurlarken, bu oran Türkiye’de ise 5 kat olarak gerçekleşiyor.

Kadın işçilere karşı yapılan ayrımcığılığı en yakın örnek olarak içinden geçmekte olduğumuz salgın günlerinde gözlemliyoruz. Koronavirüs bahane edilerek, ilk işten çıkartılanlar kadın işçiler olurken, kadınların aynı zamanda çocuk ve yaşlı bakımından da sorumlu olmaları, onların salgın döneminde iki kez belinin bükülmesi anlamına geliyor.

Yıllar sonra salgın günlerini hatırladığımızda; Sultangazi’ de  çalışan tekstil işçisi bir kadının Ekmek ve Gül’e verdiği bir röportajdaki şu sözleri bir utanç semboli olarak takılı kalacak zihnimizde...  ‘Öncelikle 2 hafta ücretsiz izin önerisi geldi. İkincisi, “çıkışlarınızı verelim işsizlik maaşından yararlanın” dendi, ama tazminat hakkımız olmayacak, üçüncü olarak da “iş olana kadar çalışmaya devam, tercih sizin” dendi ve çekildiler. Haaa...  bir de “bol bol dua edelim, kendimizi temiz tutalım” dediler.’

Velhasıl kelam, zor zanaat bu dünyada kadın olmak, ondan daha zoru da işçi kadın olmak ...

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
    ''Bir yer düşünün; cep telefonu, bilgisayar, cüzdan gibi eşyaların çadırların önündeki masalara bırakıldığı, masanızdaki bir tava menemene gelen geçenlerin ekmek bandırıp yollarına devam ettikleri, bir yer düşünün herkesin tanısın tanımasın…
  2. Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
    Depremlerde, cinsiyetlerinin savunmasızlığından ötürü kadınların karşılaşabileceği sorunlar çok daha fazladır ve unutmayalım ki bu deprem, küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 156 ülke arasında 133. sırada yer alan Türkiye’de gerçekleşti. Afetler ayrımcılık…
  3. Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
    “15 Ağustos 2021 sonrasında her şey gözlerimin önünde oldu: 20 yıldır uğruna çalıştığımız bir demokrasi 24 saat içinde yerle bir oldu. Açıklığa kavuşturmak istediğim bir nokta var: Afganistanlı kadınların başına gelenler her…
  4. Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
    “Ey insanlık dinle ve anla. On ikiye beş kaldı, aç gözünü tetikte ol, hırsız çaldı zamanı. Gel Pazar günü saat üçte, öğren de kurtar canını.” Michael Ende’nin, dinlemeyi bilen küçük…
  5. Kafeslere sığmayan bedenler
    Dürüst olalım, bir gün zayıflarım diye sakladığın o elbisenin içine on yıldır giremiyorsan, ne olur biraz gerçekçi ol ve içine girebileceğin başka bir elbise al da, ruhun da, gardırobunda ferahlasın.…
  6. Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
    Dün Sırbistan, Japonya, bugün Rusya ya da yarın herhangi başka bir yer. Ülkeler değişir ama asla değişmeyense eril zihniyetin savaş meydanlarındaki tezahürüdür. Bir bakmışsınız bugün kurban gibi görünen bir ulus,…
  7. Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
    Kadınları namus, ahlak ve sadakat kemerleriyle eve bağlayan Nazilerin erkeklerinin lugatlarında sadakat, sadece birer propaganda aracıymış tabi ki. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin liderlerinden Heinrich Himmler’in sekreteri Hedwig Potthast ile…
  8. Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
    Hey sen, oradaki… Ne yapıyorsun ellerinle? Tıkış pıkış bindirildikleri arabada Corona önlemlerine uyulmayıp, maske takılmamasına itiraz ettiği ve bu olayı görüntülemeye çalıştığı için gözünün kör olmasına neden olduğun 60 yasındaki…
  9. Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
    Gece dışarı çıkma, kalabalıklara karışma, onu bunu giyme derken şimdi de sanal âlemde kimliğini gizle. Peki, ama neden? Kadınlar bin yıllardan beri kendilerine reva görülen sessizlik ve toplumun dışında tutulmayla…
  10. Sen Ne Çektin Be Havva
    Sen ne çektin be Havva… Canın çekti bir elma yedin. Sonra Âdem’e de ikram ettin. Âdem de hayır demeyip yedi. Üstüne kovuldun cennetten ama ikramiye sana kaldı, o gün bir…
  11. Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
    Tamer Karadağlı Türkiyeli izleyiciler tarafından kültürel kodlarımızın bir tezahürü olan taş fırın erkeği tiplemesi ile akıllarda kalmış bir sanatçıdır.  Yaşanan böylesi bir olayda,  taş fırın erkek kimliğinden soyunup sanatçı kimliğine…
  12. Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
    Sufrajetlerin önemli ismi Susan Anthony: “Bisikleti yönetmeyi başaran bir kadın, hayatı da yönetmeyi başaracaktır” sözü ile kadınların bisiklet mücadelelerine verdiği destek ile güç katmış ve  “Dünyadaki kadınların eşit haklara ulaşması…
  13. Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
    Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü, kadın katillerinin korunduğu, kadınların yaşam haklarını savunmak için kuş misali çırpındıkları bir ülkede yukarıdaki sözleri söyleyenin bir kadın olmamasını çok isterdim ama gene…
  14. Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
    Son zamanlarda tüm dünya kadınlarını da içine alarak belki, ama en çok da kendi ülkemin kadınlarını düşününce görüyorum ki, hep kanlı oyunların başrolünü oynamak biz kadınlara düşüyor. Ve maalesef ki,…
  15. Makbul Analık Sorgusu
    Makbul Analık Sorgusu
    9 Şubat 2021
    Aile yapısının sağlamlığının göstergesi, AKP hükümetinin 2012-2019 yılları arasında %1400 artış göstermiş olan kadın cinayetleri midir? Evlenme oranları azalırken, boşanma sayılarının her geçen gün hızla artış göstermesi midir? Yoksa, aile…
  16. Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
    Evet, bir sonrakinin sen olma olasılığı çok yüksek, senin olası katilinin de bir kravat, iki pişmanlıkla davasının en kısa sürede kapanması da çok olası. Velev ki, katledilen sen olmasan dahi,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…