CUMHURİYET DAVASI | Gazeteciler Silivri'de yargılanıyor

11 Eylül 2017
CUMHURİYET DAVASI | Gazeteciler Silivri'de yargılanıyor

Savcı tutukluluk hallerinin devamı istedi. 

Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı, yazar ve yöneticilerinin savunmalarının Temmuz ayında alındığı davanın 2. duruşması bugün Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda başladı.

Bugünkü duruşmada gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Yayın Danışmanı ve yazarı Kadri Gürsel ile gazetenin muhabiri Ahmet Şık’ın tahliye talepleri bir kez daha değerlendirilecek.

17:48-Murat Sabuncu söz aldı. 12 aya varan yayın yönetmenliğimin 10,5 ayını cezaevinde geçirdim. Cumhuriyet iddianamesinin bilirkişisi 28 yaşında, benim meslek hayatım kadar yaşı var. Hiç gazetecilik yapmamış biri. Manşetlerden cımbızlayarak bizi Türkiye'de adı terörle anılan herkese yardımla suçluyor.
 
17.25 Kadri Gürsel'in avukatı Köksal Bayraktar devam ediyor:

Bu rejim bizi başka bir noktaya götürüyor. Bu dava mahkemenizin davası olmanın ötesinde anlam içeriyor. Bu kadar avukat ondan, bu kadar kişinin izlemesi ondan. İnsanlar "bu dava hukuki falan değil, siyasi bir davadır" diyorlar. Bu ülkede halkın yüzde 70'i yargıya güvenmiyor. Bu dava Cumhuriyet davası değil. Yargı bağımsız mı değil mi onun kararının çıkacağı bir dava Biz çok borçlandık. Yargının kurucu unsuru avukatlar olarak halka adalet borçlandık. Bu ülkenin insanlarına bir şey söyleyelim istiyoruz. Ben sizden tahliye talep ediyorum da aslında talep ettiğimin tahliyenin çok ötesinde bir şey olduğunu söylemeye çalışıyorum. Kadri Gürsel'in örgüt üyesi olduğunu savunmak mizahi bir romanda olur. Biz kendisinin imza yetkisi olmadığını söylemiştik. Bir kişinin bir makale ile devlet güvenliğine tehlikeye atması mümkün değildir. 

Biz kendisinin imza yetkisi olmadığını söylemiştik. Bir kişinin bir makale ile devlet güvenliğine tehlikeye atması mümkün değildir. Ara kararınızda "yardım suçunun oluşabildiği dikkate alındığında" diyorsunuz bakın bu "ihtimal"dir, sonra "Somut delillerin mevcudiyeti var" diyorsunuz. Hangi somut deliller? Bu gerekçe değil. Bu AYM ve AİHM'in anladığı bir gerekçe değil. Ama siz gerekçesiz olarak 10,5 aylık tutukluluğumuzu devam ettirmeye karar veriyorsunuz. "Bir telefonu olan kişi ByLock şifresine sahip olan bir kişinin herhangi bir şekilde telefon çağrısını gördüğünde anlayabilir mi?" uzman cevap verdi "Hayır olamaz". O zaman nasıl 112 telefon ve SMS ile sorumlu tutuluyor? Suç işleme kastı yok ki. Bir kimsenin 112 tane ByLock'cu SMS'i alması "olağandışı" imiş. Ceza hukukunda nerede "olağandışılık" yazıyor? Böyle delil olmaz. Müvekkilim bir gazeteci. Hiç telefon konuşması yapmasaydı, hiç SMS almasaydı o zaman sizler ya da sayın savcı...

Dayanışma ve destek

Duruşma öncesi çeşitli uluslararası kurum, kuruluş ve kişiler Cumhuriyet’e destek ve dayanışma mesajları gönderdi.

Almanya’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki üyelerinden Rebecca Harms mektubunda, “Gazetecilik değil asıl gazetecileri parmaklıklar altına atmak suçtur, çünkü gazeteci işini yapmak dışında bir şey yapmamıştır” dedi.

Belçika PEN ve Norveç Yazarlar Birliği PEN’den Türkiye’nin Oslo’daki Büyükelçisi Göktürk de gazeteyle dayanışmak adına birer mektup gönderdi.

Öte yandan duruşmayı takip etmek ve yargılanan gazetecilerle dayanışmak için birçok gazeteci Silivri’ye gitti.

Duruşmayı kimler takip ediyor?

Duruşma için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de Silivri'de bulunan adliyenin önünde yer aldı. AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in de aralarında bulunduğu, duruşmayı takip eden isimlerden bazıları şöyle:  

Hasan Cemal, Ayşe Cemal, Özgür Mumcu, Tayfun Atay, Tuğçe Tatari, Aslı Kazan, Doğan Akın, Rojin Akın, Mine Söğüt, Çınar Oskay, İpek Özbey, Gülseren Onanç, İpek Yezdani, Filiz Kerestecioğlu, Elif Ilgaz, Hilmi Hacaloğlu, Erol Önderoğlu, Oğuz Güven, Bülent Özdoğan, Arif Kızılyalın, Ertuğrul Mavioğlu, Ceyda Karan, Jale Özgentürk, Yazgülü Aldoğan, Umut Oran, Erdem Gül, Fatih Polat, Bedri Baykam, Melda Onur, Aram Ekin Duran, Garo Paylan, İlhan Cihaner, Zeynep Altıok, Utku Çakırözer, Alper Taş, Sırrı Süreyya Önder, Bülent Şık, Seray Şahiner, Aylin Nazlıaka, Kani Beko, Cemal Göktaş, Ertuğrul Kürkçü, Şenal Sarıhan, Fikret Dağlıoğlu, Mahmut Tanal, Metin Yener, Ali Sirmen, Barış Yarkadaş, Gökhan Tan, Hilmi Yarayıcı, Sezgin Tanrıkulu, Meral Danış Beştaş, Gürsel Tekin, Ceren Sözeri,Ayşe Sayın.

Gazetecilerin açıklama yapmasına engelleme

Davayı takip etmek için Dışarıdaki Gazeteciler ve Cumhuriyet Davası Koordinasyonu’nun çağrısıyla Silivri’ye gelen gazetecilerin duruşa salonu önünde yapmak istedikleri basın açıklamasına ise izin verilmedi.

Engelleme nedeniyle gazeteciler adına basın açıklamasını HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu okudu.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Gazetecilere yönelik baskıların simgelerinden Cumhuriyet davası için buradayız. Sadece onların değil bütün gazetecilerin özgür olmasını istiyoruz. Binlerce gazeteci işsiz kaldı. Sayısız dava ve ev hapsi cezası var. Muhalif gazeteciler ve gazeteler her haber nedeniyle soruşturma ve davalara maruz kalıyor. Gazetecilerin tutuklanmaları arasında yayın politikaları dahi var. Yüzlerce internet sitesi anayasaya aykırı erişim kararıyla engelleniyor. Onlarca gazeteci işsizlik nedeniyle ülkeyi terk etti. Basın özgürlüğü için hakikati dillendirmeye devam ediyorlar. Türkiye’yi aydınlığa çıkartacak olan da hakikatin ışığıdır.

Emre İper: Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum

Duruşma başlamadan önce Mahkeme Başkanı, arka sıralarda oturan jandarma görevlilerinin salondan çıkmasını istedi.

Duruşma ‘Bylock’ kullandığı iddiasıyla 158 gündür tutuklu bulunan muhasebe çalışanı Emre İper savunmasıyla başladı.

Emre İper, Bylock’la ilişkilendirilen FETÖ ile hiçbir ilişkisinin olmadığını söyledi.

İper, telefonunda Bylock programının da olmadığını ifade etti. Bilirkişi Koray Peksayar’ın “Telefonda Bylock’a rastlanmadı” sözlerini hatırlatan İper, “Emniyet raporu da ‘Bylock vardır’ diyemiyor” dedi.

İper şöyle devam etti:

Gözaltında evimden alınan CD, flaş disk ve bilgisayarda da herhangi suç unsuruna rastlanmamıştır. FETÖ/PDY örgütünden hiç kimseyle irtibatlı olmadığım onlarla hiçbir organik bağım olmadığı belgelenmiştir. Sonuç olarak benden de FETÖ’cü çıkmaz. O terör örgütünden en çok zararını gören insanlardan da biriyim. Arkadaşlarım ve ailemden insanlar da onların kurdukları kumpas davalarında yargılandılar. Onların gazete binasına attırdıkları el bombaları benim çalıştığım cama geldi. Ben Cumhuriyet’te çalışmaya devam ettim. Beni FETÖ’den bir gün tutmanızdansa ömür boyu sorgusuz sualsiz tutmanızı tercih ederim. Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum.

Mahkeme Başkanı İper’e “Bir sanığın günlük olarak ne yaptığı mahkemelerin ilgisini çeken bir şey değildir. Ama enteresan bir şekilde sizin ByLock hattınız sizin güzergâhınızı izliyor. Sizin gittiğiniz yerleri takip eden bir ByLock silsilesi var izah eder misiniz?” diye sordu.

İper soruya şöyle yanıt verdi:

ByLock sadece bir kişide yok. Bir sürü kişide var. Burada bir kişide bu uygulama varsa buradaki IP çakışmamızdan hepimizde gösterir. Bahsi geçen HTS kayıtları iş saatleri ve güzergahı. ama HTS kayıtları da tutarsız. ByLock kayıtarı yanlış demiyorum, benim değildir diyorum. Ben sabah yola çıkıyorum, internete giriyorum. Yola çıktığımda beraberimdeki insanlarla aynı IP’yi kullanıyoruz. Benim telefonumda ByLock yok. ama HTS kayıtlarıyla buradaki bir kişide ByLock olması herkesi ByLockçu olarak gösterebilir.

Tanıklar dinleniyor

İper’in savunmasının ardından Cumhuriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız tanık olarak dinlendi.

Mahkeme başkanının “‘Gazete kötü yönetildi, batırıldı’ şeklinde bir değerlendirmeniz var. Açar mısınız?” sorusu üzerine Yıldız şu yanıtı verdi:

Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajı yapan arkadaşın yaptığı bir yorumdur. Cumhuriyet en eski gazetedir ama ne var ki iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Patronlar döneminde de, vakıf döneminde de böyleydi. Çünkü bağımsız gazetecilik derdi vardır. Gazetede bir patron olmadığı için mali bir yapılanmaya gitmemiş, vakıflaşarak Türkiye ve Avrupa’da bir öncülük göstermiştir.

“Cumhuriyet’in çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız?” sorusuna ise Yıldız, “Ben öyle bir şey demedim. Terörün tanımını yaptım. Arkadaş öyle yazmış” diye yanıt verdi.

Mahkeme başkanı Yıldız’a “Sizin Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz dönemde kimler nasıl işe alınırdı? Vakfa seçilmek ya da vakfa girmek için örtülü olan olmayan bir gelenek var mıdır? Muhabirler, köşe yazarları girer gibi bir kriter?” sorusunu da yöneltti. Yıldız ise soruya “Böyle bir kriter yok. Sadece Genel Yayın Yönetmeni doğal olarak üyedir. Muhabirler stajyerken alınır, yetiştirilir” şeklinde yanıt verdi.

Savcı’dan Can Dündar sorusu

Duruşma savcı ise Yıldız’a “Daha önce Cumhuriyet’te çalışmamış, Cumhuriyet ekolünden gelmeyen Can Dündar Genel Yayın Yönetmeni oldu. Böyle başka bir örnek var mı?” diye sordu. Yıldız ise “Can Dündar örneği gibi bir örnek hatırlamıyorum” dedi.

Yıldız’dan sonra Cumhuriyet Gazetesi Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya tanık olarak dinlendi.

“İçerideki arkadaşlarımızın bilmediği bir şeyi açıklamak istiyorum” diyen Küçükkaya şöyle devam etti:

2 Ocak günü hakkında FETÖ soruşturması olan Savcı İnam tarafından çağrıldım. Hangi sıfatla çağrıldığım çağrı kağıdında yazmıyordu. Bu ifade sorgusu 2 saat sürdü. 2 saat süresince bize 100’e yakın soru yöneltildi. Ancak ne yazık ki ifade tutanağına böyle geçmedi. bu süreçte bazı yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir. Yanlışlıklar derken, ifadeye avukatsız olarak gittik, bu nedenle itirazımız dikkate alınmadı. Sorulan soruya yanıt verirken açıklama gibi yer aldı. İfade tutanağındaki bazı bölümler iddianameye alındığı için sanki soru sorulmadan böyle bir açıklama yapmışız gibi anlaşılıyor.

Mahkeme Başkanı, Küçükkaya’ya Ayşe Yıldırım’ın Kandil röportajı ile ilgili kullandığı “Genel yayın yönetmeninin izni olmadan yapamaz’” ifadelerini sordu.

Küçükkaya soruya şöyle yanıt verdi:

Bir yazar bu kadar önemli bir habere genel yayın yönetmeninin bilgisi, izni olmadan gidemez. Bunu kastettim. Bir yazarın böyle çok önemli bir yere gittiği zaman genel yayın yönetmeninden izin alması gerekir.

Küçükkaya, Mahkeme Başkanı’nın “‘Eksik Demokrasi’ başlığını Genel Yayın Yönetmeni attı demişsiniz…” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

Ben bir muhabirimin benimle ilgili söylediği sözler üzerine çağrıldım. Başlıklar yazı işleri masasında tartışılır. ‘Eksik Demokrasi’ başlığını genel yayın yönetmeni  atmıştır ya da yazı işleri müdürü atmıştır. Bir muhabirin haber başlığı ile ilgili sorgulanması abes bir durum.

Küçükkaya’nın ardından Cumhuriyet Vakfı Eski Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Tüfekçioğlu tanık olarak dinlendi.  Tüfekçioğlu, eski ifadesinin üstüne ekleyeceği bir söz olmadığını ifade etti.

Tüfekçioğlu’ndan sonra Cumhuriyet çalışanı Miyase İlknur tanık olarak dinlenmeye başlandı.

İlknur şunları söyledi:

Ben zoraki bir tanığım çünkü kendi isteğimde gitmedim. İki kez çağrıldım. Telefonla çağrıldığımda tanıklık yapmayacağımı, gazetede yöneticilik sıfatımın olmadığını, vereceğim bilgilerim duyum ya da yorum olacağını ve hukuki delil olmayacağını zabıt katibine söyledim. Sonra celp geldi. Ben sadece haberlerim olduğu zaman yazı işleri toplantısına çıkan biriyim. Bilgilerim duyum ve yorumlarım. Bunun işe yarayacağını düşünmüyorum.

İlknur’un ardından Nail İnal ve Şükran Soner tanık olarak dinlendi.

Duruşma, Aydınlık yazarı Mustaffa Pamukoğlu’nun beyanları ile devam etti.

Kadri Gürsel: Tutuklu olmamın sebebi eleştirel, bağımsız ve muhalif bir gazeteci olmamdır

Tanıkların ardından 316 gündür tutuklu olan Kadri Gürsel’in savunmasına geçildi.

Tutuklu olmasının tek sebebinin sorgulayıcı, eleştirel, bağımsız ve muhalif bir gazeteci olması olduğunu belirterek şunları söyledi:

Beni 2014 yazında yüzlerce kişi SMS yağmuruna tuttu. Bunların bir kısmı aynı formattadır. Bazıları FETÖ şüphelisidir. Bu mesajların çoğu açılmamıştır. Çünkü 6 gün boyunca bunaltıldım, çoğunu açmadım bile. iPhone 4S telefonum vardı. İleride lazım olur diye bir kısmını stokladım ama böyle bir şey olacağı aklıma gelmemişti. Mesaj atanların sayısı 83’ten çok fazladır. İşte bu “olağandışı rakam”ı oluşturan hadise budur.Anadolu’daki durumu incelemedim ama İstanbul ve Ankara’da bu medya davalarından bahsedildiğinde; ByLock’cular mesaj attı diye tutuklu olan sanıyorum tek benim.

Burada tutuklu olmamın sebebi sorgulayıcı, eleştirel, bağımsız ve muhalif bir gazeteci olmamdır. Kesin bir güçler ayrılığı ilkesini, laik demokratik parlamenter bir demokrasiyi savunduğum için kaçınılmaz olarak muhalifim. Öngörülü ve barışçıl bir dış politikayı savunduğum için muhalifim. Bunların hiçbiri Türkiye’de yok. Bunları savunduğum için hak savunuculuğu yapıyor olduğum için muhalifim. Basın ve ifade özgürlüğünü savunduğum için tüm bu ByLock’cuların ve FETÖ’cülerin hedefi haline getirildim.

Hak savunucusu bir muhalif olduğum için bu yapı tarafından hedefe alındım. 17-25 Aralık sonrası kendini cemaat olarak nitelendiren bu yapı hak ihlaline uğradığını savundu ancak ben bu kampanyada hiçbir şekilde yer almadığımı daha önce de dile getirdim. Bu süreçten sonra iki FETÖ şüphelisiyle görüşmem oldu. Biri tutuklu bulunan, beraber program yaptığım Nazlı Ilıcak, diğeri ise bugün yurtdışında olan Abdülhamit Bilici. Bunun dışında defalarca bu yapıdan medya temsilciler aradı görüş istedi ama hiçbir zaman görüş vermedim.

Savcı tutukluluk hallerinin devamını istedi

Savunmaların ardından ara karara ilişkin mütalaasını açıklayan savcı  “delilleri karatma şüphesi ve adli kontrol tedbirinin yeterli olmayacağı” gerekçesiyle tutuklu gazetecilerin tutukluluk hallerinin devamını istedi.

AKP’li Metiner tepkiler üzerine duruşmadan ayrıldı

Öte yandan AKP Milletvekili Mehmet Metiner de duruşmayı izlemek için Silivri’deki mahkemeye geldi. Ancak Metiner davayı takip edenlerden tepki görünce Silivri’den ayrıldı.

İlk duruşmada ne olmuştu?

Ulusal ve uluslararası basın meslek örgütlerinin “ifade ve basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe” olarak nitelediği Cumhuriyet Davası kapsamında gazetenin yazar ve yöneticileri tutukluluklarının 9. ayında, 24 Temmuz’da ilk kez hâkim karşısına çıkmıştı.

5 gün süren duruşmalarda yazar ve yöneticiler savunma yapmıştı.

Yargılamayı yürüten İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi davanın ilk ara kararında gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, yazarı Hakan Kara, çizeri Musa Kart, Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, avukatları Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticisi Önder Çelik’i tahliye etmişti.

Mahkeme heyeti,  Sabuncu, Atalay, Gürsel ve Şık’ın ise tutukluluğunun devamına karar vermişti. Mahkeme tutukluluğa devam kararı verirken “sanıkların taşıdıkları sıfat, üstlendikleri görev, görev yaptıkları zaman dilimi dikkate alındığında ‘eylemsel bütünsellik’ değerlendirmesi” yapılması gerektiğini öne sürmüştü.


 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…