Sosyalistler sürece nasıl müdahale edecek?

3 Haziran 2021
Sosyalistler sürece nasıl müdahale edecek?

Geçtiğimiz günlerde Sedat Peker’in ifşaatları ile iktidarın kirli ilişkilerinin ve kontrgerillanın halka karşı işlediği suçların ortaya saçılmasının ardından EMEP, HDP, Halkevleri, SOL Parti, TİP, TKP ve TÖP ortak bir açıklama yaparak “Halka karşı işlenen suçların tüm failleri ile siyaset, sermaye ve mafya üçgeninde girilen tüm gizli ve kirli ilişkiler açığa çıkarılmalı, sorumlular halkın önünde hesap vermelidir” şeklinde ortak açıklama yapmıştı.

Açıklamada, yargı dahil devletin hiçbir kurumunun böyle bir iddia ya da kapasitesinin olmadığı bir ortamda demokrasi güçleri sorumluluğun örgütlü halk güçlerinde olduğuna dikkat çekerek, “Yargının gözlerini kapadığı bu talan düzenine karşı toplumsal itirazı, mücadeleyi büyütmek ve tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için Türkiye halkları başta olmak üzere siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine ve toplumsal kesimlere çağrı yapıyoruz: Sesimizi yükseltmeli, itirazlarımızı büyüterek örgütlemeliyiz. Türkiye halklarına karşı tarihsel sorumluluğumuzla sesleniyor ve bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz” ifadeleri yer almıştı.Sol, sosyalist örgütlerin ortak bir açıklama yaparak sürece seyirci kalmayıp halkın çıkarları doğrultusunda müdahale etme yönündeki irade beyanı kamuoyunda olumlu bir beklenti yarattı.

Yerellerde ortak basın açıklamalarının yanı sıra, İstanbul’da bir miting örgütlenmesi ve gazetecilerle hukukçuların ve insan hakları mücadelesinin öznelerinin de katılımıyla kontrgerillanın halka karşı işlediği suçların hesabını sormak için “halkın iddianamesi”ni hazırlamak gibi öneriler üzerine konuşuluyor.

Bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek? Solun, sosyalistlerin bu konudaki özgün müdahalesi ne olabilir, ne olmalı?

Toplumsal muhalefetin geniş kesimlerini sürece katmak ve somut mücadele pratikleri ortaya koymak için hem kendi içlerinde hem de diğer toplumsal muhalefet örgütleriyle görüşmelerini sürdüren EMEP, HDP, Halkevleri, SOL Parti, TİP ve TÖP temsilcileri, görüşlerini Sendika.Org’la paylaştı.

“Bu çürümüş sistemden kurtuluş için çözüm işçi ve emekçilerin örgütlenmesinde”

Emek Partisi MYK Üyesi ve İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, sosyalistlerin bu sürece en büyük müdahalesinin, bu çürümüş sistemden kurtulmak için çözümün işçi ve emekçilerin örgütlenmesi ve mücadele etmesi yönündeki çağrılar ve bunu sağlayacak pratik tutum olduğunu söylüyor:

Devlet, mafya, siyaset, sermaye ilişkileri aslında yeni ortaya çıkmış bir durum değil, bugüne kadar çeşitli biçimlerde deşifre olmuş bir çürümüşlüktür. Bugün bir kapışma üzerinden ortaya çıkan durum, Susurluk’la alenen ortaya saçılmıştı. Hükümet temsilcilerinden bürokratlara, medya patronlarından çetelere, uyuşturucu tacirlerinden emniyet ve yargı temsilcilerine uzanan “derin” ilişkiler hiçbir zaman çözülmek istenmemiş ve her defasında üstü kapatılmıştır.

Bu yaşanan durum da büyük bir skandaldır. Eski Başbakan, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdür yardımcısı vs. herkes sırayla cevap vermek zorunda kalıyor ama kimse istifa etmiyor. Susurluk’ta Araştırma Komisyonu kurulmuştu burada adı bile geçmiyor. Bugün bu mücadelede sosyalist örgütlere, sendikalara, işçi ve emekçilere dünden daha fazla rol düşmektedir. Bugün yaşanan sömürü, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar halinin bu ortaya saçılan ilişkilerle direkt bir bağı vardır. Emekçilerin tepesine çökmüş olan; sömürü, yolsuzluk ve mafya üçgenine son vermek ve çürümüş bu düzeni değiştirmek için örgütlü mücadeleye çağrılarımız önemli.

Fillerin tepişmesinden halk yararına bir şey çıkmaz

Bu süreç asla izlenecek bir süreç olmamalıdır. Çünkü biliyoruz ki “Fillerin tepişmesinden” halkın yararına bir şey çıkmayacaktır. Bu açıdan bu ortak açıklama bir başlangıç gibi görülmelidir. Elbette süreçle birlikte daha fazla kurumla, emek, meslek örgütleriyle birlikte planlamalar yapmalı ve bunun için daha fazla adım atmalıyız. Çeşitli illerde bu yan yana gelişler söz konusu. Pratik olarak da özellikle emekçi semtlerde, işyerlerinde bu düzeni teşhir edecek çalışmalar önemlidir. Bunun içinde çeşitli çağrılarımız oluyor.

Sosyalistlerin bu sürece en büyük müdahalesi işçi ve emekçilerin bu çürümüş sistemden kurtulması için çözümün işçi ve emekçilerin örgütlenmesi ve mücadele etmesi yönündeki çağrıları ve bunu sağlamak üzere atacağı pratik tutumudur.

Millet İttifakı çözümü belki de iki sene sonra yapılacak bir seçime bırakıyor. Seçim elbette önemli ama asıl önemli olan mücadele zemini yaratmak ve yerellerde birlikleri kurmaktır. Sömürü, mafya ve yoksulluk düzenini teşhir etmek buna karşı örgütlenmek en özgün ve en pratik tutumdur. Sonuçta yeni bir şey söylemekten çok işçi ve emekçilere yeniden yeniden asıl olarak çürümüş düzeni değiştirmesi için birlikteliğini vurgulamak sosyalistlerin en belirgin tutumu olmalı.

***

Demokrasi cephesini oluşturmak gerek

HDP İstanbul İl Yöneticisi Cemalettin Yüksel, daha geniş bir çepere ulaşarak bu sistemden kurtulmak isteyenlerin demokrasi cephesini oluşturmak gerektiğini söylüyor:

Devlet mafya ilişkisi ortaya yeni çıkmıyor. Biz bu oluşumu kayyumlardan, faili meçhullerden kumpas kurularak oluşturulan Kobanê davasından tanıyoruz.

Devrimci demokrat ve yurtseverlerin yan yana gelmesi çok önemlidir.

Elbette ki bu sistemden bir beklentimiz olamaz, dolayısı ile halk ile beraber bir çözümü ortaya koymak gerekir. Bu nedenle bu çeperi büyüterek, bu yaşam şekline muhalif olanlar ile demokrasi cephesinin oluşturmak gerek. Çabamız budur.

Sokaklardan, mahallerden, işyerlerinden hareket ederek bu karanlığı yok etmek ve aydınlık için örgütlenerek bir İstanbul mitingi, bildiri dağıtımı, halkların iddianamesini hazırlayarak en kısa sürede karanlık güçlerin gitmesi için çalışmalar yürütüyoruz.

***

Faşizmi köşeye sıkıştıracak bir hareketi solun kolektif çabasıyla açığa çıkarabiliriz

Halkevleri GYK üyesi ve İstanbul Bölge Temsilcisi Zeynep Çelik, halkı, televizyon ekranındaki suç konulu bir “reality şov”un izleyicisi olmaktan çıkaracak, gerçek hayatta suçluların üzerine yürütecek mücadele mecraları oluşturmak gerektiğini söylüyor:

İktidar koalisyonunun kontrgerillayı onarma planı her adımında yeni iç çatışmaları tetikliyor. Kontrgerilla sistemi içinde uzun süre hizmet veren Peker’in ifşaatları ve izleyen gelişmeler bunun bir kanıtı.

Ancak bu krize halkın demokratik ve etkin müdahalesinin gerçekleştirilememesi halinde, kendi yurttaşlarının çoğunluğunu “düşman” kabul eden bugünkü çifte hukukun “normalleşmesine”, kendi halkına karşı ırkçı ve mezhepçi bir savaş yürüten bugünkü diktatörlüğün “normalleşmesi”ne de varabiliriz.

CHP’nin sağa odaklı “Millet İttifakı” politikasının, kontrgerillanın ve faşist iktidar blokunun krizini, demokratikleşme yönünde derinleştiremeyeceği, halkın faşizmden kurtuluşuna varacak bir siyasi sürecin önünü açamayacağı da ortada.

Türkiye’nin belli başlı sol, sosyalist merkezlerinin bir araya gelerek bu sürece birlikte müdahale etme kararlılığını ifade etmelerinin demokrat kamuoyunda yarattığı beklenti bu endişelerden kaynaklanıyor. Bu “beklenti”, ortaya saçılan kontrgerilla pisliklerinden hareketle faşizmi köşeye sıkıştıracak bir “demokratik hoşnutsuzluk dalgası”nın önünün solun kolektif çabasıyla açılabileceği anlamına geliyor.

Solun bağımsız ve kolektif muhalefet zeminini oluşturmalıyız

Türkiye solunun belli başlı merkezlerinin bu konu etrafındaki bir araya gelişini her şeyden önce bu sorumluluk duygusunun bir ifadesi olarak ele alıyoruz. Bu bizce kendi başına bir olumluluk. Ancak, henüz yolun başındayız. Her şeyden önce bu ortak sorumluluk duygusunu, paylaşabildiğimiz bütün sol güçlerle ve demokratik toplumsal muhalefet kesimleriyle paylaşmamız gerekiyor. Kontrgerillanın ortalığa saçılan pisliğine karşı solun bağımsız ve kolektif bir muhalefet zeminini oluşturmamız gerektiğini hepimiz hissediyoruz. Bu ortak duyguyu ortak bir politik muhalefet zemininde ve mücadele çizgisinde somutlaştırmak için çaba sarf ediyoruz. Bu nedenle şu anda bu konularda köşeli şeyler söylemek mümkün de değil, doğru da değil.

Ama kendi bulunduğumuz noktadan şu kadarını söyleyebiliriz: Bizi bir araya getiren, faşizme karşı mücadele görevlerinin yüklediği ortak sorumluluk duygusunu iki yönde ilerletmeliyiz.

Birincisi halkın, kontrgerilladan dışlanan mafya fraksiyonları ile kontrgerillanın yeni patronları arasındaki çatışmanın seyircisi rolünü reddetmesini sağlayacak mücadele mecralarını yaratmalıyız. Halkı, televizyon ekranındaki suç konulu bir “reality şov”un izleyicisi olmaktan çıkaracak, gerçek hayatta suçluların üzerine yürütecek mücadele mecraları oluşturmalıyız.

Faşizmin yıkılmasına odaklanan bir çizgi izlenmeli

İkincisi, solu bu sürecin bağımsız demokratik öznesi haline getirecek bir muhalefet kolektifi oluşturmalıyız. Solun ortalığa dökülen bütün bu pisliğin “halının altına süpürülmesine”, “devletin namusunun kurtarılması”na odaklanan düzen içi muhalefetin peşinden savrulmasının önüne böylece geçebiliriz. Hatta tersine, faşizmin yıkılmasına odaklanan bir siyasi muhalefet çizgisiyle, etkili bir kitle mücadelesi çizgisiyle, düzen içi muhalefetin odağındaki sağa kayışı da durdurabiliriz.

Somut olarak neler yapabileceğimize ilişkin tartışmalar açısından bir noktayı açıklığa kavuşturmamız gerek. Genellikle bugünkü kriz Susurluk skandalı ile benzeştiriliyor ve “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemlerine atıflar yapılıyor. Ancak hatırlamalıyız ki milyonlarca insanın hoşnutsuzluğunu “yurttaştan yurttaşa” ileterek çoğalan o eylem hattı, bir gecede “Genelkurmay lojmanları”nın inisiyatifine geçmiş ve sürecin sonu 28 Şubat’a çıkmıştı. Bu sonuçtan sakınabilmemiz için birinci ihtiyacımız, “temiz bir toplum ve temiz siyaset” için “faşizmin yıkılmasının zorunluluğunun” altını başlangıçtan itibaren çizen bir mücadele programıdır. Yaygın bir hoşnutsuzluğun ortaya çıkarılabilmesi için “yurttaştan yurttaşa” yayılan bir hareket biçimi elverişli olabilir ama “hoşnutsuzluğa” dönüştürücü bir güç kazandırmak ancak bu hoşnutsuzluğun politik düzlemde de iktidar mücadelesi düzleminde de temsil edilmesiyle olanaklıdır.

***

SOL Parti olarak bir ‘yurttaş seferberliği’ çalışması başlatacağız

SOL Parti MYK üyesi Deniz Demirdöğen, “Halkın, tüm çürümüş düzenle hesaplaşacağı; eşitlikçi, özgürlükçü bir seçenek etrafında geleceğe umutla bakacağı bir SOL programa, bir geçiş programına ihtiyaç var” diyor:

Türkiye, bir kez daha ‘mafya-çete-devlet’ ilişkilerinin ortalığa saçıldığı bir dönemden geçmektedir. 12 Mart öncesi ve 70’li yıllar boyunca aydınlara, ilericilere, halka karşı gerçekleştirilen suikastlar, katliamlar ve saldırılar bu kontrgerilla yapısını gözler önüne sermektedir. Bu yapı, 12 Eylül sonrasındaki karanlık cinayetlerden, Susurluk’tan geçerek bugünlere kadar uzanmaktadır.

İktidar, bugün 8. yılını andığımız Gezi Direnişi ile birlikte kaybetmiş olduğu siyasal-toplumsal hegemonyasını bir daha asla tam manasıyla yeniden tesis edememiştir. İktidar, yıllarca ülkeyi birlikte yönettikleri, ne istedilerse verdikleri cemaat ile bozulan ittifaklarından sonra, özellikle 15 Temmuz sonrasında MHP ile kurdukları ittifakta kontrgerilla, mafya arttıklarına da önemli bir alan açmıştır. Bugün de yaşananlar, yeni kurulan bu faşist, gerici ittifakın çözülmesi ve çatlamasıdır.

Türkiye’deki bu faşist, gerici kötülük iktidarının tüm pislikleri ile birlikte tarihin çöp sepetine göndermek, ancak eşitlikten, kardeşlikten ve bağımsızlıktan yana bir seçeneğin, SOL bir seçeneğin inşasıyla mümkün olabilir. Bu çürümüşlükle hesaplaşmanın ittifak içi çatışmalardan geçmediği ortada. Halkın, tüm çürümüş düzenle hesaplaşacağı; eşitlikçi, özgürlükçü bir seçenek etrafında geleceğe umutla bakacağı bir SOL programa, bir geçiş programına ihtiyaç vardır.

Sol-sosyalist örgütler olarak, halkın bu rejime karşı öfkesini açığa çıkartan ve bu çürümüşlükten çıkış için örgütlü mücadeleye davet eden bir çağrıda bulunduk. Toplumun tüm aydınlarını, ilericilerini, yurtseverlerini, gençlerini, kadınlarını, emekçilerini tüm çürümüş düzene karşı mücadeleye davet ediyoruz. Bu çağrımızdan da güç olarak, memleketin birçok noktasında bu çürümüşlüğün karşısında toplumsal muhalefetin sokakta hesap sorduğunu görebilmekteyiz. Toplumsal muhalefetin ortaya koyduğu dinamizmin, geniş halk kesimleri ile buluşması önem arz etmektedir. Bu noktada, önümüzdeki günlerde SOL Parti olarak toplumun geniş kesimlerini bu çürümüşlükle hesaplaşmaya çağıran bir ‘yurttaş seferberliği’ çalışması başlatacağız.

***

Sosyalistlerin önündeki en önemli görev halkın müdahalesini sağlamak

TİP MK üyesi Deniz Gülşen, “Dengelerin değiştiği şu aşamada bizim derdimiz dengeyi bulmak değil teraziyi devirip atmaktır. Bunu başarabilecek tek güç halkın bu sürece devrimci müdahalesidir” diyor.

Her şeyden önce yozlaşmış ve tüm kirli ilişkileri ortaya saçılmış bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu mafya iktidarının otoriter tutumları karşısında halkın, muhalefet cephesinden bir beklentisi olduğu da görülüyor. Ancak bize göre sınırları belli bir muhalefet bu mafya iktidarını geriletmek konusunda başarıya ulaşamaz. Bu bağlamda tek seçenek halkın karşısına devrimci bir seçenekle çıkmaktır.

Hesapların bozulduğu bir aşamada bir suç örgütü liderinin ortaya çıkıp tüm pislikleri ortaya saçması bu gerici iktidarın koltuğu işgal ettiği tüm zamanlarda ne tür kirli ilişkiler içerisinde olduğunun da bir göstergesidir. Tam da bu aşamada hedefimiz halkın mafya-iktidar ikilemi dışında başka bir seçenekle buluşturulmasıdır. İktidarı piyonu haline dönüştüren mafyaya da tüm pis işlerini çetelere yaptıran bu hortumcu iktidara da devrimci bir cevap vereceğiz. Birincisi, bu iktidarı geldiği yere yani tarihin en karanlık noktasına geri göndereceğiz. İkincisi ise işledikleri tüm suçların hesabını tek tek soracağız.

Derdimiz dengeyi bulmak değil teraziyi devirip atmaktır

Bu süreci demokratik birtakım taleplerin ötesine taşıyacak bir enerjiye ihtiyaç var. Dengelerin değiştiği şu aşamada bizim derdimiz dengeyi bulmak değil teraziyi devirip atmaktır. Bunu başarabilecek tek güç halkın bu sürece devrimci müdahalesidir. Sosyalistlerin önündeki en önemli görev halkın müdahalesini sağlamak olmalıdır. Öyle berrak bir tarihten geliyoruz ki hiçbir zaman aralığında, ortaya saçılan tüm bu kirli ilişkilerin bir parçası olmadık. Alnımız ak, başımız dik! Bir tarafta emekçileri yoksulluğa mahkûm eden bir iktidar diğer tarafta ise kişisel menfaatlerinin peşinde koşan çeteler… Tüm bu sürecin sonunda halkımıza tertemiz bir memleket armağan edeceğiz.

Önümüzdeki süreçte bazı eylem ve etkinliklerle halkın beklentisine bir yanıt üreteceğiz. Sosyalist, devrimci güçlerin ortak zeminlerde mücadelesini önemsiyoruz. Bu mafya iktidarını yerle bir edeceğimiz bir süreci sokak sokak örmeyi hedefliyoruz. AKP iktidarını yerinden edecek olan en geniş halk muhalefetini oluşturmak cesaretli insanların işidir. Bu cesarete sahip olan sadece tek odak var o da devrimcilerdir.

***

Suçların teşhir edilmesi yetmez, halkın haklarını esas alan bir seçenek yaratmalıyız

TÖP PM Üyesi Hasret Bahçeci, “Bu yan yana geliş bir siyasi müdahaledir ve bu müdahalenin ileri taşınarak halkın çıkarlarını, acil ve yakıcı ihtiyaçlarını, halkın haklarını esas alan bir seçeneğe dönüştürülmesi hayatidir” diyor:

Bu birlikteliğin ideali geniş halk kesimlerinin taleplerini ortaklaştırıp bu taleplerin siyasal sözcülüğünü üstlenmektir. Gidişattan rahatsız olan milyonlar var. Bu sadece, egemenlerin işledikleri suçların küçük bir kısmını pazarlık nesnesi yapan bir mafyanın beyanatıyla ilgili bir rahatsızlık değil. Ülkenin bir rejim sorunu var. Milyonlarca insan bu rejimin baskıcı, keyfi politikaları altında eziliyor. Milyonlarca işsiz var. İş cinayetlerinde, kadın cinayetlerinde süreklileşen ve rejimin bir niteliği haline gelen bir durum söz konusu. Saymakla bitmez.

Ama ortak adımlar atmaya yeni başladık ve şu anda ortaklaştığımız bu yakıcı konu üzerinden etkinliklerimizi sürdüreceğiz. Birlikte yol yürümenin yarattığı etkinin farkındayız ve bu bize sorumluluklar yüklüyor. Ortaklaşma noktalarını öne çıkaran bir şekilde yol yürümek zorundayız ve ortaklaştığımız kimi somut adımları önümüze koyduk bile.

Bir miting örgütlemeyi önümüze koyduk. Mitinge giderken süreci öreceğimiz basın açıklamaları olacak. Böylece geniş bir çağrı örgütlemeyi hedefliyoruz. Bu süreçte hukukçu arkadaşlarımıza danışıp bir iddianame hazırlayacağız. Suçların daha fazla teşhir edilmesi için çabalayacağız. Bu çerçevede komisyonlar da belirledik.

Ancak suçların teşhir edilmesi yetmez. Bu yan yana geliş bir siyasi müdahaledir ve bu müdahalenin ileri taşınarak halkın çıkarlarını, acil ve yakıcı ihtiyaçlarını, halkın haklarını esas alan bir seçeneğe dönüştürülmesi hayatidir.

 
 
 
 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…