Gezi davası: Mahkeme, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verdi

18 Temmuz 2019
Gezi davası: Mahkeme, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verdi

Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesine karşı başlayan, Türkiye geneline yayılan ve milyonlarca insanın katıldığı Gezi eylemlerinin üzerinden altı yıl geçtikten sonra açılan Gezi Parkı davasının ikinci duruşması Silivri’de görüldü. 

Gün boyu sanık avukatları ile Osman Kavala'nın savunma yaptığı duruşma sonrasında beklenen yine olmadı. Savcının talebi üzerine mahkeme, Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar verdi.

Davanın tek tutuklusu olan iş insanı Osman Kavala, yaklaşık 21 aydır cezaevinde. Sivil toplum yöneticisi Yiğit Aksakoğlu, 25 Haziran’da görülen duruşmada tahliye edilmişti.

Dava kapsamında Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Memet Ali Alabora, Mine Özerden, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Şerafettin Can Atalay ve Tayfun Kahraman da tutuksuz yargılanıyor. Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

Davada 16 kişi hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor. 

Avukat Fikret İlkiz yaptığı savunmada, “Sivil itaatsiz eylemlerle, devlet açısından olumsuz anlaşılan bir kapı araladığını söylüyor. Bu kapıları tutanlar savcılardır, eğer siz bu kapıları tutamıyorsanız yazamazsınız" dedi, ardından devam etti: 

"Bizim anlamaya çalıştığımız, üstüne konuşmamız gereken bir dil meselesi var. Türkçe ne anlama geldiği anlaşılamadığı için böyle iddianameler karşımıza çıkıyor. Yıllar önce dönemin Adalet Bakanı bir TV konuşmasında ‘iddianamelerin kalitesiz’ olduğundan bahsetmişti. 1960 ve 80 darbelerinde olduğu gibi TC devletini zora sokarak hükûmetin görevini engellemeye teşebbüs ettikleri, erken seçime zorlamak istedikleri, gerçekleşmezse Suriye ve Mısır’da olduğu üzere iç savaş ve darbe ortamına zemin hazırlamak gayretinde olmak üzere” deniyor.

‘DEMOKLAS’İN KILICI GİBİ TUTAMAZ’

İlkiz, aynı iddialarla ilgili kesinleşmiş kararlar olması halinde yeniden yargılama yapılamayacağını belirterek şöyle devam etti: “Aynı suçtan iki yargılama yapılamaz denecektir. Tayfun Kahraman hakkında iki ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı var. İki tane kovuşturmaya yer olmadığı kararı olsa da yeni delil elde ettik diyebilirdiniz, biz bunu da gördük. Ama siz bunu bile demediniz. Yeniden kıymetlendirdik deyip geçtiniz. Eğer kovuşturmaya yer olmadığı kararı varsa ki Kahraman için var, bunları usule uygun şekilde kaldırmadığınız sürece dava açamazsınız. Yani ceza tehdidini insanların üstünde Demokles’in Kılıcı gibi tutamazsınız. Siz mahkemelerin kararlarını yok sayıyorsunuz.”

Aksakoğlu’nun avukatı Turgut Kazan iddianame hakkında, “TCK 312. madde (hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs) bakımından bırakın yasayı hukuku, akla ziyan bir metindir” ifadesini kullandı.

Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Özgür Karaduman savunmasına başladı. "Bu iddianame, Türkiye'nin yakın geleceği açısından da çok önemli" diyen Karaduman devam etti:

"15 Temmuz gibi devletin bir dönem siyasal ortaklığını yapmış Fethullahçı çetenin darbesini tartışırken, Fethullahçı çetenin hazırladığı kıymetlendirilmiş bir iddianameyle yargılanıyoruz. Kıymetlendirilmiş iddianamesi olan ülkenin kıymetlendirilmiş siyaseti olur. Eğer siyasi iktidar gerçek anlamda Fethullahçı çete ile mücadele ettiği iddiasını taşıyorsa, bu çete tarafından hazırlanmış iddianameye kıymet vermemesi, reddetmesi gerek. Ciddiyet, hukukun en önemli konularından biri. İddianamenin 29. sayfasında 5. Haziran 2013'te "anambunelan" takma adlı Uludağ Sözlük yazarının "OccupyTurkiye ve emperyalizm" başlığı altında, Gezi'nin sıcağı sıcağına yazdığı entry, iddianamede doğrudan yer almış. İddianame işte bu kadar ciddi. Kıymetlendirilmiş iddianamenizin açık kaynak raporu, liseli ergenlerin, gece canı sıkılanların yazı yazıp sohbet ettiği sözlük sitesinden alınmış" 

Karaduman, "Gezi zaten aklandığına, üzerinden 6 yıl geçtiğine göre, Rahip Brunson vakası sonrası Türkiye'de siyasal paranoyaya dönüşen siyasal iktidarın her şeyi başarılı şekilde götürmesine rağmen dış güçlerin engellemeye çalıştığı algısıyla McCarthy dönemi cadı avı mantığıyla yapılan bir yargılamayla karşı karşıyayız. 2911'den gözaltına aldıkları insanları 312'den yargıladığı bu insanlara delil yapmaya çalışıyorlar. Bu iddianame olası muhalefet imkanlarını daraltabilmek amacıyla, yeniden ısıtılıp kıymetlendirilerek altı yıl sonra yeniden tarihe geçti. Bu dava, tarihsel olarak da güncel olarak da kendi iddialarını kendisi çürüten iddianame olarak tarihteki yerini aldı" ifadelerini kullandı.

Duruşma verilen aranın ardından yeniden devam etti. 

Avukat Eren İşler savunma için söz aldı. İşler,  şöyle dedi:

"Gezi'nin üstünden 6 yıl geçtikten sonra yazılan iddianame ile ilgili işlem yapıyorsunuz, soruşturma dosyasındaki şüphelilerin bir kısmı hakkında bu iddianame. Eğer gerçekten hükümete karşı işlenen bir suç olsa bir işlem yapılması için 6 yılın beklenmesi mümkün mü? Ki bu süre içinde seçimler yapılmış, anayasa işlemiş. Bu kadar eleştirdiğimiz iddianame bile Gezi direnişini şiddetsiz eylem olarak değerlendiriyor. Sanıkların cebir ve şiddet kullandığına dair bir kanıt göstermiyor hatta iddia bile etmiyor. İddianame yönelttiği suç açısından kendi içinde çelişiyor ve bütün hatalarına ek olarak hukuki niteleme yaparken büyük bir ciddiyetsizlik yapıyor. Bir belgenin başına iddianame başlığı konunca o iddianame olmuyor. Cumhuriyet savcısının görüşlerini iddianame olarak okuyoruz. İddianamenin herhangi bir yerinde delilin bir faille ilişkilendirildiğini de görmüyoruz. "Anlaşılmıştır, göstermiştir kanaati edinilmiştir, dikkat çekicidir, görülmüştür" gibi tamamen çıkarım yaparken kullandığımız kelimeler iddianamede tekrarlanıyor. İddianamedeki dil hatası bundan ibaret de değil. Sanıkları küstahça davranmakla da suçluyor. "Şirk koşmak" gibi dini bir terimi anayasal düzen için düşünebiliyor savcı."*

Gökçe Yılmaz'ın avukatı Bahri Belen, "Mantık ve felsefe açısından antogonizmaya örnek vermek gerekirse bu iddianame örnek olabilir. İddianamede şiddetsiz eylem biçimi üzerine teoriler anlatılıyor ardından 'cebir ve şiddetle işlenen bir eylemden dolayı sanıklar cezalandırılsın' deniliyor" derken, İnan Ekmekçi'nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan ise şöyle dedi:

"Müvekkilim Almanya'da çalışmaya başladı. Kendisi hakkında var olan yasaklamaya rağmen uluslararası istinabe yoluyla ifadesinin alınmasını istemiştim. Ama 25 Haziran'da verdiğiniz karar ile suçun karşılığı olan cezanın beş yılın üstünde olmasını gerekçe göstererek reddettiniz talebi. Ceza Muhakemesi Kanunu gereği sanığın mahkeme huzurunda bulunması asıldır ancak her kuralın istisnası vardır. Sanığın yurt dışında bulunması istisnadır. Mahkeme isterse istinabe yoluna başvurur. Mahkemenizden bir kez daha uluslararası adli yardım sözleşmesine göre takdir hakkınızı olumlu yönde kullanmanızı talep ediyorum" 

Can Dündar'ın avukatı Akın Atalay ise şu ifadeleri kullandı:

"Üç yıldır yurt dışında yaşıyor. "İşte Erdoğan'ın Yok Dediği Silahlar" yazısının ardından baskıya maruz kaldı. Birçok soruşturmaya dahil edildi, hakkında çok sayıda soruşturma var. Her ay periyodik olarak onun casusluğu iktidar temsilcileri ve uzantıları tarafından kamuoyuna aktarılıyor. Bugün can güvenliğinin olmadığı somut olgularla ortada. Hakkında ilk açılan haber davasının karar duruşmasının akabinde silahlı saldırıya uğradı. Bu durum mevcutken müvekkilime 'Hadi gel' deniyor. Eğer yargının kesintiye uğratılmaması isteniyorsa CMK, yurt dışında yaşayan sanığın istinabe yoluyla ifadesinin alınmasına izin veriyor. Müvekkilimizin sorgusunun bulunduğu ülkede yapılması talebimizi değerlendirmenize sunuyoruz."

Duruşmaya 15 dakikalık kısa bir ara verilmesinin ardından tutuklu bulunan Osman Kavala savunma yaptı. Kavala "Gezi protestolarını, hükümeti devirmeye değil, yanlış kararlardan döndürmeye yönelik demokratik bir kampanya olarak gördüm. İddianamedeki suçlamalarla ilişkin sorgulanmadım. İddianamedeki kurgunun temel unsurlarını teşkil eden Soros, Açık Toplum Vakfı, Taksim Dayanışması, Otpor'la ilgili bana hiçbir soru sorulmadı" dedi, ardından devam etti:

"Bana karşı delil olarak gösterilen fotoğraflar bir fotoğraf sergisi ve Gezi Parkı'nda çekilmiş fotoğrafım. Gözaltına alındıktan sonra savcı tarafından sorgulanmadım. İddianamenin tutuklanmamdan 16 ay sonra hazırlanmış olması da somut delil arama çabasının göstergesi. İddianamedeki deliller seyahat programım ile Anadolu Kültür'ün mali raporları. Bunların tutukluluğumla alakası olmadığı açık. Bu bilgiler ve mali raporlar suç işleme kastıyla fon kullanıldığına ya da kullandırıldığına dair bir somut delil içermiyor.Ben iki suçlamadan dolayı tutuklandım. Gezi olaylarının organizatörü ve finansçısı olmaktan ve 15 Temmuz darbesine destek vermekten. Aralarında üç yıl olan bu iki olay nedeniyle tutuklanmış olmam, savcılığın bu iki olay arasındaki bağlantıya ilişkin şüphe olduğunu gösteriyor. Bu şüpheleri beslemek üzere bazı basın organlarında yazılar çıktı. Beni suçlayan KOM dairesinin hazırladığı analiz raporunda hiçbir delil yok. 15 Temmuz darbe girişimine destek olması suçlaması iddianameye dönüşmedi, soruşturma dosyası olarak devam ediyor."

Osman Kavala'nın avukatlarından İlkan Koyuncu ise "Bugün Kavala hakkında tahliye kararı verilebilirse Kavala cezaevinden çıkabilir mi bilmiyoruz. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararını kaldırırsanız tahliye olması gerekir ama diğer dosya ne olacak, nasıl çözülecek? Sizin heyetinizin bunu çözebileceğine, Sulh Ceza Hakimliği'ni kararını kaldırırsa Kavala'nın tahliye olabileceğine inanıyoruz" ifadesini kullandı. 

Avukatları, İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin hakkındaki başka bir dosyada verdiği tutuklama kararına ulaşamadıklarını belirtti. İddia makamı, Kavala'nın atılı suçun katalog suç olmasından ötürü atılı suçun vasfı ve mahiyeti göz önünde bulundurarak tutuklama tedbirinin AİHM kararıyla ölçülü ve uyumlu olması nedeniyle tutukluluk halinin devamı talep edildi. 

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin soruşturmaları başlatan dönemin yetkili savcısı Muammer Akkaş 17-25 Aralık süreci sonrası 'FETÖ soruşturmaları' ile görevden alındıktan sonra şimdi firari durumda. İkinci iddianamede yer alan delillerin de neredeyse tamamı Akkaş’ın toplattırdıklarından oluşuyor.

Osman Kavala, dava öncesi T24’ten Şirin Payzın’ın sorularını yanıtlamış, davaya ilişkin bundan sonraki beklentisini şöyle açıklamıştı:

“Beklentim, elbette, tüm yargılananların üzerlerine atılan suçlardan beraat edecekleri. Buna kesin gözüyle bakıyorum. İddianamedeki kurgunun, ipe sapa gelir bir hali yok. Herhalde bir vakitte benim için de tahliye kararı verilecek. Ancak bu karar, cezaevinden çıkacağım anlamına gelmiyor. Tutuklanmamdan sonra, hiçbir temeli olmayan 15 Temmuz darbe girişimine destek suçlaması ayrı bir soruşturma dosyası olarak muhafaza edilmiş ve tutuklama kararım tuhaf bir biçimde iki dosya arasında paylaştırılmış. Bu ikinci dosya hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. 20 aydır iddianamesi ortaya çıkmadı.”

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…