Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 75.ci yıldönümünde anılıyor

10 Kasım 2013
Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 75.ci yıldönümünde anılıyor

Kurtuluş savaşının önderi ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 75.ci yıldönümünde anılıyor. "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganlarıyla binlerce insan Anıtkabire akın ediyor. Mozelesine izdiham yaratacak şekilde çiçek bırakıyor.

Mustafa Kemal, Türkiyen'in modernleşmesinin mimarıdır. Liderlik ettiği kadro ile kurtuluşun ardından saltanatı ve halifeliği kaldırmış, mektep ve medrese ayrımına son vererek bilime ve akla dayalı bir eğitim sistemi kurmuştur. En önemlisi devlet ve din işlerini ayırarak laik bir yapı oluşturmasıdır.

Ancak kurulan Diyanet işleri Başkanlığı ile de dinin devlet tarafından kontrol edilmesini sağlayan bir sisteme yol açtığı için de eleştirilmektedir. Ayrıca Diyanet kadrolarının sünni mezhepten oluşturulması da sünni devlet eleştirilerini getirmiştir. Gericiliğin bu yolla kontrol altında tutulması öngörülmüş ama gerici iktidarlarca gericiğin aracı haline dönüşmüştür. Bugün AKP iktidarı elinde toplumun seküler yapısını dönüştürmekte muazzam bir alet olarak rol oynadığı çıplak bir gerçektir.

Öte yandan bu inkılaplar bağlamında kulluk bilincinden yurttaşlık bilincine geçişin yolunu açmış ve altyapısını kurmuştur. Cumhuriyetin dayandığı en temel evrensel ilkelerden biridir bu. Medeni kanunla yasalar önünde kadın-erkek eşitliği, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması da onun devrinde ve onun öncülüğünde gerçekleşen, toplumu Batılı anlamda modernleştirme atılımlarıdır.. Bugün kadın özgürlüğünü, kadın erkek eşitliğini daha ileri taşımakta kurulan bu yapının bir hareket noktası olduğu inkar edilemez.

Mustafa Kemal ulus-devletin kurucusudur. Ancak ulus-devleti tekçi bir anlayışla, yani Türk etnik grubunu esas almakla eleştirilmektedir. Bu eleştirinin başında Kürtler gelmektedir. Kürtler, kurtulus savaşının birlikte verilmesine (Erzurum, Sivas kongrelerinde desteklenmesine) ve Kürtlere muhtariyet sözü vermesine rağmen ulus-devletin tekçi bir zihniyetle, sadece hakim Türk etnik kimliği üzerinde inşa edilmesini ve bunu Kürtler üzerinde uygulanan zorla asimilasyon politikasının takip etmesini haklı olarak eleştirmektedirler. Çünkü bugün Kürt sorunu bu politikanın ürünüdür.. Bu asimilasyon politikası, en sonuncusu Dersim katliamı olan bir çok isyan ve karşlığında devlet terörüne yol açmıştır. Bunlar tarihsel gerçeklerdir. Öte yandan bu isyanların tek özelliğinin asimilasyona, Türkleştirmeye karşı olmak değil, Şeyh Sait isyanında olduğu gibi hilafetin kaldırılmasına karşı ortaya konan gerici tepki olduğu da gözardı edilemez.

1934'te çıkarılan soyadı kanunu uyarınca Mustafak Kemal'e Türklerin atası anlamında Atatürk soyadının verilmesi de ayrımcılğı simgeleyen bir olgudur.

Bu olgunun, bugün Kürt hareketiyle ulusalcı hareketin, AKP'nin artık açıktan kurmaya giriştiği islami-faşist diktatörlüğe karşı yanyana mücadele etmesine engel teşkil ettiği açıktır. Çünkü bugünün ulusalcı ve kemalistleri, 1960'larda Kemalizmi yeniden yorumlayarak mevcut düzene karşı bir alternatif olarak inşa eden Doğan Avcıoğlu'nunki gibi, bir bakıma özeleştiri sayılması gereken bir tutumdan bir hayli uzaktırlar. Avcıoğlu, 1966'da Kürt Meselesi adlı yazısında şöyle demişti:

"Resmi tez ne olursa olsun, bütün bunlar göstermektedir ki, bir Kurt meselesi vardır ve uzun yıllardır uygulanan politika, meseleye bir çözüm yolu bulmakta başarısız kalmıştır..Hayli sert metotlarla uygulanan bu politika, mutlak bir entegrasyonu amaç edinmişti. Bir etnik grubun, dili ve kültürü unutturularak, hakim etnik grupla kaynaştırılması söz konusu idi. Ne var ki 40 yıldır uygulanan bu entegrasyon politikasının başarılı olduğunu, herhalde kimse iddia edemeyecektir."

***

Sonuç olarak Mustafa Kemal'i ve İktidar dönemini eleştirel açıdan değerlendirmek ve tarihteki yerine oturtmak gerekir. Bu değerlendirme ya hepten inkarcı ya da hepten olumlulayıcı bir anlayışla olamaz. Tarihte burjuva devrimlerine önderlik etmiş, hatta genel olarak devrimlere önderlik etmiş liderler ne bütünüyle hatasızdır ne de bütünüyle yalnış. Her birinin olumlu ve olumsuz yönleri var. Elbette ki, devrimlerin niteliğine göre.  Ve bir lidere yapılacak en büyük kötülük onun kutsallaştırılmasıdır. Çünkü kutsallaştırma onu sadece bir ritüel, bir tapınma nesnesine dönüştürür. Mustafa Kemal de bundan nasibini alan sayılı liderler arasındadır. Oysa liderlerin kutsallaştırılması en büyük zararı demokratik kültürün gelişmesine verir..

Bugünkü şartlar içinde Cumhuriyetin (ya da genel olarak burjuva devriminin) tarihen ilerici yönlerini eleştirel süzgeçten geçirip ileriye taşımak zorundayız. Laiklik anlayışını ve uygulama pratiklerini eleştirmekle birlikte özgürlükçü bir laiklik içinde temelluk ederek bugünkü AKP'nin İslamcı faşizmine karşı çıkmak zorundayız. Eskisini geri getirmek için değil, Eşitlikçi, demokratik bir cumhuriyet için yanyana mücadele etmenin yolunu bulmalıyız.. / Mehmet Özgen

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…