İnsan ve Eylem

30 Ağustos 2021
İnsan ve Eylem

“Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz var ki? Kullanmadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşler neye yarardı?”

Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan adlı eserinde böyle seslenmişti bizlere.

Öyle değil mi gerçekten de? Yaşamlarımıza yabancılaşarak baktığımızda derya içre bir balığız her birimiz; kâinatın oltasına takılmamak için çırpınan balıklar.

İşte bu köşede sizlere, hayatın olağan sayılan bu akışına direnen, eylem halindeki insanların hikâyelerini aktaracağız. İnsan gibi yaşayabilmenin ve hayatlarına sahip olmanın haklı mücadelesini veren ve bunun için direnen insanların hikayelerini…

“İşime, Ekmeğime Geri Dönmek İstiyorum!”

“Kararlıyım. Benim için patronun kapısında ya da patronların teslim aldığı sendikaların kapısında direnmenin hiçbir farkı yoktur”

Adı: Murat Polat

Mesleği: İşçi. Makine operatörü.

Çalıştığı Yer: CarrefourSA Esenyurt Depo

Türk İş’e bağlı TEZ-KOOP-İŞ Sendikası'nın, 1 no.lu şubesine üye.  Sadece kendi haklarını değil, arkadaşlarının da haklarını savunan, sınıfının bilincinde bir işçi. İşyerinde, sendika baş temsilcisi.

Tarih: 11 Ocak 2021 ve Murat, bağlı olduğu sendika temsilcileri tarafından    “artık seninle çalışmayacağız” denilerek temsilcilik görevinden alınır. İşte bütün hikâye de böyle başlar.

Toplu iş sözleşmesi sürecinde yaşanan haksızlıklar karşısında, işçilerin yanında olduğum, işçinin haklarını savunduğum, yani görevimi yaptığım için ‘temsilcilik görevime son verildi’ diyor Murat.

Pandemide milyonlarca lira kar eden market, zarar ederek küçülmeye gittiğini söyler ve Murat’ı işten çıkartır. Tarih 18 Ağustos 2021’dir.

Tezkoop İş Sendikası Genel Başkanı Haydar Özdemir’i arar, telefonu açılmaz. Tezkoop İş Genel Sekreteri Hakan Bozkurt’u arar, işten çıkışının verildiğini söyler, aldığı cevap “ben ne yapabilirim” olur. Ama Murat işini ve ekmeğini istemektedir. Bunun için de mücadelesine başlar. 19 Ağustos 2021 tarihinde işten çıkarılmayı kabul etmediğini beyan ederek, işçi arkadaşlarıyla beraber depoya gider. Çıkışının yapıldığının kendine söylenmesi üzerine kadrolu ve taşeronda çalışan 50’ye yakın arkadaşı da Murat olmadan işbaşı yapmayacaklarını söylerler ve Murat iş başı yapmış olur.

19 Ağustos depo önü

Öğleden sonra CarrefourSA Genel Merkez yöneticileri depoya gelir. Kıdem ve ihbar tazminatının verileceğini ve kendisine CarrefourSA depoda taşeron firma olan DGR şirketinde iş bulunduğu belirtilir.  Bu süre zarfında tüm patron vekilleri gelmiş, işçiler Murat iş başı yapmadan içeriye girmemiş, eylem yapmış ve polisle muhatap olmak zorunda kalmışken Murat’ın yerine atanan sendikanın temsilcisi hiç müdahil olmayıp, olayları izlemekle yetinmiştir.

Peki neden?

CarrefourSA depoda çalıştığı günden beri işçi kardeşleriyle hem patrona, hem sarı sendikaya karşı mücadele vermiş,  sendika ve patron iş birliği ile beraber gasp edilen haklarını savunmak için mücadele etmiştir Murat. Sendikanın patroncu pratiklerini eleştirip karşısında durmuştur. İşçi arkadaşlarına da sarı sendikacılığa karşı mücadele etmeleri gerektiğini tüm toplu alanlarda korkmadan dile getirmiştir.  Yıllardır aidat ödediği sendikası, onu bu mücadelesinde yalnız bıraktığında eminim ki, hepinizin aklında şu soru oluşmuştur. Peki, bu sendikalar ne için varlar ve neye hizmet ediyorlar?  Patronlarla kol kola girip emeğin sömürülmesinde kolektif bir bilinçle hareket etmek midir sendikacılık? İş yeri temsilcisi işten atıldığında “ben ne yapabilirim ki” demek midir, telefonları yanıtsız bırakmak mıdır?

İşçilerin yemek sorunlarını iletiyordu Murat işyeri temsilcisi olarak. Taşeron işçilerin yırtık ayakkabılarını sorguluyordu. Belki de en büyük suçuydu bu yaptıkları. Daha başka “suçları” da vardı Murat’ın. Sendikanın İşverenle imzaladığı toplu sözleşmenin, niçin işçilerin onayına sunulmadığını sorguluyordu. Önceki dönem nakten aldıkları yakacak ve izin paralarının yeni sözleşme sonrasında bordrolarına yansıtılmayıp, artık CarrefourSa’dan alışveriş yapmalarını zorunlu kılan kartlara yüklendiğinin hesabını soruyor. Kısacası Murat, fazlasıyla soru soruyor.

Sarı Sendikaların İhaneti

Nasrettin Hoca fıkraları ile büyümeyenimiz yoktur. Bazen kazan doğurur, bazen kürkler yemek yer Hocanın fıkralarında. İnsanın insana, insanın topluma her geçen gün daha yabancılaştığı emeğin sömürüsün hızına yetişilemediği günümüzde birilerinin kazanları hep doğururken diğerlerininkiler ise durmaksızın ölüyor.

Murat, yaptığımız kısa görüşme sırasında, aslında yalnız olmadığını, İstanbul’un ve ülkenin birçok yerinde devam eden işçi direnişlerinden verdiği örneklerle de söylemiş oluyordu; Reel ve Uyum Market işçileri,  347 gündür halen direnişte olan ve Türk Metal İş’in ihanetine uğrayan Uzel işçileri, Devrimci Tekstil Sendikalarında örgütlenip sarı sendika mağduru olan SML etiket işçileri, Sinbo direnişçileri ve diğerleri… Bu insanların her biri emek ve terle mücadele ettiler. Ne için? Saatlerce çalışıp çocuklarına ekmek götürebilme derdinde oldukları için sonuçta karşılaştıkları ise hep aynı oldu. Polis müdahalesi, Mobing, işten atılma ve ötekileştirilme.

Birileri dur demek zorunda ve diyor. Ekranlar, gazeteler onların mücadelelerini duyurmasa da onlar sosyal medyadan, sınırlı araçlarla seslerini, mücadelelerini duyurmaya çalışıyorlar. Murat Polat da onlardan biri. Durmuyor ve durmayacak da. Tesadüflerin oyuncağı olmayacak o, göğsünü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşlere ihanet etmeyecek.

Murat, yırtık ayakkabılara, insan onuruna yakışmayan şartlarda çalıştırılmaya karşı mücadelesini sürdürerek işçi arkadaşlarının Murat abisi olmaya devam edeceğini aşağıdaki sözlerle ifade ediyor.  Tıpkı 27 Ağustos’ta İstanbul Maltepe’de CarefourSa Genel Merkezi  önünde arkadaşlarıyla birlikte bir basın açıklaması yaparak bunu hem sendika yöneticilerine hem de iş yeri patronlarına korkusuzca ifade ettiği gibi.

“Benim mücadelem bireysel değildir, kendim için, kendi ismim için asla direnmiyorum. Tüm derdimiz, meramımız bunca yağma ve talan karşısında yapılan eylemleri, söylenen sözleri büyütmek ve sözümüzü, eylemimizi küçük büyük demeden devam ettirmektir.  Sendikaların asıl sahipleri işçilerdir. Söz, yetki, karar mekanizmaları işçilere bırakılana kadar ve işçiler sendikaları da ülkeyi de yönetene kadar kavga etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kurtuluş işçinin kendi eseri olacaktır.”

 

Basın Açıklamasının tam metni:

BASINA VE KAMUOYUNA

Öncelikle haklarını gasp eden patronlara , gasp için yasa çıkartan  devlete ve sarı sendikalara karşı direnirken kaybettiğimiz işçi sınıfının önderleri Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in mücadelesini saygı ile anıyorum. Onların verdiği mücadele bugün olduğu gibi yol gösteriyor patronların ve sarı sendikaların korkulu rüyası olmaya devam ediyor.

Ben CarrefourSA  Esenyurt depo da çalışıyordum. Geçen dönem deponun baş temsilciliği görevini yerine getirdim. Murat Polat’la çalışmayacağız denilerek temsilcilik  görevimden alındım . 18 Ağustos Çarşamba günü CarrefourSA yetkilileri küçülmeye gittiklerini söyleyerek iş sözleşmemi tek taraflı fesih etti. Pandemide milyonlarca kar eden market ve parekende sektörü mesailer artmış, karlar katlanmış, mevcut işçi sayıları ile iş yetiştirmekte zorlanırken  küçülme nedeni ile işten çıkartılmam işten atılmamın sadece bahanesidir.  İşten çıkışı kabul etmediğimi ısrarla belirttim ve vardiya çıkışında depodan çıkarak Tezkoop İş Sendikası Genel Başkanı Haydar Özdemir’i aradım telefonlarımı açmadı , Tezkoop İş Genel Sekreteri Hakan bozkurt’u aradım işten çıkışımın verildiğini söylediğimde aldığım cevap ben ne yapabilirim oldu işten çıkarıldığımı ısrarla vurgulamam ve işimi ekmeğimi istiyorum demem  üzerine ilgileneceğini söyledi 18 Ağustostan bu güne kadar tarafıma herhangi bir dönüşü olmamıştır. 19 ağustos’ta işten çıkarılmayı kabul etmediğimi söyleyerek sabah işçi arkadaşlarımla beraber depoya gittim benimle çalışmayacaklarını çıkışımın yapıldığını tekrar söylediler  bunun üzerine kadrolu ve taşeronda çalışan  elliye yakın işçi kardeşim beni almadan iş başı yapamayacağını söyledi ve iş başı yapmayı reddetiği için iş başı yapmış oldum . öğleden sonra CarrefourSA genel merkez yöneticileri depoya geldiklerinde kıdem , ihbar tazminatımın verileceğini ve bana da CarrefourSA  depo da taşeron firma olan DGR  şirketinde işte bulduklarını söylediler . bu süre zarfın da tüm patron vekilleri gelmiş, işçiler ben iş başı yapmadan içeriye girmemiş eylem yapmış  ve polisle muhatap olmak zorunda kalmışken yerime atanan sendikanın temsilcisi hiç müdahil  olmamış , izlemekle yetinmiştir.

CarrefourSA depoda çalıştığım günden beridir işçi kardeşlerimle hem patrona , hem sarı sendikaya hem de sendika ve patron iş birliği ile beraber gasp edilen haklarımızı savunmak için mücadele ettim . sendikanın patroncu pratiklerini eleştirdim ve karşısında durdum , işçi arkadaşlarıma da sarı sendikacılığa karşı mücadele etmemiz gerektiğini tüm toplu alanlarda korkmadan dile getirdim . önce görevden alınmam yerime temsilci atanması ve işten çıkarılma sürecimde yıllardır aidat verdiğim sendikanın taraf olmaması işten çıkarılmamın tesadüfi olmadığını ve sendikanın dışında organize edilmediğini bize göstermektedir .

Bizler Makro Uyum işçileri, Real Market işçileri, Media Market işçileri ve Migros direnişinden Tezkoop İş Sendikasının sarı sendikacılık pratiklerini ayan beyan görmekteyiz . on binlerce işçiden aidat alıp hem ekonomik hem de sosyal sermaye biriktirenlerin işçileri satarak nasıl zenginleşip taşeron şirketler kurduklarını ikinci kez işçilerin emeklerini sömürdüklerini tekrar tekrar görmüş olduk .

Tezkoop iş sendikası tacizcileri koruyan 20^li yaşlarda genç işçileri ölümüne çalıştıran ve haklarına çökmeye çalışan Veysel cingözler, Mehmet emin Meriçler  üretmektedir. Bu taşeron şirket sahipleri yani köle kahyaları bizlerin hayatlarını üç kuruşluk karlarının pazarlık konusu yapmakta , teşhir olduklarında sahiplerine koşmakta bizleri onurumuzla çalıştığımız için cezalandırmaktadır .

Bugün ülkenin her yanında işçiler sarı sendikalara karşı direniyor. Bugün Nakliyatİiş Tezkoop İş Sendikasının sattığı Makro Uyum işçileri, Real Rarket  işçilerinin hakları için direniyor . yine Türk Metal sendikasının patronla beraber tazminatlarını gasp ettiği Uzel işçilerinin direnişini devam ettiriyor. İmbat maden işçileri ve Türkiye’nin her yerindeki madenciler sarı maden iş sendikasının gasp ettirdiği hakları için amansız direniyor ve yoldaşlarını hak mücadelesi verirken hayatlarını kaybediyor. DGD-SEN Sendikası 120 gün boyunca sarı sendikacıdan patronluğa uzanan ve ısrarla o patronları savunan Tezkoop İş Sendikana karşıda mücadele etmek zorunda bırakılıyor . SML etiket işçileri sarı sendikacılık pratikleri ile ihanete uğruyor. Sinbo direnişi yine sarı metal sendikasının sarı pratiklerinin karşısında da direniyor.

Artık yeter diyoruz bildiklerimizi, duyduklarımızı, yaşadıklarımızı molalarda dost meclislerinde konuşmayacağız.

Söyleyecek sözümüz, sorulacak hesabımız var.

Sorularımız var !

CarrefourSA depoda bulunan DGR ve ONUR GRUP taşeronların asıl sahipleri kimlerdir?

Eski genel merkez yöneticileri nasıl bu ülkenin en büyük taşeronlarının sahibi olabilmektedir?

Yıllardı verdiğim aidatlar nereye gitti?

Benim işten çıkarılmamın emrini veren Tezkoop iş sendikasının hangi yöneticisi?

Bu eyleme gelene kadar ısrarla ulaşmaya çalıştığım Tezkoop yöneticileri neden ısrarla benimle görüşmemektedir?

Beni işten çıkaran ve ekmeğimle işimle oynayan CarrefourSA patronlarını , sendikayı holding gibi işleten işçilerin aidatları ile konforlu yaşamlarını sürdüren ve kendilerini de işçi sınıfına finanse ettiren sarı sendika Tezkkop  İş’e uyarı eylemidir bu , en kısa zamanda işime geri iade edilmezsem hem Tezkoop İş sendikası hem de CarrefourSA ‘un olduğu her alanda direneceğim .

Benim mücadelem bireysel değildir, kendim için , kendi ismim için asla direnmiyorum. Tüm derdimiz,  meramımız bunca yağma ve talan karşısında yapılan eylemleri, söylenen  sözleri büyütmek ve sözümüzü , eylemimizi küçük büyük demeden devam ettirmektir.  Sendikaların asıl sahipleri işçilerdir . söz , yetki , karar mekanizmaları işçilere  bırakılana kadar ve işçiler sendikaları da, ülkeyi de yönetene kadar kavga etmekten vazgeçmeyeceğiz.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!

KAHROLSUN SARI SENDİKACILIK!

DİRENEN DİRENE KAZANACAĞIZ!

 

Hazırlayanlar: Nuray Kılıç ve Gamze Şimşek

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…