'Suudi gazeteci Kaşıkçı'yı parçalayıp 15 kişiye taşıttılar'

8 Ekim 2018
'Suudi gazeteci Kaşıkçı'yı parçalayıp 15 kişiye taşıttılar'

AKP'Lİ AKTAY: MANİ OLAMADIK --Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, salı günü Levent'teki Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra ortadan kaybolan Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü, cesedinin 15 parçaya ayrılarak yok edildiğini iddia etti.

Bir süre sürgünde Washington’da yaşayan Cemal Kaşıkçı aynı zamanda Washington Post gazetesine de çalışan bir Suudi rejim muhalifi gazeteciydi. Evlenmeye hazırlandığı Türk nişanlısıyla Salı günü ilgili düğün evraklarıyla ilgili konsolosluk binasına giren Kaşıkçı’dan, o günden bu yana haber alınamadı. Olayı basına ve Türk makamlarına Cemal Kaşıkçı’nın kendisini konsolosluk binası önünde bekleyen Türk nişanlısı açıklamıştı.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın da üyesi olduğu Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, gazetecinin konsoloslukta öldürüldüğünü, cesedinin 15 parçaya ayrılarak binadan çıkartıldığını iddia etti.

Hürriyet'ten Eyüp Serbest'in haberine göre Kışlakçı, şunları söyledi:

"Bize ulaşan haber öldürüldüğü yönünde. ‘Kendisi öldürüldü. Cenaze hazırlıkları yapın' dediler. Çok vahşice ve barbarca. Diplomasi tarihinde böyle bir barbarlık yaşanmadı. Böyle bir vahşilik yaşanmadı. Konsolosluğunuza misafir olarak gelen birisini katlediyorsunuz, öldürüyorsunuz. Kabul edilebilir bir şey değil. Türk polisi ve Ömer Çelik de bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Biraz detay zikrettiler. 15 kişinin gelip elçiliğe Cemal Kaşıkçı'dan önce girmeleri ve bir saat sonra çıkmaları… İki ülkeden gelen uçakla birilerinin bu eyleme giriştikleri iddia ediliyor."

Tüm detaylar ortaya çıktıktan sonra konsolosluk önünde cenaze namazı kılacaklarını belirten Kışlakçı, şöyle devam etti:

'TARİHTE BÖYLE BİR VAHŞİLİK YOK'

"Tüm yetkililerin teyit ettiği şey, öldürüldüğü. Girdikten sonra bayıltılıp, cesedin parçalanarak 15 kişiye dağıtıldığı ve götürüldüğü. Bunu açıklayacak yetkililer. Tarihte böyle bir vahşilik yok. Washington Post yazarıydı, ailesinin birçoğu Amerikan vatandaşıydı. Kendisinin de bu yönde hazırlığı vardı. ABD vatandaşlığına geçeceğini söylüyordu. Türkiye'nin içinde buna cüret etmemeliydiler. Buna ABD'nin de tepkisini bekliyoruz. Özgürlükler ülkesidir ABD, buna bir tavrı olmalı. Dünya vicdanı buna sessiz kalmamalı."

Kışlakçı, Suudi gazetecinin cenazesinin konsoloslukta olup olmadığı konusunda, "Burada olmadığını biliyoruz. Bu yüzden kamera bilgilerini istedik. Sayın Konsolos Reuters'ı çağırıp bütün odaları gösterdi. Bizim başından beri talep ettiğimiz bir şey vardı: Kamera görüntüleri. O gün kameranın çalışmadığını ifade ettiler Reuters'a. Bu bile her şeyi gösterir" diye konuştu.

AKP'Lİ AKTAY: KAŞIKÇI'NIN VAHŞİ BİR BİÇİMDE ÖLDÜRÜLMESİNE MANİ OLAMADIK

Suudi Arabistan ile bir krize işaret eden bu gelişmenin ardından, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Kaşıkçı'nın arkadaşı Yasin Aktay, Yeni Şafak Gazetesi'ndeki köşesinde konuyu irdeleyen bir yazı kaleme aldı. 

Kaşıkçı’nın başına gelmiş görünen şeylerin sadece şahsına yönelik bir eylem olmadığını aynı zamanda Türkiye’ye yönelik de bir operasyon olduğunu belirten Aktay, gazetecinin öldürüldüğünü doğrular ifadeler kullandı ve ekledi:

"Bu vahim ve vahşi eylem bütün dünyada beklenebileceği gibi büyük bir infiale yol açmış bulunuyor. Bu mızrak hangi çuvala sığacak diye sormuştuk, ilk anda apar topar telâşla üzerine örtülen yamalı çuvallar hiçbir şeyi örtemediği gibi her şeyi daha ayan beyan ortaya koymaktan başka bir işe yaramadığı gibi ismi ve başına gelenler dünyada büyük bir değişim talebinin sembolü haline gelecek gibi görünüyor."

"Ne yazık ki şu ana kadar ortaya çıkan verilere göre bize haber iletildiğinde iş işten geçmiş bile. Onu koruma, onun için sağken bir şeyler yapma imkanımız hiç olmamış. Doğrusu bu bize yüklediği emanetin ağırlığını daha da artırıyor.''

Aktay, "S. Arabistan’ın bugünkü yönetiminin kendi muhaliflerini susturma tarzı ciddi bir küresel sorun haline gelmiş durumda. Konu artık bir ülkenin iç sorunu olmaktan çıkmıştır" görüşünü dillendirdi. 

KAŞIKÇI REJİM MUHALİFİ

Suudi gazeteci, radikal İslam'ın önüne geçebilmek için ülkedeki din eğitiminin gözden geçirilmesi gerektiğini, din eğitiminin yalnızca dini okullarda verilmesini, çocuklara bir dinin empoze edilmemesi gerektiğini savunuyordu.

Suudi Arabistan'da Selefi mezhebinin temelini oluşturan din adamlarından İbn Teymiye'nin görüşlerine bu kadar itibar edilmemesi gerektiğini söylüyordu. Yazı işleri müdürlüğünü yaptığı dönemde Al Watan'da da ülkedeki radikal İslamcılığı eleştiren yazılar ve karikatürler yayınlanması, ülkedeki ulemanın en çok tepkisini çeken konular arasındaydı. Kaşıkçı'nın görevine son verilmeden önce kıdemli bir din adamı, gazetenin alınmasının günah olduğunu söyleyen bir fetva yayınlamıştı.

O dönemde New York Times gazetesinde yayınlanan bir makalede, Suudi Arabistan'da radikal İslamcıların bombalı saldırılarının ardından Al Watan'ın radikal İslam'ı sorgulamasından rahatsızlık duyan üst düzey yedi din adamının dönemin veliaht prensi Abdullah'a giderek şikayetlerini bizzat ilettikleri aktarılıyordu.

Alman Spiegel dergisine göre Kaşıkçı ülkesinde eleştirilerini en yüksek sesle dile getiren entelektüellerdendi. 2011'de Arap ülkelerini sarsan isyanlar sırasında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da konuştukları Kaşıkçı'nın "Mutlak monarşinin devri bitti. Tek çare demokrasi" sözlerini "Suudi Arabistan'da başka biri bu sözleri söylese sorgulanır ve hapse atılırdı" sözleriyle yorumlamıştı.

Kaşıkçı Spiegel'e eskiden bin Ladin'in, Arap ülkelerindeki yolsuz rejimleri devirmenin yalnızca iki yolu olduğuna yönelik görüşlerine katıldığını, bunlardan birinin siyasi sistemin içine sızmak, diğerininse şiddetli ayaklanmalarla rejimleri devirmek olduğunu, o dönemler demokrasiyi bir seçenek olarak görmediklerini söylemişti.

Suudi Arabistan'ın o dönemde halkı memnun etmek için kesenin ağzını açarak 129 milyar dolarlık harcama yapmasını eleştiren Kaşıkçı, Spiegel'e şunları söylemişti:

"Bu yöntem işe yaramaz. Yarın halka 100 trilyon dolar dağıtılsa yine herkesi mutlu edemezsiniz. Petrol bittiğinde ne olacak?

"Herkes çağdaşlığı istiyor ama kimse bunun yan etkileriyle yüzleşmeye yanaşmıyor. Bir gün diğer uluslar gibi bu ulus da reform yapacak. Bizim de özgürlük, şeffaflık, hukukun üstünlüğü, seçilmiş bir başbakan ve gerçek bir parlamentoya ihtiyacımız var.

"Tunus ve Mısır'da demokrasi mücadelesi başarıya ulaşırsa ne olacak? Siyasi olarak izole kalmayı göze alamayız.

"Tarih akıyor ve kimse bunu durduramaz."

Yazılarında Suudi Arabistan'ın Katar'a yönelik politikalarını ve Yemen savaşını eleştirdi.

Suudi Arabistan'da 2017'de yolsuzluğa karşı yapıldığı açıklanan ve çok sayıda prensin gözaltına alındığı operasyonun, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın iktidarını pekiştirme operasyonu olduğunu savundu:

"Muhammed bin Salman adaleti kendi istediği gibi uyguluyor. Hafif eleştirilere bile tamamen toleranssız."

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…