Aydınlanma Çağı’nın 3 Kadın Filozofu

16 Ocak 2021
Aydınlanma Çağı’nın 3 Kadın Filozofu

1949’da yayınlanan İkinci Cins adlı kitabında “bu dünya hep erkeklere aitti” diye yazmıştı Simone de Beauvoir. Aynısı, maalesef ki Batı felsefesi düzeni ve akademik felsefe bölümlerinin yapısı için bugün bile söylenebilir. İnternetteki listelerin hiçbiri, kadın düşünürlerin Aydınlanma Çağı’nın yörüngesini şekillendirmedeki derin katkılarını tam olarak gösteremez; hele de benim gibi felsefe mezunu bir erkek tarafından yazılmışsa. Yine de yazmaya çalışmalıyım zira Batı felsefesi düşünce tarihi bu üç kadın olmadan eksik kalacaktır.

Anne Conway (1631-1679)

Anne Conway’in Principles of the Most Ancient and Modern Philosophy adlı eseri oldukça özgün bir eser ve zamanının epey ötesinde.  Aslen Latince yayımlanan ve Conway’in Kartezyen düalizmle ilgili hayal kırıklığını barındıran bu tez, zihin ve bedeni birbirinden ayrıştırılamayacak kadar iç içe geçmiş olarak gören biricik bir metafiziği tasvir eder; aralarındaki farklılıkları kademe kademe ortaya çıkarır. Önemli bir alıntı:

“Bazı filozoflar, düşüncelerin zihinsel tözlerden ziyade zihindeki durumlar ya da olaylar olduklarını söylemişlerdir, ama ben, düşüncelerin kendine has olduklarını ve kendilerine uygun tözler olduğunu iddia ediyorum. Bu düşünceler içimizdeki çocuklardır ve eril/dişil olarak ikiye ayrılırlar – yani onların bedenleri ve ruhları var. Eğer düşüncelerimizin bedenleri olmasaydı onları zihnimizde tutamaz ve üzerlerine düşünemezdik. Neden mi? Çünkü tüm düşünümler belli bir karanlığa dayanır ve bu karanlık ise bedendir. Hafıza da düşüncelerin ruhunu muhafaza edebilmek için bir bedene ihtiyaç duyar, aksi takdirde düşünceler ortadan kaybolurlar. Tıpkı bir nesnenin yeri değiştirildiğinde aynadaki yansımasının ortadan kaybolması gibi. Böylelikle bizler bir şeyi hatırladığımızda, aslında kendi içimizde ona dışardan bakarken bize ulaşan ruhu, imgeyi görürüz. Bu görüntü, bu ruh, beynimizin tohumu olan bir bedenin içinde muhafaza edilmektedir ve bu, sanki ruhani bir doğummuş gibi, bizim içimizde olan ruhani bir yaratılıştır. Böylelikle her ruhun kendine ait bir bedeni, her bedenin kendine ait bir ruhu vardır.”

Emilie du Châtelet (1706-1749)

Filozof Ruth Hagengruber’a göre Châtelet markizi Gabrielle Emilie Le Tonnelier de Breteuil, ‘’İncil’in yeniden incelenmesi, Newton Fiziğinin yeniden yazılması ve felsefe ve bilim için yeni bir metot taslağı oluşturmanın’’ da ötesine geçti. 18 yaşındayken markizle evlendirilen bir aristokrat olan du Chatalet, matematik eğitimi alan birkaç kadından biriydi. Kendini felsefe, matematik ve bilim çalışmalarını adamıştı. Sevgilisi Voltaire ve Gottfried Wilhelm Leibniz ile fizik ve doğa felsefesi hakkında konuşmalar gerçekleştirdi. (Görünüşe bakılırsa Voltaire, du Chatalet’nin Leibniz ile olan anlaşmazlıklarında Leibniz’in tarafını tutmasına içerlemişti.)

Görünürde, üç çocuğuna fizik öğretmek için fizik hakkındaki görüşlerini özetleyen, başyapıtı Foundations of Physics’i kaleme aldı. Temel fizikteki diğer meselelerin yanı sıra kısmen Leibniz ile uyuşan uzay, zaman ve yaratılış konularında da güçlü iddialarda bulundu:

“Eğer Uzam, içinde yer alan Bedenler olmadan da var olabilen bir Varlık ise, homojen olan Uzamda aralarındaki düzeni sağladıkları sürece hangi kısımda yer aldıkları fark etmez: Tanrı’nın evreni başka bir yerde değil de şu anda bulunduğu yerde konumlandırmasının yeterli bir sebebi yoktur, ne de olsa Evreni on bin fersah öteye de yerleştirse, doğuyu batı, batıyı doğu yapsa bile, her şeyi birbiriyle aynı ilişkide tuttuğu sürece bir şey değişmez.”

Du Châtelet’nin Felsefi programı işliyor, Hagengruber du Châtelet için ‘’eril, milliyetçi ve felsefi dogmaya bir eleştiri’’ ve ‘’bilim ve kadınlarla alakalı skolastik ‘masallara’ karşın gözlemsel deneyimi benimsemiştir. Aynı zamanda fenomenlerin sadece bir adet rastgele koşullar kümesi oluşturduğuna ve bunun da aslında olanı temsil etme zorunluluğu olmadığına işaret eder.” diye yazıyor.

Mary Wollstonecraft (1759-1797)

Belki de Aydınlanma Çağı’nın en bilindik kadın filozofu Mary Wollstonecraft, toplumsal değişimi yani Fransız Devrimi’ni ilk elden tecrübe etti. XVI. Louis’nin idamında ve Terör Devri’nde Fransa’daydı. Jakobenlerle ve onların kadınlara davranışlarıyla (gayet anlaşılır biçimde) hayal kırıklığına uğradığı bir dönemdi. Muhafazakarlığa dönmek şöyle dursun, Wollstonecraft hiçbir zaman kadın ve erkek arasındaki eşitliği hedefleyen felsefi görüşünden şaşmadı ve aristokrasi, monarşi ve din otoritesine karşı duruşundan vazgeçmedi.  Wollstonecraft’ın Edmund Burke’ün yerleşik düzene yönelik sert savunmasını içeren Reflections on the Revolution in France adlı kitabına yaptığı ünlü çürütmesi, Vindication of the Rights of Men, Burke’ün kendisine bir mektup şeklinde yazılmış:

“Gururla şaha kalkan, nüfusu ve ticareti ile övünen bu büyük şehrin köşelerinde başıboş dilenciler her yere hücum ederken ve sahtekârları cesaretlendirmekten nefret eden adam kaşları çatarak yoksulların şikayetlerini bastırırken ne sefillikler pusuya yatmış! Ticaretin ve modanın değişimiyle, başlarından talihsizliğin defedilemediği kaç tamirci işini kaybediyor, karakterleri yozlaştırılıp başıboşluğa sürükleniyor ve emeğinden soğutuluyor! Bu kötülükleri damgalayan, tüm mülk ihlallerinden daha büyük olan, sizlerin görünürde reddettiğiniz o göz nerede? Bunlar, çaresi olmayan kötülükler mi? Eğer toplum daha geniş bir planda yönetilseydi; insan, insanlık sevgisini aşağılık ‘efendi’ unvanına gömmeyip insanın dostu olsaydı; eğer gözlerini zevkten ve zarafetten ayırabilseydi; içinde yaşadığı dünyaya, onun alabildiği kadar güzelliği vermeye zahmet etseydi; insan doğasının keyfini çıkarabildiği tüm mutluluğu ortaya saçmak için dikkat kesilseydi, alabildiği tüm dualarla fakir insanın kalbi gözünü başka bir dünyaya diktiği için yanılmış mı olurdu? İnsan haklarına saygı duyup toplumu gerçek mutluluğun ve onurun bu olduğuna ikna eden kişi ne fakire zulmeder ne de dar görüşlü bir filozoftur. O kişi Tanrı’dan korkar ve onun yarattıklarını sever. – İnsanın görevlerinin farkına varın! –  Farklı davranan vatandaş bilgedir.”

Düşünbil (2020)

Yazar: Benjamin Winterhalter
Çeviren: Cemresu Kaya
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: daily.jstor.org

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…