Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna

Selçuk Ş. POLAT

21 Haziran 2018
Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna

68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak demektir.

Geçmişte Yönetim Kurulu Üyeliğini yaptığım 68’liler Birliği Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Namık Kemal Boya ‘Devrimci Arkadaşlar…’ başlığıyla bir açıklama yayınlamış bulunuyor.

Açıklamasında ben dâhil 282 arkadaşı ‘68li olduklarını iddia eden bir grup’ olarak tanımlayıp, Cumhurbaşkanı adayı S. Demirtaş’ı destekleyen açıklamamızı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve yoldaşlarının anılarına karşı saygısızlık ve hakaret niteliğinde bir bildiri’ şeklinde kamuoyuna açıklamıştır.

Sosyalizmden nasibini almamış ama kendilerine devrimci diyen bir grubun temsilcisi olarak yapılan bu açıklama, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan yoldaşlarımızın ismini her yerde kullanarak kamuoyunun gözünü ‘boya’ma ve Saraya hizmet aşkıyla yanıp tutuşan Doğu Perincek çizgisinin bir sürümüdür.

Bu bildirideki laf ebeliği, daha doğrusu ANTİ-EMPERYALİST DEVRİMCİ KARARLILIK’ türünden kendilerini tarif etme girişimi, içi boş ve 1969 yılından öteye geçemeyen ve geçmek istemeyen bir kuşağın acıklı, hazin öyküsünün bir ifadesidir. Deniz, Mahir ve de yoldaşlarının anılarına saygısızlık yapan tam da kendileridir. İçi boş anti-emperyalist düşüncenin temsilcisi olanlar, kendilerine bugüne kadar sosyalist (komünist) diyemeyen eski yol arkadaşlarımızdır. Tıpkı Doğu Perincek’in bir zamanlar FKF’nin başkanlığını yaptığı dönemdeki gibi. Ama şu an onlar: Devletin bekası için mücadele eden şoven-milliyetçilerdir.

‘Bu içinde devrimcilik kırıntısı kalmamış, emperyalizme açık teslimiyeti ve işbirliğini ilan eden densizlik’  diyerek bizlerin devrimciliğine saldırma cesareti bulan, hakaret eden bu kişinin kendisini değil düşüncesini ele alarak nasıl devrimcilikten, anti-emperyalist’lik ve ant-faşistlikten nasibini almamış olduklarını kamuoyuyla paylaşmak istiyorum:

1-) Tıpkı Deniz, Mahir, İbrahim ve devrim uğruna devlet tarafından katledilen tüm yoldaşlarımız gibi, 1969 yılı 1970 başında kalmayıp devrimin uzun ve zorlu yolunda ilerlemektir devrimcilik.

2-) Devrimcilik içi boş değil yani ezilen, sömürülen ve ötekileştirilenlerle birlikte olmak demektir. Eğer sözle devrimci ve sosyalist olunsaydı, dünyanın en büyük sosyalisti Milliyetci-Sosyalistler yani Naziler olurdu.

3-) Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak demektir.

4- Devrimcilik işçi sınıfı içinde, yoksullar arasında, sorunları olan kitleler arasında çalışmak demektir. Yoksa Deniz-Yusuf-Hüseyin’i asan devlet erkânıyla, Mahir, S. Cemgil ve arkadaşlarını katleden subaylarla, İ. Kaypakkaya ’yı yaralı halde işkence edip öldüren polislerle, bizlere 12 Eylül karakol ve zindanlarında işkence eden ve arkadaşlarımızı öldüren Güvenlik Güçleriyle, aydınlarımıza suikast düzenleyen devlet birimleriyle, Kürt halkına bok yediren, katleden ve her türlü kötü muameleyi yapmayı marifet sayan Generallerle ve de tüyü bitmemiş çocukların hakkını yiyen, onların ırzına geçen, ülkeyi parsel parsel satan, cumhuriyet adına ne varsa yok eden, her onurlu ve namuslu insana saldıran gözü dönmüş bugünkü iktidarla birlikte olmak demek değildir. 

5-) N.K. Boya, bildirisinde bizim için ne demişti: ‘Amerikan Ordusu’nun Kara Kuvveti olduklarını çekinmeden söyleyen emperyalist işbirlikçisi bu çetenin bir temsilcisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı’na Adaylığı’nı desteklediklerini ilan ettiler.’ Suriye’de ki Kürt Özgürlük Hareketinin yani YPG’nin ilişkileri ve açıklamalarıyla (ki onların içinden birisinin bir açıklaması bu) bizim ‘Aşil topuğumuzu’ vurduğunu ve kendini Paris sanan bu talihsiz açıklamasıyla ülkemizin tarihinden de ne kadar yoksun olduğunu göstermiştir.

Bu konuya geçmeden önce belirtmeliyim ki S. Demirtaş ve onun yürüttüğü mücadele, kendisinin mensubu olduğu ‘ulusalcı’ ve milliyetçi kesimler tarafından da takdir edilmekte hatta seçim öncesi desteklenmektedir de.

Konumuza gelirsek: Kurtuluş savaşı veren tüm uluslar gibi Suriye’deki Kürt Hareketi de emperyalistler arasında ki çelişkilerden yararlanmakta ve kendi devletini kurabilmek için askeri işbirliklerine girmektedir. Tıpkı komünist olmadığı halde Komünist Partisi kurduran hatta partinin de üyesi olan Mustafa Kemal ve arkadaşları gibi. Tıpkı anti-emperyalist mücadele veren fakat savaşın hemen öncesi ve sonrası İngiltere ve diğer emperyalist devletlerle ilişkilerini geliştiren genç Cumhuriyet gibi. Mustafa Kemal’in başını çektiği Kurtuluş mücadelesini de bu anlayışla, aynı mantıkla mahkûm edeceklerdir sanırım. Bu günkü ‘anti-Amerikancı’ iktidar bunu zaten yapıyor.

Ayrıca Suriye’nin kuzey doğusundaki Kanton yapılanmasını ve anayasalarını incelerseniz siyasi olarak bunların devrimci ve demokratik olduğunu görürsünüz. BU yapılar var olduğu müddetçe, Kürt hareketi, İŞİD gibi şeriatçı, ortaçağ karanlığını savunan güçlere karşı (bugünkü iktidarın kimi desteklediğini hatırlatırım) ülkelerinde verdikleri savaş devrimci bir içerik taşıyor. ABD ve müttefikleri, hem İŞİD’le baş edememenin hem de Kürt Ulusal Hareketinin devrimci potansiyelinin kaçınılmaz çaresizliğiyle bu tür çıkar ilişkilerine girmiş ve uzun vadeli tertipler içindedir. Bu tür tarihsel gerçekleri sınıfsal bir bakış açısıyla ele almaktan uzak, özünde ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’nı tanımayan ulusal-devrimciler ne ilktir ne de son olacaktır. 

68’liler Vakfı, Doğu Perincek anlayışının bir destekçisi ve sözcüsü durumuna düşürülmüştür. Devletin acımasızlığını, kıyıcılığını, işçileri, kadınları, ötekileştirilmişleri, doğayı ve tüm canlıları katledişini, öğrencilerin masum çıkışlarını bile vahşice bastırışını, içeriye atılan yüz binlerce insanı vb. binlerce iktidarın yarattığı haksızlığı konu etmeyen 68’liler Vakfı, Devrimcileri-komünistleri karalayarak kendine puan değil virgül bile kazandıramayacaktır.

Tüm devrimci ve sosyalist kamuoyuna duyurulur!

Selçuk Şahin Polat

Mersin 68’liler Derneği Eski Başkanı

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  12. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…