Bayık Washington Post'a yazdı: Şimdi Kürtlerle Türk devleti arasında barış zamanı

4 Temmuz 2019
Bayık Washington Post'a yazdı: Şimdi Kürtlerle Türk devleti arasında barış zamanı

PKK kurucularından KCK Eş Başkanı olan Cemil Bayık, ABD'de yayımlanan Washington Post gazetesine "Şimdi Kürtlerle Türk devleti arasında barış zamanı. Bunu harcamayalım" başlıklı bir makale yazdı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise Washington Post'u "terör örgütü propagandası yapmakla" suçladı.

PKK'nın beş kurucusundan biri olan Bayık, "Uzun süredir devam eden bu sorunu kalıcı bir çözüme ulaştırmak için önümüzde bir fırsat var. Bu fırsatı kaçırırsak bir nesil boyunca benzer bir fırsat göremeyebiliriz" ifadelerini kullandı.

TSİ Çarşamba akşamı yayımlanan makalede PKK'nın 2000'lerin başından beri devletle yaptığı görüşmeleri, ateşkesleri ve 2015'te biten çözüm sürecinin ardından Suriye'deki gelişmeleri anlatan Bayık, "Bu zorluklarla başa çıkarken biz de hatalar yaptık" dedi ve ekledi:

"Kürt meselesinin yalnızca Erdoğan'ın partisiyle diyalog kurarak çözülebileceğini düşünecek kadar naiftık.

Cemil Bayık, ABD’nin önde gelen gazetelerinden olan Washington Post’taki makalesinde özetle şöyle dedi: 

"Türk devleti ve Kürt halkı arasındaki çatışmada kritik bir dönemeçteyiz. Uzun zamandır devam eden ihtilafı kalıcı bir barışa dönüştürmek için bir fırsatımız var. Bu fırsatı heba edersek, bir kuşak daha yakalayamayabiliriz.

1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, Kürtler vatandaş olarak tam bir tanınma için mücadele verdi. Baskı ve ayrımcılığın sayısız şekli ile karşılaştılar. Siyasi sistem içinde ilerleme kaydetmek adına 50 yılı aşkın bir süredir sonuç vermeyen çabaların ardından, silahlı direnişe başvurma dışında bize bir seçenek bırakılmadı. PKK 1978'de doğdu ve 1984'te gerilla savaşı başlattı. Türk devleti, mücadelemizi bastırmak için milliyetçilik ve politik İslam'ı kullanırken, partimiz başından beri, etnisiteler ve inançlar için özgürlük talep etti. 2012 yılında PKK, büyük engellere rağmen sürdürdüğümüz bir ateşkes uyguladı. PKK, rehin alınan tüm Türk askerlerini ve polislerini serbest bıraktı ve güçlerimiz aşamalı olarak Türkiye'den çekilmeye başladı. Bu müzakerelerin önünü açtı. İki yıl süren müzakerelerin ardından, Şubat 2015'te Kürt halkı ve Türk devletinin temsilcileri ile barış için ortak umutlarımızı ifade eden bir anlaşmaya varıldı. Ancak Erdoğan, müzakerelerin seçimlerde partisine fayda sağlamayacağı kararına vardığında, bir kez daha çatışmayı seçti. Türk devlet temsilcileri ve liderimiz Öcalan arasındaki düzenli görüşmeler sona erdi. Yeni güçlerle savaş yeniden başladı. Tank ve savaş jetleri 10 Kürt kentini dümdüz etti. Bir kez daha, devlet Kürt halkına ölümcül bir darbe indirmeye çalıştı. Demokrasi ve sivil ölümler pahasına, dinci aşırıcılık ve ırkçılık marifetiyle iktidarı elinde tutan AKP, mevcut haliyle sadece Kürtlere değil aynı zamanda Ortadoğu'ya ve tüm dünyaya tehdit. Mevcut sorunları ele alırken biz de hatalar yaptık. Kürt sorununun Erdoğan'ın partisi ile sadece diyalog yoluyla çözülebileceğini düşünecek kadar naiftik. 
Böylesine karmaşık ve iç içe geçmiş sorunları çözmeye çabalarken, Türkiye'nin tüm demokratik güçlerini dahil etme konusunda biz de daha fazla çalışabilirdik.

Aynı şekilde, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununa çözüm bulunması için Ortadoğu ve tüm dünyadaki demokrasi yanlısı güçleri harekete geçirebilirdik. Türkiye sınırları içinde, Kürt sorununun politik çözümünü müzakere etme taahhüdümüzü bir kez daha ilan ediyoruz. Daha önce söylediğimizi tekrarlıyoruz: Öcalan bizim müzakerecimizdir. Öcalan'ın son temaslarında işaret ettiği tüm hususlarla hemfikiriz ve kalıcı bir ateşkesi sağlamak için şunu açıkça belirtiyoruz ki, Öcalan'ın özgür bir biçimde katkı sunması ve çalışabilmesi bizim için elzemdir. Daha açık olmak gerekirse, Öcalan İmralı Cezaevi'nden güvenli bir eve transfer edilmelidir.

Dünyanın, hedeflerimizi desteklemede bir çıkarı var. Bugün Türkiye'deki kriz, özünde politik bir kriz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz yıllık Kürt politikasının iflasından kaynaklanmakta ve sorunun merkezinde, Türkiye'nin halihazırda karşılaştığı iç, bölgesel ve küresel zorluklar bulunmakta. Bu açıdan, Türkiye'nin, farklı etnik ve kültürel kimliklere alan açtığı yeni bir 'ulus' anlayışına çaresizce ihtiyacı var. Böylesi bir yaklaşım, Ankara'nın merkezi baskıcılığından uzak, bölgenin tarihi çeşitliliğini yansıtacak yeni bir yönetim sisteminde karşılık bulmalı.

Kürt sorununu çözerek, Türkiye demokrasi, istikrar ve Ortadoğu'da barışı sağlamada belirleyici bir rol oynayabilir. Ancak Türk devleti bunu yapmayı reddediyor. Diğer yandan, biz Türkiye'nin demokratikleştirilmesi aracılığıyla Ortadoğu'nun demokratikleştirilmesi için çaba göstermeye devam edeceğiz."

Çeviri: Ahval

Makalenin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz

İbrahim Kalın: Basın özgürlüğü ile izah edilemez

Ankara'dan tepki gecikmedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, açıklama yaptı. Kalın, "Washington Post gazetesinin bugünkü nüshasında terör örgütü mensubu bir kişinin yazısını yayımlaması, büyük bir skandaldır" dedi, ardından devam etti: 

"ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinde olan ve ABD yönetiminin başına ödül koyduğu bir teröriste sayfalarını açan Washington Post, açıkça terör propagandası yapmakta ve ABD yasalarını da çiğnemektedir. Bunun basın ve ifade özgürlüğü ile izah edilmesi mümkün değildir. Bu durum, El-Kaide yahut DEAŞ terör örgütünün bir mensubuna gazete yazısı yazdırmaktan farksızdır. Bir terör örgütünün başını Kürtlerin temsilcisi gibi göstermek, her şeyden önce Kürtlere yapılmış bir hakarettir. Türkiye, terörün her türüne ve onun destekçilerine karşı kararlılıkla mücadele vermeye devam edecektir."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise Washington Post'a "ABD yönetiminin başına ödül koyduğu bir teröriste sayfalarını açan Washington Post, açıkça terör propagandası yapmakta ve ABD yasalarını da çiğnemektedir" sözleriyle tepki gösterdi.

Kalın "Bunun basın ve ifade özgürlüğü ile izah edilmesi mümkün değildir. Bu durum, El-Kaide yahut DEAŞ terör örgütünün bir mensubuna gazete yazısı yazdırmaktan farksızdır. Bir terör örgütünün başını Kürtlerin temsilcisi gibi göstermek, her şeyden önce Kürtlere yapılmış bir hakarettir" dedi.

Dışişleri: Terörizmin teşvik edilmesinin önlenmesi ilkesi çiğnendi

Dışişleri Bakanlığı ise bu yayının "uluslararası toplumun terörizmle mücadelede en temel taahhüdü olan 'terörizmin teşvik edilmesinin önlenmesi' ilkesini ağır biçimde ihlal ettiğini" söyledi.

Bakanlık, internet sitesnden yaptığı açıklamada "Terörle mücadelede terör örgütleri arasında ayrım yapılmaması elzemdir. PKK'nın terör propagandasına alet olan ve DEAŞ, El Kaide ve diğer terör örgütleri konusunda sergilenen duyarlılıkla bağdaşmayan bu yaklaşım terörle mücadelede ikiyüzlü uygulamanın yeni ve vahim bir örneğidir" ifadelerini kullandı.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…