12 Eylül Yargısından Ak Yargıya

Rahmi Yıldırım

21 Eylül 2021
12 Eylül Yargısından Ak Yargıya

AK yargı kararı: “Yüksek ihtimaldir ki halihazırda atama listesinde ya da el yazılı listede adının bulunması dışında delil bulunmayıp süreç içinde tahliye edilen sanık hakkında uzun sürmesi beklenen yasa yolları aşamasında örgüt üyesi olduğunu gösteren deliller dosyaya intikal etmeye devam edecektir.” Yani, sanık hakkında hiçbir delil yok ama süreç içinde delil bulunması yüksek ihtimaldir.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, hazırlık eğitimindeki hâkim ve savcı adaylarına seslenmiş:

Adaletin asıl tecelligâhı koca koca binalar değil sizin temiz vicdanınızdır. Aklınızı, vicdanınızı kimseye ama kimseye kiraya vermeyin!

Bu kadarla kalmamış Adalet Bakanı, cüppelerinde ilik ve düğme bulunmadığını vurgulamış, kimsenin önünde eğilmemelerini öğütlemiş genç hâkim ve savcı adaylarına.

Ne güzel değil mi? Vicdan ve akıl sahibi herkesin altına imza atacağı sözler bunlar.

Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da Yargıtay’ın yeni binasının açılışında konuşmasının bir yerinde benzer sözler söylemişti. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğinin altını çizmiş, adaletin tecellisi için bağımsızlığın şart olduğunu söylemiş ve eklemişti Erdoğan:

Eğer bir devlette adalet yoksa, onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz, orada sadece zulüm hüküm sürer. Adalet devletin varlığının sebebidir. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras işte bu anlayış olacaktır.”

Dediğim gibi Erdoğan’ın bu sözleri de herkesin altına imza atacağı türden sözler. Ama ne yazık ki, söylediği yer, zaman, bağlam, dini referansı ve bu sözleri söyledikten sonra anakronik (veya arkaik) cüppeliye dua ettirmesiyle birlikte düşünüldüğünde hiçbir inandırıcılığı yok bu sözlerin. 

İnandırıcılıktan yoksun bu sözlerin bir değeri varsa, bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi kadar bile değil. Çünkü, insanların adalet duygusunu ve beklentisini istismar ettikleri onca belagatin içine serpiştirdikleri bu sözlere kendileri de inanmıyorlar. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargıç güvencesi, yargıçların ve savcıların liyakat ve ehliyeti zerrece umurlarında değil.

Devletin adalet ile yönetilmesi gerektiğini içlerine sindirmiş olsalar, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını, yargıç güvencesini zerrece umursalar, 19’uncu iktidar yılında bu tür tumturaklı cümleler kurmaya gerek duymazlardı. Anayasayı değiştirmeye yeter sayısal çoğunlukla 19 yıl iktidar olmak, demokratik devletin bağımsız ve tarafsız yargısını inşa etmek için yeterliydi ama Erdoğan hukuk devletinin inşasına önderlik etmek yerine yargıyı Fetullahçı Çete’ye teslim etmeyi yeğledi. Fetullahçı Çete hapse atılmış olsa da fikriyle ruhuyla iktidarda ve Erdoğan 20’nci iktidar yılına girerken bağımsız ve tarafsız yargı masalı anlatıyor. Anlattığı masala kendisi inanıyor mu, bilinmez. Bilinen bir şey varsa, devletin yargısına duyulan güven, tarihteki en dip seviyeye geriledi. Öyle ki, bu dönemin AK yargısı 12 Eylül faşizmi yargısının da gerisinde…

***

Darbe ve diktatörlük dönemlerinin ortak edimidir yargıyı tahakküm altına almak. 12 Eylül darbecisi Kenan Evren, benim de aralarında olduğum sanıkları “Onlara hain demeyi bile az bulurum” diyerek hedef göstermişti. Ama, sıkıyönetim mahkemesi beraat kararı vermişti. Düşünüyorum da aynı dosya ile bugün yargılansam, ağırlaştırılmış müebbet hapisten aşağı bir ceza çıkmazdı. Çünkü, FETÖ mirasçısı AK yargı 12 Eylül faşizmi yargısının da gerisinde.

12 Eylül darbe döneminin devlet başkanı devletin her kurumuna olduğu gibi mahkemelere de talimatlar veriyor, telkinlerde bulunuyordu. Bugün de devlet başkanı her vesileyle yargıya talimat vermekten telkinde bulunmaktan geri durmuyor. Örneğin, Anayasa Mahkemesi tutuklu gazetecilerle ilgili dosyada tahliye kararı verdiğinde “Ben AYM’nin kararını kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyebilmişti Erdoğan. 

Yine Erdoğan, AİHM’nin Selahattin Demirtaş kararıyla ilgili olarak “Kendi adamlarını koruyorlar. Bu karar bizi bağlamaz” ifadelerini kullanabilmişti.

İddianamesiz dört yıldır tutuklu olan Osman Kavala’yı hedef gösterirken de şu ifadeleri kullanmıştı Erdoğan: “Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu anda içeride. Onun arkasında meşhur Macar Yahudi’si Soros var. Türkiye’deki temsilcisi de aynı şekilde babadan zengin, bu imkanlarını bu ülkeyi parçalayıp bölen terör eylemlerine karşı her türlü desteği veren kişi. Şimdi içeride.

Sadece devlet başkanı talimat vermiyor yargıya. Kararlarını beğenmediği Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı’nı “Ana caddelerde, sokaklarda polis koruması almadan bisikletinle işe git gel bakalım!” diye tehdit eden bir İçişleri Bakanımız da var.

Devlet Başkanı yargı kararlarına saygı duymaz, kimlerin yargılanması, kimlerin ne kadar tutuklu kalması gerektiği konusunda telkinlerde bulunursa, ondan cesaret alan İçişleri Bakanı en yüksek yargıcı bile tehdit ederse, elbette yargının bağımsızlığından tarafsızlığından, hukukun üstünlüğünden, adaletin tecellisinden söz edilemez; yargıya güven diplerde sürünür.

***

Hakkaniyetle söylemeli ki, yargıya güvensizliğin bütün kabahati adalet duygusundan ve bilincinden yoksun siyasetçilerde ve iktidar sahiplerine ait değil. Adalet profesyoneli yargıçlar ve savcılar da muktedirler kadar sorumlular yargıdan umut kesilmesinde. Demokratik hukuk devletinin kişilik sahibi savcıları ve yargıçları gibi davranmıyorlar. Cüppelerinde ilik ve düğme bulunmadığı hatırlatılarak kimsenin önünde eğilmemeleri öğütlenedursun, mafya şefinden 10 bin dolar maaş bağlanan siyasetçiye soru soracak bir savcı bulunamıyor örneğin.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 17-25 Aralık sürecinde kendisiyle ilgili hazırlanan dosyalar için itiraf niteliğinde açıklamalar yaptı; “Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. ‘Reis’, Sayın Cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı” dedi; ama nezaketen de olsa çağırıp soracak bir savcı çıkamıyor.

Sokak ortasında gazetecileri, siyasetçileri döven yandaşlar, şehit cenazesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu yumruklayan ‘inek hırsızı’ yargılanamıyor…

Buna karşılık siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar, kitle örgütleri yöneticileri ve üyeleri bir iddianame bile hazırlanmadan yıllardır cezaevinde tutuluyor.

Çok daha vahimi, AK yargıdan şöyle bir karar çıkabiliyor: “Yüksek ihtimaldir ki halihazırda atama listesinde ya da el yazılı listede adının bulunması dışında delil bulunmayıp süreç içinde tahliye edilen sanık hakkında uzun sürmesi beklenen yasa yolları aşamasında örgüt üyesi olduğunu gösteren deliller dosyaya intikal etmeye devam edecektir.” (Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/96 Esas, 2018/231 Karar sayılı kararı.)

Yani, sanık hakkında hiçbir delil yok ama süreç içinde delil bulunması yüksek ihtimaldir. O nedenle sanığın 6 yıl 3 ay hapsine… İnanılır gibi değil ama AK yargı döneminde böyle kararlar verilebildi. Onca trajik yargılamalara ve kararlara karşın 12 Eylül dönemi mahkemeleri bugünkü kadar keyfi yargılama yapmıyorlardı.

Sözün özü, adalet ve yargı söz konusu olduğunda, darbe hukukundan arınıp daha ileri bir noktaya gidebilmiş değil Türkiye. Erdoğan imzasıyla “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” adıyla bir değil düzinelerce kitap yayımlansın, duayla adalet olmaz. Duayla sağlanamayan adalet, içtenlikten yoksun cafcaflı sözlerle hiç sağlanamaz. Sadece kendilerine adil olanlar adaletle yönetemezler. Adaletin ve yargının sınıfsal bir özü olduğunu unutmadan söylemeli ki, bir toplum ne kadar adalet istiyorsa en fazla o kadarını bulabilir. 

Hukuk iktidarların…” diyen Mihail Aleksandroviç Bakunin’in aziz anısına saygıyla!

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…