Suriye'de ulusal uzlaşı hükümeti önerisi tartışılıyor

29 Ağustos 2012
Suriye'de ulusal uzlaşı hükümeti önerisi tartışılıyor

Gazeteci Bereket Kar, iç savaşın yoğunlaştığı ve Türkiye'nin temel gündemlerinden biri haline gelen Suriye'de incelemelerde bulundu. Uzun yıllar Ortadoğu'da kalan, Arap siyasi hareketlerini yakından tanıyan, çatışmaların yaşandığı Suriye'de ölüm tehlikesi de yaşayan gazeteci Bereket Kar, güncel gelişmeleri değerlendiriyor.

Suriye'deki çatışmaların boyutu nedir?
Devlet, şehirlerin bütünde bir hakimiyet kurmakla birlikte özellikle Halep, İdlip, Humus ve Şam'ın varoşlarının bir kısmında silahlı güçlerin varlığı devam ediyor ve çatışmalar sürüyor. Bu aşırı İslamcı güçler ağırlıklı olarak Afganistan, Çeçenistan, Tunus ve Libya'dan geliyorlar. Dolayısıyla Suriye halkı, değişim isteyen kesimler dahil bu güçlere destek vermiyor. Bunu şu örnekte görebiliriz. Büyük bir kısmı Sünni olan Halep halkı, Halep'te ortaya çıkan çatışmalarda dışarıdan gelen paramiliter güçlerin yanında yer almamıştır. Kendisine laik, demokrat, sosyalist, komünist diyen kesimler siyasal bir çözümden yanadır. Suriye halkı, değişim isteyenler de dahil, aşırı İslamcı gruplara destek vermiyorlar. Kaldı ki bu kesimlerin ciddi bir tabanı da yok. Bunun bir uluslararası komplo olduğunu biliyorlar. Bu komplonun Türkiye başta olmak üzere ABD gibi emperyalist güçler tarafından tezgahlandığını düşünüyorlar. Suriye'deki demokratik muhalefet Suriye iktidarı ile ortak bir duruş sergiliyor. Bu duruşun sebebi Suriye iktidarının değil, Suriye'nin savunulması içindir. Bu durumun farkında olan dış güçler, yönetimi içeride çökertmek hedefiyle bir taraftan suikast ve intihar eylemleri geliştirmeye diğer taraftan mezhep çatışmalarını körüklemeye çalışıyorlar. Ancak görünen o ki bunu başaramayacaklar. Halk Halep'te bu oyuna gelmeyeceğini göstermiştir. Halep'e dışarıdan gelen binlerce paramiliter militan Türkiye üzerinde Halep ve İdlip kırsalına konumlanarak uzun süre burada kalarak askeri teçhizat ve ikmal aldıktan sonra kentlere saldırıp düşürmeye yeltenmişlerdir. Bu silahlı İslamcı güçler yönetimle girdikleri çatışmalarda ağır kayıplar vererek varoşlardan büyük oranda kırsal kesimlere çekilmişlerdir. Şu anda çatışmalar, kırsal kesimlere sıkışmış durumda. Suriye'nin genel tablosuna bakılınca ortaya çıkan şudur: Dışarıdan gelen paramiliter güçler içerideki aşırı İslamcıların el birliği ile Suriye'nin genelinde, özellikle de muhafazakar kesimlerde örgütlenmek ve varlıklarını orada devam ettirmek istiyorlar. Demokratik değişimden yana olan güçler, devlet yönetimi ile aynı cephede yer alarak kentleri savunmaya devam ediyorlar.

Suriye'deki demokratik muhalefetin beklentisi ne yönde?
Suriye'de demokratik muhalefet Türkiye'deki devrimcilerden dayanışma beklentisi içerisinde. Türkiyeli devrimcilerin demokratik muhalefeti tanımadıklarını ve Suriye'de muhalefet denilince yalnızca İslamcı grupları bildiğinden yakınıyorlar.

Yaşanan silahlı çatışmalar nasıl bir çözüm getirecek?
Suriye'de bir tıkanma yaşanıyor. Artık ne devlet güçleri, ne de silahlı güçler; biri diğerini tamamen tasfiye edip zafer ilan edecek bir konumda değil. İş başa sardı. Yani siyasal çözüm kendisini dayattı. Bu da devletin tek başına yapacağı bir şey değil. Silahlı güçler de dahil demokratik değişimden yana olan bütün tarafların, gerçek muhalefetin tümünün katılacağı bir uzlaşı komisyonu gerekiyor. Bu komisyon, şu anda hükümette yer alan Suriye Halk Kurtuluş ve Değişim Cephesi adına hareket eden iki bakan tarafından savunuluyor. Bunlar Kadri Cemil ve Ali Haydar... Kadri Cemil, şu anda İç Ticaret ve Tüketimden sorumlu Başbakan Yardımcısı, Ali Haydar ise seçimlerden sonra muhalefetin talebi üzerine tesis edilen ulusal uzlaşma bakanı. Bu bakanlar, Rusya Dışişleri Bakanlığı ile bir görüşme yaparak barış ve demokrasi değişim projesi sundular. Bu proje asgari üç noktadan oluşuyor. Bu üç noktayı onaylayan güçlerle ulusal uzlaşma forumunu toplamak istiyorlar.

Bu üç nokta şunlar: 1. Her türlü dış müdahaleye karşı olduğunu ilan etmek. 2. Selefi, El Kaide, Vahabi ve Müslüman Kardeşler gibi silahlı güçlerin mücadelesine karşı durmak. 3. Esad'ın iktidarı bırakmasını ön koşul olarak dayatmamak. Bu üç koşulu kabul eden silahlı güçler de dahil "Ulusal Uzlaşı Forumu'na" katılabilirler. Bu forum, Esad'ın gidişi de dahil her şeyi tartışmaya hazır olduklarını ifade etti. Bu forumun amacı, geçici ulusal bir uzlaşı hükümeti kurulması ve bu hükümetin demokratik bir seçimin koşullarını yaratarak yeni bir seçime gitmesidir. Bu formül ABD tarafından yeni bir öneri olmadığı gerekçesiyle kabul edilmedi. Ancak Rusya ve Çin başta olmak üzere çeşitli devletler bu formüle sıcak bakıyorlar.

Komşu ülkelerin Suriye'ye bakışı ne durumda?
Komşu ülkeler arasında direk Suriye yönetimini hedef alan ve aşırı İslamcı güçleri açıkça destekleyen sadece Türkiye hükümetidir. Ürdün, Lübnan ve Irak'tan Suriye'ye sızmalar olmakla birlikte hükümetlerden değil, oradaki aşırı İslamcı örgütlerden destek alıyorlar. Suriye'deki aşırı İslamcılara askeri, mali ve siyasi desteğin Türkiye tarafından verildiğini tüm Ortadoğu halkı biliyor.
Suriye'deki güçlerin çatışarak çözüm bulma şansı kalmadı. Hizbullah, İran, Filistinli direniş güçleri, Suriye'nin demokratik muhalefeti düşünüldüğünde; dengenin silahlı çözümden yana olmadığı, bunun çözümsüzlük olduğu görülüyor. Yapılacak olası bir dış müdahalenin ABD'nin ve İsrail'in bölgedeki çıkarlarına hizmet edeceği apaçıktır. Rusya ve Çin bunu görüyor ve siyasal çözümde ısrar ediyor. Bana göre yakın bir gelecekte (Bu dengeler var oldu müddetçe) askeri bir müdahale olasılığı yok. ABD'nin siyasi çözüme hangi aşamada evet diyebileceği İran'ın konumuna bağlı. ABD'nin derdi, İran'ın nükleer silahlarından çok Şiilerin körfezdeki temsilcisi olması ve olası Şii hilal projesidir. Bu, ABD ve İsrail'i kaygılandırıyor. Aslında ABD attığı her adımda İran'dan güvence almak için çaba sarf ediyor. Körfezdeki Şii, Lübnan'daki Hizbullah vb. oluşturulmak istenen Şii Hilali projesini durdurma veya İran'ın böyle bir projeden vazgeçmesidir. Çünkü Ortadoğu'da petrol kaynaklarının üzerinde Şii yönetimler oturuyor. Ve merkez ülke durumunda İran var. Suriye aynı zamanda İran demek. ABD, çatışmaları zamana yayarak Esad yönetimini zaafa uğratmak istiyor. Türkiye'ye baştan beri verilen büyük Ortadoğu projesinin eş başkanlığı görevi ve yüklenen misyon nedeniyle Türkiye'nin iştahı kabarmış durumda. ABD'nin siyasal çözüm noktasında ikna olması bunu yaparken bir taraftan da Türkiye'yi gözetmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye dış politikasını buna göre belirledi. Dolayısıyla, zamana yayarak Türkiye'yi ikna etmeye çalışacak.

Ya İsrail'in konumu?
İsrail'i bütün bu gelişmelerden uzak, masum görmemek gerekir. İsrail, Suriye'nin Lübnan Hizbullahı ile olan ittifakının bozulması için ciddi çaba sarf etmektedir. Hizbullah resmi olarak Suriye'nin yanında durmakla birlikte askeri anlamda bir duruştan kaçınmaktadır. Bunun sebebi tamamıyla Lübnan'ın patlamaya hazır oluşudur. Lübnan'daki iç dengelerin bozulmasından korkuyor. Suriye'ye askeri destek verdiği anda Falanjistler, Hariri güçleri ve Canbolat'ın oluşturduğu cephenin Hizbullah'a karşı savaş açacağını, dışarıdan ise İsrail'in devreye gireceğini biliyor. İsrail böyle bir fırsatı bekliyor.

KÜRTLER DAHA İŞİN BAŞINDA

Kürtlere yeni bir alan açıldı diyebilir miyiz?
Kürtler Suriye'de yeni örgütlenmiş değiller. Uzun yıllara dayanan bir örgütlenmeleri söz konusu. Basın çalışmalarıyla, yarı illegal da olsa baba Esad döneminde milletvekilleri ile hep varlıklarını sürdüregeldiler. Ancak Kürtler Suriye'de bugüne kadar özerklikten çok, sosyal kültürel haklar, kimlik talebi gibi hak eşitliği ister noktadaydılar. Çatışmaların yaşanmasıyla birlikte, Türkiye'nin Suriye'ye dönük cephe açması sonucu Esad rejimi, Kürtlerle kısmi barışçıl bir anlaşma ile Kürtlere vermediği hakları, Kürtlerin yaşadığı bölgeyi boşaltarak, oradan çekilerek, Kürtlerin kendilerini yöneteceği koşulu yaratmış oldu. Türkiye bu gelişme üzerine kıyameti kopardı. Sınıra askeri yığınak yapıldı. Ancak oradaki Kürtlerin Türkiye ile bir sorunu yok, Türkiye'ye karşı bir ayaklanma, cephe alma içinde değiller. Türkiye'den oraya bir müdahale olmadığı sürece Güneybatı Kürdistan'daki Kürtlerin Türkiye ile bir sorunu olmayacak. Bunu PYD de açıkça söylüyor. Bugün Suriye'nin kuzeyinde yaşayan Kürtler, hem Türkiye'nin hem de gerici silahlı İslamcı güçlerin tehdidi altında. İktidar yapılanmasına gericiler hakim olursa Kürtler bu güçlerle karşı karşıya gelip çatışma yaşayabilir. Suriye demokratik muhalefeti, sosyalist, komünist kesimler Kürtlerin haklarını elde etmesinden memnun. Suriye ilericileri, eli silahlı dış kaynaklı güçlere yaklaşmadıkları sürece Kürtlerle dostluk ve dayanışma içinde yaşayacak gibiler. Ancak Suriye'de Kürtler henüz işin başında. (Özgür Medya)

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…