'Tüm AB ülkeleri, Yunanistan'ı desteklemekle yükümlü'

28 Ağustos 2020
 'Tüm AB ülkeleri, Yunanistan'ı desteklemekle yükümlü'

Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan arasındaki kriz, günden güne tırmanırken diyalog arayışları da henüz sonuç vermiş değil.

Arabuluculuk rolüne soyunan Almanya Şansölyesi Angela Merkel, ilk defa çok açık ve net olarak Yunanistan'a arka çıktı.

Merkel, düzenlediği basın toplantısında, "Tüm Avrupa Birliği ülkeleri Yunanistan'ı desteklemekle yükümlü" dedi.

"Ancak ben gerilimin artmaması için çaba sarf ettim" vurgusu yapan Merkel, "Bu bazen sadece her iki tarafın tekrar tekrar konuşmasıyla mümkündür. Ekonomik bölgelerin pay edilmesine ilişkin oradaki tartışmalar ancak birlikte yürütülebilir. Almanya, bunun için çaba sarf ediyor" ifadesini kullandı.

Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yoğun olarak Türkiye ilişkilerini ele aldığını aktararak, "Bu ilişkiler çok yönlü. Türkiye, NATO müttefikidir. İhtilaf, iki NATO üyesi arasında. Bu bizi kayıtsız bırakamaz. Bu nedenle bile ittifak içindeki bu şeyleri açıklığa kavuşturmak lazım" dedi.

Merkel, bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bugün bir görüşme öngörülmediğini belirterek, "Ancak onunla çok sık konuşuyoruz. Her zaman olduğu gibi bir görüşme olduğunda ivedilikle sizi bilgilendireceğiz" diye konuştu.

Almanya, son günlerde iki ülke arasında adeta mekik dokuyor. 

Merkel, sık sık "Durum çok tehlikeli" açıklaması yapıyor.

Son olarak Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas, iki ülkenin uçurumun eşiğinde olduğunu ve sadece AB'nin değil, NATO'nun da derin bir endişe içinde olduğunu belirtmişti.

Maas, salı günü Atina ve Ankara'da soluğu almıştı.

Maas, ilk durağı Atina'da Yunanistan'a tam dayanışma sunarak Avrupa Birliği'nin güvence verdiğini söylerken, savaştan kaçınılmasını istedi.

Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde hak iddialarından kaynaklanan krizle ilgili provokasyonlardan kaçınılması ve doğrudan görüşmelerle çözüm bulunması çağrısı yapan Almanya Dışişleri Bakanı, iki NATO müttefiki arasında askeri çatışma riski bulunduğu uyarısını yaptı.

Maas "Doğu Akdeniz'de hâlihazırdaki durumun ateşle oynamaktan farkı yok. En ufak kıvılcım bir felakete yol açabilir" diyerek ekledi:

"Almanya acil ihtiyaç bulunan diyalog ve arabuluculuk sürecini bu yönde talep ve başarı ihtimali olduğu müddetçe vargücüyle desteklemeye hazırdır."

Atina'nın ardından Ankara'da  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşen Maas, "Perşembe ve cuma günü AB Dışişleri Bakanları’nı Berlin’de toplayacağız, gayri resmi bir toplantı bu. Bunu söylemek zorundayım. Hem burada hem Atina’da bu tehlikeli durumu ele aldık. Sadece AB’yi değil NATO müttefiklerini de endişelendiriyor" ifadesini kullandı.

"Bir uçuruma yaklaştığınızda uçurumdan düşme riskiniz de var. Biz bunun önünü kesmek istiyoruz" diyen Maas, "Şimdi önemli olan gerginliğin azaltılması için diyalog olması. İki taraftan da diyaloga hazır olduğunu duyuyorum. Bu sadece iki tarafla doğrudan görüşmelerle yapılabilir" diye konuştu.

Mevlüt Çavuşoğlu ise, "Yunanistan’a tavsiyem bu şımarıklıktan vazgeçin. Hele hele bazı ülkelerin dolduruşuna gelerek kendinizi riske atmayın" ifadesini kullandı ve ekledi:

"Bu sefer elimizden bir kaza çıkmaz, gereği neyse onu tereddütsüz şekilde yaparız. Sayın Merkel’in arabuluculuk talebini desteklemek için olumlu şeyler yaptık. Bu samimi çabaları için teşekkür ediyoruz. Bu süreçte objektif bir rol üstlenmeye çalıştılar teşekkür ediyorum. Fakat bu çabaları Yunanistan ve Rum kesiminin saldırılarına maruz kalıyor.

Yunan Dışişleri Bakanı'nın açıklamarına bakınca gerçekten tam kendilerine yakışan seviyede bir açıklamalar gördük. Uluslararası hukuk çağrısı yapan Yunanistan’a hangi uluslararası hukuktan bahsettiklerini sormak istiyorum.

"Hemen Kaş’ın önündeki Meis Adası Yunanistan ana karasına 580 km uzakta.  Yunanistan hangi hukuka dayanarak 40 bin km karelik yani 10 kat daha fazla kıta sahanlığı talebinde bulunuyor? Yunanistan’ın İtalya’yla Mısır’la imzaladığı anlaşmalarda böyle bir şey var mı?

"Biz diyaloğa varız. Bugün Heiko Maas’a da söyledim. Doğu Akdeniz’deki tüm ülkelerle, Rum kesimi hariç görüşmeye oturup konuşmaya, hakça paylaşım için müzakere etmeye varız. Ama bunun için kimse #Türkiye’ye ön koşul getirmeye kalkmasın.

Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti.

Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.

Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin, "yasa dışı" olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti.

Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu.

İki ülke savunma bakanlıkları arasında Akdeniz ve Ege’deki sorunların çözümü için 3 tur görüşmeler yapılırken, iki ülke liderleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Kiryakos Miçotakis ile dışişleri bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Nikos Dendias da teması kopartmadılar.

Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini çekti.

Türkiye, Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.

Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da "denizcilere duyuru" anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayımlamış ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etmişti.

Yunanistan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.

Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı.

Erdoğan, Türkiye-Yunanistan arasında 2002’de başlatılan ancak son dönemde askıya alınan “istikşafi görüşmelerin” Berlin’in girişimleri sonucu yeniden başlatılması sürecinde iyi niyet gösterisi olarak Oruç Reis gemisinin 3-4 haftalık bir süre için geri çekilmesi kararının alındığını açıklamıştı.

Bu moratoryumun, AB Dış Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumları arasında Doğu Akdeniz’den elde edilecek petrol ve doğal gaz gelirlerinin paylaşılması için bir mekanizma geliştirme amaçlı diplomasisine de uygun zemin yaratacağı öngörülmüştü.

Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi.

Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, üç geminin sabah saatlerinde Antalya Limanı’ndan ayrıldıklarını ve bölgeye vardıklarını açıkladı.

Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu bildirdi.

Yunanistan NAVTEX’inin yayınlandığı saatlerde, Atina’da hükümet ve askeri yetkililerden oluşan Güvenlik Kurulu toplantısı devam ediyordu.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da Türkiye’nin “şantaj” politikası eleştirilirken, yasa dışı faaliyetlerin bir an önce sona ermesi gerektiği dile getirildi.

Gerilimin artmasına karşın ne Türkiye ne de Yunanistan’ın askeri bir çatışma noktasına gelmek istediği düşünülüyor.

Ancak durumun kontrol edilemeyecek bir hale gelmesi, ya da olası bir kaza sonucu, her ikisi de NATO üyesi olan Türk ve Yunan silahlı kuvvetlerinin karşı karşıya kalması tehlikesine dikkat çekiliyor.

Yunanistan’ın, daha önceki gerilimlerde olduğu gibi, Türkiye’yi BM, NATO ve AB’ye şikayet etme yoluyla sorunu uluslararasılaştırma politikasına devam etmesi bekleniyor.

Burada özellikle ABD’nin ve AB’nin desteğini almak isteyen Atina hükümeti, Brüksel’den 27-28 Ağustos günlerinde yapılacak gayri resmi dışişleri bakanları toplantısına kadar, Türkiye’nin bu adımlarına karşı alınacak önlemler listesini oluşturmasını bekliyor.

Öte yandan Merkel, basın toplantısında koronavirüsün yaklaşan sonbahar ve kış aylarında daha kötüleyeceği konusunda korkutan bir uyarı da yaptı. Almanya Şansölyesi, "Bu virüsle daha uzun süreler yaşamayı öğrenmek zorundayız" ifadesini kullandı. 

Merkel, Alman halkından virüsü ciddiye almalarını isterken, çocukların Covid-19 salgınında kurban verilmemesi için ellerinden geleni yapmak zorunda olduklarını da sözlerine ekledi. 

Merkel, virüsün ekonomik etkilerine de değinerek, Alman ekonomisinin salgına rağmen mutlaka canlı kalması ve canlı tutulması konusunda çalışılması gerektiğini vurguladı. 

Merkel ekonomik refah paketi için Avrupa Parlementosu'yla çalışacaklarını, önümüzdeki yılın başlarında bir çözüme kavuşturmayı planladıklarını da sözlerine ekledi. 

 
 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…