'Yarım-kadın' davası: Söz Kadınların!

5 Mart 2017
'Yarım-kadın' davası: Söz Kadınların!

Cumhurbaşkanının çeşitli yerlerde ve zamanlarda bir çok topluluk önünde kadınları suçlayıcı konuşmalarından vazife çıkaranlar olmuş, bu konuşmalardan cesaret alanlar, TV.ler de boy gösterek neredeyse tecavüzcüyü koruyan konuşmalar yapmaya başlamışlardır. “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.”

Kadın Partisi genel başkanı Fatma Benal Yazgan, kadınlara yönelik hakaretleri ve aşağlamalarından dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hekkında açtığı 'Yarım-kadın' davası olarak nitelenen davada savunma yaptı..İstanbul Adliye Sarayında görülen davada Yazagan'ın savunması şöyle:

28 Şubat 2017 EKSİK KADIN DURUŞMASI Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) hizmet binası açılışında aynen şu ifadeleri kullanmıştı:

“İnsanlığın yarısını oluşturan kadın, anneliğiyle, evinin ve çocuklarının üzerindeki etkinliğiyle, zarafetiyle, estetiğiyle, içgüdüleriyle, sahip olduğu farklılıklarla kadındır. (Cumhurbaşkanının kadın tarifi) Bu gerçeği bir kenara bırakıp erkekle kadını birbirlerine hasım olarak gören anlayışı kesinlikle reddediyoruz. Burada şu samimi görüşümü ifade etmeden geçemeyeceğim: Kadının iş hayatındaki konumu, onun anneliğini asla geriye atmamalıdır. Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Bu benim şahsi düşüncemdir.

Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. ………..

Anneliği reddetmek insanın yarısından vazgeçmektir. Daha geniş tutuyorum, insanlıktan vazgeçmektir.'' Demişti.

Aslında, Cumhurbaşkanının, başbakanlığı döneminden itibaren başlayan kendi fikir ve düşünceleri çerçevesinde her fırsatta ve her yerde kadını ikincil, aşağılayıcı, belli bir anlayışın içine sıkıştıran, özel hayatlarla ve kişisel tercihlerle ilgili cinsiyet ayrımcı söylemleri süreklilik arz etmektedir.

“Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.”

Hakaret değil midir?

“Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.”

Demek kadınları yok saymak değil midir?

“Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist.”dir demek, Feministlere hakaret değil midir?

“Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.” demek; Bu zor kararı verenleri katil olarak nitelendirmek o kişileri aşağılamak değil midir?

Ancak, 05.06.2016 tarihinde Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM )de yapılan ve davamızı ilgilendiren bölümü yukarıda yazılı bu konuşma biz kadınlar için bardağı taşıran damla olmuştur.

Bütün bu cinsiyet ayrımcı söylemler şahsıma söylenmiş olmayabilir. Ancak;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 126.md. maddesi “… Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa ,hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır “ demektedir.

Dava konusu olan bu konuşmayı Cumhurbaşkanı, kalabalık bir gruba hitaben yapmıştır. Hedefinde bir cinsiyet grubu vardır. Yani topluluğa kadın cinsiyetinde olanların bir kısmını aşağılayan , küçülten sözler kullanmıştır.

“Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. “ demekle bir erkek olarak kadınlar ancak anne olabilir şayet çalışıyorlarsa kadın değildir gibi bir varsayımla kadınları aşağılayıcı bir cümle kullanıyor. Bu ayni zamanda kast ettiği kadın grubunun kişilik hakları ihlalidir..

Yine, özetle “ Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun özgünlüğünü ( ne demekse) kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. ” ifadeleri de yine çalışan kadınlara ,anne olamayan veya anne olmak istemeyen kadınlara karşı bir hakarettir. Çalışan kadınların evlerini çekip çevirmediklerini nereden biliniyor? Bu konu takdir edersiniz ki sadece aile bireylerini ilgilendiren bir durumdur. Burada da yine kişilik hakları ihlali vardır.

Yukarıdaki cümleler hem Anayasamızın 10.maddesinde ki eşitlik ilkesine ve ayni zamanda AİHS nin MADDE 8 Özel ve aile hayatına saygı hakkı maddesine de aykırılık göstermektedir.

1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.

Cumhurbaşkanının bu konuşmasında belki en acı olanı en son cümlesidir “Anneliği reddetmek, insanın yarısından vazgeçmektir. Daha geniş tutuyorum. İnsanlıktan vazgeçmektir.

Kabul edilir bir cümle değildir. Hele bunu söyleyen ülkenin en tepesindeki kişi ise çok daha acıdır. İşaret ettiği grubun yani anne olmayan veya olamayan kadınların insan olmadığı iması yapılmıştır. Bütün bu konuşmaları, bir cinsiyet grubuna karşı kullanılan bu ifadeleri, ifade özgürlüğü kapsamında görmek ise mümkün değildir.

Zira bu konuşmalar bir topluluk karşısında, bir cinsiyet grubunu hedef alarak ülkenin en üst kademesindeki kişi tarafından bilerek ve isteyerek kullanılan cümlelerdir.

Yine ,bir topluluk karşısında yapılan ve bir grubu hedef alarak yapılan konuşmalar, o gruba dahil olan tüm fertlerine söylenmiştir. Dolayısıyla savunmanın kişisel hakaret yoktur savı doğru değildir.

Cumhurbaşkanı doğrudan beni hedeflememiş olabilir. Bütün bu ithamlar ve yaralayıcı sözler benim de dahil olduğum kadın cinsine karşı yapılmıştır.

Çocukları eşleri ve diğer aile bireyleri için karşılık beklemeden kendi hayatları pahasına fedakarlık yapan kadınlar doğrusu bu bu sözleri hiç hak etmemişlerdir.

Eksik veya yarım kadın ifadeleri çocuk sahibi olan, olmayan veya olamayan tüm kadınları derinden yaralamıştır. Cumhurbaşkanının çeşitli yerlerde ve zamanlarda bir çok topluluk önünde kadınları suçlayıcı konuşmalarından vazife çıkaranlar olmuş, bu konuşmalardan cesaret alanlar, TV.ler de boy gösterek kadınlar için bir travma durumu olan tecavüzde bile neredeyse tecavüzcüyü koruyan konuşmalar yapmaya başlamışlardır. “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.”

diyeninden “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.” diyecek kadar kendini kaybeden bir sürü erkek ileri geri ve akıldan yoksun konuşmalarla medya üzerinden tüm ülkeye kadınlarla ilgili yanlış ve kötü adeta bir algı yaratma kampanyasına girişmişlerdir.

Bütün bu konuşmaları yapanlar belli bir görüş sahibi erkeklerdir. Ve görüldüğü gibi hepsi kadınların hayatlarını kendi dünya görüşleri içerisinde dizayn etmeye çalışan buna uymayan kadınları ahlaksız olarak nitelendiren konuşmalardır. Biz kadınlar bu söylemler karşısında teslim olmayacak, yanıtı şimdi olduğu gibi yargı yoluyla aramaya devam edeceğiz..

Son olarak şunu söylemek istiyorum; ‘Yarım kadın, çocuk yapmayan, yapamayan değil, terörle kaybettiği evladının acısıyla yanandır..’

Vereceğiniz karar tüm kadınları ve kızlarımızı yakından ilgilendiren bir karar olacaktır. Konunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 126.md.ne ve AİHS nin 8.maddesine göre değerlendirilmesini sayın mahkemenize arz ederim.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…