IŞİD YÜRÜYÜŞÜ PKK’YA KARŞI --IŞİD aylarca kuzey Suriye'de yani Rojava’da PYD ile savaştı. PYG gibi yeni oluşturulmuş bir askeri yapıya karşı bile bir başarı elde edemedi. Hatta 3 bin savaşçısını kaybetti. Nasıl oluyor da onbinlerce kilometrekarelik alanları fazla bir zaiyat vermeden ele geçirebiliyor?
Haziran ayında bugüne kadar Suriye’nin doğusunda diğer muhalif grupları bile biçerek alan kazanan ve petrol kaynaklarına bile el koyan kısaltması IŞİD (Irank Şam İslam Devleti) olan kurmaca terörist örgüt artık yeni adını İD (İslam Devleti) olarak sürdürmek niyetinde gibi görünüyor.
Birkaç bin savaşçı ile olmayacak gibi görünse de başdöndürücü bir hızla milyonluk bir kenti, Musul’u savaşmadan aldılar ve öyle bir yol izliyorlar ki: Irak’ı kama gibi ortadan bölerek kürt bölgesi ile merkezi hükümetin bölgesini birbirinden ayırdılar. Peşmerge güçlerine metrelerle yakın olmalarına ve Rojava da kürt katline fetva çıkarmış olmalarına rağmen Barzani kuvvetlerine yönelmiyorlar. Hatta Barzani Kerkük’ü işgal etti. Tınmadılar. Sadece arap sünnileri diğerlerinden ayırma politikası güdüyorlar. sünni-şii beraber yaşanan bölgelerde de şii katliamı yapıyor, sünnileri affediyorlar. IŞİD’in yürüyüşü bir şekilde bir yerlerde durdurulacak ama bu yürüyüşle IRAK fiilen bölünmüş oldu. Bir daha biraraya gelmesi de zor. Özellikle Irak ordusunun yapısı bu kadar şiileştirilmiş, eski Baas unsurlar atılmış, sünni asker ve memurların maaşları merkezi devletçe aylardır ödenmezken. Yani Maliki bu bölünme için şımarıkça herşeyi yapmışken. Hem de Sadr gibi şii liderlerin tüm birlik ve “dengeli davran” uyarılarına rağmen. Sanki IŞİD Barzani’ye “al buyur, ayrı Kürdistan devletini kur” demeye getiriyor.
IŞİD PYG’Yİ YENEMEDİ AMA…
IŞİD aylarca kuzey Suriye'de yani Rojava’da PYD ile savaştı. PYG gibi yeni oluşturulmuş bir askeri yapıya karşı bile bir başarı elde edemedi. Hatta 3 bin savaşçısını kaybetti. Nasıl oluyor da onbinlerce kilometrekarelik alanları fazla bir zaiyat vermeden ele geçirebiliyor. Ordu ile ciddi bir çatışma bile yaşanmıyor. Anlaşılan laik baasçı kalıntılar ve sünni tabanda etkili aşiretler bu yürüyüşe farklı nedenlerle destek oldular. Yani Maliki yönetimi onlar için dayanılmaz olmuştu. Bu karmaşık ittifakın nerede bozulacağı ve ne yöne döneceğini hep beraber göreceğiz. Ama en örgütlü olan, bu yürüyüşü planlayanlar büyük ihtimalle çıkarları emrediyorsa kaosun sürekli olmasını da planlamışlardır…
IŞİD BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN’IN SINIRLARINI ÇİZDİ…
ABD’nin ilk işgali öncesi bile senaryolardan biri Irak’ın 3'e bölünmesi idi. Hem İsrail’in kendisi için en güvenli hem de Amerikan Neocon’larının olası planlarından biri bu idi. O dönemde Türkiye’nin egemen politikası , kesinlikle bu senaryoya karşı görünüyor “Irak’ın toprak bütünlüğü” lafı kutsalımız gibi ağızlardan düşürülmüyordu ama aradan geçen 11 yılda köprülerin altından çok sular aktı ve AKP hükümetinin Suriye ve Ortadoğu’da sürdürdüğü Sünnici (mezhepçi anlamda) Barzani’nin “artık bağımsız devletimizi ilan edelim” çağrısını tanımaya hazır İsrail’den sonra ilk hükümetin TC olduğunu hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik’in ağzından duyduk.
Anlaşılıyor ki bu IŞİD yürüyüşünün arkasında ABD VE İsrail’in yanısıra Türkiye de var. Hem kendi vatandaşlarının hayatlarını riske etme pahasına… Bir de bugüne kadar pek kıymetli sanılan Türkmenlerin ateşe atılması pahasına... Bu gibi operasyonlarda, taraflar müttefiklerine karşı da ufak tefek tedbirler alır. Hatta dünya kamuoyunu aldatma operasyonları da yapılır. Şoförlerin ve elçilik çalışanlarının tutsak edilmesi ve ardından yandaş medyada yaşanan IŞİD güzellemeleri bu ortaklığın bir ispatı gibi. Elbette IŞİD ona gayrı resmi yol açan devletin sürpriz yapıp kendine karşı dönmesi tehlikesine karşı elçilik çalışanlarını rehin alarak tedbir almış olabilir. Ayrıca hükümet de dünya kamuoyunda IŞİD’in mağdurlarından birinin kendisi olduğu görüntüsünün verilmesinden de memnun olabilir. Nitekim konuyla ilgili demeçleri veren bakanların rahatlığından birşeylere güvendikleri belliydi.
Bugüne kadar suçüstü yakalanmamak isteyen hükümet, yine yandaş Ortadoğu uzmanlarına televizyonlarda IŞİD’in ElNusra ile çatışmalarında, IŞİD’in Suriye merkezi hükümeti ile anlaştığını anlatarak, ayyuka çıkan silah yardımlarının üstünü örtmeye çalışıyor, IŞİD’e karşı YPG'yi zor duruma düşürüp YPG ‘ye Türkiye’den gelecek yardımları engellemek amacıyla Türkiye-Suriye sınırı boyunca açılan hendek var. IŞİD’in sınırda silahları ile 10 dakika bile beklemeden geçişi var, yöre halkının hastalanınca hastahaneye gelmek için bile Ankara’dan günlerce izin beklemesi var. İşte bunlar, herşeyin ispatı.
PLANLANAN KAOS İSE TÜRKİYE DE BU KAOSTAN NASİBİNİ ALIR
En son olarak da IŞİD’in yürüyüşünün Ürdün’ün başkenti Amman’da bölge istihbaratları ile beraber, Barzani, IŞİD ve alt gruplarının katıldığı 1 haziran’daki bir toplantıda planlandığı haberi dolaşıyor sosyal medyada. Detayları merak edenler linke baksınlar. Özetle söylenen şu:
“Suriye’deki kaosun devamından yana olan bir İsrail ve ABD, bunun Ortadoğu’ya yansımasında kendi çıkarını görebilir. Çünkü kontrolünden çıkmış güçler var, kontrol edemediği iktidarlar var. Kendisine en yakın olanların bile ciddi sorunları ortaya çıkıyor. Bu aynı zamanda kontrolden çıkan bir Ortadoğu’dur. Suriye’de tıkanmış ve krize girmiş bir durumun Ortadoğu geneline yayılması Ortadoğu’da bir kaosu yaratır. ABD ve İsrail, bu kaos içerisinde güçlerin çatışmasıyla kendi çıkarı temelinde bir çözüm üretebilir. Böyle bir yaklaşım var.”
Bu ABD ve İsrail’in yaklaşımı. Bu aynı zamanda Kaos’un Türkiye’ye de sıçraması demek. IŞİD’in Türkiye’deki müttefiki sadece resmiler değil. Türkiye Hizbullah’ı ve partisi HüdaPar’da yabana atılacak cinsten değil. Yada Barzani türevi ayrı devletçi BDP-HDP karşıtı partilerin(TKDP) tam da bu zamanda ortaya çıkışı ve normal zamanda olmazdı ama bugünlerde apar topar onay almaları tesadüf değil. Kemal Burkay ve Hak-Par’ının cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda bile Demirtaş yerine Erdoğan’ı destekleyeceklerini ilan etmeleri de tesadüf değil.
IŞİD YÜRÜYÜŞÜ PKK’YA KARŞI
Hiçbir laik, hiçbir ulusalcı atlamasın. Solcu ve sosyalistlerin de, demokratların da atlamaması gerek:
Bu IŞİD yürüyüşü sonuçta bölge ile ilgili Demokratik Özerklik adı altında her devletin altında özerk yönetimler ve meclisleri savunan ve emperyalistlerin BOP projesine karşı tek alternatif projesi olan ve her ülkede örgütlü olup, silahlı gücü de olan PKK’ya karşı. Barzani-AKP-IŞİD ittifakının hedeflerinden biri de PKK’nın tasfiyesi… Nitekim Irak yürüyüşünde başarılardan sonra Rojava’ya yöneldiler. Korkarım YPG bu sıralar tek başına IŞİD ve destekçileri ile uğraşmak zorunda kalacak. Türkiye de pusuda. Esad güçlerinin bu konjonktürde taraf tutmaları da beklenmemeli. Oyunu bozacak bu cenahta başka güç yok. Beni Sadr’ın silahlı gücü ve belki İran’ın Irak içlerinde IŞİD’i durdurmaları sözkonusu olabilir, bir de ortak hükümetten yana sünni aşiretler. Bunları bugünden okumamız bizim için mümkün değil.
İşte savaş karşıtlarının, demokratlın , hatta laiklerin(elbette ki sosyalistlerin de) en azından ilk turda Demirtaş’ı desteklemeleri ne kadar önemli artık ortada apaçık değil mi?
HDP BDP’LEŞMESİN
Bu koşulların doğru okunması kürt hareketinin Türkiye’nin batısında da doğusunda da ayrı propaganda yapacak bağımsız örgütlerini korumasının ne kadar önemli olacağını gösteriyor. Batıda BDP feshedilip HDP’ye katıldı ama böyle büyük bir gövdenin HDP’ye katılması, cephe kitle partisi biçiminde türk-kürt ittifakını örecek HDP’nin bu özelliğini sürdürmesini güçleştirecek gibi. Belki de HDP’yi BDPleştirecek. Bu da HDP’den batıda türk emekçileri ve demokrasi güçleri ile beraberlikte beklenenlerin gerçekleştirmesini zorlaştıracak. Kürt hareketinin kendi bağımsız sözünü söyleme ihtiyacı var. Bunu HDP içinden değil BDP’den yapmalı idi. Büyük ihtimalle bir ulusal cephe olan kürt hareketinin kendi iç dengeleri sonucu böyle bir karar alındı ama kürt ulusal cephesinde yukarıdaki bölgesel çelişkilerde farklı davranabilecek unsurların (örneğin Barzani IŞİD ittifakının farkında olmayanların) gövde HDP’de olunca, HDP’deki sosyalislerle çelişkiye düşmesi ve HDP’nin kilitlenmesi olasıdır.
CHP: FEDAKARLIK MI İNTİHAR MI?
Tüm bu koşullarda cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz.
CHP sağ ve Müslüman geçmişi olan ve batılı merkezlerle de ilişkileri müphem bir adayı, MHP çevrelerinden sayılabilecek bir adayı desteklemeyi seçti. Karakter olarak benzemese de siyasi içerik ve söylem olarak Tayyib’e çok benzeyen bir adayı göstermeyi , CHP’li milletvekilleri “fedakarlık” olarak nitelendiriyor. Bana göre fedakarlık tan çok “siyasi intihar”. Gerçekten cumhuriyetçi ve demokrat bir aday gösterse idi daha az oy alırdı ama net bir muhalefet gösterilebilir. Erdoğan’ın toplum üzerinde hakim kılmaya çalıştığı ve kısmen de kıldığı sünnici ideolojik egemenlik geriletilirdi. Şu anda bu sünnici tekçi ideolojik egemenlik güçlendirilmiş oldu. Toplumun başka alternatifi yokmuş gibi gösterildi. Demokratik ve özgürlükçü laiklikten yana olan bir aday daha az oy alabilirdi ama siyasi tutarlılık her zaman daha inandırıcı olur ve gelecekteki sonuçları olumlu olur.
Ekmeleddin Ihsanoğlu’nu destekleyen derin güçlerin niteliğine bağlı olarak kazanma şansı yok demek doğru değil. Matematiksel olarak da şansı esasen var. Yine söyleneceği gibi Demirtaş’a birinci turda oy verenlerin 2inci turda nereye yönlendirilebileceği esas belirleyici olacak.
Demirtaş’ın adaylığı ile demokrasi güçleri ve kürt hareketi tarihlerinin en büyük sınavlarına giriyor. Demokrat , özgürlükçü ve sosyalist olanların içine katiyen sindirmeyeceği 2 adayın yanısıra , gerek etkili söylemi ve demokratik tavrı ile Demirtaş, türk muhalif unsurları etkilemeyi becerebilmeli, önyargıları da kırmak zorunda. Ve tarihin en yüksek oyunu almak zorunda. Adayların durumu koşulları uygun kılıyor.
6 Temmuz 2014 Yeni Harman /15 Temmuz Endiseli.org
Yazarın Dİğer Yazıları
Diktanın, savaşın panzehiri
26 Ağustos 2016Başkanlık: Kontrgerilla Projesi
23 Mayıs 2015Wolinski’nin Turist Rehberi Yazıyor
20 Ocak 2015AKP Kobane’de treni kaçırdı..
16 Kasım 2014Kobane - Çanakkale - Stalingrad
11 Ekim 2014Soma Milat..
1 Temmuz 2014Anahtar parti
5 Mayıs 201417 değil 18 Aralık karşı darbesi ile ARA REJİM'deyiz
26 Mart 2014AKP'nin Yeni Türkiye'si mi? Yeni İktidar mı?
5 Mart 2014Kontralar Arası Savaş
1 Şubat 2014Neden herkes HDP'ye karşı
3 Aralık 2013Demokratik Reform Paketi: Samimiyetsizlik abidesi
8 Kasım 2013Çapulcular esas Rojava'ya Destek olmalı.
15 Ekim 2013Artık İktidarın Medyası da demeçleri de Evren'in 12 eylül döneminin tamamen kopyası..
29 Ağustos 2013Gezi Direnişi Kürt barışına halkları katıp şovenizmi yıkabilecek mi?
5 Ağustos 2013Gezi Parkı direnişi 12 Eylül düzeninin sonu olabilir
15 Temmuz 2013