Ustaların ustası Akad da gitti

22 Kasım 2011
Ustaların ustası Akad da gitti

Türkiye sinemasının büyük yönetmeni Lütfi Akad, 95 yasında oldu. 1975 yapımı 'Diyet'ten sonra film çekmeyen Akad, 'Vesikalı Yarım', 'Hudutların Kanunu', 'Düğün' gibi unutulmaz filmlere imza atmıştı

Lütfi Akad oldu. Nokta. Yazıya başlarken onunla ilgili nitelendirme yapmak, büyük büyük laflar etmek istiyorum. Tıpkı yedi yıl önce, 2004'te İş Bankası Yayınları'ndan çıkan ani kitabı ‘Işıkla Karanlık Arasında'yla ilgili Radikal'e yazdığım yazıdaki gibi: "Herhalde ‘sinemamızda dev bir çınar' sözü en çok Akad'a yakışır. Türkiye'de ‘gerçek' anlamda sinema onunla başlar desek biraz abartmış oluruz belki ama bu iddianın haklılık payı da hayli fazladır. Çünkü, kamerayı sokağa ilk o indirmiştir. Türk sinemasına damga vuran ‘sinemacılar kuşağı'nın da en önemli temsilcilerinden biri odur." Ama bunların hiçbirine gerek yok. Zira onun ismi, nitelendirmelerin en büyüğü değil mi?

Ani kitabıyla ilgili kendisiyle görüştüğümde, 88 yasındaydı. İnanılmaz dinç görünüyordu ve belleği çok sağlamdı. Büyük usta 95 yasında oldu. AA'dan düşen haberde Akad'ın yaşlılığa bağlı nedenlerden evinde olduğu belirtiliyor. Belli ki yatağında huzur içinde olmuş.

Ömer Lütfi Akad'ın sinemaya girişi rastlantılar sonucu ama bilinçli bir tercih şeklinde olmuş. Galatasaray Lisesi'nin ardından İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu'ndan mezun olan Akad, iki buçuk yıllık askerlik görevini tamamlar ve Osmanlı Bankası'nda kendi deyimiyle ‘tutarlı bir iş'e girer. Fakat bir süre sonra sıkılır ve ‘tutarlı işi'ni bırakıp sinemaya girmeye karar verir. Zira Sema Film'de boşalan ‘yapım müdürlüğü' görevi teklif edilmiştir kendisine. Annesi tedirgindir ama sinema işinin ‘Yeni ve gelişmeye açık' bir alan olduğunu düşünen babası destek verir oğluna. Kendisiyle görüşmemizde, geriye dönüp baktığında annesinin korumacılığını çok iyi anladığını ama sinemanın tüm zorluklarına rağmen babasına hak verdiğini söylemiş ve eklemişti: "Sinema meslek değil tutkudur."

Akad'ın ilk filmi ise Halide Edip uyarlaması ‘Vurun Kahpeye'dir. Parlak bir başlangıçtır bu. Dinci kesimin tepkisini çekmesine karşın ‘Vurun Kahpeye' filmi hayli sükse yapar.

Kamerayı sokağa indirdi

Ayhan Işık'ı tartışmasız bir yıldız yapan ‘Kanun Namına' işe pek çok açıdan dönüm noktasıdır Akad için. Türk sinemasında kamerayı ilk kez sokağa indiren yönetmen olarak anılan Akad, bunu ‘Kanun Namına'nın çekimlerinde bir tür gizli kamera kullanarak gerçekleştirir. "Kamerayı sokağa çıkarttığım doğrudur. Benden önce yoktu. Sokak sahnesi varsa bile kamera bir evin penceresinden sokağı görürdü. Senaryoda sokak var. Kamerayı sokağa çıkarırsak daha iyi olacak. Biz bunu zorladık, yaptık. İyi de oldu."

Artık Akad'ın onu açıktır. ‘Katil', ‘Öldüren Şehir', ‘Lüküs Hayat', ‘Vahşi Bir Kız Sevdim', ‘Meyhanecinin Kızı', ‘Yalnızlar Rıhtımı', ‘Üç Tekerlekli Bisiklet' gibi filmler birbirini izler.

Akad'ın başyapıtları ise 1966'dan sonraki ikinci döneminde gelir. Yılmaz Güney'li ‘Hudutların Kanunu', ‘Kızılırmak-Karakoyun'un ardından Türkân Şoray ve İzzet Günay'li hüzünlü aşk hikâyeşi ‘Vesikalı Yarım'le yer yerinden oynar. Gencebay'li ‘Bir Teselli Ver' gibi filmlerin ardından Akad sinemasının muhteşem finali gelir: Hülya Koçyiğit'lı ünlü göç üçlemesi ‘Gelin', ‘Düğün', ‘Diyet'.

1975 yapımı ‘Diyet'ten sonra film çekmeyen Akad, 1975-90 arasında TRT için Ömer Seyfettin uyarlamaları yapar. Ama sinema yapmadığı dönemde onu ayakta tutan Mimar Sinan Sinema-TV Bölümü'nde verdiği dersler olur: "Acı veren hastalıklara uyuşturucu kullanırlar ya acıyı hafifletsin diye. Mimar Sinan'da ders veriyordum. O acımı hafifletti."

Lütfi Akad oldu. Çağan Irmak'ın dediği gibi, şimdi "Üzülmenin değil, onu anlamanın ve filmlerini yeniden izlemenin zamanı"dır.

‘Güzel filmler göreceğiz'

2004'teki söyleşide Akad'a ‘Günümüz Türkiye sinemasını nasıl buluyorsunuz?' diye sormuştum. "Toplum olarak sinemaya yatkınız. İyi yaratıcılar çıkacak, üç veriyorlar zaten. Umudum var. Çok güzel şeyler seyredeceğiz, seyrediyoruz da..." diye cevap verdi.

Her koşulda tebessüm ederdi

Akad'ın ölüm haberini Malatya Film Festivali'nde katıldığı bir söyleşi sırasında alan ‘Gelin', ‘Düğün' ve ‘Diyet'in oyuncusu Hülya Koçyiğit, "Bu haberi aldığımda yalnız olsaydım tepkim çok daha farklı olacaktı. Her koşulda tebessüm edebilen bir insandı. Çok değerli hocamı kaybettiğim için üzüntüm büyük" dedi.

Muhteşem miras

Çağan Irmak (yönetmen): Kendisiyle tanıştım, bir filmimi ona adadım. En son iki ay önce ziyaretine gitmiştim hâlâ pırıl pırıl bir belleği vardı. Sinemaya muhteşem bir miras bıraktı. Sadeliği, sinemaya bakışı ve anlatım dili birçoğumuza ilham verdi. Onun sinemadaki en büyük devrimi, kadın karakterlerin ataerkil düzene karşı çıkmaları, edilgen olmamalarıydı. Üzülmenin değil, onu anlamanın ve filmlerini yeniden izlemenin zamanı. Ders niyetine. Huzur içinde uyusun.

‘Haysiyet'lı adam

Onur Ünlü (yönetmen): Akad'ın adını ne zaman duysam aklıma hemen ‘haysiyet' gelir. Şu anda onun hakkında ne düşünülüyorsa olduğumde benim hakkımda da aynı şeylerin düşünülmesini isterdim. Özellikle ‘Yaralı Kürt' ve ‘Hudutların Kanunu' unutulmazdır benim için. Nur içinde yatsın.

Akad'ın paltosu

Derviş Zaim (yönetmen): Rus edebiyatının Gogol'un paltosundan çıktığı söylenir. Aynı şeyi Lütfi Akad ve Türk sineması için söylersek çok büyük bir hata yapmamış oluruz. Türk sanatını devrik cümlelerden, kekelemekten, cümle kurmaya geçerken en büyük payandalarından birini Lütfi Akad buldu. Kendisini saygıyla anıyorum.

Hocamızdı

Serdar Akar (yönetmen): Çok üzüntülüyüz. Hocamızdı. Bütün ustalar gidiyor. Onlar Türkiye'de sinemayı meslek haline getirdi. Onlara çok şey borçluyuz.

Dünya çapında

Zeki Demirkubuz (yönetmen): Çok üzüldüm. Türk sinemasında gerçekten az sayıda şeyi öğrendiğim bir iki yönetmenden biri. Belki de Türk sinemasının en değerli yönetmeni. Değeri yeteri kadar bilinmedi. Tanımadım kendisini. Filmleri için her zaman özel şeyler düşündüğüm birisidir. Avrupa'da yaşasaydı dünya çapında bir yönetmen olabileceğini düşündüğüm birisidir.

Zaten ölümsüzdü

Uğur Vardan (sinema yazarı): ‘Başka dünyanın adamları' birer birer bu dünyadan ayrılıyor. Sinema sevdaları, anlayışları, sanatla ilişkileri farklıydı ve o yokluk dönemlerini hep onların bu çabaları zenginleştirdi. Tek bir kanaldan beslenmediler, kendilerini geliştirmek için çok çalıştılar ve geride bıraktıklarıyla çoktan ölümsüzlüğe ulaştılar bile. Ömer Lütfi Akad, en çok da Anadolu Üçlemesi: ‘Gelin', ‘Düğün' ve ‘Diyet'le olduğu kadar yetiştirdiği, ilham verdiği onca insanla anılacak kuşkusuz. Ne derler, nur içinde yatsın...

Erkan AKTUĞ   20 Kasım 2011 /Radikal


 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…