Ağrı olayından sonra seçimlerde oy kullanmanın bir işe yaradığını düşünmememe rağmen tutupta oyumu HDP’ye vereceğim. Derin devlet ve sığ devletin bu kadar korktuğu ‘şey’ neyse, onun yanında saf tutmak lazım! Hem %50 kadın aday, 100 Türk, 100 Kürt aday… LGBT’li, Çerkes, Arap, Süryani, Ermeni adaylar… Böyle bir listeyi tarih boyunca hiç görmedi bu topraklar.
Seçimler…
Seçimlerden çıkan her sonuç, genellikle sadece reform içerir. Geçici yenilik. Tehlike büyükse eğer, mesela SSCB gibi bir devlet varsa ve sosyalizm denemesi halkın üzerinde etkiliyse, bu reformlar çok çok daha insani olabilir. Mesela Avrupa, Bolşevikler yıkılana kadar, solun ve sosyalizmin değerlerine o kadar yatırım yaptı ki, mesela sosyal haklar, iş güvenliği, adil ücret, sağlık, barınma..vs..vs.. tüm bu reformların altında şu sübliminal mesaj yatıyordu: boş verin devrimi-sosyalizmi, işte pekala bende verebiliyorum size onların verdiğini. Bu mesaj çoğunlukla işe yaradı, sistem devam etti, sadece sistem daha az karlıydı oligarşi için. Kardan zarar etti oligarşi. Ve tabii ki ‘tehlike’ geçtikten sonra, bu reformlar bir bir alındı ve alınıyor.
Bir fay hattı düşünün, enerji topluyor da topluyor. Ve düşünün ki siz bunu izliyorsunuz ve tabii ki depremden korkuyorsunuz. Bu fay hattını kontrollü bir şekilde kırmak ne harika olurdu değil mi? Çok daha az zarar, çok daha az kayıp. Seçimler işte böyle bir şey, esas sistem için. Fay hattında yani halkta biriken bu enerji, büyük bir depreme yol açmadan kontrolle patlatabilecek bir argüman! Amiyane tabirle halkın ‘gazını almak’ tan ibaret. Ve bir rüyaya inandırmak, bir hayalle avutmak. ‘iktidar bir gün sizin olabilir!’, ‘bir gün görüşünüz iktidara gelebilir’..
Evet aslında doğru, ‘bir gün iktidar sizin olabilir’, uygun paylaşımı sağlarsanız orada durup çok ‘zengin’ olabilirsiniz. Siz ve çevreniz. Bir çok şeye muktedir olabilirsiniz. Tabii ‘hocanın payını’ ayırırsanız. Hocanın payını ayırmazsanız sorun başlar. Ve eğer sistemin payını ayırmamak gibi bir düşünceniz varsa, iktidar sizin için bir hayaldir. Yani, demem o ki, halkın iktidarını savunan, eşit ve adil bir sistem seçimle GELEMEZ. Mümkünatı yok! Sosyalistler gelir, muhafazakârlar, liberaller, milliyetçiler… Sıfatlar değişir, başka da bir şey değişmez pek. Mevcut devletten faydalanan insanların çeşidi değişir sadece. Sermaye, kısmen el değiştirir. Sistemin asıl oyuncularına da hiçbir şey olmaz. Onlara bir şey olursa, iktidar tekrar değişir. Mesela tekrar seçim olur, mesela darbe olur. Mesela savaş çıkar. Bir sürü yöntem var.
HDP
HDP, meclise, kendilerine ‘solcu’ diyenlerin bile korktuğu bir dili soktu. Sol cenahta vakit geçirmiş insanların alıştıkları jargonu soktu. ‘Ötekilerin’ ismi ve sorunları cılız da olsa onlar sayesinde zikredildi genel kurullarda. Geçmişe bakarsak eğer bu ‘cılız’ sesin ne kadar da yüksek perdeden çıktığını anlayabiliriz. Ne yazık ki, bu dili meclise sokan insanların çoğu bu dile uzak. HDP’nin kemik oyunu aldığı Kürt halkının bileşenlerinin, sol-sosyalistlerin yanında, daha büyük oranda muhafazakar, milliyetçi, liberal insanlardan oluştuğu aşikar. Ortak amaçta birleşmiş çeşitli ideolojilerden Kürt Halkı yanında sanırım azımsanacak miktarda diğer Anadolu Halkları var HDP seçmenleri arasında. Lazlar, Çerkesler, Araplar, Rumlar, Ermeniler, Türkler.. HDP’ye sol görüşlerinden dolayı oy verenler.
Gelin görün ki, HDP’nin meclisteki siyasi temsilcilerinin çoğu siyasete alışılmadık bir dil, alışılmadık bir siyaset anlayışı getirdi. Tabanın güdüsüyle değişmek yerine, tabanını değiştirdi, evirdi. Oy tabanının bir kısmı olan o asimile edilmiş, cahilleşmiş taban, artık sol söylemler içinde, özgür bakış açısı içinde. Bu da HDP nin başarısıdır. Ki yıllarca, bilerek ve isteyerek ‘cahil’ olmaları sağlanmış, derebeyliklerin sürmesi için elinden gelen şeyi yapmış sisteme karşı cesur bir çıkıştır bu! Riskli bir çıkış. Bu tabana LGBT’den bahsetmek, büyük cüret! Bugün çok farkında değiliz belki HDP’nin yaptıkları ve yapmadıkları cesaret işi! Elbette zaman zaman kötü siyasetleri oldu ve oluyor ve galiba da olacak. Gezi vakti bizzat Selo’nun dedikleri mesela veya kimi milletvekillerinin ırkçılığa varan söylemleri, kimisinin şeriatçı güzellemeleri, kimisinin derebeyi geçmişi ve bugünü… Bunlar tabii ki benim açımdan HDP’ye ‘eksi’ yazan şeyler. Yalnız galiba şunu diyebilirim ki, genele vurursak partinin yaptıklarını, ibre artıya döner. Çoğu eksiler ‘siyaseten’ olan şeyler denebilir..
HDP cumhurbaşkanlığı seçiminde, en karlı çıkan parti oldu. Bu adaletsiz sistemde aldığı oy yüzde 10'a dayandı. Bu da parti olarak meclise girmek demekti! Bu fırsatı iyi gördü HDP ve şimdi meclis yolunda. Sanıyorum ki 7 Haziran’dan sonra mecliste olacak. Ve bu birçok şeyin değişimi olacak. Hesapların değişmesi olacak. Sistem değişmeyecek ama sistemden faydalananların değişimi mevzu bahis olacak. Tabii aşama aşama, kademe kademe olacak bu. Elbet olmama ihtimali de var. Yalnız bu ‘başarı’ ülkedeki siyasi partilerin siyasetinde değişim getirebilir ve bu değişimin faydalanıcısı ‘ötekiler’ olabilir. Tıpkı SSCB döneminde Avrupa'daki değişimler gibi.
HDP nin meclise girmesi bir devrim olmayacak ama liberal sistem için bir iyileşme sağlayacağı aşikâr. Daha adil bir iyileşme… Vahşi kapitalizmin biraz da olsa törpülendiği bir değişim. Bir reform. Ve tabii ki sultanlık hayalleri çöpe atılmış olacak ve 12 yıldır hükmeden muhafazakar-kapitalistlerin sonunu hazırlayabilecek bir reform olacak. Sosyalist veya anarşist açıdan bakarsak, HDP’nin barajı geçmesi neye yarar? Hiç! Bilakis ‘fay hattında biriken’ enerjiyi kontrollü bir şekilde patlatır ve sistem kardan zarar ederek, aynı ivmeyle yoluna devam eder.
Sosyal demokrat veya liberal açıdan bakarsak bu baraj olayına, HDP'nin barajı geçmesi harika bir şey! Siyasi dengeler sağlanacak, sultanlık hayalleri yıkılacak, iktidar uzlaşma yoluna gidecek ve bu uzlaşı sağlanmaya çalışırken, işçi sınıfının hanesine bir şeylerin artı olarak yazılma ihtimali var. Ve iyimser bir bakışla, gelecekte, mevcut faşist yasaların değiştirilmesiyle, halk kitleleri daha kolay örgütlenecek ve daha rahat bir açıdan ezilen sınıfın iktidarı peyda olacak. Tabii ki bu çok iyimserce olur gibi… Sanırım halk kitleleri, en büyük devrimleri en rahatsız anlarda yapmıştır. Avrupa da devrimin olmamasının sebebi buydu belki, halkın sözde eşit ve adil hakları vardı ve özgürdü. Bir tutam işte. Ve akla devrim gelmedi!
Çelişkiler, oy verme, anlamsızlık…
Oy vermenin sadece bir illüzyon olduğunu düşünmüşümdür hep. Demokrasinin de. Gazımı almak için olan şeyler, kitlelerin isyan etmesini engellemek adına uydurulmuş şeyler. Sen seçiyor ve sen belirliyorsun illüzyonu! Öyle bir yanılsama ki, insanlar sistem dışı düşünemiyor artık. Tüm kurtuluş planları sistem içinde, sistemin argümanlarıyla olması gerek gibi düşünceler silsilesi. ‘ama seçim…’ , ‘ama oy…’ ile başlayan savunma cümleleri, elitistçe kimin oyunun kimin oyuna denk olamayacağı kıyaslamaları… Belki mesele buradadır, sistem dışında düşünmeye başlamakta. Evet oy vermek genelde bir işe yaramaz. Oy vermemek ise yarayabilir belki. Ne iyi ki kapitalizmin meşruiyet diye bir korkusu var. Atılan her oy, hem seçtiğiniz partiye hem de sistemin hanesine yazar. Yani seçimlerin daha doğrusu katılım oranı yüksek seçimlerin ilk ve tek galibi sistemin kendisidir. Daha sonra en büyük payı alacak parti gelir. O da maraz çıkarmadığı müddetçe orada durur. Ama şimdi oy vermeyi düşünüyorum ben. Çelişki mi? Evet.. Oy vermem anlamlı mı? Hayır. Anlamsız..
Ağrı olayı
İlk duyduğumdan beri çok kötü bir ‘tiyatro’ (binlerce özür, tiyatroyu yaratanlar ve yaşatanlara) olarak gördüğüm olaylar. Ağrı da.. Bir şenlikte. Bir köyde. İnsan ‘ne alaka?’ diyor. İlk gelen bilgilere göre PKK askere ateş açmış. Sebep? Yıllardır silaha dokunmama sözünü tutmuş bir örgüt durduk yere neden askere ateş açsın? Bir mantıklı izahı var mıdır?
Peki, asker ne arıyor şenlikte? Halkı korumak içinmiş. Neyden? Örgüt propagandası yapılacakmış, insanlar zorlanacakmış HDP'ye oy vermeye. 45 haneli köyde! Seçim güvenliğiymiş, 12 yıldır seçim güvenli geçti ama şimdi güvensizmiş.. miş.. miş.. Yalanın kokusu, foseptik çukurundan yayılan koku gibidir, çok uzaktan daha ilk nefeste anlarsın. Şüphelenmezsin acaba bu neyin kokusu diye, direk aklına gelir: bok kokusu! Bu çok eski bir taktik, hala işliyor ve hala insanlar kanıyor buna. Derin devletin operasyonu, devletin operasyonu. Üzerine ajitasyon yapılacak, 15 askeri ölüme terk ederken yapılan bir ajitasyon. Kanlı bir ajitasyon!
Ve takdire şayan bir durum orada, Ağrı halkından; o 15 genci kurtarıyorlar, canlı kalkan olup. Öle öle kurtarıyorlar 15 askeri. Ve tüm bu kışkırtmalar, tabii ki fotoğrafların ve videonun etkisiyle boşa çıkıyor, çıkacak. Ama birileri, hala olayı yanlış okuyacak. Malum medya malum başlıkları attı bile! Birileri sadece o başlıkları, o haberleri görecek. Birileri nefret edecek o partiden, cehaletten dolayı nefret edecek!
Yalnız ben, özellikle dünkü olaydan sonra özellikle, seçimlerde oy kullanmanın bir işe yaradığını düşünmememe rağmen tutupta oyumu HDP’ye vereceğim. Derin devlet ve sığ devletin bu kadar korktuğu ‘şey’ neyse, onun yanında saf tutmak lazım! Tabii ki sadece bu değil mesele, yalnız bu bana kararlıca noktayı koyduran mesele. Yalnız aday profillerini, uyguladıkları aday demografik dağılımları görmezden gelmemek lazım. %50 kadın aday, 100 Türk, 100 Kürt aday… LGBT’li, Çerkes, Arap, Süryani, Ermeni adaylar… Böyle bir listeyi tarih boyunca hiç görmedi bu topraklar.
HDP benim partim diyemem yalnız bu partiyle dayanışırım diyebilirim. İyisiyle kötüsüyle. HDP’den çok şey beklemiyorum, bir devrim çıkmayacak sandıktan. Yalnız HDP’nin jargonunda benim kelimelerim var. HDP barajı geçecek, buna inanıyorum. Çok sorumluluk alacak böylece. Yalnız bu genel manada bir işe yarayacak mı, yaramayacak mı, bilmiyorum…
Yazarın Dİğer Yazıları
AKP bir gün düşecek, referandum bunun ne kadar hızlı olacağını söyleyecek sadece!
16 Nisan 2017Cinnet, III. Paylaşım Savaşı, Cennet!
26 Aralık 2016'Çok acı var, dayanamıyorum'
20 Mayıs 2016Ankara’da, Silvan’da, Reyhanlı’da.. hep bizim parmağımız var. Paris’teki katliamda da, Fransızların.
16 Kasım 2015Sıkıldım bu tekrarlardan.. Bu sistem yıkılmalı artık..
9 Ağustos 2015İç savaşın ayak sesleri
25 Temmuz 2015AKP'nin ölüm korkusu..
12 Haziran 2015Ben, benim 8 Haziran’ımı biliyorum. Ya siz?
26 Mayıs 2015Yaşasın 1 Mayıs! Her Yer Taksim!
30 Nisan 2015Hepimiz çok öldük bu topraklarda…
22 Nisan 2015Suriyeli aç çocuktan, Cizre'deki çocuklardan bahsetmeyeceğim..
25 Ocak 2015'bat dünya bat, iki gözün kör olsun da piyango bileti sat!'
8 Ocak 2015Vivaldi'nin ithaka'ya yeşil yolculuğu..
29 Ekim 2014Bir insanlık tragedyası: yaşamak veya ölmek
19 Ekim 2014Efendiler! Adalet hissiyatı yaralanmış halklardan korkun!
28 Mayıs 2014Henüz vakit varken.. İstanbul yakılıp-yıkılmadan önce
12 Mayıs 2014Bir kapak, Üç aday; Tek 'oyun'...
7 Aralık 2013Diktatatörler için aşk biter, nefret başlar
30 Kasım 2013Kan..kan.. sokaklardan akan..
15 Ekim 2013