Tarih, pandemi ayları, büyük işsizlik günleri.. Çocuğunu teyzesine bırakarak intihar eden çift, Boğaziçi öğrencilerinin direnci, kadın cinayetleri... Bunca üzücü konular arasında biraz rahatlatıcı konu seçtim değerli okurlar. Okurken bilgilene, bilgilendikçe mutlu olasın diye…
Ünlü filozof Sokrates, güzelliğin göreceli olduğunu, güzellerin birbirine benzemediğini söyler. Yakışıklı bir güreşçi yakışıklı bir koşucuya benzemez çünkü birbirinden farklıdırlar. Onlardan bekleneni karşılamasına göre güzellikleri değerlendirilir. İhtiyacı karşıladığında çöp kutusu da güzel sayılır. Çünkü birçok atıktan kurtulmamızı sağlar. Erdem bazı şeylere kıyasla, göreceli olarak iyi değildir, ama bazı şeylere kıyasla güzeldir. Sokrates bu sözleri ile iyilik ve güzelliği bir arada değerlendirir.
Bu sava Volteire daha değişik bir yorumla katılır.
“Bir kurbağaya güzelin ne olduğunu sorunuz. Size bunu, küçük kafasından fırlamış iki patlak iri gözü, yassı ve geniş suratı, sarı karın, esmer sırtı ile dişisi olduğunu söyleyecektir’’
Güzellik öyle bir kavramdır ki, sanatta edebiyatta iyi olan her şeyde adı söylenir namı yürür. Evvel ahir zamandan beri, insanlığın en çok duyduğu sözlerden biridir.
Bu yazıda fiziksel güzellik irdelenecektir. Zira siz de bilirsiniz ki, güzellik denilince ilk akla gelen kadın güzelliğidir. İşte tam bu yönüyle inceleyeceğim güzelliği.
Antik Yunan söylencesine göre, Afrodit güzellik yarışmasında birinci gelmek için rüşvet teklif eder Paris’e. Afrodit’ten başka Tanrıça Hera ve Athena’da vaatlerde bulunurlar Paris’e, güzel seçilmek için. Mal, mülk, hükümranlık önerirken Hera ve Athena, Afodit aşkı sunar Paris’e. Ve kazanır güzellik yarışmasını Afrodit. Anılır binlerce yıl adı en güzel kadın diye. Bilinmeden tabi aslında kazananın aşk olduğu.
Kimi zaman güzellik başa bela olur. Onun için “Allah çirkin şansı versin” derler. Köyün güzel kızı Emine, güzelliğine vurgun olan Ağa’ya varmak zorunda kalır. Oysa gönlü çoban Ali’dedir. Ailesi zengin bir talip çıktı diye, kızlarını, istemediği birine vermekte hiçbir beis görmez. Kızlarının onayı alınmaz. Onun mutlu olacağını düşünürler. Oysa Güzel Emine güzelliği yüzünden istemediği bir adamla evlenmiştir. Çirkin olsa, ağanın gözü kalmayacak belki de çobanla evlenebilecektir.
Karakter önemli dense de kadında güzellik aranır önce. Mesela kız istemeye giderken “kız güzel mi” diye sormadan edemez dünürcüler.
Bakmayın siz “güzele kırk günde doyulur ama güzel huyluya kırk yılda doyulmaz” sözlerine. Bu sözü söyleyen erkek, diz çökmeye hazırdır her zaman güzel bir kadın önünde.
Kuaförler, güzellik salonları, diyetisyenler, kozmetik mağazaları, büyük firmalar tek bir şey için çalışırlar; Güzellik !.. Devasa satış kampanyaları, reklam yayınları yaparlar. Dudağı uçuklatacak paralar kazanırlar. Öyle ki ; Amerika’daki kozmetik ürünlerinin satış hasılatı, Afrika'yı doyurabileceği boyuttadır.
Çirkinlik baki, güzellik geçici denir bir de. Yaşlanınca gider elden güzel yüz, güzel vücut . Denir ama parası olanın yapacağı ilk şeylerden biri, güzel ve genç bir partner edinmektir. Beyni boş insan, ruhunun zenginliğini değil, gördüğünün zenginliğini arzular.
Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, malına güvenme kıvılcım yeter derler ya. Bu söze de pek inanasım gelmez. Malı korumak için sigorta yeter, sivilce bir fondötene bakar. Yani anlayacağınız çağımız her şeyin çaresini buluyor. Yoksulluk hariç.
Tüm bu güzellik üzerine yaptığım lakırdılar, her şeyin tüketime yönlendirildiği çağımızda, şekilciliği ön plana alan zihniyetin eleştirisidir.
Esasen, güzel görünene meyletmenin bir süre sonra güzel karaktere meyletmeye dönmesi kaçınılmazdır. Platon ‘un dediği gibi, ”Bir insanın içinde güzel huylar varsa, dış görünüşü de bu huylara uyuyorsa, gören göz için dünyada bundan daha güzel bir şey olmaz.”
Yani çağlar boyu güzellik beğeni görse de, güzel huyluluk kutsanır, yüceltilir.
Güzellik algısı zamana ve yere göre çok değişiklik gösterir. Örneğin eskiden beri köylerde şişman kadınlar güzel kabul edilir. Kentlerde ise zayıf ama balık etliliğini muhafaza eden kadınlar makbuldür. Eski Avrupa’da kadınların saçlarının alın kısmını, kaşlarının tamamını traş etmeleri yaygındı. Zayıf gözükmek için, çok dar korse giymeleri bir gelenekti. Müzikle uğraşan kadınların flüt çalması yasaktı, piyano çalmalarına izin verilirdi. Flüt çalarsa yanağını şişireceği için çirkin göründüğü kabul edilirdi.
Çinliler, ayakların küçülmesi için kızların ayaklarını çocuk yaşta mengeneye alırlardı. Çocuğun canı yanıyor, kimi zamanlar sakat kalıyordu. Japonya’da geyşaların, yüzlerine sürdükleri kurşun ağırlıklı kremler, cilde ağır zararlar veriyordu. Yani eril yapı, kadın bedeni üzerinden türlü oyunlar oynardı. Bu öyle bir acı oyundu ki, adına işkence demek daha uygun düşerdi.
Güzellik uğruna, yaşanan işkencenin dozu azalsa da hala çilesi devam etmekte. Günümüzde kozmetik ürünlerin cilde nefes aldırmaması, sık sık saç boyama, lazer, epilasyon, ağda işlemleri hep güzellik belasına. Üstelik kadın altmışına da gelse durum böyle.
Neyse, biraz da yazımızın sevimli kısmına geçelim.
Aşık Veysel, güzel bulmadığı ama aşık olduğu kadına bakın ne söylemiş.
Güzelliğin on pare etmez
Bu bende ki aşk olmasa,
Eğlenecek yer bulamaz
Gönlümdeki köşk olmasa.
Güzelden söz edilir de, Karacaoğlan dan geçilir mi. Aşkın ve sevdanın şairi Karacaoğlan, uzun süredir görmediği kızın nasıl da güzelleştiğini anlatır. Hani deriz ya ismini unuttuğumuz kişiye “hatırlayamadım” diye. Ozanımız da unutmuş görmeye görmeye güzelin adını.
Güzel, ne güzel olmuşsun
Görülmeyi, görülmeyi
Siyah zülfün halkalanmış
Örülmeyi örülmeyi
Mendilin yudum, arıttım
Gülün dalında kuruttum
İsmin ne idi unuttum
Sorulmayı sorulmayı
Seven insana, sevdiği çirkin de olsa güzel görünürmüş. Tıpkı Leyla ile Mecnun efsanesinde olduğu gibi; Mecnun Leyla’ya deli divane aşıktır. Onun için çöllere düşer. Meczup olur. Zamanın hükümdarı Mecnun’a acır. Çağırın der Mecnun’u ve de Leyla’yı. İkisini bulundukları yerden getirirler. Hükümdar Leyla’ya şöyle bir bakar. Bakar ki; leyla kara kuru bir kız. “Bre Mecnun, bu kızın neresine vuruldun da çöllere düştün. Kara kuru bir kız Leyla dediğin.” Mecnun; “Ah! Sultanım, Leyla’yı siz bir de benim gözlerimle görseniz “ diye karşılık verir.
Victor Hugo, Notre Dame’ın Kamburu’ adlı klasiğinde, iyiliğin değeri, güzelliğin etkisi anlatılır. Çok çirkin, tek gözü kör, topal ve kambur olan zangoç Quasimodo , güzeller güzeli Esmeralda’ya aşık olur. Aşkına karşılık bulamayacağını bildiği halde, canı pahasına da olsa güzel kadına iyilik yapmaktan vazgeçmez. Esmeralda, onun bu iyiliğini unutmaz, her zaman yanında olur. Güzel ve çirkinliğin, ten de değil ruhta olduğunu, romanı okudukça derinden hissedersiniz.
Bir güzellik hikayesi de Yusuf peygamberle ilgilidir. Yusuf peygamber, Mısır’da bir firavunun yanında kalmaktadır. Firavunun karısı Züleyha, Yusuf’a ilk görüşte aşık olur. Yusuf’un ekseninden kurtulamaz. Bu durumu duyan eşraftan kadınlar, Züleyha’yı kınarlar. Züleyha bir gün, eşraftan kadınları sarayına davet eder. Aşağı yukarı on kadın vardır konuk gelen. Yemekler yenir, şaraplar içilir. Sıra gelir meyve faslına. Hizmetçiler kadınlara tabak içinde birer elma ve bıçak verirler. Herkes tabağını önüne alır tam bıçak ellerinde elma soyacaklarken Yusuf gelir karşılarına. Kadınlar Yusuf’u görünce birden ne yapacaklarını şaşırırlar. Yusuf’un güzelliği karşısında, elmanın kabuğunu soyacaklarına kendi ellerini soyarlar. Hepsinin kanar elleri. Züleyha burada devreye girer; “Ey hanımlar hanımlar! Siz ki beni kınıyor ayıplıyorsunuz da neden Yusuf’u iki dakika görmekle ellerinizi kestiniz. Ya ben ne yapayım, onun güzelliğini her gün görmekle.”
Nazım güzelliği çok güzel bir yere taşırken;
“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim,
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda.’’
Sait Faik ona eşlik etmekte gecikmeyecektir.
“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey”
En büyük güzel tabiattır. Kapitalizm güzel olan ne varsa çirkinleştirmek için elinden geleni yapmıştır. İnsanı, çiçeği, suyu toprağı kirletmiştir. Ancak bir çocuğun avazında yeni bir dünya kurulacak, bunu hiçbir zaman engelleyemeyecektir.
Güzellikler içinde kalın değerli okurlar.
Yazarın Dİğer Yazıları
Tanrıça Demeter ve Akbelen
6 Ağustos 2023Örgütlü Mücadelenin Gücü
23 Mart 2023Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
4 Mart 2023Deprem!
19 Şubat 2023Serol Teber
25 Ocak 2023Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
9 Ekim 2022Spartaküs ve Zenci İSyanı
27 Mayıs 2022Rıza Şehri
29 Nisan 2022Baharın Mitosları
28 Mart 2022cam tavan etkisi
3 Mart 2022Mitoloji öğretiyor
23 Şubat 2022Yunus Emre
31 Ekim 2021Halide Edip Adıvar
8 Ağustos 2021Özgürlük (2)
17 Temmuz 2021Özgürlük -1
29 Haziran 2021Yalnızlık ve halleri
16 Haziran 2021Zabel Yeseyan
3 Haziran 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
16 Mayıs 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
27 Nisan 2021Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
11 Nisan 2021