Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?

Rahmi Yıldırım

15 Kasım 2020
Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?

Başlıktaki soru itici karşılanabilir. Zaten önceki yazının başlığında da "Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi? diye sormuştum.

Bu sorular itici veya şaşırtıcı olmamalı. Zira Türkiye’de, Biden kazandı diye bayram edenler, Trump kaybetti diye ağlaşanlar var. 

Önceki yazıda ABD başkanlık seçiminin Türkiye’de kutuplaşmaya yol açtığından, sanki Tayyip Erdoğan seçimi kaybetmiş gibi bir kesimin Trump için yas tuttuğundan, diğer kesimin (aynı yaygınlıkta olmasa da) sevinç duyduğundan söz etmiştim. 

Kaldığımız yerden devam edelim. Kabaca tasnif etmek gerekirse, Trump’ın seçimi yitirmesi, daha doğrusu Biden’in kazanması sol liberal mahallede bayram sevinciyle karşılandı. Ulusalcı ve sosyalist mahalleler “ABD’de Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki fark, Coca Cola ile Pepsi Cola arasındaki fark kadardır” kayıtsızlığını kayda geçirdiler. Buna karşılık Tayyip Erdoğan yanlısı sağ liberal, milliyetçi, muhafazakâr, dindar, dinci, ırkçı mahallelerde Trump yeniden başkan seçilemedi diye hüzün ve göz yaşı var.

Öyle bir hüzün ki, Tayyip Erdoğan seçimi kaybetmişçesine Trump için ağıtlar yakıldı, kasideler ve mersiyeler yazıldı. Bu mahalle ve sokakların kanaat önderlerine göre, ABD’deki seçim mücadelesi küreselci-millici kavgasıdır; Trump, küreselci çeteye karşı milli ekonomi yandaşlarının temsilcisidir, liberal değerlere karşı milli hassasiyetlerin savunucusudur…

Erdoğan meftunu sağcı mahalle ve sokaklardaki bu değerlendirmelerde Trump’ı devrimci ilan eden bile çıktı. Buna göre, “Amerika’daki süreç, 2002’de AK Parti’nin iktidara geldiği Anadolu Devrimi ile büyük benzerlikler taşıyor. Seçimin bu kadar çekişmeli geçmesinde Amerikan halkının küreselci kartellerin tekelindeki müesses nizama duydukları öfke ile değişim talebi belirleyici oluyor. Bu yüzden ABD’de artık her seçim yarışı rutin bir sandık rekabetinden çok bir devrim mücadelesine dönüşüyor. Trump kaybetse bile şimdiden tarih yazdı. Demokratların adayı Joe Biden’ın açık ara sandıktan çıkacağı propagandası yapan küreselci çete hezimete uğradı. Trump, daha şimdiden ABD’deki derin devlete, küreselci vesayete, akademi ve medya çevrelerinin propagandasını yaptığı bürokratik oligarşiye isyanın simgesine dönüşmüş durumda.”

Bu satırların sahibi kalem profesyoneline göre, Trump ipi göğüsleyebilseydi, dört yıl önce imza attığı devrimi daha ileriye taşıma fırsatı bulacaktı. (Devrim nedir ne değildir tartışmasına girmeyelim bu aşamada.)

***

Joe Biden ile Donald Trump arasındaki yarışın Türkiye’de bu denli yankılanması, siyaset ve medya âlemindeki seçkinlerin Trumpçı – Bidenci diye saflaşmaları basit bir kamplaşma ve kutuplaşma olarak görülmemeli. ABD’deki yarışın Türkiye’de bu denli ilgiyle tartışılması en başta ABD’nin küresel hegemonyasından ileri geliyor. Trump’ın beyaz kökten dinci, ırkçı, cinsiyetçi, lümpen, saldırgan, yalancı, merhametsiz, doğa düşmanı karakteri ve davranışları da Beyaz Saray için girilen seçim yarışına ilgiyi ister istemez arttırdı. 

Dünyanın geri kalan kısmında da geçerli bu tespitlere ek olarak, ABD’nin seçimine Türkiye’deki ilgi asıl olarak, Türkiye’nin NATO’ya girdikten bu yana elini kolunu bağlamış bağımlılık ilişkisinden ileri geliyor. Bu bağımlılık ilişkisinde Türkiye’nin sağcı iktidarları ABD siyasetinin muhafazakâr, ırkçı çevrelerle içli dışlı partisi Cumhuriyetçi Parti’ye daha yakın oldular. “Küçük Amerika” hayali, Türkiye sağının kızıl elmasıdır denilebilir. Bu hayal ve kendinde menkul “stratejik ittifak” ilişkisi içinde Turgut Özal, Cumhuriyetçi Başkan George Bush ile kanka idi. Ailecek görüşüyorlar, birbirlerine Corc ve Targıt diye hitap ediyorlardı. (Kanka gibi görünmelerine karşılık Corc, 1993’te Targıt’ın cenaze törenine katılmaya tenezzül etmedi; üstelik o tarihte Kuveyt’te idi. Corc’un yani Baba Bush’un işbirlikçisine verdiği değerin sınırı böylece anlaşılmış oldu.) 

Tayyip Erdoğan da oğul George Bush ile kanka oldu. İktidarının ilk haftalarında Washington’da Bush’u ziyaret etmiş, yurda döndükten sonra, Irak’ın işgaline Türkiye’yi ortak etmek için TBMM’de olağanüstü çaba göstermişti. İşgal tezkeresi 1 Mart 2003’te İç Tüzük engeline takılınca hava sahasını işgalcilere açmakla yetinmek zorunda kalmış ve Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerinin sağ salim dönmeleri için dua etmişti. 

Sonrasında Erdoğan kendisini Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Eşbaşkanı, Diyarbakır’ı da projenin merkezi ilan etmişti. ABD’nin önceki bütün işgalleri gibi BOP’un amacı da “demokrasi ihracı” idi. Irak’a BOP kapsamında demokrasi ihraç edilmişti! 

***

Erdoğan, 2008 seçiminde oğul Bush’tan koltuğu devralan Barack Obama’nın da gözdesiydi. Öyle ki Obama, 2011’de Arap Baharı’nın başladığı günlerde, dünyada en güvendiği beş liderden birinin Erdoğan olduğunu söylüyordu. Obama’ya göre, Erdoğan “ılımlı Müslüman” kişiliğiyle “Doğu ile Batı arasındaki uçuruma köprü” olabilecek bir liderdi; Erdoğan yönetimindeki “Batı dünyasının parçası ılımlı İslam ülkesi Türkiye” İslam coğrafyasına örnek olabilirdi. Bu düşünceyle Obama, geleneksel Kanada ve İngiltere ziyaretlerinden sonra ilk olarak Türkiye’ye gelmişti. İletişim kuramcısı Marshall Mc. Luhan’ın “Araç mesajın kendisidir” özdeyişini anımsatırcasına, Obama “Ziyaret dünyaya mesaj mıdır, evet!” diye vurgulamıştı. 

Erdoğan, Obama ile kanka olmadıysa da BOP Eşbaşkanı olarak desteğini esirgemedi. Obama Suriye’yi karıştırırken baş destekçisi Erdoğan’dı. Erdoğan, bir iki hafta içinde Şam’da zafer namazı rüyası görüyordu. Obama Libya’ya demokrasi(!) ihraç ederken de baş destekçileri arasında Erdoğan vardı. 

***

Erdoğan Obama ile (nedense) kurmadığı yakınlığı Donald Trump ile kurmaya çalıştı. Ne de olsa Trump, Erdoğan’ın 2002’deki Anadolu devrimini(!) Amerika’ya taşıyan liderdi! Ne ki, Erdoğan ne kadar yakın olmak istediyse de Trump aynı sıcaklıkla karşılık vermedi.

Örneğin, Erdoğan, Fetullah Gülen’in iadesi için defalarca girişimde bulundu; Trump değil iade etmek, üçüncü bir ülkeye bile göndermedi.

Casuslukla suçlanan Rahip Brunson için Erdoğan “Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın!” diyerek kendisini ortaya koydu; Trump “ekonominizi mahvederim” diyerek saldırdı. Sonuçta Brunson serbest bırakıldı, ülkesine döndü.

Trump'tan Erdoğan'a mektup: Aptal olma!

Erdoğan Ekim 2019’da Suriye’ye harekât başlattı. Trump “Türkiye sınırı aşarsa ekonomisini tamamen yok ederim!” diye tehdit etti. Ardından Erdoğan’a mektup gönderip, YPG Komutanı Mazlum Kobani ile diyalog kurmasını tavsiye etti; “Sert adam olma, aptal olma!” diyerek hakaret etti. CHP milletvekili Mahmut Tanal, Trump hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. İstanbul Savcılığı, uluslararası hukukta yeri olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

Sürüncemeye bıraktırdığı Halkbank davası hariç, Rusya’dan alınan S400 füzeleri, F35 savaş uçağı projesinde dışlanmak, İslam dünyası ve İsrail ile ilişkiler sorunlarında da Trump hep Erdoğan’ın aleyhinde oldu. Esasen Trump, yakın tarihin en tehlikeli İslamofobik lideriydi; Erdoğan’ın inanç ve değerlerinin hep karşısındaydı, neredeyse tüm Müslümanları terörist olarak görüyordu. Onca İslamofobik yaklaşımına karşın Trump, Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri liderleriyle parasal çıkara dayalı ittifak kurabildi. Bu ittifak, Erdoğan’ı (dolayısıyla Türkiye’yi) İslam coğrafyasında daha da yalnızlaştırdı. 

Daha ilerisi, Trump Kudüs’ü İsrail’i başkenti ilan etti; bununla kalmadı, başka ülkeleri de buna zorladı. Oysa Erdoğan, "Kudüs demek, İstanbul demektir, İslamabad, Jakarta, Medine, Kahire, Şam, Bağdat demektir. Kâbe demek, tüm Müslümanlar olarak hepimizin şerefi, namusu, onuru, haysiyeti, varlık gayesi demektir. Biz bunların hiçbirinden vazgeçemeyiz. Kudüs giderse Medine’yi koruyamayız. Medine giderse Mekke’yi koruyamayız. Mekke giderse Kabe’yi de kaybederiz” diyordu. 

Erdoğan böyle diyedursun, İslam dünyasına Kudüs’ü kaybettiren, Erdoğan’ı İslam coğrafyasında yalnızlaştıran, “aptal olma” diyerek hakaret eden, “ekonomini mahvederim” diye tehditler savuran, Fetullah’ın iadesinde ayak sürüyen Trump nihayet seçim kaybetti. Erdoğan-Trump dostluğunun özeti asgari budur. Ama Erdoğanperest kanaat bezirgânları, Trump kaybetti diye ardından kaside ve mersiye yazıyorlar. Irkçı, beyaz kökten dinci, cinsiyetçi, lümpen, saldırgan, merhametsiz, doğa düşmanı bir lider dört yıl daha ABD’yi yönetemeyecek, dünyanın başına bela olamayacak diye gözyaşı döküyorlar. Anlaşıldı ki, Kudüs ve Kâbe sevdası, Erdoğan-Trump aşkının yanında hiçten ibarettir!

***

Her şey bir yana, Trump’a dizilen övgülerin, ardından yakılan ağıtların arka planında, Biden’in “Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devireceğiz” densizliğinin etkisi olsa gerek. Bu densizlik öylesine korku salmış ki, Biden’ın başkanlık döneminde Anayasa Mahkemesi’nin 2023 seçiminde Erdoğan’ın adaylığını veto edeceğini yazan bile çıktı… Tabii bir de, Trump’ın kaybetmesiyle birlikte sıranın dünyanın dört bir yanındaki kopyalarına geldiği varsayımına dayalı “domino efekti” kuramı… (Ağır entelektüel öyle yazdı.)

İşte Trump için yakılan ağıtların, dizilen övgülerin arka planında asıl olarak bu “domino efekti” varsayımı var. Kanaatimce boşuna üzülüyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde “Amerika halkı Trump’ı indirdi, sıra bizde” havası yok. En azından Türkiye’de böyle bir hava yok, olmaz da. Ama Erdoğan sofrasından arta kalanlarla ziftlenen vakanüvisler ve mabeyin katipleri “Biden, Halkbank dosyasını açıp Erdoğan’ı ham yapar mı?” korkusu içindeler. Dediğim gibi, boşuna korkuyorlar. Biden, Erdoğan’ı ham yapmaz. Erdoğan, Trump ile kurduğu dostluğun(!) daha ilerisini Biden ile de kurar. Kesin bilgidir! Geçmişte kendisine onca hakaret eden Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş ile nasıl dost olmuşsa, Biden ile de dost olur. Siyaset ve diplomasi tarihi böyle nice dostlukların(!) tarihidir.

İkincisi, Trump kaybetti diye gerçekten boşuna üzülüyorlar. Trump 2016’da zaten kazanmamıştı ki, 2020’de kaybetmiş olsun. Türkiye’nin adaletsiz seçim sistemine bile göre Trump 2016’da başkan seçilemezdi. Trump’ın 2016’da rakibinden daha az oy almasına karşın başkan seçilmesi tamamen Amerikan seçim sistemindeki garabetin sonucuydu. Trump 2020 seçiminde de azınlıkta kaldı; bu kez başkan seçilemedi. Trump başkan seçilemedi ama onca ırkçı, beyaz kökten dinci, insan ve doğa düşmanı söylemine karşın, oylarını arttırdı; Amerikan halkının yarıya yakınından destek aldı. Covid19 salgınına karşı ciddi mücadele etseydi, Biden’a karşı kazanabilirdi. Biden’a oy verenlerin çok büyük bölümü Biden’ı beğendikleri için değil, Trump kazanmasın diye oy verdiler. Amerika ve dünyanın geri kalanı için asıl tehlike budur ki, Türkiye’deki Trump meftunları illa üzüleceklerse asıl buna üzülmeliler! Irkçılığın, yobazlığın Amerikan halkından bunca destek görmesi sonrasında Biden’ın daha yumuşak ve esnek bir Trump’a evrilmesine de şaşırılmamalı.

Sonuç olarak, ne Trump kaybetti diye karalar bağlanmalı ne de Biden kazandı diye bayram edilmeli. Biden kazandı diye Amerikan emperyalizminin rotasında esaslı bir değişiklik olmayacak. Zira ABD’de başkan emperyal katarın makinistidir, dış politikada rota önceden bellidir. Trump gibi Biden da, ABD kurulu nizamının temsilcisidir. 

Her şeye karşın, Trump’ın yitirmesi, Biden’ın seçilmesi, Türkiye’deki medya ve siyaset sefaletini gözler önüne sermesi açısından hayırlı olmuştur!

Bir değeri yok ama sabık vezir damat Berat Albayrak’ın deyişiyle “At izi it izine karıştı. Allah sonumuzu hayreylesin!”

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…