Yunus Emre

Gülüzar Özev

31 Ekim 2021
Yunus Emre

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021 yılını Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran yılı ilan etti. Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı, Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 750. yılı, Ahi Evran’ın doğumunun 850. yılı esas alınarak anma ve kutlamalar yapılma kararı aldı. 

Demem odur ki;  El oğlu/kızı bizim yöneticilerimizden daha çok kültür mirasımıza sahip çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı, UNESCO teşkilatının bu doğrultuda verdiği karar üzerine bir genelge yayınlar. 2021 yılı , “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ilan edilir.  

Yunus Emre büyük bir usta ve etkili bir ozan.  Öleli neredeyse 700 yıl olmuş ama şiirleri yeni yazılmış gibi taptaze. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Sarıköyü’nde 1241 yılında doğduğu kabul edilir. Fakat Anadolu’nun birçok yöresinde ona sahip çıkılır. Öyle ki adına konulmuş dokuz mezar bulunmaktadır. Bursa, Isparta, Sandıklı, Karaman bu yörelerden bir kaçıdır. Ama daha çok Eskişehirli olduğu kabul edilir.

Yunus doğumunu şu iki kısa beyitle açıklar:

“Ete kemiğe büründüm,

Yunus diye göründüm.”

Çiftçilikle geçimini sağlayan ailesi yoksuldur.  Buna rağmen iyi bir eğitim aldığı ve Farsça çeviriler yaptığı bir çok kaynakta kabul görür. Yunus Emre eğitimin önemini bakın nasıl dillendirir.

“Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen

Bin yıl geçse dahi kendi dolası değil

Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.”

Yunus Emre, tasavvuf inancının edebi anlamda en büyük temsilcilerinden biri kabul edilir. Nedir tasavvuf Türk Dil Kurumuna göre;” Tanrı’nın varlığını, birliğini, niteliğini ve evrenin  oluşumunu varlık birliğiyle, yaratılanla yaratanın bir oluşu, aynı kaynaktan gelişi anlayışıyla açıklayan dinsel ve felsefi akım”. Yunus tam da bu düşünceye uygun üretir eserlerini. Ahmet Yesevi ile başlayan tasavvuf şiir akımı Yunus Emre ile en üst noktaya çıkmıştır. Tekke şiirini en iyi sürdürücüsü olmuştur. Tasavvuf  felsefesine  göre, Allah birdir ve tüm varlıklar Allah’tan gelmiştir. Dünya malı gelip geçicidir. Cennetin yeri gönüller kazanmaktan geçer. Gerçek sevgi Hak sevgisidir, gerçek erdem başkalarına iyilik etmekten, hoş görmekten geçer. Sevgi, aşk en yüce duygudur ve sevginin, aşkın en son varacağı yer Tanrı’dır. O yüzden ölüm Tanrı’ya kavuşmak demektir.  Ölünce ruhumuz geldiği  yere ulaşacak demektir. Nefsimize hoş gelen şeyler aslında bize zarar veren şeylerdir. Bir lokma bir hırka misali nefsimizi köreltmeliyiz. Yunus Emre,  insan Allah’ın bir görüntüsüdür diyerek Hallacı Mansur’un İslamcı gizemciliğini  savunur.  

Şimdi sizlere Yunus’la ilgili mitolojik tarzda bir söylenceyi anlatayım.

Yunus Emre genç ve toy bir delikanlıdır. Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi kendi köyünde de kıtlık yaşanmakta, açlık çekilmektedir. Çare olsun diye köyün ileri gelenleri Hacı Bektaş’tan yardım istemeye karar verir. Bu iş için en uygun kişi Yunus’tur. Sırtına aluç (dağ meyvesi) çuvalı vererek gönderirler Nevşehir’e.  Varır Hacı Bektaş Veli dergâhına. Söyler dileğini.

-Hacı Bektaş : Bir çuval buğday mı, yoksa hümmet mi diye sorar. (Hümmet’e nefes denildiği de olur)

Yunus Emre : Hümmeti ne yapayım, bana buğday gerek.

-Hacı Bektaş : Buğday mı Hümmet mi?

-Yunus Emre : Hümmeti ne yapayım, bana buğday gerek.

Yunus’un kararlılığı üzerine, Hacı Bektaş bir çuval buğday vererek onu gönderir. Yunus başına gelecekleri bilmeden sevine sevine köyün yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra köyüne varır. Çok yorgun olmasına rağmen uyuyamaz olur, tam dalacakken sıçrar yattığı yerden. Durumu hemen annesine anlatır. Annesinden hümmetin çok daha değerli bir şey olduğunu öğrenir. Burada küçük bir aydınlatma yapayım hümmet; lütuf, yardım demektir. Berekettir, çoğalandır. Örneğin bir koyundan on koyun doğar, on koyundan yüz koyun gibi. Neyse devam edeyim. Annesinin verdiği cevapla hepten irkilen  Yunus, hiç dinlenmeden yola çıkar. Epey bir çabadan sonra Hacı Bektaş Veli’yi bulur der ki ; “Al buğdayını, ver nefesimi” . İş işten geçmiştir artık. Bundan sonra ilmini Taptuk Emre dergâhından alacaktır. Aslında bu söylencede cahilliğin bedeli,  bilmenin önemi anlatılmıştır. Masalsı bir anlatımla.

Gerçekte de Yunus Emre’nin Taptuk Emre dergâhında yetiştiği kabul edilir. Türkü dinler gibi kulağa hoş gelen şu dizeler ise şüpheye yer bırakmaz.

“Taptuğun tapusuna, kul olduk yapısına

Yunus pişkin çiğ idik, piştik elhamdülillah

Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk

Kanatlandık kuş olduk, uçtuk elhamdüllilah”

Dergâhta zorlu bir eğitimden geçer. İnsan olmanın, özellikle doğru insanın ne olduğu üzerine kafa yorar. Onun bu çabasıyla ilgili güzel bir söylence bile vardır. Derler ki Yunus’un dağdan getirdiği odunlar  bile doğru kesilmiştir. Bunu nasıl becerdiğini kendisine soranlara; “Pirimin kapısından değil insanın eğrisi, odunun bile eğrisi giremez” diyecektir. Taptuk nazarında çok önemli yeri vardır Yunus’un; çok sever, çok değer verir Yunus’a. Mürşidinin müride bunca değer vermesi,  diğer mürit”leri kıskandırır. Yunus, her ne kadar odunun eğrisi bile giremez dese de,  iftira atacak bir Molla Kasım çıkacaktır. 

Bir gün  Yunus’ un Şeyhinin kızıyla ilişkisi  olduğu söylentisi yayılır. Aslı yoktur bu dedikodunun. Yunus’un, Taptuk’un kızı Bacım Sultan’a hayranlığı vardır ama kendisini layık görmediği için uzak durmuştur. Molla Kasım, bu sefer koca şairin yazdığı şiir defterini ele geçirir. Gider bir ırmağın kıyısına, koparır atar güzelim defterin yapraklarını. Bu arada bir göz gezdirmeyi ihmal etmez attıklarına. Ve şöyle bir dizeye rastlar.

“Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme

Seni sorguya çeken Molla Kasım gelir”

Bu dizeden sonradır ki şiirleri suya atmaktan vazgeçer. Yunus’un olacakları önceden kestirebilmesinden korkar.

Yunus’un yaşadığı dönemde Anadolu bir yandan Moğolların saldırısı altındadır. Bir yandan da Selçuklu devletinin zulmüne uğramıştır. Halk çaresiz, bitkin perişandır. Böylesi bir kargaşa ve savaşta hocası Taptuk Emre öldürülür. Ahi Evran, Bacıyan-ı Rum teşkilatları dağılır. Kendi canını  bile zor kurtaran Yunus, bunun üzerine birlik içinde olmayı bugünkü tabirle örgütlenmeyi savunur.

“Zulme yakın olanın akıbeti belli olur.

Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz.”

Yunus’un koşmaları (şiirleri) oba oba, köy köy yayılır. Tabii,  o zamanlar sosyal medya yok.(!) Dervişler, ozanlar tanınmak için diyar diyar gezerler. Bir tuşla tıklanma rekorları kazanacak değiller ya (!)  Güzel şairimiz tanınır tanınmasına ya, o zaman ki egemenlerin işine gelmez söyledikleri. Çünkü Alevi-Bektaşi bir ozandır; bu durum bile yeterlidir suçlu olması için. Üstelik dinin şekil olarak uygulanmasını ritimsel bir tarzda eleştirmektedir.

“Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.”

“Sırat kıldan incedir kılıçtan keskincedir.

Varıp onun üstüne evler kurasım gelir”

“Ne sayarsan kendine ayruğa da onu say

Dört kitabın budur eğer var ise”

Sen misin bunları diyen !Zinhar ! Derhal ,“katli vaciptir” fetvası çıkartılır.

Ancak koca şair her şeye rağmen coşkuludur, sevdalıdır, deniz gibi dalgalıdır.

“ Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur

  Bir dem gelir giryan olur, bir dem gelir şad olur”

“Çoştun yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın

Aktın yine kanlı yaşım, yollarımı bağlar mısın”

Bir şair ola ki ölümü şiirine konuk etmeye. Yunusumuz ise  bu durumu en duygulu ve en samimi şekliyle dile getire…

“Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garip bencileyin.”

Dinleyip de etkilenmeyen var mıdır acep?  Anadolu ozanlarının deyişlerinden, en başta da Yunus’tan.

Yunus Emre’mizin  çok hoş dizeleriyle son vereyim sözlerime, serinlik gelsin yaz günlerimize.

“Biz bu ellerden gider olduk, kalanlara selam olsun

Arkamızdan hayır dua edenlere selam olsun

Ecel büke belimizi, söyletmeye halimizi

Hasta iken halimizi soranlara selam olsun..”

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Tanrıça Demeter ve Akbelen
    ''Doymak bilmeyen, en sonunda kendi etini yiyerek geberen Kral Ersiton şimdi Muğla Akbelen’de geziniyor. Zalimliğinden bir gram bile kaybetmeden. Akbelen halkı ormanını korumak için direniyor. Limak firması eli silahlı askerleri,…
  2. Örgütlü Mücadelenin Gücü
    ''Daha önce emekli olabilecekler için prim sayısı 5000 gündü.  Kanun taslağı böyle hazırlanmıştı. Ancak 6 Şubattaki büyük Güneydoğu depreminin sonrasında hükümet gün sayısını birden 5975 güne çıkarttı.'' Vatandaşın emeklilik geliri…
  3. Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
    İnsanlığın ilk eylemidir yürüyüş.  Dört ayak üstünde ilerleyen Homo erectusun,  ayağa kalkarak yürümesiyle başlar uygarlık yolculuğu. Antropolog Marvin Harris’in dediği gibi “ilkin ayak vardı”. Büyük göçün,  günümüzden iki milyon yıl…
  4. Deprem!
    Deprem!
    19 Şubat 2023
    Cellat kürsüde ikiyüzlüce konuşurken, müjde verircesine imar affı diye naralar atılırken, aslında sunulan halkın toplu cenaze namazı davetiyesiydi. İnsanlığının doğa olayları içinde en baş edemediği bir felakettir deprem. İlk çağlarda,…
  5. Serol Teber
    Serol Teber
    25 Ocak 2023
    ''Yeniçağ insanı sorunları kozmik güçlerin yardımıyla çözebileceğine inanıyor, rüya yorumları, fal baktırma, ruh çağırmayla ilgileniyor, bitkisel beslenmeye çalışıyor, arınma dansları yapıyor. Siyasete karşı ilgisiz. Yeşillikler içinde küçücük evinde sakin doğayla…
  6. Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
    Bugün İran’da Mahsa Amani’nin öldürülmesi birkaç vicdansız polisin işi değildir. Kanunlar, töreler, gelenekler, dikta rejimi ve ataerkil sistem işbirliği etmiştir. Tıpkı Medusa söylencesindeki gibi. Ama ne mutlu ki Mahsa Amani’nin…
  7. Spartaküs ve Zenci İSyanı
    ‘’Tanrı herkesi hür yarattı, doğa kimseyi köle yapmamıştır.’’ (Alkidamas) Köle ayaklanması denilince ilk akla gelen şüphesiz Spartaküs’tür. Roma dönemine ait olan bu köle isyanını herkes bilir de İslamiyet dönemine ait…
  8. Rıza Şehri
    Rıza Şehri
    29 Nisan 2022
    ''Rıza Şehri’nde ortak paylaşım vardır. Kimse ihtiyacından fazlasını almaz. Zengin fakir ayrımı yoktur. Kapılar kilitlenmez, para kullanılmaz. Paranın yerine değiş tokuş esastır. Birlikte üretilir, birlikte tüketilir.'' Her yerde ve hep…
  9. Baharın Mitosları
    Baharın Mitosları
    28 Mart 2022
    Dünyanın birçok ülkesinde her yıl Newroz bayramı kutlanır. Bizim ülkemizde özellikle doğu illerinde baharın gelişini karşılamak için şenlikler, ritüeller yapılır. Newroz bahar bayramı olmakla beraber politik bir anlamda taşır. Nasıl taşımasın…
  10. cam tavan etkisi
    cam tavan etkisi
    3 Mart 2022
    “Cam ifadesi, engellerin açıkça görülemeyen ve aşılamayan niteliğini vurgulamaktadır. Cam tavan, görülmeyen azınlıkları ve kadınları, yetenekleri ve başarılarını göz önüne almadan şirketin üst basamaklarına çıkmaktan alıkoyan kırılmaz engel“ olarak tanımlanır.**…
  11. Mitoloji öğretiyor
    Mitoloji öğretiyor
    23 Şubat 2022
    Binlerce yıl öncesinden beri var olagelen, masallar, söylenceler, mitler bugün hala fırından yeni çıkmış sıcak ekmek tazeliğinde konuşuluyorsa  bir hikmeti vardır  bunun. Mitler yalnızca konuşuluyor mu..? Elbette hayır!  Yazılıyor çiziliyor,…
  12. Halide Edip Adıvar
    Halide Edip Adıvar
    8 Ağustos 2021
    “Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp parlak bir sabah yaratacağız. Yalnız ışık geldiği vakit gözümüzü güneşe karanlığı gören baykuşlar gibi…
  13. Özgürlük (2)
    Özgürlük (2)
    17 Temmuz 2021
    Her sistem kendi insanını yaratır. Tüm kurumların örtük faaliyetleriyle, bireyin toplumsal mekanizmaya uygun davranış göstermesi sağlanır. Televizyon, basın, eğitim kurumları, kişinin  başka bir dünya mümkündür şeklinde  düşünmesini istemez. Hem üst…
  14. Özgürlük -1
    Özgürlük -1
    29 Haziran 2021
    “Özgürlük nedir” diye yoldan geçen herhangi bir kimseye sorsanız, muhtemelen şöyle söyleyecektir: “İstediğim zaman istediğim yere gidebilmek.” Kimilerince bu kadar kolay, bu kadar basit algılanır özgürlük. Oysa bu sözcük için insanlık çok mücadele vermiş, çok kan dökülmüştür.   ÖZGÜRLÜK    (1)…
  15. Yalnızlık ve halleri
    Yalnızlık ve halleri
    16 Haziran 2021
    Yalnızlık kimine göre aman çok iyi, kimine göre aman bıktım halleri. Çok iyi diyen de var yalnızlık için, çok kötü diyen de. Cenneti kimilerinin,  kimlerinse cehennemi. Yani bilmeyen yok, yalnızlığın…
  16. Zabel Yeseyan
    Zabel Yeseyan
    3 Haziran 2021
    1915 yılına gelindiğinde, Ermeniler için büyük kıyım başlamıştır. Osmanlı hükümetince tutuklu listesine alınan 214 Ermeni aydın içinde, tek kadın olarak Zabel Yesayan vardır. Genç yazar, bunun üzerine İstanbul’da bir hastanede…
  17. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
    Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde ilk kez Rum Kadınları, Kypseli isimli kadın dergisi çıkarır. Editörü Efrosini Samarcidis‘dir. 1845 yılında İstanbul’da Rumca yayınlanan  Kypseli dergisi, 34 sayı çıkartılır.   “Şurasını iyi bilmek gerekir ki, ne…
  18. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
    ''Bu arada ilginç bir şey olur; Çarşaf yasaklanır. Evet, yanlış duymadınız, kadınların çarşaf giymesi men edilir. Tarih 2 Nisan 1892’dir. Sanmayın ki kadınlara özgürlüktür sebebi. Padişah Abdülhamit, siyasi nedenlerle güvenlik…
  19. Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
    Ahilerin helâl para kazanması gerekir. Bu hem vaciptir, hem sünnettir. Her kimin ki, meslek ve sanatı yoksa ona fütüvvet değmez. Ahinin 18 dirhem gümüş sermayesi ve mutlaka bir işi olmalı,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…