Şule Çet'in babası: Kızımı öldürdüler intihar süsü verdiler

19 Temmuz 2018
Şule Çet'in babası: Kızımı öldürdüler intihar süsü verdiler

Kadın Meclisleri: "Kadınların şüpheli ölümlerindeki artış bize bir sis perdesi olduğunu gösteriyor. Kadın ölümle tehdit ediliyor ama bir yaptırım yok. Israrlı takibe yönelik kağıt üzerinde engelleyici bir çok yaptırım var ama uygulayan yok. Şule Çet’in adli tıp raporunda her şeyin net olmasına rağmen, sürecin bir türlü işletilmemesine karşı yaptığımız eylemlerin sonucunu aldık''

’Annesi vefat ettikten sonra onu 13 yaşındaki kızımı yanımdan ayırmadım. Onu kendimle büyüttüm. Şule’ye annesizliğini hissettirmemeye çalıştık. Çok akıllı ve kendi kendine yetebilen bir kızdı. Okul masraflarını karşılayabilmek için çalışıyordu. O kimseye yük olmak istemezdi. Olayın intihar olduğu söylendiğinde en küçük bir ihtimal vermedim. Kızımı öldürdüler, intihar süsü verdiler dedim. Çünkü benim kızım öyle bir çocuk değildi.’’

23 yaşında yaşamını yitiren kızını böyle anlatıyor baba İsmail Çet...

Şule Çet Ankara Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı 2. Sınıf öğrencisiydi. Eğitim masraflarını karşılamak için yarı zamanlı bir işe girdi.

Ama daha sonra çalıştığı işyerinde görevine son verildi.  Çet, 29 Mayıs’ta konuşmak için işyerinin ortaklarından Çağatay A. ile Ankara’daki bir plazaya gitti.

Sabah 04.00 sıralarında plazanın 20. Katından atlayarak intihar ettiği öne sürüldü. Olayın hemen sonrasında  Çağatay A. ve Berk A,,, gözaltına alındı.

Polise şüpheli olarak değil ‘’bilgi sahibi’’ sıfatıyla ifade verdi. İlk İfadelerinde; ‘’ Şule Çet intihar etti, engel olamadık’’ dediler.

Her ikisi de Adli Kontrol Şartı ile serbest bırakıldı. Haklarında başka bir işlem yapılmadı, olay derinlemesine araştırılmadı.  Ancak Şule, hayatını kaybetmeden yaklaşık iki saat önce ev arkadaşına bir mesaj atmıştı.. 'Buradan çıkamıyorum, adam bana takmış, bırakmıyor' diyordu. Ama ne polis ne de savcı bu mesajı dikkate aldı.

İşin seyrini ise 4 Temmuz tarihinde tamamlanan Adli Tıp raporu değiştirdi. Bu rapor artık olayın intihar süsü verilmiş bir ‘’cinayet’’ olduğunu açıkça gözler önüne serdi. Otopsi raporunda, Şule Çet’in cinsel ilişkiye zorlandığına dair bulgular yer aldı. Boğuşma izleri tespit edilen Çet’in el parmaklarının tırnak altlarında bir erkeğe ait dokular ve DNA bulguları belirlendi. Ayrıca, Şule’nin kanında “Uyumayı tetikleyen uyarıcı madde” ye rastlandı.

Şule Çet 

Şule Çet’in düştüğü ofisteki 25 ayrı noktada da parmak izi çalışması yapıldı. Olay Yeri İnceleme Raporu’nda Çet’e ait üç farklı parmak izi belirlendi. Ama Çet’in "düştüğü" iddia edilen pencerede kendisine ait parmak izine ulaşılamadı. Adli Tıp raporunun da tamamlanmasıyla hem aile hem de sosyal medya üzerinden çok sayıda kişi daha önce gözaltına alınan bu iki kişinin tutuklanması için çağrılar yaptı.

Kadın Meclisleri eş zamanlı olarak bir çok ilde ‘’Şule Çet için Adalet’’ dedi. Daha bu eylemler devam ederken daha önce 2 kez serbest bırakılan iki şüpheli, apar topar 3. kez gözaltına alındı. Çağatay A. ve Berk A., "Cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" ve "cinsel saldırı" suçlarından tutuklandı.

Bu kişilerin bu zamana kadar tutuklanmamış olmasına tepkiler giderek büyüyünce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaptı. Olaya sessiz kalmadığını anlatmaya çalıştı.

Açıklamada, soruşturma devam ederken şüphelilerin gözaltına alındıkları ve 'Cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan tutuklanmaları talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi belirtildi. Ancak mahkemenin her 2 şüpheliyi serbest bıraktığı kaydedildi.

Yine açıklamada, iki şüpheliye yurt dışına çıkış yasağı ve haftanın belirli günleri kolluğa imza verme yükümlülüğü konulduğunun altı çizildi.

Hem kamuoyu hem de ailenin baskısı sonucu tutuklanan zanlıların ilk ifadeleri de ortaya çıktı. Her ikisi de, ilk ifadelerinde haklarındaki suçlamayı kabul etmedi.

Şule Çet’in katil zanlısı olarak gösterilen Çağatay A., savunmasında, “suçsuzum” dedi. Tecavüz iddialarını reddetti.

Çağatay A.; “Maktülle cinsel amaçlı değil, başka hiçbir şekilde yakınlaşmamız olmadı” iddiasında bulundu. Daha önce verdiği ifadeleri yine tekrar etti. Şüphelilerden Berk A. ise olay anında odada olmadığını söyledi ve bir de ‘’suçsuzum’’ diye ekledi. Berk A. olaydan sonra sinir krizi geçirip genç kızla aynı odada bulunan Çağatay A.’ya vurduğunu öne sürdü. Berk A. ifadesinde şu iddiada bulundu:

“Onlar içerideydi. Ben olay yerinde yoktum. Atladığını, düştüğünü görmedim. Çağatay yanıma geldi. Kızın atlayıp gittiğini söyledi. Çağatay’ın elinin şiştiğini gördüm. Olayın vahim olduğunu anladım. Hemen aşağı indim. Güvenlik görevlisini gördüm. 'Buradan bir kız geçti mi' diye sordum. Geçmedi deyince, sinir krizi geçirdim. Çağatay’a vurdum. Kızın atladığı yerde değildim. Cinsel amaçlı herhangi bir şekilde temasım olmadı.”

Ahval Haber’e konuşan Şule Çet’in babası İsmail Çet, "Adli Tıp raporuyla bir kez daha yıkıldık" diyor ve devam ediyor: 

‘’En başından itibaren bunun bir cinayet olduğunu biliyordum. Adli tıp raporu beni şaşırtmadı ama yıkıldım. Ben idam ya da hadım istemiyorum. Bu suçlulara en ağır ceza verilmesini talep ediyorum. Gencecik kızımı aldılar bizden. Hak ettikleri neyse onu istiyorum.’’

Kadın cinayetleri davalarında sık sık karşılaştığımız ‘’iyi hal indirimi’’ de baba Çet’in gündeminde, şöyle diyor: 

‘’Yaklaşık iki aydır hukukun işlenmesi için bekliyoruz. Şimdi dava günü yok kravat taktı, yok takım elbise giydi diyerek iyi hal indirimi uygulanmasını istemiyoruz. Bu daha da acı olur.’’

Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için bir adım atılmadığını belirten baba İsmail Çet, yetkililerden caydırıcı yaptırımlar bekliyor. Ve bir Şule daha ölmesin diyor... Bunları söylerken de o ana geri gidiyor ve sesi giderek kısılıyor, gözleri doluyor.

Kadın Meclisleri’nin eş zamanlı yaptığı eylemlerden birine katılanlar arasında Şule Çet’in abisi Şenol Çet de vardı.

Ahval Haber’e konuşan Çet, olayın intihar olmadığını, kesinlikle cinayet olduğunu üstüne basa basa belirtiyor, ardından devam ediyor: 

‘’Adli Tıp raporu her şeyi açıklıyor. Buna rağmen bu kişilerin neden 2 kez serbest bırakıldığını anlamıyorum. Diyorlar ki yeterli delil yoktu. Peki yeterli delilleri toplamak neden bu kadar uzun zaman aldı. Olayın aksi kanıtlanana kadar bu insanların tutuklu olmaları gerekmez miydi? Sesimizi ancak sosyal medya üzerinden duyurabildik. Bunun nedenini hala anlamıyorum...’’

Şenol Çet, dava süreci ile ilgili endişeler taşıdığını belirtiyor... Nedenini ise şu sözlerle anlatıyor;

‘’Şüphelilerin daha önceden tutuklanması için çok çaba sarf ettik ancak artık bu insanların arkasında başka güçlerin olduğunu düşünüyoruz. Bu insanların tutuklanması dışarıda gezmelerinden iyidir. En ağır şekilde ceza almalarını istiyorum. Her ne olursa olsun adalete güvenmek istiyorum. Kardeşimin öldüğüne hala inanamıyorum.’’ 

Çet ailesi yaşanan bu durumu kabullenmekte zorlanıyor. Ama en çok anlam veremedikleri konu hukuksal anlamda karşılaştıkları ihmaller.

Aile olay gününün kamera kayıtlarının daha yeni paylaşıldığını, dosyada olaya ait olmayan deliller olduğunu belirtiyor. Şule’nin ailesi yeni hazırlanacak iddianamede olayın bir cinayet olarak görülmesini istiyor.

Ayrıca davanın da ‘’kasten adam öldürme’’ suçundan açılmasını bekliyorlar. Çet ailesi adaletli bir yargılama için bunun şart olduğu görüşünde.

Her kadın cinayetinde olduğu gibi kadınlar yine sokaklarda. Şule Çet’in katillerinin yakalanması için Kadın Meclisleri Ankara, İstanbul gibi bir çok ilde eylem yaptı.

O eylemlerin içinde yer alan Üniversite Kadın Meclisleri Üyesi Dilara Gevrek, kadın cinayetlerinin neredeyse tamamına ‘’intihar’’ süsü verildiğinden bahsediyor ve devam ediyor: 

"Kadınların şüpheli ölümlerindeki artış bize bir sis perdesi olduğunu gösteriyor. Kadın örgütleri olarak bu davaların peşine düşüp gerçek yargılamaya katkıda bulunma çabamız var. Mahkeme salonlarında kadın örgütlerinin baskısı sonucu bizim açımızdan kazanıma dönüştürebiliyor. Gevrek’e göre, kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğüne dair adil bir yargılama yapılmadıkça şiddetin artışı da engellenemiyor. Ancak buradaki esas sorunun, Türkiye’de kadın cinayetlerini durdurmak için gerekli mekanizmaların bir türlü çalışmasını sağlayamamak olduğunu belirtiyor.’’

 

Gevrek, ‘’Şule Çet’in adli tıp raporunda her şeyin net olmasına rağmen, sürecin bir türlü işletilmemesine karşı yaptığımız eylemlerin sonucunu aldık’’ diyor ve ekliyor;

‘’Kadın cinayetleri toplumsal bir sorundur. Artık Türkiye’de kadınlar ve kadın örgütleri bu tarz cinayet davalarına sahip çıkarak, davaların seyrini değiştiriyor. Adli tıp raporu çoktan açıklanmış olmasına rağmen sanıkların hala serbest olması ciddi bir problemdi. Ama neyse ki sosyal medya ve alanlardan yaptığımız çağrılar ve baskılar karşılık buldu. Ortalıkta olmayan savcı ortaya çıktı ve daha önce iki kez serbest bırakılan şüphelileri tutukladı.’’

Gevrek, bu olayda Şule Çet’in ekonomik şiddete uğradığının ve ısrarlı takibe maruz kaldığının altını çiziyor. Gevrek şunları söylüyor: 

‘’Kadın ölümle tehdit ediliyor ama bir yaptırım yok. Israrlı takibe yönelik kağıt üzerinde engelleyici bir çok yaptırım var ama uygulayan yok. Biz hep şunu diyoruz; bu katiller bu cinayetleri tasarlıyorlar. Bu nedenle biz bu insanların ve davaların peşindeyiz. Baskı mekanizmalarımızı tüm toplumla mahkeme salonlarında hissettirmeye çalışıyoruz.’’

Son raporlara göre, Türkiye’de öldürülen kadınlar arasında genç kadın sayısı bir hayli fazla. Gevrek’e göre bunun nedeni kadına yönelik sindirme ve baskının ailede başlaması. Ancak buna rağmen genç kadınlar şiddete ve tecavüze uğradığında artık susmuyor. Hakkını aramaya çalışıyor.

Üniversite Kadın Meclisleri Üyesi Dilara Gevrek, Şule Çet’in arkadaşlarının kendisine Şule’nin bu olay sonrasında yaşasaydı asla susmayacağını anlattıklarını aktardı.

Siyasilerin kadına ve kadın bedenine dair yaptıkları açıklamaların da şiddet vakalarını arttırdığına dikkat çeken Gevrek, siyasetçilerin baskıcı ve şiddet içeren söylemlerden vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Gevrek, özellikle son zamanların en çok tartışılan çözüm önerilerine de tepkili:

‘’İdam ve hadım talepleri sonlandırılmalı ve evrensel hukuka dayanmalıyız. Cezai indirimler sınırlandırılmalı. Şule Çet davasında da iyi hal indirimlerinin uygulanmasını istemiyoruz. Ve suçluların hak ettiği cezayı almasını istiyoruz.’’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2018 Haziran ayı raporuna göre Bir önceki aya göre kadın cinayetlerinde artış oldu. Kadın cinayetlerinde geçtiğimiz ay 9 kadının ölümü şüpheli ölüm iken, 18 kadının ölümü tespit edilemedi. Haziran ayında kadın cinayetlerinde şiddetin boyutu da arttı, canice cinayetler gerçekleşti.

Antalya’da Fatma F., kendi hayatına dair karar alma istediği için imam nikahlı olduğu İbrahim E. tarafından boğularak öldürüldü.

İzmir’de 19 yaşındaki Yusufcan Ö., kendisinden ayrılmak isteyen M.Y’nin evine gidip bıçakla saldırıda bulundu; kızını korumak isteyen M.Y’nin annesi Fadime Y. saldırı sonucu hayatını kaybetti. İstanbul’da 21 yaşındaki Meryem Aydoğdu, imam nikahlı olduğu Ömer Varol tarafından ayrılmak istediği için ateşli silahla öldürüldü.

Liste böyle uzayıp gidiyor...

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…