Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya

Rahmi Yıldırım

31 Ocak 2022
Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya

Uğur Mumcu Marksist olmasa da, kapitalist piyasanın emrindeki ana akım medyanın terazisinde emek kefesinde duruyordu. Oysa 12 Eylül faşist darbesiyle girilen süreçte istikamet emek değil sermaye idi. Tekelleşen medya için de aslolan hakikate sadakat ve haber vermek değil, sermaye birikimiydi. Bu süreçte terazinin emek kefesinde kaldığı içindir ki, kalleş bombayla parçalandıktan sonra bu kez meslektaşlarınca parçalanmak istendi. 

Uğur Mumcu’nun 1942’de Kırşehir’de tapu kadastro memuru bir babanın evladı olarak başlayan yaşam çizgisi, 1993’te Ankara Karlı Sokak’ta kalleş bir bombanın düğümlemesiyle sonsuzluğa uzandı.

Uğur Mumcu’nun katledildiği günü de kapsayan zaman dilimi dehşet yıllarıydı. Ülkenin bir bölümünde dağ taş bombalanıyor, binlerce köy boşaltılıyor, milyonlarca insan doğal yaşam alanlarını bırakıp göç etmeye zorlanıyor ve binlerce “faili meçhul” cinayet işleniyordu. Bu arada düzinelerce gazeteci cinayetlere kurban gidiyordu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Öldürülen Gazeteciler” listesine göre, Türkiye basın tarihinde ilk gazeteci cinayetinin işlendiği 1909’dan bu yana katledilen 66 gazeteciden 22’si 1992 ve 1993 yıllarında öldürülmüştü. Uğur Mumcu da katledilenler arasındaydı.

Birçok gazeteci cinayetinde olduğu gibi Uğur Mumcu’yu katleden kalleş bombayı patlatanların ayak izleri de devletin karanlık dehlizlerinde kayboldu. Cinayetin işlendiği tarihteki Başbakan Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü cinayeti aydınlatmanın “namus ve onur borcu” olduğunu söyledilerse de, borç olduğu gibi duruyor. Katil adayı olarak çok sayıda kişi yargılandı ama cinayetin üzerindeki sır perdesi aralanmadı.

***

Cinayetin neden karanlıkta kaldığı sorusunun bir parça yanıtı, Güldal Mumcu’nun “İçimden Geçen Zaman” adlı kitabında aktardığı diyaloglarda saklı.

Güldal Mumcu ve aile dostu Avukat Emin Değer, cinayetten beş ay sonra, cinayeti soruşturmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)’ye giderler. Başsavcı Nusret Demiral, yetkisinin yeterli olmadığından yakınır. Savcı Ülkü Coşkun ise şöyle itiraf eder:

“- Bana olayı aydınlatmam konusunda yazılı emir verilirse olay çözülür.”

Güldal Mumcu’nun şaşkınlığı üzerine sözlerini şöyle tamamlar:

“- Anlamıyorsunuz Güldal Hanım. Emin Bey ne demek istediğimi anladı.

Savcının kastı, kontrgerilla konusunda kitap yazmış olan Emin Değer’in faili meçhul cinayetlerle devlet görevlileri arasındaki bağlantılara ilişkin kuşkulardı. Yani, “Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözülür.

***

Savcı’nın işaret ettiği kuşkular ve bağlantılar sonraki diyaloglarla doğrulandı. Cinayetin üzerinden üç yıl geçtikten sonra Güldal Mumcu soruşturmadaki tuhaflıkları konuşmak üzere Adalet Bakanı Mehmet Ağar’a gider. Yanında yine Emin Değer vardır. Soruşturmadaki tuhaflıkları anlatan Güldal Mumcu: “Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor, bir duvar örülüyor sanki” diye yakınır. Bu yakınma üzerine konuşma şöyle gelişir:

Ağar: Evet Güldal, bir duvar örülüyor.

Güldal: O zaman çekin bir tuğla, yıkılsın duvar.

Ağar: Çekemem.

Güldal: Tuğlayı çekin, kenara çekilin.

Ağar: Yapamam, onu da yapamam

Güldal: Soruşturma için yeni bir ekip kurulmasını sağlayabilirsiniz belki.

Ağar: Kusura bakma Güldal, yapamam.

Güldal: Ülkü Coşkun dedi ki, “Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözülür.”

Ağar: Aptal bunlar. Böyle şeyler söylenir mi?...

Güldal: O zaman başkaları çeker, altında kalırsınız.

Bu son cümle üzerine Mehmet Ağar, “Ona kimsenin gücü yetmez” gibi müstehzi bir ifadeyle gülümser…

***

Aradan yıllar geçer, Yıl 1999. Bir dönem kendisi de suikasta maruz kalmış Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı’dır. Güldal Mumcu, Ecevit’e gider, cinayetin soruşturulması için destek ister. Ecevit’in yanıtı karşısında bir kez daha şaşırır Güldal Mumcu:

“- Ben Uğur Bey’i severdim. Bana yapılan suikastı araştırırken hep duvarlara çarptım. Eşiniz de arı kovanına çomak sokmuştu.”

Güldal Mumcu’ya göre Ecevit’in bu yanıtı “sözün bittiği yer” idi.

Söz nasıl bitiyordu? Bu sorunun yanıtı, kitabın daha ileriki sayfalarında var.

Yıl 2000. Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Uğur Badem ziyarete gelir:

Uğur Badem: Güldal Hanım, bize ‘bulun’ diyorlar.

Güldal Mumcu: Başka ne söyleyecekler ki?

Uğur Badem: ‘Bulun ulan’ demiyorlar. MİT, Emniyet, siyaset arkamızda tam durmuyor.

Uğur Mumcu cinayetinin niçin karanlıkta kaldığı sorusunun yanıtı özetle böyle.

***

Uğur Mumcu, ayak izleri devletin derinliklerinde kaybolan katiller tarafından katledildikten sonra meslektaşlarınca da öldürülmek istendi. Çünkü Simavi ailesi, Nadi ailesi, Ilıcak ailesi, Dinç Bilgin, Aydın Doğan gibi patronların dışında; Uğur Mumcu, profesyonel gazeteci, yani geçimini salt fikir işçiliğiyle sağlayan kişi olarak Türk basın tarihinde ana akım medyanın en etkili gazetecisiydi. Yanı sıra (bana göre) bir de 1979 yılında cinayete kurban giden Abdi İpekçi’den söz edilebilir. 

Abdi İpekçi gazetecilik meslek kurallarına sadakati ile temayüz etmişti. Yani hakikate sadakat titizliği. İpekçi’ye göre haber ikinci bir kaynak tarafından doğrulanmadıkça dolaşıma sokulmamalıydı. Abdi İpekçi, bugün hâlâ yürürlükte olan 212 sayılı Basın İş Yasası’nın da mimarları arasındaydı. Basın patronlarının 1961 yılında 212 sayılı yasaya karşı boykotları karşısında “Patronlara hazır lop, gazeteciye simit cop” sloganıyla tarihe geçen 10 Ocak direnişinin bayraktarı Abdi İpekçi’ydi. Fikir işçilerinin Abdi İpekçi öncülüğünde 10 Ocak direnişi, izleyen yıllarda tek sendika çatısı altında birleşmelerinin yolunu açmıştı.

Uğur Mumcu da hakikate sadakat titizliğinin yanı sıra belgelere dayalı araştırmacı gazeteciliğin simge ismidir. Sayabildiğim kadarıyla toplam 43 basılı kitabı, araştırmacı gazeteci olarak çalışkanlığının üretkenliğinin meyvesidir. 

Çalışkanlığının yanı sıra mizaç olarak mütevazıydı, espriliydi Uğur Mumcu. Genç meslektaşlarının yardım isteklerini geri çevirmezdi. Çömez bir muhabir olarak haber yazarken yardımını istediğimde veya 1989/1990 yıllarında Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı olarak görüş istediğimde desteğini esirgememişti. Ruhu şad olsun. 


Uğur Mumcu Marksist olmasa da, kapitalist piyasanın emrindeki ana akım medyanın terazisinde emek kefesinde duruyordu. Oysa 12 Eylül faşist darbesiyle girilen süreçte istikamet emek değil sermaye idi. Tekelleşen medya için de aslolan hakikate sadakat ve haber vermek değil, sermaye birikimiydi. Bu süreçte terazinin emek kefesinde kaldığı içindir ki, kalleş bombayla parçalandıktan sonra bu kez meslektaşlarınca parçalanmak istendi. Matbuat Basın Medya çizgisindeki metamorfozun simge profesyoneli, “Yeni Gazetecilik modelleri” başlığı altında Abdi İpekçi’yi ve Uğur Mumcu’yu hedef alarak aynen şöyle yazdı: “Uğur Mumcu kuşkusuz, Türkiye’ye araştırmacı gazetecilik anlayışını getiren insandır. Ancak köşe yazılarında kullandığı üslup bugünkü koşullarda hem imkánsız hem demode. Bugün hálá Abdi İpekçi'nin yaptığı gazeteyi özlemek, nostaljik patinajdan başka bir anlam taşımaz.” (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 3 Ocak 2004)

Aynı profesyonel daha sonra, Abdi İpekçi / Uğur Mumcu modelini “katır kutur” diye aşağıladı; seçenek olarak, “sit com gazeteciliği” önerdi. (Hürriyet, 3 Mart 2010)

Ne ki Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu’ya karşı “pseudo” profesyonelin başını çektiği cinayet girişimi akim kaldı. Dönekliği bile sahte olan profesyonel ve yol arkadaşları Uğur Mumcu’yu ve Abdi İpekçi’yi ikinci kez öldürmeye çalışırken kendi mezarlarını kazdılar; ana akım medyayı siyasal İslam’a teslim ettiler; profesyonelin kaptanlık ettiği “amiral gemisi” “hanedan teknesi” oldu. 

Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu, basın tarihindeki onurlu yerlerinde acıyla gülümsüyorlar.

Anılarına saygıyla.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…