Erdoğan'ın gücünü genişleten seçim sonrası Türkiye'de neler olacak?

27 Haziran 2018
Erdoğan'ın gücünü genişleten seçim sonrası Türkiye'de neler olacak?

Haaretz gazetesi, ''stratejik öneme sahip bir NATO ülkesinin başındaki kişi olarak Erdoğan’ın zaferinin etkin bir şekilde tek adam yönetimi olarak şekillenceği ve sonuçların giderek artan oranda toleranssız ve otokratik eğilimleri getireceği'' yorumuna yer verdi.

Türkiye Cumhurbaşkanı, zaten diğer başkanlık demokrasilerine göre kuvvetler ayrılığından yoksun olan bir ülkede, kaldırılan başbakanlığın da bütün yetkilerini üstleniyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta sonunda yapılan seçimlerin ona uzun zamandır hedeflediği muazzam derecede genişletilmiş yönetim güçlerini kazandırmasının ardından yeni bir dönemi başlatıyor. Fakat Partisi AKP'nin parlamentoda çoğunluğu kaybetmesiyle Milliyetçi Hareket Partisinin desteğine bağımlı hale geldi.

Eleştirmenler, stratejik öneme sahip bir NATO ülkesinin başındaki kişi olarak Erdoğan’ın zaferinin etkin bir şekilde tek adam yönetimi olarak şekillenceğini ve sonuçların giderek artan oranda toleranssız ve otokratik eğilimleri getireceğini belirterek uyarılarla karşıladılar.

Bu sürecin ne getireceğine ve ve seçim sonuçlarının gerek Türkiye ve gerekse onun uluslararası ilişkileri için ne anlama geldiğine bakalım.

Ekonomi

Türkiye’nin gittikçe zayıflayan ekonomisinin kaderi Erdoğan’ın ekonomiyi nasıl idare edeceğine bağlı olarak gelişecek, Erdoğan zafer konuşmasında amacının ülkeyi cumhuriyetin yüzüncü yılı 2023'de dünyanın en iyi 10 ekonomisi arasına sokmak olduğunu söyledi, Fakat bunu nasıl başaracağı hala belirsiz.

Türkiye enflasyon artışıyla zarar görmüş durumda ve dövizle mücadele halinde. Senenin başından beri TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı 20% civarında, buna rağmen ülke ekonomisi 7% lik bir büyüme gerçekleştirdi. Eleştirmenler bu büyümenin sürdürülemez görkemli inşaat projelerinden kaynaklandığını belirtiyorlar.

Ekonomi analisti Özlem Derici “Mevcut durumu makro boyutta etraflıca incelediğimizde çok fazla kırılgan bir yapıda olduğunu görüyoruz. Döviz kuru yüksek, faiz oranları yüksek, bütçe açığı yüksek, cari işlem açığı yüksek “diyor.

Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’dan Fadi Hakura Erdoğan’ın ekonominin yönünü değiştireceğine dair sinyaller vermediğini dikkate alarak Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılda bir ekonomik krize doğru ilerlediğini öngörüyor.

Türk ekonomisini yıkıma götürecek oldukça popülist politikalar izlemeye devam edeceğini söyleyen Hakura, Erdoğan’ın popülist ekonomi gündeminin yönünü değiştirecek hiçbir belirti olmadığını bunun kesenin ağzını açarak faiz oranlarını sınırlayıp, inşaat ve devasa alt yapı projelerini hızlandırarak tüketicilere ve iş adamlarına ucuz kredi sağlamak olduğunu fakat bu politikalarının çoğunun da dolar ve Euro ile karşılaştırıldığında Türk Lirasının değerini alçalttığını ekledi.

Hakura; Erdoğan’ın Türkiye ekonomisinin kapasitesini aşan süper yüksek büyüme oranı takıntısı olduğunu ve bunun da Türkiye ekonomisini yıkıma sürükleyeceğini belirterek orta sınıf bir arabaya sahipken Ferrari düzeyinde bir büyüme oranını hedefliyor dedi.

Demokrasi ve İnsan Hakları

Yeni sistem başbakanın tüm haklarını ortadan kaldırırken cumhurbaşkanına bakanları, başkan yardımcılarını, yüksek düzey bürokratları atama yetkisi verirken, kararname çıkartmak, bütçeyi hazırlamak ve güvenlik politikaları hakkında karar verme yetkisini de kazandırıyor. Erdoğan bu yetkilerle ülkeye refah ve istikrar kazandırabileceği konusunda ısrarlı.

Fakat Amerika ve Fransa gibi diğer başkanlık demokrasilerine kıyasla kuvvetler ayrılığından yoksun olarak tüm yetkinin bir kişinin elinde toplanması da çok fazla oranda korkuya neden oluyor.

Pazar günkü cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci gelen laik muhalif parti Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) adayı Muharrem İnce “Türkiye’nin demokratik değerlerle bağını keserek, tam anlamıyla bir tek adam rejimine geçtiğini” söyledi.

Chatham House’dan Hakura; Fransa ve Amerika’da bağımsız bir yargı gücü, bağımsız bir basın ile parti ve kurumlardan bağımsız politikacılar olduğunu bu tarz kurumsal dengelerin Türkiye’de ya mevcut olmadığını ya da olsa bile çok zayıf olduğunu ifade ederek “Hiç kimse çıkıp ta Türkiye’de basının bağımsız olduğunu söyleyemez, ulusal medya tamamen hükümetin kontrolü altında veya Erdoğan’a derinden bağlı” dedi.

Pazar günkü seçimler 2016 yılındaki başarısız darbe girişiminin ardından Erdoğan’ın dayatmasıyla yürürlüğe giren, 50.000 kişinin tutuklu olduğu ve hükümetin çok büyük baskılarla 11,000 memuru işten attığı Olağanüstü Hal altında gerçekleşti.  Pazar günü ipi göğüsleyen Erdoğan tekrar seçildiğinde Olağanüstü Hali kaldırabileceğini vaat etmişti ki bu uzun zamandır muhalif figürler ve hak savunucularının talep ettiği şeylerden biriydi.

Başkanlık seçimlerinde 3.cü olan Selahattin Demirtaş tüm kampanyasını hükümet tarafından uydurulmuş, düzmece bir terörizm suçlamasıyla tutuklu yargılandığı yüksek güvenlikli bir hapishaneden yürüttü.

Kürt yanlısı parti (HDP), Demirtaş da dahil 9 meclis üyesi ve partisinin binlerce üyesinin hapsedilmiş olmasına rağmen parlamentoya girecek kadar oy alabilmeyi başardı.

Hakura; Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Erdoğan ile işbirliği yaparak ona destek vermesi sonucu Erdoğan’ın partisi AKP üzerinde daha çok etkinı olacağını ve bu durumda da çok açık olarak insan hakları konusunun Türkiye’de daha da kötüleşeceğini söyledi. Kaldı ki basın özgürlüğü, insan hakları ve temel haklar açısından yanlış yönlendirilen Türkiye’de baskı altında olan ortamın Erdoğan tarafından rahatlatılacağına dair bir emare de mevcut değil.

Dış Politika

Çok sıkı izlenecek bir mesele olarak Türkiye’nin Dış politikasını seçimler nasıl etkileyecek?

81 milyon nüfuslu ülke gerek müttefikleriyle gerekse komşularıyla çok sık değişen ilişkileriyle bölgede dikkate alınır önemli bir oyuncu.

Avusturya Graz Üniversitesinde görevli Profesör Kerem Öktem uluslararası ilişkiler anlamında seçimlerin hiçbir şeyi değiştirmediğini Ankara’nın yönünü Rusya’ya çevirerek fakat Batı ile de bağını tamamen kopartmadan stratejik olmayan ama tedbirli dış politikasına devam edeceğini ön gördüğünü belirtti.

Erdoğan geçtiğimiz yıllarda özellikle Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerine karşı çok sık olarak kavgacı bir tutum izledi özellikle de 2016 yılındaki başarısız darbe girişimi sonrası uyguladığı baskıcı politikalar karşısında eleştirilerle karşılaşması sonucu Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme girişimi neredeyse durma noktasına geldi ve sürecin hızlıca başlaması için de hiç bir yenilenmiş çaba ve işaret görülmüyor.

ABD ile olan ilişkilerinde bocalıyor, Washington’un IŞİD grupları ile savaşmak için Suriye’nin Kuzeyindeki Kürt milislerini destekleyerek onları silahlandırması bu milislerin ise Türkiye tarafından ülkenin güneydoğusundaki isyanlardan sorumlu tutup savaştığı PKK ile bağlantılı olduğunu düşünmesi nedeniyle Erdoğan hükümetini kızdırıyor. Çok yakın zamanda Ankara’nın Rus S-400 füze hava savunma sistemlerini Rusya’dan aldığını açıklaması üzerine Amerikan kongresi Türkiye’nin F-35 savaş jetlerini satın almasına itiraz etti. 

Ankara ayrıca başarısız darbeyi yönetmekle suçladığı ve Amerika’da bulunan din adamı Fethullah Gülen’in Washington tarafından iade edilmemesine da çok öfkeli.  

Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri ise Suriye Cumhurbaşkanı Bashar Esad’ın 2015 yılındaki mücadelesine destek veren Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini takiben uzun bir soğukluk döneminin ardından yeni ısınmaya başlayarak büyük dalgalanmalar içermektedir.

Türkiye’nin ayrıca bir askeri operasyon başlatarak 4000 kilometrekarelik bir kara sahasını kontrol ettiği komşusu Suriye ile de dikkate değer çıkarları söz konusudur. 

Analist Öktem ve Hakura’nın tahminlerine göre; Irak’ın Kuzeyi ve Suriye’deki Kürt savaşçılara karşı operasyonlar devam edecek son olarak MHP'nin Erdoğan ile ittifakı da bu konuda hükümetin duruşunu pekiştirecektir.

MHP, herhangi bir şekilde Amerika ile ilişkilerde şüphe duyarsa Irak’ın kuzeyindeki Kürt savaşçılara karşı daha güçlü bir askeri harekatın iizlenmesine destek verecektir, bu Rusya’ ile olan ilişkileri de ısınır.

MHP ile yapılan ittifak Türk dış politikasında Avrupa ve Amerika ile olan ilişkileri daha meydan okuyan ve daha fevri yapmasının dışında çok büyük değişiklikler getirmeyecektir.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…