'Türkiye’nin militarist politikaları daha geniş çaplı riskler doğuruyor'

The Arab Weekly

17 Temmuz 2020
'Türkiye’nin militarist politikaları daha geniş çaplı riskler doğuruyor'

Türkiye savaş tamtamlarıyla birden fazla cephede militarist bir korku politikası güdüyor. Halihazırda Suriye, Irak ve Libya’da sahada savaşıyor. Donanması Akdeniz’de kas gücünü gösteriyor.

Bir sonraki gerilim noktası Türkiye sınırlarından çok da fazla uzakta olmayabilir, Yunanistan’la tehlikeli bir şekilde karşı karşıya kalabilir. 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias Salı günü yaptığı açıklamada, Türk komşusunun silahlı saldırısına uğraması durumunda, 2009 Avrupa Birliği Antlaşması'nın üye ülkelerden birinin silahlı saldırıya maruz kalması durumunda diğer AB’nin bu ülkeye yardım etmesini öngören bölümünün devreye girmesi için çağrıda bulunacağını söyledi. İki ülke 1974'ten beri üç kez savaşın eşiğine geldi. 

Türkiye, AB üyesi Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölge ilan ettiği sahalara gaz arama faaliyetlerinde bulunacak gemilere eşlik eden savaş gemileri gönderiyor ve bunu yakında tekrarlayacak. Türk hükümeti, Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin “bölgenin doğal kaynaklarındaki çıkarlarını” korumaya çalıştığını iddia ediyor. 

Yunanistan şimdilik Avrupa Birliği ortaklarından Yunan adaları açıklarında gazı ve petrol arama çalışmalarına devam etmesi durumunda komşu Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere “felce uğratacak” ekonomik yaptırımlar hazırlamalarını istiyor.

Yunan Star Tv’ye konuşan Dendias, “Avrupa Birliği Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı. İsterse Türkiye ekonomisi için büyük bir sorun yaratabilir. Bu benim dileğim değil… ama net olmalıyız” dedi. 

Yunanistan Türkiye’nin, kıyılarından uzaktaki Girit açıklarında arama faaliyetlerinde bulunmak istediği bölgelerin kendi ekonomik münhasır alanı olduğunu belirtiyor. 

Ankara, iddialarının çoğunu geçen kasım ayında Fayez Sarrac liderliğindeki Libya Ulusal Anlaşma (UAH) Hükümeti ile imzaladığı deniz sınır anlaşmasına dayandırıyor.

Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Türkiye'nin UAH ile Kasım ayında yaptığı anlaşma çerçevesinde Doğu Akdeniz'de doğal kaynaklar için sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerine başlayacağını söyledi. Çavuşoğlu, Türkiye'nin İtalya, İngiltere, ABD ve Rusya gibi üçüncü ülkelerden şirketlerle bu bölgeleri paylaşıma açık olduğunu da sözlerine ekledi.

UAH ile imzalanan deniz sınırını belirleme anlaşması Ankara'ya Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz kaynaklarına geniş bir erişim imkânı sağlıyor. Türkiye, Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu ile savaşta UAH’ye verdiği askeri teçhizat ve paralı asker karşılığı Türk müteahhitleri için devasa sözleşmeler ve geçmiş alacaklaklarını tahsil etmek de dahil ülkedeki diğer potansiyel ganimetleri nasıl elde edebileceğinin yollarını arıyor. 

Türkiye’nin güç kullanımına olan yaklaşımı, ciddi herhangi barışçıl uzlaşma düşüncesi veya Akdeniz veya Arap dünyasındaki komşuların taleplerini karşılama konusunda hafiflemiyor. Bu durum uzmanların Türkiye’ye daha fazla emperyal kibir suçlamalarını yöneltmesine sebep oluyor.

Uzmanlar, Çavuşoğlu’nun geçen pazartesi günü yaptığı ve UAH’nin faydasına olmayan herhangi bir ateşkes anlaşmasını kabul etmeyecekleri yönündeki açıklamalarına dikkat çekiyor. Çavuşoğlu TRT’deki röportajında Sirte ve Cufra üssünün UAH’ye verilmesi gerektiğini söyledi. 

UAH de benzer şekilde gerginliği tırmandıran bir söylem izliyor. UAH Sözcüsü Muhammed Gnunu salı günü yaptığı açıklamada, güçlerinin “rehin alınan şehirler”e doğru ilerleyeceğini ve Hafter’i kastederek “tüm kanun kaçaklarının ortadan kaldırılacağını” söyledi. Sirte bir sonraki gerginlik noktası olabilir ve muhtemelen birçok kişinin beklediğinden de daha yakın görünüyor. 

Savaş planları peşindeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Akdeniz'in güney kıyısındaki Rus varlığına karşı Türkiye’nin bir siper olması için ABD ve NATO'dan destek sağlamak amacıyla bir ayna oyunu oynuyor. Ankara Salı günü ABD Başkanı Donald Trump ve Türk liderin Libya ihtilafının çözümü konusunda “daha yakın” çalışmayı kabul ettiklerini dahi duyurdu. Açıklamada, Erdoğan ve ABD Başkanı “Libya'da kalıcı istikrarı teşvik etmek için müttefik olarak daha yakın işbirliği yapmayı kabul ettiler” şeklinde ifadeler kullanıldı. 

Ancak Ankara’nın stratejisinin Aşil topuğu, militarist yaklaşımlarıyla kışkırttığı birçok Arap ve Avrupa ülkesi arasında oluşan düşmanca tepkileri hafife alma eğilimi olabilir. Örneğin Fransa ve Mısır, güç kullanma anlamına gelse dahi Türkiye'ye karşı durmaya istekli görünüyorlar. Giderek artan sayıdaki Arap ülkesinde, Türkiye'nin neo-Osmanlı hırslarına yönelik kızgınlığı artıyor.

Fransa, Türk savaş gemilerinin Fransız savaş gemisi Le Courbet'e karşı 10 Haziran’da izlediği düşmanca tavra karşı mücadelesini hala sürdürüyor. Fransız savaş gemisi, Türkiye'nin yasadışı silah taşıdığından şüphelenerek Tanzanya bandıralı bir gemiyi aramak istemişti. 

Mısır zaten Libya'da Türkiye için “kırmızı çizgiler” çizdi. Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi, Türkiye destekli güçlerin Sirte'yi ele geçirmeye çalışması durumunda ordusunun Libya'ya müdahale edebileceği uyarısında bulundu. 
Mısır’ın Libya’ya muhtemel bir müdahalesi varsayımsal olarak devam ediyor, ancak son dönemde Mısır ordusunun Libya sınırında yaptığı tatbikatlar ve Tobruk merkezli parlamentonun Mısır’ı müdahaleye davet etmesi muhtemel bir müdahaleyi daha da muhtemel kılıyor. 

Parlamento, Ankara’nın bölgedeki askeri eylemlerini ve neo-Osmanlı fetih tutkusunu “Türk işgali“ olarak nitelendirerek keskin bir şekilde reddetmişti. 

Çeviri: Ahval

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…