AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!

Nesimi Cem Kalender

16 Nisan 2017
AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!

Nemelazım, belki dünyanın bu sefer ki değişimi Türkiye’den başlar. Bir ihtilal olur belki. Belki yayılır bu ihtilal. İlerici güçlerin birleşmesi, Türkiye, Anadolu, Kürdistan, Suriye, Irak, Ermenistan, Filistin, İsrail... bir yayılır dünyaya, kış uykusu biter belki. ‘iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse’ Gülümse hadi gülümse...

En son söyleyeceğimi en başta söylemek istiyorum: AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söylecek sadece!

Bir sürü şey yazıldı çizildi referanduma dair. Şili örneği, führer örneği üzerinde konuşuldu yazıldı, anlatıldı. Söylecek çok şey kalmadı. Herhalde bu değiştirilmek istenen 18 maddenin, hukuksuzca bir ‘hukuk’(!) oluşturarak, halkın ‘malı’ olan devleti, bir zümrenin veya şahsın zimmetine verdiği yeterince açıktır.

Bunun üzerine de bir şeyler demeye gerek yok sanırım. Toplulukların genelde aptalca davrandığından bahsetmenin de bir anlamı yok. Çoğunluğun katıldığı şey doğru olacak diye bir durum yoktur. Aksine bana kalırsa, çoğunlukla aynı fikri taşımak insanı tedirgin etmeli... Burada bir aşağılama yok, sadece eğitim-okul-politika-tv...vs.. yoluyla kirlenen ortak akla dair bir üzüntü var sadece. Ve insanların bile bile lades demesine kızamıyorum; onlar yıllarca böyle davranmak üzere yetiştirildiler....

Elbette kabuğunu kıranlar var, bu umuttur işte...

Referandumlar, genelde amacından sapılmış bir şekilde kullanılmıştır dünyada. Genelde ‘meşruluk arayanların’ başvurduğu bir yöntem ve manipülasyon şeklidir. Tabii bir insan veya bir kurum neden meşruluğunu arayacak safhaya girer, bu sorunun yanıtı zor olmasa gerek. Belki de meşruluğunu yitirmiş olduğunu bildiğindendir; bu itirafın tezahürüdür referandumlar belki de. Potansiyel oy oranının tespiti için de kullanılıyor pek tabii. Çünkü militanvari oy verme gibi oryantalist tutumlar bizim ülkede gayet yoğun.

Sanırım oylarını, içeriklere göre değiştiren seçmen oranı %30 u geçmez. Bu durumda referandumlar bizlere neler analatabilir ki? Veya seçimler? Seçimler sağlıklı mı sizce? O olgunlukta bireyler var mı? O olgunluğa erişilmesi için devletin bir çalışması var mı? Hayır, yok! İnsanlar neye göre oy veriyor peki? Sanırım en iyi manipülasyoncuya göre ve alışkanlıklara göre...

Mesela düşünün ki bir futbol kulübü başkanı, kulübün bütün kritik noktalarını bir takım beraber hareket eden kişilere emanet edecek, sonra o kişiler bunlarla yetinmeyerek tüm kulübü almaya çalışacaklar ve kulüp başkanı, kendi kadrolaştırdı insanların, kendisine yaptığı darbeden dolayı mağdur olacak ve kulüp üyelerini bu noktada ikna edip yeniden başkan seçilecek....

Kafamdaki soru işaretlleri hüzmesini görüyor musunuz? Peki hala seçimlerin meşruluğuna inanıyor musunuz? Neyi seçiyoruz biz? Önümüze konulan seçenekleri değil mi? Peki bu özgürlük mü? Özgürlük seçmemektir! Niye seçiyoruz? En az %70 imiz klasik öznel fikirler ve klasik reel birkaç fikir dışında hiçbir şey söyleyemeyecektir. Siyasi eğilimini inanç gibi öznel bir durumla savnmaya kalkacaktır. Ne yazık ki... seçimler? Ne kadar önemli? Ne kadar meşru? Ne kadar gerçek? Ne kadar aldatmaca? Bir düşünmek lazım.

Sanırım devrimler seçimlerle olmuyor. Sanırım o devlet mekanizması, bir kırmızı çizgi içinde sana ‘özgürlük’ (!) sağlıyor ve bununla yetin diyor. Sen de bu dar alanı canla başla savunuyorsun. Ben de sana diyorum ki: bu dar alanın dışında da bir alan var... Başka bir dünya var!

Moda değimiyle; gelelim 17 Nisan sabahına, hiç bir şey değişmeyecek... Dünyaya bir meteor çarpmayacak, kimse denizleri ikiye bölmeyecek, cennet ırmakları akmayacak... 17 Nisan’da fakir hala fakir, aç hala aç, ölü hala ölü olacak. Yine bombalanacak şehirler, bir gün önce selamını duyduklarımızın bir gün sonra selasını duyacağız. ‘Evet’ çıkarsa, Akp biraz daha fazla kalacak bu ülkenin sahnesinde, ‘hayır’ çıkarsa daha az. İşte şu ‘hayır’ dan sonra bir umut var, az biraz; ilerici çevreler bir yerde, bir hedefte toplanmayı başarabilirse belki güzel günler için ince bir ışık olabilir. Belki biraz bilinçli bir toplum inşaa edilebilir ve bu şekilde kullanılabilir bu burjuva sistemi; gerçek güzel günlere kadar. O günlere kadar bilinçi toplumların inşası için daha fazla alan açılabilir.

Bir umut işte, küçücük bir kıvılcıma benzer zerreden... Mevsim çok uygun görülmüyor dünyada, konjonktür diyorlar. İşte bu RTE gibilerin mikro sistemciklerin başlarında olmalarını sağlıyor. Karanlık artıyor ve gittikçi zifiriye yaklaşıyor zamanlar. Savaş tamtamları, faşist-deli ‘liderler’, mantıksızlığın hegomonyası... zor gibi görünüyor biraz da; enseyi karartmamak lazım.

Nemelazım, belki dünyanın bu sefer ki değişimi Türkiye’den başlar. Bir ihtilal olur belki. Belki yayılır bu ihtilal. İlerici güçlerin birleşmesi,Türkiye, Anadolu, Kürdistan, Suriye, Irak, Ermenistan, Filistin, İsrail... bir yayılır dünyaya, kış uykusu biter belki. ‘iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse’ Gülümse hadi gülümse...

Bulutlar gitsin...

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Cinnet, III. Paylaşım Savaşı, Cennet!
    Dünya Üçüncü Paylaşım Savaşı çoktan başladı sanırım. Tahmin ettiğimiz gibi ultra gelişmiş silahlarla, ‘görkemli’ bir başlangıç olmadı ama oraya da geleceğiz daha. Anlaşılıyor ki bu savaş; vicdan ile vicdansızlık arasında…
  2. 'Çok acı var, dayanamıyorum'
    "Çok acı var, dayanamıyorum. Lütfen beni affedin ve kendinizi üzmeyin, siz elinizden geleni yaptınız. Çok özür dilerim. Çok çaresizim. Özür dilerim. Lütfen çıtçıta iyi bakın. Ve paramı ve her şeyimi…
  3. Sıkıldım bu tekrarlardan.. Bu sistem yıkılmalı artık..
    Sabah uyandım... Haberlere baktım önce.. Sonra, sonra tarihe baktım: Ağustos.. 18 Ağustos mu diye endişelendim.. Hayır.. 7 Ağustos.. Tarihleri mi karıştırıyorum derken, baktım 1992 mi diye?Hayır.. 2015 yılındayız.. Bir zaman…
  4.  İç savaşın ayak sesleri
    Zor bir dönem bekliyor bizi. Burada denge unsuru HDP olacak muhtemelen ve HDP’nin izleyeceği akılcı siyaset, onu parlamenter sistemde iktidara bile taşıyabilir. kendini ifade etmeli ..PKK savaştan kaçınmalı mağrur bir şekilde.. Sosyalist…
  5. AKP'nin ölüm korkusu..
    AKP'nin ölüm korkusu..
    12 Haziran 2015
    Zor görünüyor.. Hdp kendini anlatmalı milliyetçilere, milliyetçiler de çaba göstermeli. Chp’nin ulusalcı kitlesi nasıl değişti, gördünüz mü? Zor değil, olur bu da. Seçimler bitti, AKP tek başına iktidar olma durumunu…
  6. Ben, benim 8 Haziran’ımı biliyorum. Ya siz?
    İspanya da Baskların gördüğü zulme üzülürsün, İngiltere'de İrlandalıların, Amerika’yı lanetlersin, Kızılderililere yaptıkları için, İsrail zaten zalim bir siyonisttir, Filistin Halkı aha şurada duruyor. Ağlarsın Filistin için, hatta boykot edersin İsrail…
  7. Yaşasın 1 Mayıs! Her Yer Taksim!
    Yarın 1 Mayıs! İlk kez 1856’da yürüyüş yapıldı, Melboure’de. Gayet basit bir mesele: 12 saatlik çalışma süresinin 8 saate düşürülmesi. Sonra 1886. Haymarket. Ölenler, öldürülenler, idamlar. Kirli eller… ve o…
  8. Hepimiz çok öldük bu topraklarda…
    ..Ve şayet insansanız, göz pınarlarınız nemlenir. Belki ağlarsınız. İnsanlığın belki en büyük göstergesi, başkasının acısını acınız gibi hissedebilmenizdir. Başkasının suratında patlayan tokadı, kendi suratınızda hissedebilme kabiliyetidir insanlık. İnsan mısınız? "Çok…
  9. Ağrı, HDP, Seçimler ve anlamsızlık
    Ağrı olayından sonra seçimlerde oy kullanmanın bir işe yaradığını düşünmememe rağmen tutupta oyumu HDP’ye vereceğim. Derin devlet ve sığ devletin bu kadar korktuğu ‘şey’ neyse, onun yanında saf tutmak lazım! Hem %50…
  10. Suriyeli aç çocuktan, Cizre'deki çocuklardan bahsetmeyeceğim..
    Umut, gözü dönmüş taşlı, sopalı, ellerinde gaz bidonları olan güruhu, örgütlenmiş cehaleti bir ufak süpürgeyle yenebileceğimizi bilmektedir. O süpürgeyle yenilecek karanlık, o süpürge süpürecek bu ‘pisliği’… Umut gece uyuyamayışımızdadır. Sevdiğimizi,…
  11. Vivaldi'nin ithaka'ya yeşil yolculuğu..
    Hayal gücünün iktidari, Kavafis'in "ithaka"sı gibidir. "Her yürek devrimci bir hücre gibidir" ve önemli olan İthaka'ya varmak değil, o yolda olmaktır. Hayal gücünün iktidarının yolunda. Bazen bu yol kobane'den geçer.…
  12. Bir insanlık tragedyası: yaşamak veya ölmek
    Devlet intiharı sevmez, din intiharı sevmez. Senin bedenin üstünde tasarrufunu, sen sağlamamalısın. Sen kendi bedenine bile sahip değilsin. Sen ölemezsin, ölsen de devletin bildiği şekilde ‘son yolculuğuna’ uğurlanmalısın. Sen bir…
  13. Efendiler! Adalet hissiyatı yaralanmış halklardan korkun!
    Bir toplumda adalet hissiyatı, bir zerre bile yoksa o artık bir toplum değildir. Dokunulmazların, ayrıcalıklıkların olduğu yerde adaletten bahsedilmez. Ki bu kapitalist sistemin adalet anlayışı tamamen bir aldatmacadır. Toplumun gazını…
  14. Henüz vakit varken.. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce
    Henüz vakit varken, inanmalıyız insanlara. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce. İnsanların ilki, kendimizdir. Kendimize inanmalı. Henüz vakit varken, düşmüşken dehşet dehlizlere. Kırım kırım kırılmışken ümitsizlikten, gülümseyebilmeli insan. Getireceğimiz günlerin hatrına, boşuna çıkmadı…
  15. Bir kapak, Üç aday; Tek 'oyun'...
    Time dergisinin kapağında kim olacak? Dergi 3 isim belirliyor; Sisi, Erdoğan ve Miley Cyrus.. Aslında mesajını vermiş bulunuyor o meşhur dergi; üçünüz aynı klasmandasınız. Yılın kişisi hanginiz olsun :) Sonra,…
  16. Diktatatörler için aşk biter, nefret başlar
    Büyük Usta, Milli Şef, Führer, El Caudillo, Duce, Büyük Amca... Örnekler çoğaltılabilir, yakın tarihe dair kimi ‘liderler'e takılan lakaplar... Hepsi diktatörlerin sıfatları. Hepsi uzun yıllar boyunca iktidarda kaldı, ‘karşı-devrimci' hamleler…
  17. Kan..kan.. sokaklardan akan..
    Kan dökülecek... Bu çağda hala şarklı toplumlarda kan çok önemlidir. Kah bir hayvanın boğazında, kah bir kadının kasıklarında... Kan kutlamadır, "iyi şeyler" için kurban etmektir birşeyleri. Kan dökülür... alna sürülür,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…