Şili'de neoliberalizmin sonu ve yeni bir tarihsel dönemin başlangıcı

Ariela Ruiz Caro

12 Haziran 2021
Şili'de neoliberalizmin sonu ve yeni bir tarihsel dönemin başlangıcı

Meclis, siyasi rejim ve hükümet sistemi, yerinden yönetim, çok milliyetli statü, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının işleyişi ve ekonomik kalkınma modelleri gibi temel konuları tartışacak.

25 Ekim'de yapılan plebisitte halka iki soru sormuşlardı: "Yeni bir Anayasa yapılmasını onaylıyor musunuz?" ve bu "Anayasayı mevcut meclisle halkın seçeceği temsilcilerden oluşan karma bir komisyon mu yapsın, yoksa Anayasayı yapacak Kurucu Meclisi tamamen halk mı seçsin?"

O gün sandığa gidenlerin yüzde 79'unun desteğiyle, halk yeni anayasayı tümünü kendi seçeceği meclisin yapmasına karar vermişti. 

Berlin Humbolt Üniversitesi'nde ekonomist olan Ariela Ruiz Caro, süreci, "Şili: Neoliberalizmin Sonu ve Tarihinde Yeni Bir Bölümün Başlangıcı" (Chile: the End of Neoliberalism and the Start of a New Chapter in Its History) başlıklı yazısında anlatıyor.

 **

Şili'de Kurucu Meclis’teki 155 delegenin yanı sıra belediyeler ve bölge valileri için yapılan 15-16 Mayıs seçimleri, hükümeti ve sağcı partileri perişan eden bir başarısızlığı gözler önüne sererken, bağımsız adayların zaferini tasdik etti. Sonuçlar ayrıca, 1990’da demokrasinin restorasyonundan bu yana seçimleri kazanan ve bazı dönemlerde yürütme gücünü elinde tutan eski koalisyonla (Sosyalist Parti, Hıristiyan Demokratlar ve diğerleri) uyum içinde olanlara göre bu seçimde daha köktenci sol güçlerin tercih edildiğini gösterdi.
Kendi kabuklarına çekilmiş ve gerçeklikten kopmuş Şili hükümeti ile siyasi ve ekonomik seçkinler, geçen hafta sandık başında, yeni anayasayı yapacak 155 delegenin seçildiği Kurucu Meclis seçimlerinde yaşadıkları yıkıcı yenilgiyi tasavvur edememişlerdi. “Vamos por Chile” (Haydi Şili için) bayrağı altında toplanan sağ partiler, [anayasa] metnini reddetmelerine olanak verecek üçte bir üye sayısına bile ulaşamadılar. Temsilcilerin %23’ü kadar olan 37 sandalyeyi güçlükle kazandılar. Bu ittifakın kampanya harcamalarının %63’ünü yapması demek ki yardımcı olmadı.
Meclise seçilen 155 delegenin siyasi yapısı, General Pinochet diktatörlüğü altında kurulan ve 1980 Anayasası’nda sergilenen neoliberal modelin sona ermesi anlamına geliyor. Dolayısıyla Kurucu Meclis devraldığında Şili, kusurlu bir piyasa sisteminin beter ettiği ve gideremediği eşitsizliklerin azaltılmasına yardımcı olacak devletin artık tali değil, baş rolü üstleneceği yeni bir Magna Carta yazacak.
1990’da demokrasiye dönüşten bu yana Anayasa’da yapılan çok sayıda reform, Şili toplumunun geniş kesimlerinin −esas olarak sosyal adaletle ilgili− özlemlerine yanıt vermeye yetmedi. Modeldeki ilk çatlaklar 2005 yılında “Penguen Devrimi”yle (Revolución de los pingüinos), ardından 2011 yılında üniversite öğrencilerinin düzenlediği gösterilerle belirginleşti. Ama nihai çöküşüne yol açan, 18 Ekim 2019’da başlayan ve 36 kişinin hayatını kaybettiği toplumsal huzursuzluk patlaması oldu.
Bu çatışmadaki ısrar ve şiddet, demokrasiyi koruyarak toplumsal talepleri kanalize edebilecek tek çıkış yolu olarak Kurucu Meclis’e başvurmayı getirdi. Anayasa’nın değiştirilmesi için varılan mutabakatta, bir halk oylamasının ardından, demokratik bir cumhuriyetin tanımı, mahkeme kararlarının konumu, uluslararası anlaşmaların ihlal edilmemesi ve anayasa maddelerinin onayı için üçte iki çoğunluk aranması gibi bazı temel ilkeler belirlendi.
Ekim 2020 referandumunda, Şilililerin neredeyse %80’i yalnızca yeni bir Anayasa taslağının hazırlanması lehinde değil, aynı zamanda bunun, delegeleri geçen hafta seçilen bir Kurucu Meclis tarafından yapılması için de oy kullandı. Meclis 15 Haziran’da açılacak ve yeni bir Anayasa taslağı hazırlamak için en fazla 12 ayı olacak, ardından taslak oy kullanmanın zorunlu olacağı bir halk oylamasıyla onaylanacak.
Beklentiler çok büyük. Meclis, siyasi rejim ve hükümet sistemi, yerinden yönetim, çok milliyetli statü, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının işleyişi ve ekonomik kalkınma modelleri gibi temel konuları tartışacak. Bu alanda, Merkez Bankası’nın özerkliği, özelleştirmenin bitirilmesi, genel sağlık hizmetlerinin uygulanması, sağlık ve eğitim sektörlerinin piyasanın etki alanından çekilmesi ve özel emeklilik sisteminin (AFP) sona erdirilmesi gibi bir dizi konu ele alınacak. Keza Meclis üretim yöntemlerini yeniden değerlendirerek onların toplam değerini artırmanın, sadece ekstrativizme [doğal kaynakların –madenler, orman vb.− genellikle dünya pazarı için çıkarılması, ç.n.] dayanan bir ekonomiden uzaklaşmanın, doğal kaynakları geri kazanmanın ve suyu kamu mülkiyetine sokmanın yollarını arayacak.
Valparaíso’nun seçilmiş valisi Rodrigo Mundaca, halen Anayasa’nın su meselelerini yönetmeye yönelik kurulu yasal sisteminin, suyun özelleştirilmesine ve metalaştırılmasına izin verdiğine, böylece asla özelleştirilmemiş olması gereken bu temel kaynağa ilişkin insan hakkını ihlal ettiğine dikkat çekiyor. Su piyasasının madencilik şirketlerinin, emlak girişimcilerinin ve büyük tarım işletmelerinin elinde olduğu ve sonuç olarak küçük çiftçilerin ve nüfusun geniş kesiminin bu kaynağa erişiminin kısıtlandığı konusunda uyarıyor.
 
DAHA KAPSAYICI BİR ANAYASA PROJESİ
Yeni anayasayı yazmakla görevli Kurucu Meclis, kadın ve erkeklerin eşit katılımını garanti edecek bir cinsiyet eşitliği düzenlemesine göre çalışacak. Bu şekilde Şili, kadın ve erkeklerin eşit katılımıyla bir anayasa oluşturulmasının temellerini atan ve eşit ücret, çocukların, yaşlıların ve yardıma muhtaç olanların bakım yükünün dağılımı, kadınların iktidara eşit erişimi gibi tarihsel olarak ertelenen konuların üstesinden gelme fırsatı sunan dünyadaki ilk ülke oluyor.
Şili’deki Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) temsilcisi Marcela Rios’a göre: “bu, dünyadaki feminist hareketin ortaya çıkışından sonra gerçekleşen ilk anayasal süreçtir (…) o yüzden bu alandaki gündem merkezde ve yenilikçi olacaktır; bir toplumun yeni kurallarını yazmak için kadınlar erkeklerle yan yana, eşit şartlarda oturduğunda neler olacağını göreceğiz, bu bakımdan Latin Amerika ve dünya için ilginç sonuçlar sunabilecektir.”
Erkeklerin ve kadınların eşit katılımı, cinsiyetlerden birinin aşırı temsilini önleyici düzeltme mekanizmaları olan bir seçim sistemi sayesinde gerçekleşti. Ne var ki bu durumda, garantileyici ve eşit temsile yönelik düzeltme erkeklerin lehine oldu. Seçimlerin büyük galibi kadınlar olduğu için onlar kotaya boyun eğmek zorunda kaldı. Şilili bir haber sitesi olan Ciper’e göre, cinsiyet eşitliği ayarlaması uygulanmasaydı, kadınlar erkeklerden daha fazla, 84’e 71 delege çıkaracaktı.
Şili’deki bir pazarlama ve kamuoyu yoklaması şirketi olan Cadem’in müdürü Roberto Izikson, bu olguyu şöyle açıklıyor: “Cinsiyet eşitliği mekanizması sadece eşit bir Meclise sahip olma ihtiyacını meydana koymakla kalmadı, seçmenleri de erkeklerden çok kadınları seçmeye teşvik etti ve birçok bölgede kadınlar kotalarını erkeklere bırakmak zorunda kaldı.”
Diğer yandan, Meclis delegelerinin seçiminde Latin Amerika yerli topluluğunun entegrasyonuna katkıda bulunacak önemli bir eylem olarak yerli halkların temsilcilerine 17 sandalyenin ayrıldığı bir mekanizma kuruldu.
Şili’de Kurucu Meclis, devlet tarafından tanınan on yerli grubu içerecek. Mapuche, 7 sandalyeyle daha yüksek temsile sahip olacak. Aimara’nın 2 sandalyesi olacak ve Rapa Nui, Quechua, Diaguita ve Yagán gibi diğer gruplar 1'er delege ile temsil edilecek.
 
GELENEKSEL PARTİLERİN REDDİ VE BAĞIMSIZ ADAYLARIN ZAFERİ
Yalnızca “Vamos por Chile” çatısı altında toplanan sağ partiler yenilgiye uğramadı. “Apruebo” (Onaylıyorum) bayrağı altında toplanan merkez sol (eski Concertación* ve diğerleri) daha da kötü bir performans sergiledi, sadece 25 sandalye (delegelerin %16’sı) elde etti. Bu koalisyonu, Komünist Parti, “Frente Amplio” (Geniş Cephe) ve üniversite öğrencilerinin 2011’deki protestolarından sonra ortaya çıkan bir grup parti ile diğer küçük grupların oluşturduğu “Apruebo con dignidad” (Onurla onaylıyorum) geride bıraktı. Bu grup 28 sandalye (%18) kazandı ve Kurucu Meclis’te birinci sıradaki muhalefet gücünü temsil ediyor.
Şili’yi 1990’dan beri yöneten partileri temsil eden “Vamos por Chile” ve “Apruebo”nun aldığı zayıf sonuçlara 48 sandalye (%31) alan bağımsız adayların başarısı karşılık verdi. Siyasi mensubiyeti olmayan adaylar tarafından elde edilen 48 sandalyeye, çoğu sol siyasi partilerin verdiği kotalar üzerinden seçime giren 40 delege sandalyesini eklersek, yeni Anayasayı hazırlayacak Meclis’in %56,8’ini bağımsız delegeler oluşturmaktadır.
Tarihçi Gabriel Salazar’a göre, bağımsız adayların ciddi katılımı, sonuçları görmeden bile “tarihi bir depremi” ifade ediyor. Bu seçimlerde iki çatışmanın bir araya geldiğini belirtiyor: bir yanda hükümet ile muhalefet arasında olan, ki buna “geleneksel çatışma” diyor. Diğer yanda, yurttaşlık veya halk egemenliği ile mevzuat ve bu yasaların etrafında birleşen siyasi sınıf arasındaki çatışma. Bağımsız delegeler halk egemenliğini temsil ediyor ve mevcut siyasi sistemi ve geleneksel seçkinleri reddettiklerini ifade ediyorlar. Centro de Estudios Públicos’un (CEP) Nisan 2021’de yaptığı bir ankete göre, vatandaşların sadece %2’si siyasi partilere güveniyordu.
Sağ partiler sadece Kurucu Meclis seçimlerinde değil, aynı zamanda ilk kez gerçekleştirilen bölge yönetimi seçimleri ile belediye başkanlığı ve meclis üyeleri seçimlerinde de mağlup oldular. 345 belediyenin elliden fazlasını kaybettiler ve meclis üye sayıları da azaldı. 16 bölgesel yönetimin hiçbirini ilk turda kazanamadılar. 18 milyon nüfuslu ülkede 7 milyon kişinin yaşadığı Santiago metropol bölgesinde adayları Catalina Parot üçüncü oldu. Bu makam için Hıristiyan Demokratlar’dan Claudio Orrego (oyların %25’i) ile Frente Amplio’dan Karina Oliva (%22,6) yarışacak.
16 bölgesel yönetimin sadece ikisi ilk turda netleşti ve her ikisi de bağımsız adayların eline geçti: Frente Amplio’dan Rodrigo Mundaca Valparaíso’da ve Magallanes’te Jorge Flies Añon yönetime geldi. Geriye kalan bölgesel yönetimler 13 Haziran’daki ikinci turda belirlenecek. Buradaki mücadelede sağ partiler önemli bir rol oynamıyor.
Aksine, Komünist Parti ve Frente Amplio, Maipú, Viña del mar, Ñuñoa ve Santiago gibi önemli belediyelerde zafer kazandılar, ki sonuncusunu Komünist partiden Irací Hassler kazandı. Daha önce komünistler bu belediyede hiç kazanmamışlardı, hatta parçası oldukları Salvador Allende’nin Unidad Popular [Birleşik Cephe, ç.n.] (1970-1973) hükümeti sırasında bile.
Merkez sol, hem Kurucu Meclis’te hem de bölgesel hükümetler ve belediyelerde Komünist Parti ve Frente Amplio tarafından yenildi. Bu bağlamda [merkez sol] koalisyonun başkan adaylarından biri olan Heraldo Muñoz, eski Concertación’un bu seçimde açıkça ortaya çıktığı gibi, çok uzun zaman önce öldüğünü ve gömüldüğünü açıkladı.
Buna ek olarak, Sebastián Piñera, Şili halkının “hükümete ve geleneksel siyasi güçlere net bir mesaj verdiğini” kabullendi: “halkın talep ve özlemleriyle uyum içinde değildik ve yeni ifadeler, liderlik tarzlarıyla boy ölçüşüyoruz.” Aynı minvalde, Yürütmenin görevinin “insanların verdiği mesajı önemsemek ve alçakgönüllülükle onları dinlemek, tüm Şilililerin ihtiyaçlarını, özlemlerini ve umutlarını daha iyi yorumlamak ve karşılık vermek için ne gerekiyorsa yapmaya çalışmak” olması gerektiğini söyledi.
Boş laflar. Ertesi gün, kendi siyasi koalisyonu 22 milyon doları aşan varlıklara %2,5 oranında bir kerelik vergi uygulamayı amaçlayan “Süper Zenginler Vergisi”ne karşı oy kullandı. Ayrıca, büyük işletmelerde %3’lük ek bir vergi artışını da reddetti. Bir tahmine göre, bu vergilendirmeden elde edilecek kaynakların bir kısmı ülkedeki en yoksul ailelerin pandeminin getirdiği sağlık ve seyahatle ilgili kısıtlamaları karşılamasını sağlayacak bir Acil Genel Yardım Fonu’nun finansmanına gidebilecekti.
 
KOLOMBİYA VE PERU İÇİN UYARI İŞARETİ
Tahmin edilebileceği gibi, Şili’deki olaylar, bölgedeki birçok hükümete kendi durumlarını düşünecekleri bir ayna tutacak. Özellikle, Şili modelini yıllardır bir vaha ve izlenecek bir örnek olarak gören Kolombiya ve Peru hükümetlerine. Kurucu Meclis aracılığıyla yeni bir Anayasa taslağının hazırlanması, bunun da kadınlar ve erkekler arasında eşitlikle, yerli halklara ayrılmış 17 sandalyeyle, devletin ikinci plandan öne çıkarak baş rolü oynamasıyla sosyal adalet arayan bir gündemle yapılması gözden kaçırılamayacak bir işaret verecektir.
Bölgedeki en büyük eşitsizliğe sahip ikinci ekonomi olan −ve %42’lik bir yoksulluk düzeyiyle− rekoru elinde bulunduran Kolombiya, 28 Nisan’da patlak veren ve bitmek bilmeyen sosyal huzursuzluklarla çalkalanıyor, şimdiden 50’den fazla ölü, yüzlerce yaralı var; Iván Duque hükümetiyle bir anlaşma için görünürde hiçbir umut yok. Başkanlık seçimlerinden bir yıl önce, sol Colombia Humana hareketinin aday adayı olan Gustavo Petro’nun başarı şansı yüksek.
Peru’da neoliberal modelden duyulan hoşnutsuzluk, 11 Nisan’da köktenci soldan Perú Libre adayı öğretmen Pedro Castillo’nun başkanlık seçimlerinin ilk turunda beklenmedik zaferiyle elle tutulur hale geldi. İkinci turdaki rakibi −medya ve ekonomik güçlerin desteğini alan− Keiko Fujimori onu geçemedi. Ekonomik model ve Anayasa değişiklikleri, 6 Haziran’da sonuçlanacak cumhurbaşkanlığı mücadelesinin ana konuları olacak. [İkinci turu Castillo küçük bir farkla önde tamamladı, sonuçlar henüz resmileşmedi. ç.n.]
Şili’de, cumhurbaşkanlığı ve kongre seçimlerinden sadece altı ay ve önseçimlerden iki ay önce, geçen haftaki seçim sonuçları bir sonraki hükümetin siyasi eğilimini ortaya koyuyor. CEP’in yeni anketine göre, Başkan Piñera, ikinci dönemindeki en düşük oranla, halkın yalnızca %9’unun onayını alabiliyor. Buna karşılık son seçimlerin sonuçları, Komünist Parti’den Daniel Jadue ile Frente Amplio’dan Gabriel Boric’in cumhurbaşkanlığı adaylık şanslarını artırdı; ikisi 18 Temmuz’da bir ön seçimde karşı karşıya gelecekler. Seçim sonuçları bir yana, görünüş o ki bu ülkelerde neoliberal modelin sunabileceği hiçbir şey yok. Kesin olan, Şili’nin sayfayı çevirdiği ve tarihinin bir sonraki bölümünü yazmaya başlayacağıdır.
 
 
Ariela Ruiz Caro, Counterpunch sitesinde 8 Haziran 2021’de yayınlandı. Çeviri: Kızılcık.
 
Ariela Ruiz Caro, Berlin Humboldt Üniversitesi’nde bir iktisatçıdır. Buenos Aires Üniversitesi’nden Ekonomik Entegrasyon Süreçleri alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. And Dağları/Güney Ucu Amerika Programının analistidir.
 
* Concertación de Partidos por la Democracia (Demokrasi için Partiler Koalisyonu) Şili’de Pinochet diktatörlüğünden çıkış döneminde, 1988’de kurulan Hristiyan Demokrat, Demokrat, Sosyalist, Radikal Parti gibi siyasi partilerin başı çektiği merkez sol bir ittifaktır. 2013’den sonra sağcı başkan Piñera’nın göreve başladığı 2018’e kadar, Komünist Parti’yi de dâhil ederek, Yeni Çoğunluk (Nueva Mayoría) adıyla sürdürüldü. [ç.n.]
 
 
Çeviri: Kızılcık

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…