Kadın Gündemi: Devrim Kadının Ayak İzlerindedir.

Nuray Kılıç

3 Haziran 2021
Kadın Gündemi: Devrim Kadının Ayak İzlerindedir.

İktidarın özel alanlara müdahalesi iyice artmaya başlamıştı. Özellikle kadınlar üzerinde tahakküm kurma istemlerini açıkça dile getirmeye başlamışlardı. Hamile kadınlar sokakta gezemez, kadın pazardan patlıcan alamaz, kadınlar sokakta kahkaha atamaz…!

Kürtaj hakkı yasaklandı ilk önce, kadınlar isyandaydı. Alkol yasağı geldi sonra, ağzına alkol koymamış kişiler bile isyandaydı. Üniversitelere girmeye başladı hükümet, gençler isyandaydı, içten içe yayılan bir isyan dalgası birkaç ağaç ile şekil bulmuş yeşermişti.

Geziyi anlamadılar, anlayamazlar. Ne dış güçler vardı, ne de başka mihraklar. Yediden yetmişe ezilen halkların, emekçilerin, gençlerin, kadınların isyanı vardı sadece. Binlerce insanı evlerinden işyerlerinden, bulundukları yerden sokağa döken sadece ve sadece dayatılmak istenen sisteme karşı direnişti… 

Gezi kadındı, Gezi uyanıştı, Gezi dayanışmaydı, Gezi birlik olmaktı. Gezi kadın isyanın kıvılcımıydı… 

**

Kadına Yönelik Şiddetin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu toplantısında TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, skandal sözleriyle gündeme geldi. Süleyman Aslan 15 yaşındaki çocukların nikâhının “insan hakkı" olduğunu savundu. Evlilik yaşının erken yaşa çekilmesini ve bunun kadına şiddeti önceleyeceğini savundu. Nikâhsız birlikteliklerin şiddeti arttırdığı konusunda ifadelerde bulundu. 

Süleyman Aslan savunduğunuz düşüncenin toplum düzenini bozacağını ve 18 yaş altı çocukların reşit sayılmazken 15 yaşındaki çocuklara nasıl nikâh hakkı tanınmasının gerektiğini söylüyorsunuz? 

Ağzınızdan çıkan kelimelerin çocuk istismarına yol açacağını, çocuk istismar olaylarını meşrulaştıracağının farkında değil misiniz? Çocuk istismarını meşrulaştıramayacaksınız. 

Bu ülkede haftada kaç istismar olayı yaşanıyor biliyor musunuz? 

Ayrıca kadınların çoğu evli olduğu erkekler ve boşandığı erkekler tarafından katlediyor. Kadın katilleri hanemizde…

Kadınlar evlerinde, iş yerlerinde, sokakta katledilirken hatta ve hatta her yer suç mahalli iken, tehdit altında olan kadınlar yardım istediğinde çevreden zor yardım buluyor.

NEDEN Mİ? Uyguladığınız patriyarkal politika ve yasalar yüzünden…

İstanbul Kadıköy'de Yudum Mert cinayetini gören eczacı, "Olayı gördüm ancak korkudan müdahale edemedim. Tek ben değil kimse zanlıya müdahale etmedi. Hastaneden gelen 7 güvenlik görevlisi bile korkudan müdahale edemedi" diye belitti.

Öz savunma yapan kadınlar ceza alırken, kadınların yardım çığlıklarına koşanlar cezalandırılırken, Kadir Şeker müebbet hapis istemi ile yargılanırken, Yudum Mert neden aramızda değil diyen kadınların değil, yasa yapıcıların uykularının kaçması gerekir.  

KADIN CİNAYETLERİ

16 Mayısta, Giresun Bulancak ilçesinde yaşayan Şükriye Alkan, oğlu Turgut Alkan tarafından katledildi. 

27 Mayıs’ta, İstanbul Kadıköy’de çalıştığı hastanenin önünde Yudum Mert çocuklarının gözleri önünde boşanmaya çalıştığını erkek Güntay Mert tarafından bıçaklanarak katledildi.  

27 Mayıs’ta, Iğdır’da bir apartmanın bodrum katındaki fayanslarla oluşturulan özel bölümdeki sandığın içinde 5 yıldır kayıp olan Nesrişah Yorgun’un cesedi bulundu. 5 yıldan beri sözde kayıp olan Nesrişah’ı vahşice katleden ve cesedi sandık içine koyarak saklayan kişinin boşandığı Eyüp Yıldızhan olduğu ortaya çıktı. 

27 Mayıs’ta, İstanbul’da yaşayan Elham Atıfı imam nikâhlı eşi Muhammedullah Raihan isimli erkek tarafından muştayla başına vurularak, ardından da elektrik kablosuyla boğularak katledildi. 

29 Mayıs’ta, Sivas'ın Gürün ilçesinde 40 gündür kayıp olan Fatma Öz’ün,  Bahri M. İsimli erkek tarafından tabancayla vurarak katledildiği ve failin Fatma Öz’ü öldürdükten sonra gömdüğü ortaya çıktı. 

30 Mayıs’ta, Ankara'nın Altındağ ilçesinde yaşayan Tuğçe Ünsal'ın evinde başından vurulmuş halde cansız bedeni bulundu. 

30 Mayıs’ta, Samsun'un Bafra ilçesi yaşayan Kamile Yavuz cezaevinden izinli çıkan eşi Faruk Yavuz tarafından bıçaklanarak katledildi.  

KADINA ŞİDDET 

24 Mayıs’ta, Şişli’de Sokak ortasında Semiha M. boşanma aşamasında olduğu Samet M. isimli erkeğin silahlı saldırısına uğradı.  

26 Mayıs’ta, Bursa Nilüfer ilçesinde yaşayan Başak A. kendisine platonik olarak aşık olduğu iddia edilen Anıl A. isimli erkek tarafından silahlı saldırıya uğradı. 

27 Mayıs’ta, Konya’da A.B aynı apartmanda oturan iki erkeğin taciz ve şiddetine maruz kaldı.  A.B tacizcilerin ellerinden kaçarak kendini evin dışına zorlukla attı.  Tacizciler A.B’yi apartman koridorunda yakalayarak tekrar fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Çığlık ve sesleri duyan iki erkek kadının yardımına koştu. Olay sırasında tacizciler kadının yardımına koşan iki erkeği bıçaklayarak öldürdü. 

28 Mayıs’ta, Manisa’nın Yunus Emre ilçesinde A.E. sokak ortasında boşandığı erkek tarafından öldüresiye dövüldü. Olay o sırada balkonda bulunan bir vatandaş tarafından cep telefonuyla kaydedildi ve sosyal medyada paylaşıldı. Görüntülerde, kadına şiddet uygulandığı sırada çevredekilerin yürüyüp geçmesi ve bir iş yerinin önünde oturan iki kişinin de sırtlarını dönerek görmezden gelmeleri dikkat çekti.

27 Mayıs’ta İzmir'in Buca ilçesindeki markette alışveriş yapan S.A. adlı kadının gizlice fotoğraflarını çeken H.K. marketin güvenlik kamerası görüntülerine yansıdı. Durumu fark eden market yetkilileri olayı polise bildirdi. H.K polisin çalışmasıyla yakalanarak gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakıldı. 

28 Mayıs’ta, İstanbul Bağcılar’da yaşanan olayda, arkadaşına gitmek için yolda yürüyen A.Z, saptığı yolda takip edildiğini hissetti. O sırada kendisini takip eden tacizci bir anda koşarak genç kızı önce taciz etti, sonra kaçarak uzaklaştı. Genç kadın, o an korkuyla çığlık atarak yardım istedi. Olaya duyarsız kalan insanların yardıma koşmadığı sırada yabancı uyruklu bir kadının kendisine yardım edip muhtarlığa yönlendirdiğini belirten genç kadın polise başvurarak şikâyetçi oldu. 

Çocuk istismarının affını aklınızdan bile geçirmeyin!

 İstanbul Başakşehir İkitelli Köyiçi'nde 2019 senesi itibariyle bir çocuk istismarı yaşandığı ve 2021 yılında başlayan hukuki süreçte bu istismar failinin cezasını almayıp serbest bırakıldığı için kadınlar eylem yaptılar.  

Volkan Kabak isimli fail 8 yaşındaki çocuğu istismar etti. Çocuk ancak 2 yıl sonra yaşadığı travmayı ifade edebildi ve ardından aile dava sürecini başlattı. Çocuğun ifadesi Çocuk İzleme Merkezi’nde pedagog eşliğinde değil, Çocuk Büro ‘da 2 erkek polis tarafından alındı ve çocuğa bir travma daha yaşatıldı. Üstelik soruşturma savcısı talebiyle çocuk bir kez daha ifade vermesi gerekecek ve o anları yeniden yaşamak zorunda kalacak.  Şikâyet üzerine Volkan Kabak gözaltına alındı ve ardından ev hapsi verilerek serbest bırakıldı. 

Kadınlar 31 Mayıs’ta gerçekleştirdikleri eylemde;

Çocuk istismarının affını aklınızdan bile geçirmeyin!

Volkan Kabak’ı korumayın, tutuklayın!

Çocukların bedenlerinden, kadınların yaşamlarından ellerinizi çekin! Diyerek seslerini yükseltti. 

28 Mayıs’ta, Küçükçekmece'de bir markettin güvenlik kamerasına yansıyan görüntüler mide bulandırdı. Küçük bir kız gittiği markette B.Y isimli sapık tarafından istismara uğradı. Sosyal medyaya yansıyan görüntüler sonrasında istismarcı sapık yakalanarak gözaltına alındı ve tutuklandı.  

31 Mayıs’ta, Antalya’nın Kepez ilçesinde 5 yaşındaki çocuk, üvey babası Turgay C. isimli erkek tarafından cinsel istismara uğradı. İstismar, çocuğun yaşadıklarını bir arkadaşına anlatmasıyla ortaya çıktı. Şikâyet üzerine istismarcı üvey baba Turgay C. adli kontrol şartı ile serbest bırakılırken, çocuk, Aile ve Sosyal Hizmetler ekipleri tarafından koruma altına alındı.

 TARİHTE BU HAFTA 

26 Mayıs 1982 tarihinde Semra Ertan 26 yaşında vefat etti. Ertan, zenofobi karşıtı, Almanya’da yaşayan Türk göçmeni işçi ve yazardır. Semra Ertan 31 Mayıs 1956 yılında Mersin'de doğdu. 15 yaşında Almanya'da göçmen işçi olarak çalışan ailesinin yanına yerleşti. Tercüman olarak çalışmasının dışında 350'den fazla şiir ve siyasi hiciv yazısı yazdı. Lirizm tutkunu olan Ertan'ın "Mein Name ist Ausländer" (Benim Adım Yabancı) adlı şiiri Türk okul kitaplarında basıldı. Ertan'ın ayrıca Almanya'da basılmış ve "yalnızlığın göçmenler üzerindeki duygusal ve fiziksel etkilerini" anlatan kitapları da bulunmaktadır. Ertan, 26. doğum gününden birkaç gün önce zamanın en büyük Alman medya yayımcısı Norddeutscher Rundfunk ile iletişime geçmiş ve Almanya'da giderek artan yabancı düşmanlığını protesto etmek adına kendisini yakarak öldüreceğini söylemiştir. 26 Mayıs 1982 günü Hamburg'un St. Pauli semtinde bulunan Simon-von-Utrecht-Strasse ve Detlef-Bremer-Strasse sokakları kesişim noktasında kendisini bir benzin istasyonundan aldığı 5 litre benzin ile ateşe veren Ertan, yakından geçen bir polis ekibinin müdahalesine rağmen daha sonra vücudundaki yanıkların ciddiyeti sebebiyle hastanede ölmüştür. Cana Bilir-Meier tarafından 2013 yılında çekilen "Semra Ertan" isimli kısa belgesel film YOUKI Uluslararası Film Festivali'nde ödül kazanmıştır.

27 Mayıs 1907 tarihinde Rachel Louise Carson doğdu. Yayımladığı Sessiz Bahar isimli kitabı ile dünyada çevresel hareketi başlatan ve DDT adlı bir böcek ilacının zararlı olduğunu kanıtlayan çevre dostu bir bilim insanıdır. Çevreye ve doğaya duyarlılık oluşturmak adına çalışmalar yapmış ve çevre bilincinin yükselmesine katkı sağlamıştır. Carson, kariyerine ABD Balıkçılık Bürosu’nda bir biyolog olarak başlamış ve 1950'lerde tam zamanlı bir doğa yazarı haline gelmiştir. 1951 yılındaki en çok satanlar listesinde yer alan The Sea Around ( deniz etrafında) isimli kitabı ile ABD Ulusal Kitap Ödülü, yetenekli bir yazar olarak tanınma fırsatı ve finansal güvenlik kazandı. Bir sonraki The Edge of the Sea ( Deniz Kenarı ) adlı kitabı ve Under The Sea Wind ( Deniz rüzgârının altına git ) adlı ilk kitabının tekrar yayımlanan versiyonu da çok satanlar listesine girdi. Bu deniz üçlemesi, kıyılardan derinliklere kadar tüm okyanus yaşamını anlatıyordu.

Günümüz çevrecilik akımı onun özellikle Sessiz Bahar’la başlattığı büyük tartışmaya çok şey borçludur. Bu tartışmaların bütün yükünü göğüslemiş, çok sıkıntılı dönemler geçirmek zorunda kalmasına rağmen toplum bireylerini tartışmanın odağına çekebilmeyi başarmıştır. Sessiz Bahar sistemli bir bilimsel çalışmanın ürünü olmasının yanı sıra, yüreği doğa sevgisiyle dolu, ona verilen zararların sonucunu açık seçik ve net olarak görmenin duygusal yükünü de çok güçlü bir şekilde yansıtan bir kitaptır.

29 Mayıs 1830 tarihinde Louise Michel doğdu. Paris Komünü’nde bir öğretmen ve kadın hakları savunucusudur.  Yeni Kaledonya'ya sürgüne gönderilmesinin ardından anarşizmi benimsedi. Fransa'ya döndüğünde önemli bir Fransız anarşisti olarak ortaya çıktı. Louise Michel tüm yaşamını adadığı devrim mücadelesi içinde aynı zamanda erkekler tarafından ezilen kadınların eşitliği ve özgürlüğü mücadelesini de savundu, bu düşüncelerini Paris Komünü’nün ön saflarında dövüşerek de uygulamaya koymaya çalıştı. Sosyal mücadelenin içinde olması gerektiğini düşündüğü bir zamanda özgür olmak için evlenmeyi reddetti.  14 Temmuz 1870’te Fransa ile Prusya arasında çıkan savaş, Fransa’nın yenilgisiyle sonuçlanmış ve Paris Prusyalılarca kuşatılmıştı. Louise Michel ilk kez bu tarihte, işgalci güçlere karşı mücadelede direndiği için tutuklandı. 18 Mart 1871’de Paris’te geçici hükümete karşı direniş başladı. 26 Mart’ta yapılan seçim, devrimcilerin zaferiyle sonuçlandı ve halk iradesine dayalı Komün yönetimi kuruldu. Amaç sınıf karşıtlığını ortadan kaldıracak, toplumsal eşitlik temelinde bir düzen kurmaktı. Anarşist hareket içinde yer alan Louise Michel, aynı zamanda ezilen kadınların erkek zulmünden ve baskısından kurtulmaları için de mücadele etti. Kadın işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için Kadınlar Birliği Merkez Komitesi’nin kurulmasına öncülük etti. Ona göre, değişmesi zorunlu olan ilk şey cinsler arasındaki ilişkinin niteliğiydi. Kadınlar, Paris Komünü'nde önemli bir rol oynadılar. Sadece komitelere başkanlık etmekle kalmadılar, barikatlar kurdular ve silahlı mücadeleye katıldılar. Michel, militan bir devrimi ideolojik olarak haklı çıkardı: "Tüfeğim ceketimin altında Butte'tan indim ve bağırarak: İhanet! . . . Ölümlerimiz Paris'i özgürleştirecekti" dedi.  Michel, Paris Komünü'nden sağ kurtulan birkaç militandan biri olarak "Belki de kadınların isyanları sevdiği doğrudur” dedi.  Erkek yoldaşlarına "erkekler ve kadınlar tüm insanlığın haklarını kazandıktan sonra, kadın hakları mücadelesinde bir rol oynamaya mı?" diyerek meydan okudu.

Aralık 1871'de Michel, 6. savaş konseyinin mahkemesine çıkarıldı. Hükümeti devirmeye çalışmak, vatandaşları silahlanmaya teşvik etmek, silah kullanmak ve askeri üniforma giymek de dahil olmak üzere çeşitli suçlarla suçlandı. Meydan okuyan bir tavırla, yargıçlara; "Öyle görünüyor ki, özgürlük için atan her kalbin biraz kurşundan başka hakkı yok, bu yüzden benimkini talep ediyorum!" diyerek ölüm cezası talep etti.  Michel, cezai nakil cezasına çarptırıldı. Michel, Komün’ün sınır dışı edilmeye mahkûm edilen 10.000 destekçisi arasındaydı.

 30 Mayıs 1928 tarihinde Agnes Vagna doğdu. Belçika doğumlu Fransız film yönetmeni, senarist, fotoğrafçı ve sanatçıydı. Fransız Yeni Dalga film hareketinin gelişiminin merkezinde yer aldı. Filmleri, farklı bir deneysel üslupla belgesel gerçekçiliğe, kadın sorunlarına ve diğer sosyal yorumlara odaklandı. Yönetmen Martin Scorsese, Varda’yı "Sinema Tanrılarından biri" olarak nitelendirdi. Varda, Akademi Onur Ödülü ile onurlandırılan ilk kadın yönetmen oldu.

Feminist öfkeyi sinema perdelerine taşıdı, kadınlara makbul görülen rolleri hiçe sayıp eşitlikçi sinema çizgisinde filmler çekti. Varda, "Hiçbir şekilde bir feminizm teorisyeni değilim, hepsini fotoğraflarım, zanaatım, filmim, hayatım, kendi şartlarımla, yaptım." diyerek kendini ifade etmiştir. Feministhareketin herhangi bir gündemine aktif olarak dâhil olmamasına rağmen, Varda genellikle kadın meselelerine tematik olarak odaklandı.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…