Ağustos ayında 40 kadın erkekler tarafından katledildi!

Nuray Kılıç

5 Eylül 2021
Ağustos ayında 40 kadın erkekler tarafından katledildi!

Ağustos ayı hepimizin yüreğine bir hançer sapladı. Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesinin ardından hiçbir direnişle karşılaşmadan Taliban Kabil’e girdi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve hükümet yetkililerinin ülkeyi terk etmesiyle birlikte, ülkede tam kontrolü yeniden elde etmiş oldu.  Tek karşılaştıkları direniş kadınlardı.

Afgan kadınları sosyal medyada başta olmak üzere erkeklerin gösteremedikleri cesareti göstererek Kabil sokaklarında silahlı militanlardan korkmadan Taliban’ı protesto ettiler.

AKP hükümet yetkilileri Taliban’a destek mesajları verirken, Taliban sözcüsü kadınların yanlarında erkek olmadan sokağa çıkmalarının yasak olduğunu açıkladı. AKP bunun da kadınları korumak adına olduğunu ifade ederek ‘’militanlar kadınlara nasıl davranılacağını bilmiyorlar’’ diyerek savundu.

Afgan kadınlarının dayanışma çağrısı ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada yankı buldu. Dayanışma yürüyüşleri ve protesto eylemleri düzenlendi.

Öte yandan kendilerine Cumhuriyet Kadınları Derneği diyen grup, Taliban’ı tanıyoruz ve selamlıyoruz başlığı altında bir bildiri yayınladı. Bildiri tüm kamuoyunda tepkilere yol açtı. Bir taraftan Taliban’a karşı tüm dünyaya çağrılar yapan Afgan kadınlar, diğer taraftan bizdeki kendilerine Cumhuriyet Kadınları Derneği diyen grup.

Cumhuriyet Kadınları Derneği yetkilileri, iktidara şirin görünmek için Taliban’ı selamlamayı bırakın, adınıza yakışır şekilde kendi ülkenizdeki kadınlarla birlikte mücadele edin.

Cumhuriyet Kadınları Derneği yetkilileri faaliyet gösterdiğiniz ülkede Ağustos ayında 31 günde 40 kadın erkekler tarafından katledildi, 2021 yılında 31 Ağustos’a kadar 206 kadın yaşamdan koparıldı haberiniz var mı? 

Önlenemeyen kadın cinayetlerinin tek sorumlusu İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı kanunu uygulamayan ve katilleri cesaretlendiren hükümet yetkilileridir. Kadın Cinayetleri Politiktir.

C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\kcp.jpg

16 Ağustos’ta Samsun’un Terme ilçesinde Erkan Arslantürk isimli erkek, 16 yaşındaki kuzeni Ebru ile evlenmek istedi, ailenin karşı çıkması üzerine Ebru Arslantürk’ü ve annesi Hacer Arslantürk’ü silah ile vurarak öldürdü.

16 Ağustos’ta Kayseri'de İkra Nur Türksoy, B.A. isimli erkek tarafından başından vurularak katledildi.

18 Ağustos’ta İstanbul Büyükçekmece'de ikamet eden Fatma İnan boşandığı erkek Metin Esin tarafından atletle boğularak katledildi.

19 Ağustos’ta İzmir'in Konak ilçesinde hastane önüne plakası öğrenilemeyen bir otomobil ile bırakılan Elif Terziler, yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Genç kızın şüpheli ölümü üzerine polis geniş çaplı soruşturma başlattı.

22 Ağustos’ta Muğla'nın Fethiye ilçesinde yaşayan Gülten Durmaz öz oğlu Emrecan Durmaz tarafından bıçaklanarak öldürüldü. 

22 Ağustos’ta Kırşehir’de Zekiye Hossini isimli kadın, evli ve çocuk sahibi olan B.M.A. isimli erkeğin kumalık teklifini reddettiği için B.M.A tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

23 Ağustos’ta Konya’nın Ilgın ilçesinde yaşayan Semanur Saraç, Mustafa Dağlı isimli erkek tarafından tabancayla vurularak öldürüldü.

23 Ağustos’ta İstanbul Kartal’da yaşayan Azime Özcan ve kızı Yasemin Özcan, Azime Özcan’ın oğlu Ahmet Özcan tarafından defalarca bıçaklanarak katledildi.

27 Ağustos’ta Muğla'nın Datça ilçesinde yaşayan Atiye Pullu öz oğlu Hasan Oben Pullu tarafından önce boğularak sonra bıçaklanarak katledildi.

28 Ağustos’ta Elazığ’da yasayan Bahar T. isimli kadın şüpheli bir şekildi başından silahla vurulmuş halde ölü olarak bulundu. Etkin soruşturma yürütülsün, anne, baba ve imam nikâhlı eş M.O’nun ifadeleri İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun kapsamında sorgulansın. Cinayet aydınlatılsın 

30 Ağustos’ta Ankara’nın Mamak ilçesinde yaşayan Ebru Yüksel boşandığı erkek Salih Özel tarafından tabanca ile vurularak öldürüldü. Katil Salih Özel olayda kızı İ. Özel’i de yaraladı.

30 Ağustos’ta Şanlıurfa’da yaşayan Hediye Tokay evli olduğu erkek Ahmet Tokay tarafından elleri bağlanarak, içine su dolu plastik leğende boğularak katledildi. 

31 Ağustos’ta Trabzon’un Of ilçesinde yaşayan ve eşi Sibel Göktaş’a şiddet uyguladığı gerekçesi ile hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Emre Göktaş isimli erkek, kızları Elif Göktaş, Hiranur Göktaş ve Yaren Göktaş’ı kafalarından vurarak dere yatağında katletti. Cani katil baba tutuklanarak cezaevine gönderildi.

31 Ağustos’ta Bursa’da yaşayan Ebru Gürcan hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı evli olduğu erkek Necati Gürcan tarafından kızının gözü önünde bıçaklanarak katledildi. 

KADINA ŞİDDET

  C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\kşh.jpg

18 Ağustos’ta Adana’da Ümmü Gülsüm A. evli olduğu erkek tarafından fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğü için evini terk ederek kadın sığınma evine yerleşti. Babası İsa D. isimli erkek kızı Ümmü Gülsüm’ü bularak kendi evine götürdü ve kızının boşanmak istediğini öğrenince karara karşı çıktı. Ümmü Gülsüm’ü boğazından, göğsünden ve kolundan bıçaklayarak ağır yaraladı. Genç kadının tedavisi sürüyor.

22 Ağustos’ta Fatma Yasak sosyal medya hesabından sesini duyurdu. İki yıl evli kaldığı Alper Tasalı tarafından evliği süresince psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğünü ve 2021 Temmuz ayında ayrılarak baba evine yerleştiğini, eşinin anlaşmalı boşanma için 40 bin lira istediğini yazdı. 20 Ağustos’ta Alper Tasalı’nın konuşmak için geldiğini ve onu silah zoruyla arabaya bindirdiğini, o sırada 3 defa KADES uygulamasına çağrı bıraktığını yazdı. Bir şekilde Alper Tasalı’yı ikna ederek eşyalarını almak için babasının evine geri döndü. Eve döner dönmez hemen emniyet güçlerini arayarak şikâyetçi oldu. Alper Tasalı ifadesi alındıktan sonra aynı akşam serbest bırakılmıştı. Fakat Fatma’nın sosyal medya üzerinden olayı anlatması ve yardım çığlıkları üzerine kamuoyunun tepkisiyle Alper Tasalı 23 Ağustos’ta tutuklanarak ceza evine konuldu. 

25 Ağustos’ta İstanbul Fatih'te bir erkeğin bir kadını darp ettiği anlar cep telefonu kamerası ile kaydedilerek sosyal medya hesaplarından paylaşıldı. Kamera görüntülerinde bir süre kadını darp eden şahsın, daha sonra kadını zorla otomobile bindirerek olay yerinden uzaklaştığı görülüyor. Yine görüntülerde, görüntülendiğini fark eden zanlının, olayı kayda alan kişiye ‘kurşun yağdırmakla’ tehdit savurduğu duyuluyor.

30 Ağustos’ta Zonguldak'ta Filiz Adalı ayrı yaşadığı evli olduğu erkek S. Adalı tarafından sokak ortasında sopa ile darp edildi. Başına 10 dikiş atılan Filiz Adalı’nın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Filiz Adalı 1,5 yıl önce sosyal medyadan evli olduğu erkek S. Adalı taraflıdan şiddet gördüğünü, ölüm ile tehdit edildiğini belirterek ‘ölmek istemiyorum’ demiş ve S. Adalı hakkında suç durusunda bulunmuştu.

İSTİSMAR

C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\hsm.jpg

18 Ağustos’ta Diyarbakır’da 14 yaşındaki F.D amcası M.D tarafından cinsel istismara uğradı.

18 Ağustos’ta Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde T.M. isimli kadın M.O isimli erkek tarafından cinsel tacize uğradı. Taciz iddiasıyla gözaltına alınan M.O. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

19 Ağustos’ta Tokat'ın Erbaa ilçesinde 14 yaşındaki H.Y. isimli çocuk para verme vaadiyle 55 yaşındaki A.H isimli sapık tarafından otomobile bindirildi. Kelkit Çayı kenarına çekilen araç etrafta bulunan vatandaşlar tarafından fark edilerek şüphe uyandırdı. Çevredeki vatandaşların Polis ekiplerine haber vermesi üzerine sapık H.Y. yarı çıplak halde otomobilden kaçmaya çalışırken yakalandı. A.H., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

22 Ağustos’ta sosyal medyaya yansıyan görüntüler büyük tepki yarattı. Ankara’da yaşanan olayda 15 yaşındaki H.A. isimli çocuğu darp edip zorla kıyafetlerini çıkartmaya çalışan Ramazan D. ve T.Y görüntülendi. Kamuoyunda büyük tepki toplayan olay sonrası Konuyla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, “Suça sürüklenen çocuk T.Y. ile yaşı büyük şüpheli R.D.’nin; çocuk mağdure H.A.’yı, ‘darp edip elbiselerini zorla çıkartarak çıplak vaziyette videosunu çektikleri ve yayınladıkları’ iddialarına yönelik olarak Cumhuriyet Başsavcılığımızca başlatılan soruşturma kapsamında; şüpheli R.D. ile suça sürüklenen çocuk T.Y. ‘çocuğun cinsel istismarı, kişi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayatın gizliliği’ suçlarından tutuklama istemiyle sevk edildikleri sulh ceza hakimliğince 22.08.2021 günü tutuklanmışlardır.

 TARİHTE BU HAFTA 

C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\eli önde şapkalı kadın.jpg

17 Ağustos 1935 tarihinde Charlotte Perkins Gilman 75 yaşında vefat etti. Kadın hareketi öncüsü ve feminist, teorisyen, sosyolog, romancı, kısa hikâye, şiir ve kurmaca olmayan metinler yazarı ve sosyal reform eğitmenidir. Ütopik bir feministti ve alışılmışın dışındaki konsept ve yaşam tarzından dolayı gelecek nesillere örnek teşkil etti. Bugün onun en çok hatırlanan eseri, derin bir doğum sonrası psikozundan sonra yazdığı yarı otobiyografik kısa hikâyesi (Sarı Duvar Kâğıdı) "The Yellow Wallpaper"dır. Gilman, 3 Temmuz 1860’ta doğdu. Zor bir çocukluk dönemi geçirdi.  Eğitim hayatını değişik okullarda tamamladı. Gilman, 1884 yılında sanatçı Charles Stetson ile evlendi. Çiftin Katherine adında bir kızı oldu. Stetson'la on yıllık evliliği sırasında bir ara şiddetli depresyon yaşadı ve bunun için bir dizi olağandışı tedavi gördü. Gilman en çok kurgusu ile tanınırken, aynı zamanda başarılı bir öğretim görevlisi ve entelektüeldi. Kurgusal olmayan en büyük eserlerinden biri olan ‘Kadın ve Ekonomi’ 1898'de yayınlandı. Bir feminist olarak kadınlara ekonomik bağımsızlık kazanmaları çağrısında bulundu ve bu çalışma onun bir sosyal teorisyen olarak konumunu sağlamlaştırmasına yardımcı oldu. Hatta bir dönem ‘Kadın ve Ekonomi’ ders kitabı olarak bile kullanıldı. Kendini hümanist olarak nitelendiren Gilman, yerel çevrenin toplumun desteklediği ataerkil inançlarla kadınlara baskı yaptığı inancındaydı.

Gilman, kadınların medeniyete katkılarının tarih boyunca bir erkek merkezci kültür nedeniyle durdurulduğunu savundu. Kadınlığın, az gelişmiş insanlığın yarısı olduğuna inanıyordu ve insan ırkının bozulmasını önlemek için iyileştirmenin gerekli olduğunu düşünüyordu. Gilman, ekonomik bağımsızlığın, kadınlar için gerçekten özgürlük getirebilecek ve onları erkeklere karşı eşit kılacak tek şey olduğuna inanıyordu. Kadınların erkeklere boyun eğdirildiğini, anneliğin bir kadının ev dışında çalışmasını engellememesi gerektiğini ve profesyonelleşmiş ev temizliği, yemek pişirme ve çocuk bakımının önlenmesi gerektiğini teorik bir tez olan "Kadın ve Ekonomi “de ayrıntılı olarak anlattı. Gilman, kadınların kıyafet reformu ve aile gibi konularda konuşmalar yaptı. Ev işinin, kadınlar ve erkekler tarafından eşit olarak paylaşılması gerektiğini ve kadınların erken yaşta özgür olmaları için teşvik edilmeleri gerektiğini savundu. "The Home" (Ev), "Human Work" (İnsan İşi) ve "The Man-Made World" (İnsan Yapımı Dünya) gibi ana çalışmalarının çoğunda Gilman, ev dışında çalışan kadınları savundu.

C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\kate chopin.jpg22 Ağustos 1904 tarihinde Kate Chopin 53 yaşında vefat etti. Roman ve kısa öykü yazarıdır. Kadınların özgürlüğüyle ilgili endişeleri feminist edebi temaların habercisi oldu. Haziran 1870’te doğdu. Oscar Chopin ile evlendi. Chopin’in ilk romanı, ‘Arıza/ Hata ’dır. Yüzden fazla hikâye yazmıştır. Kısa zamanda yazdığı öyküler ve romanlar ile tanınmış ve aranan yazarlardan olmuştu. Kate Chopin Uyanış adlı eserinde çağının ötesine geçerek devrim yaratmıştı.

Uyanış romanını ağır olarak eleştirdiler ‘basmakalıp ve sefil’ olarak nitelendirdiler. Neden mi? Çünkü Chopin sınırları aşmıştı romanında; ailesini terk eden ve sonunda intihar eden genç bir eş ve annenin cinsel ve sanatsal uyanışını anlatan gerçekçi bir roman yazmıştı. Bu eser, cinsel açıklığı ve ırklar arası bir evliliği anlatıyordu. Romanda kadınların cinsel tutkularını, ailevi ve kişisel ilişkilerini irdeleyişi zamanının çok ötesindeydi. Kimlik, toplum, aidiyet ve özgürlük kavramlarını, bir kadının tinsel ve cinsel farkındalığa erişmesini konu edinen Uyanış, salt bir aydınlanma değil aynı zamanda bastırılmış kadın kimliğinin beraberinde getirdiği huzursuzluğu açığa vuran özgün bir romandır.

Chopin’in kısa öykülerindeki kadın karakterler içlerindeki tutkuyu keşfetme, kabullenme ve duygularına teslim olma yeteneklerine sahiptirler. Her seferinde karar veren, harekete geçen, inisiyatifi alan, olayların seyrini değiştiren bu kadın karakterler aynı yaratıcıları gibi, kaleme alındıkları döneme göre zamanlarının ötesinde istisnai bir zihinsel özgürlüğe ve cesarete sahiptiler.

Tabuları yıkan Uyanış romanı bir müddet için unutulmuş fakat 1950 yılından sonra tekrar keşfedilerek basılmış ve eleştirmenler yazılarının güzelliğine ve modern duyarlılığına hayran kalmışlardır. Kitap birçok dile çevrilmiş ve yayınlamıştır.

22 Ağustos 2015 tarihinde Mariem Hassan 57 yaşında vefat etti. Cezayir Batı Sahralı özgürlük şarkıcısı Mariem yanına aldığı ufak elektrogitar ordusu ile yaratılan ham gitar ritimleri arasında dinleyenlere adaletsizlik ve kadınların dertlerini aktaran eserler üretmiştir. Ülkesinin işgalinden sonra mülteci kampında yaşamaya başlayarak, bir dönem direnişçilere hemşirelik yapmış. Sonrasında direnişe katkı sağlamak için şarkılar yazmış ve güçlü sesinden eserlerini tüm dünyaya haykırmıştır. Kısa sürede güçlü sesi ve eserleri ile isyanın sesi olarak mülteci kadınlarının sorunlarını şarkılarında dile getiren Hassan zorlu bir yaşamdan sonra genç yaşta kanserden ölmüştür.

C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\eller üstüset kadın.jpg23 Ağustos 1923 tarihinde Nazik El Melaike doğdu. Arap şiirinde devrim yaratan, ataerkiyi reddeden, erkeklerin egemen olduğu, kadınların çoğunlukla mahlasla şiirlerini yayınladığı Arap edebiyat dünyasında kalemiyle devrim yapan Iraklı kadın şairdir. Bağdat Öğretmen Okulu'nda yükseköğrenimini tamamladıktan sonra İngiltere'de master yaptı. Kuveyt Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. Arap edebiyatında serbest ölçünün başlamasına vesile oldu. Erkek ve kadın yazarlar arasındaki engelleri kırdı ve gelecekteki kadın şairlerin yolunu açtı. Ataerkil düzene ve geleneksel kadınlık rollerine kafa tuttu ve kadın hakları konusunun da güçlü bir savunucusu oldu. Nazik, 1953’teki Kadınlar Birliği Kulübünde “İki Kutuplu Kadınlar: Olumsuzluk ve Ahlak” başlıklı bir konferans verdi. Bu konferansta söyledikleri ile kadınlara Arap toplumundaki atalet ve geleneksel kadın rollerinden kurtulmaları gerektiğini anlattı. Kadınları yerleşmiş ataerkil düzene başkaldırmaya çağıran Nazik, daha fazla ses çıkarmaları konusunda onları yüreklendirdi. Zamanında ve bulunduğu coğrafyada az görülen bir şeye de sahip oldu: Bir kadın olarak ekonomik bağımsızlığını elde etti. Nazik’in ‘namus’ bahanesiyle öldürülen kadınları konu aldığı “Namusu Temizlemek İçin” adlı şiiri ile arka planı geniş olan toplumsal bir soruna parmak basmış ve Arap kabile toplumunun kadına bakış açısını tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken yer yer ironik bir söyleme başvurmuştur. Kadınlar için bir dernek kurdu. Bu dernek toplumsal cinsiyet rollerini reddeden kadınların bir araya gelerek güçlendikleri bir yer haline geldi.

 C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\vfw.png27 Ağustos 1875 tarihinde Katharine Dexter McCormick doğdu. Aktivist, filantropist, kadın hakları ve doğum kontrolü savunucusudur. Chicago'nun önde gelen bir ailesinde dünyaya geldi. Sınıfındaki birçok kadının aksine, McCormick babası tarafından eğitim alması için teşvik edildi. 1904'te Massachusetts Institute of Technology'den biyoloji alanında lisans derecesi aldı. Kocasının ölümünden sonra McCormick ailesinin servetinin önemli bir kısmının varisi oldu ve doğum kontrol hapını geliştirmek için yapılan araştırmaların çoğunu finanse etti. ABD hükümeti, tıbbi kurumlar ve ilaç endüstrisi, doğum kontrol araştırmaları için finansman ayırmak istemiyordu. İlacın geliştirilmesi için finansmanın tamamını McCormick sağladı. McCormick'in böyle tartışmalı bir projeyi finanse etme isteği, 30 eyalette hala doğum kontrol araçlarının satışını ve kullanımını kısıtlayan kitaplarla ilgili yasaların olduğu bir zamanda cesur bir hareketti.

Katharine tüm hayatını hayırseverliğe ve aktivizme çevirdi. Bir Protofeminist olarak, kadınların oy hakkı mücadelesini savunan, Ulusal Amerikan Kadına Oy Hakkı Derneği'nin önde gelen bir üyesiydi. Bir kadının vücudunu kontrol etme hakkının, oy kullanma hakkı kadar önemli olduğuna kesinlikle inanıyordu.

İlk olarak, Ulusal Kadına Oy Hakkı Derneği'nin bir memuru olarak McCormick, kadınlara oy hakkı veren madde değişikliğinin onaylanmasına yardımcı oldu. 1919’da Kadın Seçmenler Birliği'ni kurulmasına yardım etti. İlk başkan yardımcısı olarak kadınları siyasi süreçte eğitti ve siyasi güçlerini geliştirmek için çalıştı.

İkincisi, McCormick, “ doğum kontrol hapının” (1956) keşfedilmesine ve geliştirilmesine yol açan temel araştırmayı finanse etti. Daha sonra, hapın uzun vadeli etkileriyle ilgili araştırmaların finanse edilmesine yardımcı oldu.

Son olarak, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden  (MIT) 1904'tarihinde mezun olmuş bir kadın olarak, kadınların MIT'ye girmesinin önündeki en önemli engellerden birinin, onlar için kampüs konutlarının olmaması olduğunu fark etti. 1959'da MIT'nin kadınlara yönelik ilk kampüs içi konutunu tamamen finanse etti ve MIT'deki okuyan kadın öğrenci sayısının 3%’lerden 40%'lara çıkmasına yardımcı oldu. Bir hayırsever ve aktivist olarak McCormick, Amerika'da kadınların sosyal, politik, ekonomik ve entelektüel konumlarının iyileşmesi yönünde çaba harcadı.

Doğum kontrol hapı 1960 yılında piyasaya çıktığında, Hapın geliştirilmesinde yer alan bilim insanları ve doktorlar bilime katkılarından dolayı ulusal ilgi odağı oldular. McCormick'in kayda değer katkısı kısa sürede unutuldu. 28 Aralık 1967'de 92 yaşında ölümü, büyük gazetelerin hiçbirinde yer almadı. Katharine McCormick'in o sırada hapın geliştirilmesindeki rolünü çok az kişi hatırlasa da son yıllarda tarihçiler katkısını kabul ettiler.

 C:\Users\cetin\OneDrive\Masaüstü\tekerlekli sandalye.jpg27 Ağustos 2019 tarihinde Frances Crowe 100 yaşında vefat etti. Çevreci ve savaş karşıtı aktivisttir. Crowe 15 Mart 1919'da doğdu. Columbia, Missouri'deki Stephen Koleji ve Syracuse Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını Columbia Üniversitesinde tamamladı. 1945'te Thomas Crowe ile evlendi ve üç çocuğu oldu. Hiroşima'nın bombalanması, hayatını savaş karşıtı protestolara adamasına neden oldu. Sık sık tutuklandı, ancak ne sıklıkta tutuklandığı sorulduğunda “Yeterli değil” dedi. Crowe, 1970'li yıllardan itibaren New England'da nükleer enerji ve güvenli enerji kullanımına karşı süre gelen hareket içinde aktif olarak yer aldı ve 1977 yılının Nisan ayında "Seabrook Nükleer Enerji Santrali Şantiyesi" işgalinde tutuklanan 1414 kişi arasında yer aldı.

Crowe bir demecinde; “İnsanlar bir zamanlar insan kurban etmeye inanıyorlardı - artık değil. İnsanlar bir zamanlar köleliğe inanıyorlardı - artık değil. İnsanlar bir zamanlar kadınların oy kullanmaması gerektiğine inanıyordu - artık değil. Sizin hayatınız boyunca çocuklarınızın şunu söyleyebileceğini umuyorum: Bir zamanlar insanlar savaşa inanıyorlardı - artık değil.”

Crowe, 30 Ağustos 2011'de beş kadınla birlikte elektriğinin yüzde otuzunu bu eyalete sağlayan Vermont Yankee nükleer santralinin ön kapısına kendisini zincirledi. Bu reaktöre karşı en azından 22. eylemiydi. Ertesi yılın Kasım ayında, kendisi ve işbirlikçileri duruşmaya hazırlanırken Frances Crowe şunları söyledi: "Sonunda bizi ciddiye alıyorlar ve bizi mahkemeye çıkarıyorlar.”

Barış Hareketi “ne olan yaşam boyu bağlılığı, savaş karşıtı direnci ve eko-pasifist yaşam tarzı ile savaşa aldırış etmeyen muhalefetiyle Crowe, birçok kez barışa yaptığı katkılar ve çevre duyarlığı için ödüller aldı. Bir asır dünya barışı ve çevre katliamlarına karşı mücadele verdi.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…