Eski AYM raportörü prof. Osman Can: Bu iddianame ile HDP kapatılamaz

23 Mart 2021
Eski AYM raportörü prof. Osman Can: Bu iddianame ile HDP kapatılamaz

Eski Anayasa Mahkemesi raportörü, bir dönem AKP'den milletvekili seçilen hukukçu Prof. Dr. Osman Can HDP'nin kapatılması davasına ilişkin  olarak "Türkiye siyasal kanalları kapatıyor. Bu, ‘şiddete başvurun’ demektir. Bunun ne anlama geldiği konusunda herkesin oturup düşünmesi gerekiyor" dedi.

''Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, HDP hakkında inceleme başlatmasını bekliyoruz. Anayasa Mahkemesi (AYM) delilli ve belgeli şekilde HDP'nin terör eylemlerinin odağı olduğunu tespit ederse, ki başkaca bir seçenek yoktur.

HDP diye bir partiden, kapatmaya neden olan üye ve yöneticilerinden söz etmek artık mümkün olamayacaktır. Türkiye bir hukuk devletiyse HDP'nin kapatılması acildir, hayatidir, şarttır.”

Bu sözler Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ni2 Mart Salı günü Meclis’te yaptığı grup toplantısından.

Bu açıklamadan 15 gün sonra 17 Mart günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) dava açtı.

İddianamede, HDP'nin kapatılması ve hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması talep edildi. Ayrıca 687 kişiye de siyasi yasak getirilmesi istendi.

Bianet'ten Ruken Tuncel, HDP’nin kapatılması davasını, hazırlanan iddianameyi, büyük çoğunluğu devam eden soruşturmalardan oluşan bu iddianame ile parti kapatılıp kapatılamayacağını eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Prof. Dr. Osman Can ile konuştu.

2008 yılında AKP'nin kapatılması talebiyle açılan davanın raportörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Can, kapatma talebinin reddi yönünde görüş sunmuştu. AKP kapatılmadı ve Can'ın raporunda savunduğu usule ilişkin görüşleri, mahkemece oybirliğiyle ilke kararlarına dönüştü.

Prof. Dr. Can’ın iddianame ile ilgili ilk tespiti, “Bu iddianame Kemalistlerin hakim olduğu eski Türkiye’deki hazırlanan iddianamelerden farklı değil. Figürler değişmiş ama düşünce formatı aynı” şeklinde oldu.

Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş ve Nuri Ok’un hazırladığı iddianamelerle benzerlik gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Can, şöyle konuştu: 

"Aceleye getirilmiş bir iddianame"

"Anayasa’nın değişmesi gerektiğini söylediğimiz, hukuki bir değer atfedilmemesi gerekiyor dediğimiz beşinci paragrafıyla başlayan şovenist bir iddianame var ortada.

İddianamenin büyük bir kısmını inceledim. Bin tane eylemden söz ediliyor hatta daha fazla bunların 900-950’si soruşturma aşamasında. Soruşturma aşamasında olan eylemleri gerekçe göstererek parti kapatılması biraz güç.

Eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda daha soruşturma tamamlanmamış. Bir partinin kapatılması amacıyla yola çıkıyorsanız, soruşturma aşamasındaki dosyalarla çıkamazsınız.

Aceleye getirilmiş bir iddianame gibi görünüyor ya da siyasi baskı ortaya çıktı. Savcılar ellerinde ne varsa gönderdi.”

"AİHM'in tutumu çok net"

İddianamedeki isnat edilen suçlara ve niteliklerine değinen Prof. Dr. Can, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“İddianamede gördüğüm eylemlerin büyük çoğunluğu ‘terör örgütü propagandası’ fakat bugüne kadar bu nedenle açılan davaların büyük çoğunluğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘ifade hürriyeti’ kapsamında görüyor.

Mesela Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) konuşma veya görev almış olmak ‘terör örgütü üyeliği’ olarak tanımlanıyor. DTK ne zaman terör örgütü olarak ilan edildi bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla yasal bir zemini var.

Selahattin Demirtaş ile ilgili iddianameden suçlamalar var. Ancak isnat edilen suçların tamamında AİHM karar verdi. AİHM, ‘delil yok, ifade hürriyeti var, tutuklamayı gerektirecek hukuki bir durum yok. Politik amaçlar oluşturulmuş bir yargılama söz konusu’ dedi.

İddianamenin ağırlık merkezi Kobani olayları, HDP’nin MYK’sında yer alan kişiler Kobani olaylarından sorumlu tutuluyor. Bir tweet atılmış, bu tweet nedeniyle insanlar sokağa dökülmüş. AİHM’in bu konudaki tutumu çok net: ‘Bununla bu ilişkiyi kuramazsınız’ diyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkûmiyet kararı verilen dosya parti kapatmaya gerekçe olarak gösteriliyor.

Erol Katırcıoğlu’nun iki konuşması ‘propaganda’ olarak gösteriliyor. Sırrı Süreyya Önder’in AİHM kararı verdiği dosyası iddianamede yer alıyor. Bütün bunlarla baktığımızda Anayasa’ya aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş bir parti tablosunun çıkartılması biraz zor.”

"Milli mesele dediğiniz nedir?"

İddianamenin değerlendirme kısmına dikkat çeken Prof. Dr. Can, söz konusu iddianame ile parti kapatılmayacağını söyledi ve ekledi:

“‘Milli meselelerde parlamentonun karşısında olmak’ gibi bir ifade yer alıyor.

Milli mesele dediğiniz nedir? Kıbrıs meselesinde parlamentonun karşısında olması ifade edilmiş, yanında olmak zorunda değil. Milli meseleyi, hükümetin veya hükümet ortaklarının pozisyonuna endekslemek çok tehlikeli bir şey.

Bir diğeri ise PKK’nin amaçlarıyla aynı amaçları takip etmek. PKK’yi demokrasi ilkesi açısından terör örgütü haline getiren yöntemidir.

PKK anadilde eğitimi savunuyor, PKK Kürtlerin kültürel özelliklerini savunuyor. Politik olarak ortaya koyduğu şeyleri bir siyasi parti savunuyor diye bir özdeşlik kurmak mümkün değil.

Bu sosyolojiye, insan yaşamına aykırı demokraside kabul edilebilir bir şey değil. Terör yöntemle ilgili bir şeydir amaçla ilgili değildir. AİHM bunu kabul etmiyor. Şu ana kadar incelediğim kadarıyla bu iddianame parti kapatmaya yetmez."

“Bahçeli tetikledi”

Prof. Dr. Can, 687 kişi hakkında verilen siyasi yasak kararına ilişkin de şunları söyledi: “Hakkında siyasi yasak kararı verilen 687 kişi parti kapatılsa bile siyasi yasaklı hale gelmez. İddianamede yer alan eylemlerden hangisi siyasi yasaklı hale getiriyor. Bunun için de ayrıca karar verilmesi gerekiyor.

“Siyasi yasaklı hale getirilmek istenen 687 kişiye bakıldığında, bir siyasi tasviye siyasi yok etme amacı görülüyor. Bu amaç akla Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını  getiriyor. Bahçeli, bunu tetikledi aslında. Bahçeli nasıl ifade ettiyse o şekilde tanzim edilmiş bir iddianame var.”

"Kürtlere şiddete başvurun deniliyor"

Son olarak iddianamenin amacına vurgu yapan Prof. Dr. Can, “iktidarın meşruiyet krizi içinde olduğunu” belirtti: “İktidarın seçimleri kaybetme ihtimali var ve böyle bir hamle yapma ihtiyacı duydu. Objektif mesaj ise ‘Kürt meselesinde PKK dışında muhatap tanımıyorum demektir. 

Demokratik kanalları kapatıyorum ve sadece şiddeti muhatap alıyorum demektir. Siyasal kanaları kapatıyor Türkiye, başka siyasal kanal bırakmıyor. Bu, ‘şiddete başvurun’ demektir. Bunun ne anlama geldiği konusunda herkesin oturup düşünmesi gerekiyor.”

Süreç nasıl ilerleyecek?

HDP hakkındaki kapatma davasını 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3'te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10'unun oyuyla karar verilebilecek.

Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete'de yayımlanacak.

Anayasa Mahkemesinin, siyasi yasak istenen partililerin beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde, bu kişiler kesin kararın Resmi Gazete'de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamayacak.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…