Amerika bu konuda yalnız değil. Avrupa Birliği’nin tepkisi tipik bir şekilde kaotik, kendi içinde parçalı ve bencilceydi.

Fakat diğer kapitalist devletler geleneksel olarak Amerikan liderliğinin uluslararası krizleri yönetme biçimine bel bağladılar.

2007-9 küresel finansal krizinde George W. Bush ve Barack Obama yönetimleri bu liderlik rolüne talip olmuşlardı. Fakat Trump’ın böyle bir niyeti yok; başka hiçbir devletin de böyle bir kudreti yok.

Buna ABD’nin yegane ciddi rakibi Çin de dahil. Pandemi, Çin’in küresel konumu üzerinde çelişkili etkiler yarattı. Bir taraftan Covid-19 salgınının başladığı Hubei eyaletinin yerel yöneticilerinin başlangıçta yavaş davranmaları ve salgını sümen altına itmeye çalışmaları Çin’e zarar verdi.

Diğer taraftan merkezi hükümetin gecikmiş de olsa kararlı bir şekilde uyguladığı sokağa çıkma yasağı ve bunu tamamlayan vaka takibi ve yaygın test, pamdeminin kontrol altına alınmasını sağladı. Pekin’in başlangıçtaki sümenaltı manevrasına ne kadar dahil olduğunu bilmiyoruz, ama Trump ve Boris Johnson’ın vurdumduymaz beceriksizliğiyle karşılaştırıldığında genel kriz yönetimi onu öne çıkartıyor.

Çin’in resmi propaganda makinesi bu karşıtlığı abartmakla meşgul. Bu arada kendisinin ne kadar iyi bir küresel vatandaş olduğunu göstermek için Çin, dünya çapında tıbbi malzeme dağıtıyor. Bu durum Trump yönetimini ve onun Britanya ve Avustralya gibi müttefiklerini pandeminin kaynağının resmi olarak araştırılması talebini yükseltmeye provoke etti.

Gelecekte tarihçiler Covid-19’u Çin’in ABD’nin elinden hegemonik kapitalist devlet sıfatını almasının dönüm noktası olarak görecekler mi? Hiç zannetmem.

Dolar

Amerikan hegemonyasının dayandığı iki kurum dolar ve Pentagon’dur. Bu günlerde öne çıkan dolar.

ABD, küresel finansal sistemin merkezi olmaya devam ediyor. Onun kocaman bankaları, dolar üzerinden borçlarla dönen küresel finansal piyasaları kontrol ediyor. Bu, kimi ülkelerin ve şirketlerin kredi kanallarına ulaşmasını engelleyen Amerikan yaptırımlarının etkili bir silah olmasını sağlıyor.

Ayrıca bu krediler çoğunlukla dolar üzerinden. Hem küresel finansal kriz hem de pandeminin yol açtığı panik sonucu dolara kaçış yaşandı. Firmalar ve devletler, ithalatı finanse etmek ve borç geri ödemeleri için ihtiyaç duydukları dolarlara sıkı sıkı sarıldılar. Ayrıca daha fazla dolar elde etmek için varlık satışı yaptılar; güvenirliği yüksek olan Amerikan hazine tahvillerini bile ellerinden çıkardılar.

İki krizde de Amerikan devleti – hem merkez bankası FED hem de hazine – bu dolar ihtiyacını karşılamak için öne çıktı. Mart’ta FED, beş büyük merkez bankasının kullandığı swap hattından diğer dokuz merkez bankasının da istifade etmesini sağladı.

Fakat Çin Halk Bankası ne swap hattını kullanmayı talep etti ne de ona bu önerildi. Bunun nedeni Çin’in dolara ihtiyacının olmaması değil. Çin hükümetinin küresel finansal krize karşı tepkisi, kamu bankalarının kredi musluklarını sonuna kadar açma şeklinde olmuştu. Elde ettiği sonuç ise kocaman bir yatırım fazlası ve büyük kamu işletmelerini ve yerel idareleri borca boğan bir emlak balonu oldu.

Pekin yavaş yavaş bu kötü borçları üstüne almayı deniyor. Pandemi karşısında bazı batı hükümetlerinin aksine onun çok daha mütevazi mali teşvik uygulamasına gitmesinin bir nedeni de bu.

Fakat bu borç stoku renminbi (yuan) kadar dolar cinsinden. Güney Çin Sabah Postası’na göre “Çin şirketleri, deniz ötesi yatırımlarını finanse etmek için de elde ettikleri kazançları Çin’e getirip ülke içindeki amaçlarını gerçekleştirmek adına yuana çevirmek için de dolar üzerinden borçlanıyorlar”.

2021’de yaklaşık 110 milyar dolarlık borcun vadesi gelecek.

Sonuçta Trump’a rağmen Amerikan finansal aygıtı hala küresel olarak işbaşında. Fakat bu, değişmesi imkansız bir durum değil.

Pekin’de çalışan iktisatçı Michael Pettis’in dediği gibi: “Amerika’nın dünya ekonomisindeki payı dikkate alındığında onun dünyanın merkez bankacılığı yükünü çekmesi giderek zorlaşıyor”.

https://socialistworker.co.uk/art/49921/Will+US+hegemony+survive+pandemic

 

Çeviri: Marx-21