Küba Devrimi’ne giden yol..

1 Ocak 2021
Küba Devrimi’ne giden yol..

1 Ocak 1959 Küba devrimi ezilen, sömürülen büyük insanlık için umut olmaya ve yol gösteremeye devam ediyor.

Devrim şimdi başlıyor.” Fidel Castro,  yıllar süren mücadelenin ardından devrimin zaferini bu sözlerle ilan etmişti. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başını sırasıyla İspanya ve ABD boyunduruğundan kurtulabilmek için mücadeleyle geçiren Küba halkı, bu kez gerçek bağımsızlık ve sosyalizm için önemli bir adım atmıştı.

AMERİKANIN GÜNAHLAR ADASI KÜBA

1903’ten beri bir Amerikan mandası olan Küba’da 1920’lerde ABD şirketleri, Küba tarım topraklarının 2/3’sine bir o kadar da madenlerine hakimdir. ABD, Küba’yı hammadde kaynağı, aynı zamanda da ABD’de üretilen sanayi ürünlerini satabileceği pazar kaynağı olarak görüyordur. Küba’nın temel üretim kaynakları olan şeker, tütün ve işlenmemiş minerallerin fabrikalarda işlenip piyasaya sürülmesi bile ABD’nin belirlediği tarifelerle sınırlandırılıyordur. Ülkedeki mafya, günlük hayatın içindedir ve her alanına hakimdir. Üstüne bir de ABD tarafından, 1919-1933 yılları arasında yaşanan içki yasağına karşı Küba’da yasal içki, kumar ve fuhuş turizminin yaygınlaştırılmaya çalışılması vardır. Yani Amerikalıların gözünde Küba, bir günah adasıdır.

Küba’ya kumar, turizimin gelişmesi sonrası kumarhanelerin açılmasıyla 1920’lerde girer ve 1950’lerde Batista döneminde en üst seviyeye çıkar. Batista ve yandaşları, Amerika destekli mafyayı da yanlarına alarak, hükümetin fonlarını kullanarak ülkenin en güzel sahillerine resort oteller dikerler. Bu süreçte yolsuzluk da alıp başını gider. Batista ve mafya, kendi ceplerini uyuşturu ticareti ve casino gelirleriyle doldurmaya başlar. Küba’da fuhuş ise, Batista döneminde o kadar yaygınlaşır ki 1950’lerin sonunda sadece Havana’da 270 genel ev, hayatını seks işçiliği yaparak kazanan 11.500 kadın vardır.

**

Castro’nun devrimin ilk günlerinde Santiago de Cuba’daki konuşmasında “Uzun ve zorlu yol” metaforuyla anlattığı mücadeleyi zafere ulaştıran basamakları hatırlayalım.

1952: BATİSTA DARBESİ

Haziran seçimlerinde adaylardan biri olan General Fulgencio Batista, seçimi kaybedeceğini anlayınca mart ayında hükümeti devirdi. Parlamentoyu kapatan ve 1954’te seçim düzenleneceğini açıklayan Batista, bu şartlarda gidilen seçimi kazandı. Batista karşıtı güçler, seçimi tanımadıklarını açıkladı ve direnişe geçti.

Fulgencio Batista

Fulgencio Batista, ABD Genelkurmay Başkanı Malin Craig'le (Fotoğraf: Harris & Ewing/Wikimedia Commons)

1953: CASTRO VE ARKADAŞLARI TUTSAK DÜŞTÜ

Bu gruplardan biri 1952 seçimlerinde Küba Halk Partisi’nin adaylarından biri olan Fidel Castro’nun liderliği altında toplananlardı. Castro ve ekibi 26 Temmuz’da 11953'deSantiago’daki Moncada Kışlası’na saldırı düzenler. 16 araç içinde 119 militan, kışlaya girmek için harekete geçtiler fakat hareket büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. İsyancıların üzerine ateş açılır 8’si ölür 12’si yaralanır, 55’i daha sonradan duruşma bile olmadan idam edilir, Batista her ölen askeri için 10 isyancının ölmesi emrini verir, Castro ise geri kalan gerillalarla beraber dağlara çekilir. Başarısızlıkla sonuçlanan bu atağa karşı Batista da ülkede medya sansürleri, dezenfermasyon ve muhalefete darbe talimatı içeren sıkıyönetimi ilan eder. İlerleyen günlerde, aralarında Castro ve kardeşi Raul’un da bulunduğu isyancılar yakalanarak hapse gönderilir.. Küba Komünist Partisi yasaklı hale getirilir.

Fidel Castro,

Fidel Castro, 26 Temmuz saldırı sonrası gözaltındayken (Fotoğraf: Wikimedia Commons)

1954: ‘TARİH BENİ AKLAYACAKTIR’

Sanıkların hakim önüne çıktığı ve bir avukat olarak Castro’nun kendi savunmasını kendisinin yaptığı mahkemede, isyanın ne kadar zalimce bastırıldığı ve mahkeme öncesi yapılan işkenceleri göz önünde bulunduran hakimlerin kararıyla çoğu sanık serbest bırakılır. Aralarında Castro ve Raul’un da bulunduğu 25 sanık 7 ay ile 13 yıl arasında hapis cezası alır. 16 Ekim’de 15 yıla mahkum olan Castro “beni cezaya çarptırabilirsiniz, tarih beni aklayacaktır” adlı meşhur konuşmasını yapar. Kübalıların gözünde isyanın lideri olarak Fidel, adeta bir kahramana dönüşmeye başlar.

Castro’nun “Tarih beni aklayacaktır” dediği tarihi savunması, direnişçilerin manifestosu haline geldi ve tüm ülkeye yayıldı.

1954’te, diktatör Batista, başkanlık seçimlerine giderek halka sempatik görünmek ister fakat karşısına ona rakip olacak tek bir politikacı bile çıkmaz. Tamamen hileli olan seçimler sonrası, Castro destekçisi bazı politikacılar, Batista’ya Moncada olayının faillerine af çıkarmanın halkın nezdinde ılımlı bir izlenim uyandıracağı fikrini verir. Bu fikri kabul eden Batista, ABD’nin desteğini de yanına alarak, Castro’nun artık herhangi bir tehlike teşkil etmediğini düşünerek, 15 Mayıs 1955’te Castro ve ekibine beraat kararı verir. Havana’ya dönen Castro, tamamen devlet gözetiminde radyo röportajları ve basın açıklamaları yapar. Bir yandan da altan alta, hapiste kurmuş olduğu “Temmuz 26 Hareketi” ekibini güçlendirme çalışmaları yapar.

1955: CASTRO, CHE İLE TANIŞTI

1955’te patlayan bombalar ve vahşi saldırılarla muhalefete indirilen darbeler sonrası Castro ve Raul Meksika’ya geçerler.uCastro burada Kübalı sürgünlerle birlikte ülkeye dönüp direnişi sürdürmenin planlarına başladı. İşte bu Meksika günlerinde, Raul Marksist-Leninist bir doktor olan Ernesto Che Guevara ile arkadaş olur. Castro’nun kendisi de güçlü fikirleri ve kişiliğiyle adeta insanı etkileyen bu genç doktoru gözü tutar. Daha sonra ondan “benim olabileceğimden çok daha ileri bir devrimci” diye bahsedecektir. Ayrıca Castro Meksika’da, gerilla savaş teknikleri üzerine uzman Alberto Bayo ile yoldaşlarına eğitim vermesi için anlaşır. Her ne kadar Batista’nın adamları tarafından izleniyor olsa da davası için para toplamak üzere, ABD’deki fon kaynağı varlıklı sempatizanlarını ziyaret eder.

Aynı yıl, Batista’nın 4 yıllık görev süresi başladı. CIA, Küba’da Komünist Faaliyetlerin Bastırılması için Büro kurdu.

1956: DEVRİMCİLER KÜBA’YA DÖNDÜ

Fidel Castro, 2 Aralık’ta 81 kişiyle birlikte Granma gemisiyle doğu Küba’ya çıktı. Küba’da Castro’nun yoldaşlarından biri olan Frank País önderliğinde örgütlenen “Temmuz 26 Hareketi” üyeleri 30 Kasım’da Santiago ve Manzanillo’da önceki plana uygun olarak ayaklanırlar fakat denizden gelecek destek güç gecikince iki günün ardından yenilgiye uğrarlar. 2 Aralık’ta Playa Las Coloradas’daki bir bataklığa çıkanGranma yatı nı Batista’nın silahlı askerleri karşılar. Bu karşılamada, 82 kişiden aralarında Castro kardeşler, Camilo Cienfuegos ve Che Guevara’nın da bulunduğu sadece 11 kişi sağ kurtulur. Yine de Batista hükümeti, Castro’yu ölü ele geçirdikleri haberini yayarlar. 

Geriye kalan bu 11 isyancı, bir süre Sierra Maestra’nın sık ormanlarla kaplı dağlarında, silah toplamak için küçük gruplar halinde kümelenmiş ordu karargahlarına baskınlar yapmaya başlar. 1957 Ocak ayında ise, La Plata’daki bir karakolu ele geçirerek, yaralanan askerleri, zamanında Castro’nun adamlarından birini öldüren ve bölge yerlisi köylüler tarafından sevilmeyen Belediye Başkanı ve toprak sahibi Chicho Osorio’yu öldürmeleri kaydıyla serbest bırakacaklarını bildirirler. Osario’nun infazı, isyancılara bölge yerlilerine güvenebilecekleri konusunda fikir verir. Bu olay üzerine köylülerden de Castro’nun gerilla hareketine katılanlar olur. Böylece sayıları 200’ü geçen isyancılar, Temmuz 1957’de Castro kardeşler ve Che Guevara önderliğinde üç gruba ayrılır.

Batista'nın ölüm mangaları

Batista'nın ölüm mangaları (1956)  Fotoğraf: Museo de la Revolución/Wikimedia Commons

957: HUZURSUZLUK BÜYÜYOR

13 Mart’ta çoğu Batista'ya karşıt öğrencilerden oluşan bir grup (Directorio Revolucionario) başkent Havana’daki başkanlık sarayına yönelik başarısız bir saldırı girişimi gerçekleştirdi. Saldırıda çok sayıda kişi hayatını kaybetti.

Directorio Revolucionario

Devrimci Havana Üniversitesi öğrencileri(Directorio Revolucionario) (Fotoğraf: Wikimedia Commons)

Küba bu dönemde her alanda direnişin büyüdüğü bir sürece girdi. Batista yönetimi, genel grevleri zorla bastırırken 1 Ağustos’ta örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik anayasal haklar askıya alındı. 4 Eylül’de başkanlık seçiminin planlandığı gibi Haziran 1958’de gerçekleştirileceği açıklandı. 5 Eylül’de Cienfuegos’taki bir ayaklanmada kentin limanı direnişçilerin eline geçti. Rejim güçlerinin karşı saldırısında 100’den fazla kişi öldü.

1958: DEVRİMİN AYAK SESLERİ...

ABD’nin özel olarak eğitmeye başladığı rejim güçleri, Sierra Maestra dağlarındaki devrimcilere karşı büyük bir operasyon başlattı. Ancak savaşta üstünlük gerillalara geçti.

Raul Castro
Soldan sağa: Raúl Castro, Vilma Espín Guillois, Jorge Risquet ve José Nivaldo Causse (Fotoğraf: Wikimedia Commons)

Devrim fikrinin ve devrimci mekanizmaların halk içerisinde gittikçe yayılması sonrası ABD, Batista’nın yerine yeni bir kukla bularak hareketin önüne geçmeye çalıştı. Bu amaçla, silah ambargosu başlatıldı ve Batista’nın ülkeyi terk ederek Florida’ya kaçması istendi. Ancak Batista bunu reddetti ve seçimlerin de ertelendiğini ilan etti. Juan Marinello’nun öncülüğündeki komünistler bunun üzerine genel grev kararı aldı. Genel grevi başarısız kılmak için tüm gücünü ortaya koyan Batista rejimi, bir yandan da gerillalara karşı saldırılarını genişletti ancak yenildiler.  3 Kasım’daki seçimlere 26 Temmuz Hareketi’nin kontrolündeki bölgelerde katılım olmadı. Genel toplamda ise oyların sayımında büyük şaibe yaşandı. Batista’nın adayı Andres Rivero Agüero’nun kazandığı açıklandı ancak kimse bu sonuçları kabul etmedi.

Gayrimeşru seçimler, devrim hareketinin elini daha da güçlendirdi. Gerilla güçleri artık açık alanda orduya rahatlıkla karşı koyabiliyordu. 27 Aralık’ta Che Guevara öncülüğündeki güçler Santa Clara’da silah ve mühimmat dolu bir zırhlı treni ele geçirdi. Bu, rejime büyük bir darbe oldu.

1959: BATİSTA KAÇTI, DEVRİMİN ZAFERİ İLAN EDİLDİ

Artık koltuğunda oturamayacağını anlayan Batista, 1 Ocak 1959’da 180 adamı ve 300 milyon dolarla Dominik Cumhuriyetine kaçtı. 20 Ağustos’ta Portekiz adası Madeira’ya geçti ve ömrünün sonuna kadar burada kaldı.

Fidel Castro

Fidel Castro, 8 Ocak 1959'da Havana'ya girerken... (Fotoğraf: El Fogonero/Wikimedia Commons)

Devrimin zaferini ilan eden Castro, Batista’nın yetkilerini devrettiği cuntacılarla anlaşmayı reddetti. 3 Ocak’ta Guevara’nın öncülüğündeki ilk devrim güçleri, Havana’ya direnişle karşılaşmadan girdi. Castro, Havana’ya yeni hükümetin ilan edildiği 8 Ocak’ta geldi. Yeni hükümette Avukat Manuel Urrutia Lleó devlet başkanı, Castro ise başbakan oldu.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…