Türkiye'yi gericiliğe teslim eden 12 Eylül faşist darbesinin 36. yılı

12 Eylül 2016
Türkiye'yi gericiliğe teslim eden 12 Eylül faşist darbesinin 36. yılı

Türkiye'de solun yükselişini engellemek, 1960'larda, bu kez aşağıdan başlayan, Cumhuriyetten sonra ikinci büyük aydınlanma hamlesini yok etmek ve kürt halkının sol referanslarla özgürlük mücadelesini bastırmak için yapılan Amerikancı faşist darbenin 36'ncı yıldönümü. 

PoliTez -Türkiye 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin 36'ıncı yılında yeni-ortaçağ karanlığına gömülüyor. Solun yükselişini engellemek, 1960'larda, bu kez aşağıdan başlayan, Cumhuriyetten sonra ikinci büyük aydınlanma hamlesini yok etmek ve kürt halkının sol referanslarla özgürlük mücadelesini bastırmak, ABD ve Batılı emperyalist güçlerin küresel ve bölgesel çıkarlarını korumak, 24 Ocak kararlarıyla neo-liberal politikaları uygulayarak ülke içinde işbirlikçi sermayenin sermaye birikimini garanti altına almak ve toplumsal uyanışı ezmek için yapılan 12 Eylül darbesi, bugünleri hazırladı.

Solun önünü kesmek ve toplumsal uyanışı engellemek için siyasal islamcılığın önünü açan, tarikatları destekleyen, ülkede imam hatip liselerini yaygınlaştıran "Türk-İslam sentezi" adı verilen gerici-ırkçı-faşist bir ideolojik anlayışı resmi görüş haline getiren 12 Eylül darbecileri, Türkiye'nin AKP-Cemaat gericiliğine teslim edilmesinin de yolunu açtı. Bu nedenle, bugün darbelere karşı olduklarını söyleyen iki yüzlü bir tutum içindeki islamcıların neredeyse tamamı 12 Eylül darbesini destekledi. Sadece onlar değil, düne kadar bu gerici-islamcı iktidara başından beri destek veren liberal aydınların bir kısmı da bu darbenin destekçileri arasındaydı. Şimdi onlar da rollerini çoktan tamamladı, iktidara demokratlık kisvesi kazandırma görevleri sona erdi ve onlar da bir bir tasfiye edildiler.

Askeri faşist darbe, başını ABD'nin çektiği emperyalistlerin ve TÜSİAD'ın temsil ettiği işbirlikçi sermayenin onayıyla, halka karşı yapılmıştı. Amaç sendikaları, dernekleri, parti ve örgütleriyle yüzünü özgürlük ve bağımsızlık, sosyalizm mücadelesine dönmüş bir halkın en örgütlü, en dinamik kesimlerinin tasfiyesi olmakla birlikte, uzun vadede biat eden, itaatkar bir toplum yaratmaktı. Bunun için cuntacılarının yaptıkları ilk iş, ABD'nin Ortadoğu ve Kafkasya'da yürürlüğe soktuğu "Yeşil Kuşak" projesiyle uyumlu bir şekilde "Türk-İslam Sentezi"ni uygulamaya sokmak oldu. Evren'in imzasıyla din dersi zorunlu hale getirildi, kula kulluk etmeyi kolaylaştıracak her türlü tarikat örgütlenmesinin önü açıldı.

Bu yüzden, bugünkü ortaçağ-karanlığın mimarı 12 Eylül'dür. Siyasal İslam, 12 Eylül'ün yaratmış olduğu siyasi, hukuki ve kültürel iklim içinde serpilip boy atmış, darbenin ve hukukunun sivil uzantısı, 24 ocak kararlarının mimarı, cunta hükümetinin başbakan yardımcısı Özal döneminde kadrolaşmıştır. Gezi isyanından bu yana 12 Eylül'ün darbeci zihniyetini devam ettiren Erdoğan'ın şahsında cisimleşen otoriter faşist rejim, bugün kitle temelini de yaratmış bulunmaktadır. AKP Saray faşizmi, 12 Eylül faşizminin apoletsiz biçimidir.

Siyasal İslam'ın iki hizip örgütlenmesi olarak Cemaat ve AKP, baştan itibaren emperyalist bir projenin ortakları olarak hareket etmişlerdir. Türkiye'de laikliği tasfiye etmek ve İslami bir devlet ve toplum düzeni kurmak. Bu, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye'ye biçilen roldür. Cemaat ve AKP'nin rejimi değiştirebilecek bir güç haline gelmesini sağlayan 12 Eylül'dür. FETÖ'nün 15 Temmuz Darbe Girişimi bu gerçeği değiştirmez. Çünkü bu darbe girişimi ve karşı-darbe, tıpkı iktidarı rakipsiz olarak kendi tekeline almak isteyen Hitler'in, yoldaşlarını katlettiği Bir Uzun Biçaklar Gecesi'dir. Aynı ipte oynayan iki cambazdan birinin diğerini düşürmesidir.

Bugün Saray ve AKP, eski ortağı Cemaatle hesaplaşma adına OHAL altında demokrasinin son kırıntılarını da yok etmektedir. 15 Temmuz sonrası uygulamaya sokulan OHAL'le birlikte AKP, sermayeye dikensiz gül bahçesi yaratıyor. KHK'ler aracılığıyla emeğin tüm birikimlerine el koyuyor, işçiler sokağa atılıyor, sermaye devlet zoruyla el değiştiriyor. Doğanın talan edilebilmesi için tüm hukuksuzlukların önünü ardına kadar açıyor. Kadınlar üzerindeki baskı ve şiddet özendiriliyor. Kadınların Toplumsal özgürlükleri adım adım yok edilerek köleleştiriliyor.

Cemaat tasfiyesi adı altında başlatılan uygulamalar, tüm muhalefeti ve toplumu sindirmeye yönelik operasyona dönüştürülmüş durumda. 12 Eylül uygulamalarını aratmayacak şekilde binlerce lerici, demokrat kamudan tasfiye ediliyor. Bilimsel ve laik eğitimin kalan son kırıntılarını ortadan kaldırmak için eğitim emekçileri türlü bahanelerle açığa alınıyor, akademsiyenler üniversitelerden atılıyor. AKP’li olmayan herkes tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi teröristlikle yaftalanarak hedef tahtasına oturtuluyor.

Meclis, 12 Eylül'ün Danışma Meclisine dönüştürülmüş durumda. HDP milletvekilleri, tıpkı Hitler'in komünist milletvekillerini tutuklattığı gibi, topyekün tutuklanma tehditi ile karşı karşıya. OHAL yetkileri de aşılarak anayasa fiilen devre dışı bırakıldı. Başta kürt illerinde belediyelere kayyum atayarak kısmi demokratik haklar, kendini "milli irade"nin yerine geçirmiş bir diktacı zihniyet tarafından ortadan kaldırılıyor. Böylece Kürt halkının demokratik kazanımları yok edilerek, şiddetten başka her türlü demokratik seçeneğin yolu kapatılıyor..Sıra diğer muhalif partilere de gelecek..

İktidarı boyunca İslami faşizmin kitle temelini yaratmış olan AKP, kendi 12 Eylül'ünü örgütlüyor!

Ancak 12 Eylül karanlığını bugün kat kat aşan; her yanıyla çürümüş ve toplumu da çürüten, ahlaksızlıkları, yolsuzlukları, hırsızlıkları, zorbalıkları ayyuka çıkmış AKP Diktatörlüğünü yenmek mümkündür! 

Bunun için örgütlenmek zamanı.. Halkın acil taleplerini esas alan bir geçiş programı etrafında örgütlenen Faşizme karşı halk cephesi çıkar yoldur. Bu cephe, demokratik cumhuriyeti kazanmak için, Kurucu meclis şiari ile kitle seferberliğine dayalı bir devrimci yol izlemelidir.

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…