İklim felaketleri en korunmasız olanları vuruyor

22 Aralık 2020
İklim felaketleri en korunmasız olanları vuruyor

Nasıl ki yoksulluk, cinsiyete göre eşit paylaşılmıyorsa, iklim felaketlerinden de en çok etkilenenler yine kadınlar. Aşağıda çevirisini yayınladığımız yazıda Lauran Wolfe, bu gerçekliği birçok örnek olayla gözler önüne seriyor.

Kitlesel krizlerde fakir ülkeler sıklıkla zayıf yönetimlere, kötü alt yapılara ve insanlara yardımcı olabilecek çok sınırlı sayıda sistemlere sahipler. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre; iklim felaketlerinde insanların gelişmekte olan ya da daha müreffeh ülkelerde yaşıyor olmalarına göre felaketlerden etkilenme derecelerinde çok şiddetli farklılıklar baş gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2000’den 2004 yılına kadar gelişmekte olan bir ülkede yaşamakta olan bir kişinin refah seviyesi yüksek bir ülkede yaşayan bir kişiye göre iklim felaketinden 79 kez daha fazla etkilenmesinin olası olduğunu raporladı.

Tsunami, deprem ya da kasırgadan etkilenmiş fakir bir ülkede yaşayan fakir bir kızsanız şayet, Dünya Bankası’nın 2018 yılındaki bir blog haberinde belirttiği gibi; kadınlar ve kızlar (engelli ve yaşlı insanlar gibi)  erkeklere nazaran eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşım imkânını ya da kendi paralarını kazanacak yeteneklere erişim imkânını da bulamıyorlar. Birçok yerde kadınlar ve kız çocukları çoğunlukla daha az ve en son sıradaki kişi olarak gıdaya ulaşabiliyorlar.

Yoksulluk cinsiyete göre kadınlarca eşit paylaşılmadığı gibi, iklim felaketlerinden daha ağır etkilenenler de yine onlardır. Burada basit bir matematik var aslında,  bir kadın ya da kız çocuğu iseniz, fakirleştirilmiş olmanızın yanı sıra korunmasızsınızdır da. Buradan yola çıkarak, kadın ya da kızlar çoklukla iklim felaketlerinden kaçabilme imkânlarına sahip olmadıklarından ötürü çok büyük olasılıkla bu felaketlerle karşılaştıklarında ölüme giderler.

Bir felaket esnasında bir yeri tahliye etmek yerine kendilerine araba kullanmak ya da bir arabaya ulaşmak öğretilmemiştir.  Ya da bir ağaca tırmanmayı da bilmezler ki, binlerce insanın öldüğü 2000 yılındaki Hint Okyanusu Tsunamisi’nde erkekler ağaçlara tırmanarak hayatta kalabilmişlerdir. Kadınlar muhtemelen çocuklarla ilgileniyorlardır ya da hamiledirler ya da krizlerle ilgili meselelerde listenin en son sırasında yer almaktadırlar.

Burada kadın ve kızların cinsiyetlerinden ötürü iklim felaketlerinde nasıl korkunç şekilde etkilendiklerine dair örneklemelerle konuyu açabiliriz.

2004 Hint Okyanusu Tsunamisi’nde kadınlar erkeklerden 3 kat daha fazla ölmüşlerdir.

 ,

Global fakirliğin giderilmesi için 20 bağımsız hayır kurumundan oluşmuş bir konfederasyon olan Oxfam’ın raporuna göre; 14 ülkede 230.000 insanın öldüğü 2004 Hint Okyanusu Tsunamisi akıbetinde cinsiyet oldukça etkindir.  Birçok alanda hayatta kalan erkeklerin az sayıda hayatta kalan kadınlara göre oranı üçe birdir.

Bu eşitsizliğin nedeni; daha çok erkeğin kadınlara oranla yüzme biliyor olmaları ve ayrıca sular yükseldiğinde ailelerini aramak için kadınların geride kalırken, erkeklerin ise ağaçlara tırmanabilmeleri gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

Oxfam, ayrıca ülkelere göre etkilenme farklılıklarına da işaret etmektedir.  Misal; geleneksel olarak kadınların işgücüne katılımının fazla olduğu Endonezya, Aceh’de; dalgalar kadınların evde olduğu, erkeklerin ise sahilden uzak ayak işlerinde oldukları bir pazar sabahı vurdu.

Hindistan’da kadınlar, balıkçıların tuttukları balıkları almak için kıyıda bekler\ sonrasında da onları temizler ve yerel pazarlarda satarlar ve bu anlamda da balıkçılıkta büyük rol oynarlar. 

Sri Lanka’da Batticoloa bölgesi’nde Tsunami kadınları denizde banyo yaparlarken yakalamıştır.

Tüm felaketlerde olduğu gibi Tsunami ardından da kadınlar cinsel tacize karşı çok daha fazla saldırı veya tenkide maruz kalmışlardır. Bununla birlikte bölgeyi baştan sona sarmış olan olağanüstü fakirlik kadın ve kızlara karşı olan cinsel sömürü riskini de arttırmıştır. Sadece saldırıya maruz kalmak değil aynı zamanda felaketlerde direkt sorumluluğu olan polis teşkilatının sunduğu  hizmetler durmuş ve kadınlara yardım eden servisler de kapanmıştır.

Bangladeş’teki Gorky Kasırgası’ndaki kayıpların % 90’ı kadınlardan oluşmaktadır

1991 Nisan ayındaki Gorky Kasırgası,  4 tropik kasırga kategorisinde tarihe kayıt edilmiş ikinci en amansız kasırgadır.  Bangladeş’in güneydoğusundaki toprak kaymasıyla birleşince, 140.000 insan ölmüş ve 10 milyon insan evsiz kalmıştır. Sayıca fazla olan erkeklere oranla kayıpların % 90’ını kadınlar oluşturmakta olup, kadın ölümleri erkek ölümlerine oranla 14‘e,1’dir.

Dünya Bankası’nın raporuna göre; 2007 yılındaki Sidr Kasırgasında 3.500 kişi ölmüştür.

Gorky kasırgasından sonra, aradan geçen yıllarda 3.500 kasırga sığınağı inşa edilerek felakete hazır bulunurluk gözle görünür oranda arttığından kadın ölümleri erkek ölümlerine oranla 5’e 1’ düşmüştür.

Dünya Bankası’na göre; Gorky kasırgası, kültürel ve sosyal olarak evlerde izole halde olan kadınları vurduğunda, çocuk ve yaşlıların bakımından sorumlu olan kadınlar uyarılardan haberdar olmamış ya da kendilerinin yansı sıra diğerleriyle de ilgilenmek zorunda kalmışlardır. Ve çoğu da kendilerine eşlik eden başka bir erkek olmaksızın bulundukları yerlerden ayrılmamışlardır.

Bangladeş’in felaket risk yönetimine yaptığı yatırımların mirasçısı olan yıllarda, kadınların da içinde yer aldığı felaketlere hazır olma programlarının tasarımcıları, bir felaket esnasında kadınların diğer kadınlara evleri tahliye etmeleri yönündeki çağrılarına çoğunlukla karşılık verdiklerini belirtiyorlar.

Hala birçok kadın, sığınakların özel yaşamların feda edilmek zorunda kalındığı güvensiz yerler ve kocaların buralara eşlerini getirmek islemedikleri yerler olarak algılamaktadırlar.

Burma’daki Nargis Kasırgası da erkeklere oranla daha fazla kadın ve kız çocuğunun ölümüne sebep olmuştur.

Nargis kasırgası Burma’nın Irrawaddy Deltası’nı kasıp kavurduktan 3 ay sonra,  Mayıs 2008’de Ayewardy Deltası’nda ve Yangon bölgesindeki kayıpların  % 61’inin kız çocukları ve kadınlardan oluştuğu görülmüştür.

“Acil vaka, Travma ve Şok” adlı dergide 2013 yılında yayınlanmış olan bir makalede yerel otoriteler,  gelmekte olan kasırga öncesinde kadınlara erken uyarıların verilmemesinin mevcut olan birkaç sığınağa ulaşmalarını zorlaştırdığını ya da imkânsız hale getirdiğini belirtmişlerdir.

Kasırga, ülkelerin hane halk yapılarını değiştirmiştir.  Her 100 hanenin 14’ü çoğunlukla dul kalmış kadınlar tarafından idare edilmiş olup, bu haneler akabinde ülkenin en düşük gelir grupları arasındaki en yüksek yüzdeyi oluşturmuşlardır.

2010 yılında yayınlanan bir değerlendirme; Birleşmiş Milletler nüfus fonunun Kadın Koruma Teknik Çalışma Grubu, Burma’da kadınların evin reisi olduğu hanelerin hem fakirlik hem de korunma endişelerinde en savunmasız grupta olduğunu belirtmiştir.

Kadınlar tarafından idare edilen hanelerin % 60’ı yetersiz koşullardaki sığınaklarda yaşamakta olup, kadınlar tarafından idare edilen hanelerin en düşük gelir grubundaki en yüksek yüzdeyi oluşturduğu ve evin reisinin kadınlar olduğu, bu ailelerin çocuklarının da finansal kısıtlılıklar nedeniyle okuldan sıklıkla alındıkları belirtilmiştir.

Grup ayrıca kadınların para, gıda ve diğer ihtiyaçları için sekse yönelme sayılarında artış oluştuğunu da gözlemlemiştir. Çalışma dökümanı, alkol, uyuşturucu kullanımı, aile içi şiddet, sözlü taciz ve şiddet oluşumunu da belgelemiştir.

Nijerya’da düşük gelirli kadınlar çoğunlukla sel baskınlarından etkilenmektedirler.

10 Temmuz 2011’de 17 saat süren bir sel baskınını takiben yapılan bir çalışmada; diğer sınıflara ait erkek ve kadınlara kıyasla düşük gelirli muhitlerdeki kadınlarda felaketin etkilerinin yüksek, iyileşmenin ise daha yavaş olduğu kayıt edilmiştir.

Lagos’da Badia bölgesindeki düşük gelir grubundaki kadınların hâlihazırdaki sağlıksız koşullardaki çevre ve ev koşullarından ötürü çok daha yüksek oranda yaralanma, ölüm ve hastalıklara maruz kaldıkları da raporlanmıştır.

Orta ve yüksek gelir düzeyine sahip muhitlerde ise; kaliteli evlere erişim, daha güvenli ve temiz çevre şartlarının, sel felaketinin kadınlar üzerindeki etkilerini azaltmaya yardımcı olan bir faktör olduğu, Global Environmental Change dergisindeki bir makalede  araştırmacılar tarafından belirtilmiştir.

Nijeryada yaşayan etnik bir gruba ait olan Nadia isimli bir kadın Badia’da bebeğini sel nedeniyle kaybetmiştir. Doğum öncesi yardım için hastaneye giden kadına, hastaneye kayıt için kocasının kan bağışında bulunması gerektiği söylenmiş, adam dini inançlarından ötürü bunu reddedince, hastane de kan bağışı yerine para almayı reddetmiş, Nadia 6 aylık hamile olmasına rağmen eve gönderilerek, evde doğum yapmaya zorunlu kılınmıştır.

Sel, arıtılmamış pis su, idrar ve atıkları Nadia’nın evine süpürmüş. Böylelikle doğum esnasında kullanılan araçlar ve suyu kirletmiştir. Hijyenik ve güvenli olmayan şartlara maruz kalmanın sonucu olarak; Nadia’nın yeni doğmuş çocuğu yaşamının ilk dakikalarında yeni doğanlarda görülen tetanos enfeksiyonuna yakalanarak kısa sürede ölmüştür.  Bu esnada düzgün bir tıbbi müdahale uygulaması edinemeyen Nadia da hastalanmıştır.

Nadia’nın başına gelen, istisnai bir kaza değildir. Nijerya toplumuna derinlemesine kazılı olan bu cinsiyet rolleri, sel felaketinde kadınların erkeklere kıyasla orantısız etkilenmesine neden olmuştur.

Araştırmacılara göre; evlerine bağlı olmaları nedeniyle, bir çokları için ev, önemsiz eşyalarını sattıkları bir yer,  ebelerin çocukların doğumuna yardım ettikleri doğumhane merkezleri ve insanların saldırıları ve kötü hava şartlarından korundukları sığınaklardır.

Kadınların çocuk bakım sorumlulukları ve temiz suya erişimdeki eksiklikleri banyo yapmak ya da kişisel hijyen için hamile kadınlarda doğum öncesi destek, cinsel taciz ve tecavüzlere karşı korunmasızlıkları Nijeryalı kadınların felaketlere dair olumsuz deneyimlerini daha da arttırmıştır.

Lauran Wolfe

Kaynak: https://womensmediacenter.com/climate/in-climate-disasters-women-and-girls-tend-to-die-more-than-men-and-boys

Çeviri: Politez

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…