Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1

Selçuk Ş. POLAT

14 Şubat 2019
Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1

Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar.

Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır kendi yatağında değil farklı bir mecrada akıyor. Toplumsal doku 1919-24 dönemini saymazsak tam yüz yıldır parçalanmaya çalışılıyor. Sağ ve ‘sol’ Muktedirlerin görünüşte zıt fakat özde mükemmel bir uyum içinde olduklarını tespit ediyoruz. 

Ancak bunun aksine tabanda küçük bir azınlık dışında kalan geniş kitlelerin yukardakilerle ayrı bir kampı oluşturduklarını fakat çaresizlikten yukardakilere tutunarak ayrıştıklarını görüyoruz. Çünkü kitlelere öncülük edecek olan sosyalistler siyasi sahneye çıkamayacak şekilde sakatlanmış durumda.

Gelin duruma bir bakalım.

Ülkemizde tamamlanmayan yarı olma hali var: laiklik Diyanet İşleriyle birlikte yürüyor; yine, büyük şehirlerimiz gecekondular ve gökdelenlerle yanyana; dahası, başımızda bir yasal Anayasa, bir de Siyaset Belgesi adı verilen yasa dışı Kırmızı Anayasa bulunmakta; bir görünen devlet bir de görünmeyen derin devlet var; çocukları istismar eden, kızları öldüren veya tecavüz eden milliyetçi-İslamcılarla, çocuk istismarını tiksintiyle lanetleyen ve İslami yaşam biçimini tümden reddeden kitleler ülkemde birlikte yaşıyorlar. 

Bir yanda tüm sanat ve kültürleri sevenler diğer yanda bunları yok eden, yıkan ve yakanlar; bir yanda emekçilere, ezilen halklara, kadınlara ve farklı olanlara saygılı, hoşgörülü, destek verenler, diğer yanda onlara şiddet uygulayanlar; bir yanda tarımı ve hayvancılığı yok edenler diğer bir yanda ise buna canhıraş karşı çıkanlar; doğayı talan edip gökdelen diken, nükleer vb. santraller kuranlar ile buna direnenler birlikte yaşıyorlar. 

Ülkemizde cumhuriyet var fakat yok, insan hakları var fakat yok, laiklik var ama yok. Hatta yasal Anayasa ve yasalara uymayan bir iktidarımız bile var. Tıpkı aydınlarımız ve demokrasimiz gibi her yerde ve her kesimde yarım ilişkiler, kültürler ve gelişmemişlik hâkim.

Bu yarımlık ve tamamlanmamışlık özünde demokratik devrimimizin yarım kalmasıyla yakından ilgili. Nasıl ki laik sistemde din ile devlet işleri birlikte olmazsa, tıpkı onun gibi yukarda saydığım zıt yaşam biçimleri de cumhuriyetlerde uzun müddet bir arada var olamaz. 

Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. İlginçtir ki bu tarihi kamplaşmada kendine sosyal-demokrat diyen CHP Yönetimi birinci kampta yer almakta. Her ne kadar devletin zoruyla birinci kampta yer alınıyor algısı verilse de bu,gerçeği örtmek için uydurulmuş kusursuz bir yalandır. Çünkü bu tercih gönüllü yapılıyor: kimse sana Cumhurbaşkanı adaylığına Faşist birini çıkaracaksın, kimse sana belediye başkanlığı için Feodal-faşist birini aday göstereceksin, MHP ile İYİ PARTİ ile ittifak kuracaksın demiyor. Hem barıştan yanayız diyeceksin hemde Suriye’nin İşgal edilmesini aslanlar gibi savunacaksın. 

Devletin derinliklerinden hem AKP’ye, hemde CHP’ye belli bir plan dikte ediliyor. Bu da; sinsi ve tehlikeli bir kutuplaştırma yani kitleleri emek ve demokrasi cephesinden uzaklaştırıp Milliyetçi-İslamcı cepheye yakınlaştırma stratejisidir. Bu stratejide esas rol Ulusalcılarda toplanıyor. Her ne kadar Ulusalcıların militarist kesimleri Irkçı ve İslamcı iktidarla açıktan ittifak içine girmişse de, reformcu kanadı (CHP Yönetimi+Sözcü gazetesi+Oda Tv+Halk Tv ve bazı yazarlar) oldukça geliştirilmiş Türk-İslam Sentezi ürünü olan ideolojik ve siyasi bir stratejiyi hayata geçiriyorlar. Bu strateji aslında, geçmişten gelen sağ ve ‘sol’ egemen sınıf partileri (İttihat ve Terakki-Hürriyet ve İhtilaf, CHP-DP, CHP-AP, CHP-ANAP) arasında süregelen kayıkçı kavgasının bir devamı. Bugün CHP yönetimi ve diğer Ulusalcı kesimlerle AKP+MHP arasındaki kavga da bu tarihsel gelişimin son versiyonudur. Bu sahte kavganın orkestra şefi de ERGENEKON’dur. Stratejinin özü: kitleleri iki kampta toplayarak birbirilerine karşı düşman haline getirmek! Biliyorlar ki bu kamplaşma olmazsa hepsi de tarihin çöplüğüne gidecektir. 

Tarafların aralarındaki kavgayı gerçekmiş gibi göstermelerini sağlayan taktiklerine takip eden yazıda göz atacağız.

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…